Değerli okurlar, sendikalar üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak üzere faaliyette bulunan kuruluşlardır. Son zamanlarda ülkemizde yeni bir sendikacılık anlayışı yerleşti. Artık sendikalar sadece üyelerinin çıkarlarını değil işverenlerin de çıkarını dikkate alıyorlar. Gerekçeleri de çok cafcaflı…”Efendim iş yerimizi yaşasın ki, bizim üyelerimizin de işlerini korumaları mümkün olabilsin. İş yerimiz kapanırsa bizler de işsiz kalırız.” Son cümledeki “biz” ibaresini bilerek kullandım. Biz, hem üyeleri hem de sendika yönetimlerini ifade ediyor.
Öyle ya, işyeri kapanırsa, işçiler işten çıkarılırsa sendikacılar nereden aidat toplayacak? Bu abiler ne yeyip içecek? Altlarında son model Audi’ler, Mercedes’ler, yanlarında korumalar, cüzdanlarında yüksek limitli sendika kredi kartları… Bu Dolce vita(tatlı hayat) işçiler olmazsa sürdürülebilir