SENDİKA VE DERNEKLER ŞİRKETLEŞMELİ Mİ?

Son haftalarda sendika ve dernekler ile ilgili konulara yer vermeyi artırdım diyebilirim. Bizim gibi çalışanlara yönelik taraf olduğunu iddia eden bir haber sitesinden de, sanırım bu beklenirdi. Tabii ki bu konulara değindiğinizde, sendika ve derneklerin çalışmalarını irdelediğinizde, konu ile ilgili görüşlerini içeren makaleyi kaleme alanın bu konularda deneyimli biri olup olmadığına bakılır.
Bu sorgulanma aşaması için yorum hanemiz mevcut. O bölüme düşüncenizi yazabiliyorsunuz. Küfür veya hakaret yoksa her yorumu onaylamaktan kaçınmıyoruz.
Hava-İş sendikasının yeni yönetimi göreve geldiğinde ve toplu iş sözleşme ve genel kurul sürecinde onları da bol bol eleştirmiş ve neleri yanlış yaptıklarını yazmıştım. Hava-İş sendikası yönetimi kendilerine yönelik eleştiri yapılmasını her nedense sevmiyor.  Hâlbuki ben eleştiriyi, karşıdaki kişiden alınan bedava ders olarak görürüm.
Şimdiki sendika yönetimi Tekzip nedir bilmiyor. Kendi aleyhlerine olabilecek bir eleştiri veya suçlama yaptığınızda, ilk işleri tekzip ederek kendi görüşlerini iletmeleri gerekirken, hemen yayını kaldırtmak için mahkemeye başvuruyorlar. Hâlbuki bu yayın kaldırma sisteminde, kendilerinin hoşuna gitmeyen bir görüşü içeren yazı, en az birkaç gün veya bir hafta yayında kalmış olduğundan gündem değeri kayboluyor yani etkili olamıyor. Kısaca boşuna yoruluyorlar.
Bildikleri tek şey bezdirme sistemi. Bezdirme sistemi ile yazarı susturmak ve üstlerine devamlı gelinmesinin önünü tıkamak için, avukatlarını görevlendirip hemen hemen her yazımıza yönelik dava açma yoluna gittiler. Bizde başarılı olamadılar ama bu sistemle başarılı oldukları ve susturdukları haber sitesi oldu 
Bu kötü örnekle hareket ederek, onları nasıl susturduksa (!) bunları da susturabiliriz mantığında düşünmüş olsalar gerek… Sonuç olarak, şimdiye kadar bezmediğimiz ve yapılan suçlamalarda her hangi bir ceza almadığımız bir gerçek.
Bizim susmamız tabii ki mümkün.  Tek şart işinizi doğru yapacaksınız. Çalışanın hakkını hukukunu arayacak ve maddi konularda şeffaf olmanın yanı sıra,  aleyhinize bir görüş belirtildiğinde ise bu görüşe yönelik cevabınızı bize ileteceksiniz (tekzibe gerek bile yok anında yayınlarız)
Bunları neden mi yazdım? Çünkü yakında THY’nin toplu iş sözleşme görüşmeleri başlıyor ve çalışanların yanında olan ve yanlışları eleştiren tek bir haber siteleri var. Umarım gerçek sendikacılık yapılır ve çalışanların hak ve menfaatleri korunur. 
Sevgili Okurlarım; Bildiğiniz üzere THY tarihinde ilk defa mevcut sendika varken bir başka sendika kuruldu ve inanılmayacak kadar da başarılı oldu. Çok seneler önce yine mevcut Hava-İş varken yeni bir sendika kurulması gündeme gelmiş ama başarılı olunamamıştı.
Hava-Sen isimli bu sendikamıza, ilk kuruluş aşamasından bugüne kadar desteğimizi hiç eksik etmedik. Bir nevi Hava-Sen’in yayın organı gibi çalıştık.
Neden mi yaptık? Çünkü çok seslilik ve rekabet çalışanların işine yarardı da ondan.
Mevcut bir sendika varken yeni bir sendika kurabilmek için diğerinin toplumdan kopuk olmasının yanı sıra başarısız olması veya iktidara geliş seklinin şaibe içermesi gerekir. Bu şartlar oluşmuş olmalı ki, yeni sendika kuruluverdi. Hiç ama hiç beklenmeyen bir zaman diliminde, işverenin taraf olmasına rağmen binlerce üye yapmak bir mucizedir.
Örneğin; Teknik A.Ş deki toplu iş sözleşmesindeki memnuniyetsizliğe rağmen, çalışanların en azından memnuniyetsizliklerini gösterebilmek ve sendikalarına ayar verebilmek adına değil, yeni bir sendika kurma çalışmaları, yasaların kendilerine hak olarak sunduğu dayanışma aidatı vermeye bile çekinmelerini korku dışında başka bir duygu ile anlatabilmek mümkün değildir.
İşte bu nedenle, işverenin baskılarına rağmen Hava-Sen in kurulması ve binlerce üye sayısına ulaşması bir mucizedir.
Tabii ki Hava-Sen isimli yeni sendikaya destek vermek körü körüne olmaz. Doğruları nasıl yazıyorsak yanlışları da yazabiliriz. Hava-İş nasıl eleştiriliyorsa Hava-Sen de eleştirilebilir. Aksi takdirde bu siteyi kişisel menfaatlerimiz doğrultusunda kullanıyor oluruz.
İyi yazınca şak, şak, kötü yazınca tu-kaka olunmamalı…
Aynı yapımız, derneklerimiz için de geçerlidir. Nede olsa sendikalarda, derneklerde STK lar içinde yer alıyor.
Günümüz koşullarında sendikalar da dernekleşti diyebilirim. Yasalar ve mevzuatlar öyle bir hazırlanmış ki inanılmaz. Ne yaparsan yap sonunda iki dudak arasından çıkacak sözcüğe kalınıyor. Siyasi iktidar, grevi erteledik dediğinde iş bitiyor. Tabii ki işverenle hak mücadelesi yapmak için illa da greve çıkmak gerekmez. Bu yasalarla greve çıkabilseniz bile başarılı olmak için üye desteğinin tam olması gerekir. Buda ancak sendika yönetiminin çalışanların isteği doğrultusunda göreve getirilmesi ile sağlanabilir. GÜVEN ESASTIR.
Bu şartlarda sendikaların grev hakkı sadece lafta kalmakta olduğundan, dernekler gibi yaptırım gücünden ırak çalışmak durumunda kalıyorlar.
Bu nedenledir ki, sendikacılık aracı kuruma dönüşmüş durumda. Resmen şirket gibi çalışılıyor. Asli görevlerini yapamayacaklarını bildiklerinden, kooperatif, mesleki kursları, beş yıldızlı otellerde aileleri ile birlikte eğitim seminerleri vb.. gibi göz boyamaya çalışıp güya sendikacılık yapıyorlar.
Sendikalarda bile yönetime gelmek için işveren ile kol kola girmek zorunda kalınıyor. Hava İş in yönetimin seçildiği genel kurulu hatırladığınızda bu söylemimin gerçekliği ortaya çıkacaktır. Sadece sendikalar mı? Tabii ki derneklerde aynı şekilde pasifleştiler veya pasifleştirildiler.
Sendikalar ve mesleki dernekler pasifleşince çalışanlar tamamen yalnız kaldı. İş barışı bozuldu. Çalışanlar arasında, taban ücretle -tavan (Kpt Plt) ücretler arasındaki en ideal orantı olan 1/7 oranı, her geçen gün maalesef tavan ücret lehine artmakta ve daha da artacak gibi görünmekte.
25 Aralık 2018 günü TALPA’nın genel kurulu var. Üç liste yarışacak gibi görünmekte. Mevcut yönetimi görev başındalarken bol bol eleştirdim. Eski bir dernekçi olarak, derneklerin ticari kurum gibi çalışmalarına karşıyım. Çünkü dernekçilik profesyonel olmadığından gönül işidir. Yöneticisi de deneticisi de ücret almaz. Almamalı da…  Dernek yöneticiliğini gönül işinden çıkartıp maddi kazanç haline getirdiğinizde bu saygın kurumları mahvetmekten öte insan içine çıkamaz hale gelirsiniz.
Aidatlar yetmiyorsa, üyene gider, gerekçelerini koyarak aidatını yükseltirsin. İnsanın yapısında vardır. Önce alacak sonra verecek… Siz faaliyetlerinizle üyeye güven sağlayamıyor veya onun arkasında olduğunuzu hissettiremiyorsanız size aidat vermek istemeyecektir.
Ayrıca, bu tür (sendika, dernek, vakıf, spor kulübü ) kurumlarımıza aday olacak kişiler eleştirilere açık olmak zorundalar. Hamama giren terler derler.
Görüldüğü üzere dernek yönetimini almak için 3 liste savaşacak. Bu çok adaylı seçime iyi niyetli baktığımda, yönetim adaylarının, TALPA için vermek istedikleri özveriye saygı duymamak mümkün değil. Ancak, olağanüstü genel kurulda sunulan ve henüz kabul edilmeyen ticari kuruluş kurmak veya herhangi bir ticari kuruluşa ortak olma maddesi genel kuruldan geçerse işte o zaman yönetim adaylarının iyi niyetinden kuşku duyarım. Umarım benim gibi idealist düşünenler çoğunluktadır.  Otopark uygulamasından kaynaklı 6  milyon TL civarında olduğunu duyduğum gelir yeni değildir. Tuna Gürel kaptan zamanından beri sürdürülmektedir. Mevcut yönetim şüphesiz otopark uygulamasını kendi başarıları gibi sunmayacaktır ama yine de, kasadaki mevcut geliri riske atabilecek, ticari kuruluş kurma veya ortak olma düşüncesi kafama bir türlü yatmıyor.
Gelelim işveren vekillerine; Malum hiç kimse THY işvereni değildir. Yönetim kurulu dâhil hepsi işveren vekilleridir. Ücretle çalışırlar.
Yukarıda yazdığım aynı korkuyu onlarda hissediyorlar. Müdür, başkandan, başkan genel müdür yardımcısından, genel müdür yardımcısı genel müdürden, genel müdür, yönetim kurulu başkanından, yönetim kurulu başkanı, onu oralara getiren siyasi yapıdan korkuyor. Kısaca iş hayatı, A’ dan Z’ye kadar korku imparatorluğuna dönmüş durumda.
Sonuç olarak;  Altta kalanın canı çıksın misali hiyerarşik bir yapılanma var.
Gelelim bizim de içinde bulunduğumuz Medya’ya
Medyamız da bir âlem. Haberciyim diye geçinenlerin birçoğu bu işi idealleri uğruna değil, kendilerinin gelecekte daha iyi konumda olabilmeleri için yapıyor. Habercilik kisvesi altında kimi siyasetle kimi ticaretle iştigal ediyor veya etmeye çalışıyor. Kısaca, okuyucu bahane para şahane…
Habercilik yapıp üç beş reklam alıp para kazanmak mümkün değil. Bu reklamların getirisi ancak bir iki elemanınıza ve kiranıza yeter. (aslına bakacak olursanız bizim haber sitesi sahiplerinin mal varlıkları denetlenmeli. 10-15 sene önce neyimiz vardı bugün neyimiz var sorgulanmalı.) Ek işler mi yapılıyor? Habercilik kisvesi altında farklı konulara mı el atılıyor? Komisyon falan mı alınıyor? Havacılık camiasında herkes, herkes tarafından biliniyor. Dün neredeydik, bugün nerelerdeyiz bakmak lazım.
Bu nedenle bizler sendikaları ve dernekleri inceleyip laf attığımız kadar kendimize de bakmalıyız.
Bu haberci geçinenler bakın başka neler yapıyor?  
Kimisi milletvekili olma adına kırk takla atıp liderlerin gözünün dibinden ayrılmıyorlar. Siyasi yapıları kesinlikle yok. Siyasi partinin adı ve ideolojisi onlar için hiç önemli değil.  Bir nevi siyaseten çalmadık kapı bırakmıyorlar. Adeta bukalemun gibiler. Gayeleri, vatana millete hizmet etmek değil. Mensubu oldukları siyasi partinin gücü ile olmazları olur yapmak. Kısaca, iş bitirici olmak.
Bu tiplerin, dün başka partide, bugün başka partide olması bir şey ifade etmez. Yarın ideolojisi bozuk olan bir parti bile istese oraya koşarlar. Halbuki bir yere ADAY OLUNMAZ GÖSTERİLİR. Maskara gibi parti başkanının arkasından koşup orada burada fotoğraf karelerine girme peşinde olduğunuzda, ancak o partiye kapıcı olursunuz.
Bazıları da habercilik kisvesi altında kazandıkları konumu, ticari olarak kullanma peşinde. Bu tipler, yine habercilik bahanesiyle kazandıkları muhit ve çevre ile yolcuların unuttuğu eşyaları ihale ile alıp, kiraladıkları dükkânda halka satmaya çalışırlar. Bazen de dükkan tutup sabun satarlar.
Kimisi, fuarcılığa soyunur, ideali olan köpek oteli kurmak için havalimanında yer bulmaya çalışır veya havalimanında billboard kiralayıp ömür boyu oranın kirası ile geçinmeye çalışırlar.
Bir tek şey yapamazlar o da tarafsız gazetecilik. Bu yazdıklarım, birçok haberci arkadaşla uyuşmuyor. Onlar zaten bu sözlerin nereye gittiğini bildiklerinden üstlerine bile almazlar.
Zaten genele yazılan bir görüş bu. Yarası olan gocunacak tabii ki…
Ben de içindeyim bu yapının. Havalimanındaki muhabir arkadaşların odalarına girip onlarla sohbet edebilen biriyim. Havalimanı muhabirleri, kendi kriterlerine uymayan ilgili tipleri değil odalarına almak, oralardan geçirtmiyorlar bile…
Kısaca; insanımız bozulmuş. Bunu şirket yönetimlerinde, sendikalarda, derneklerde ve bir takım haberci bozuntularında görmeniz mümkün. Bu dünyaya kimse kazık çakamaz.
Bir gün hepimiz bu diyardan gideceğiz, kimimiz güzel anılarıyla kimimiz de analarıyla anılacak…
 

Exit mobile version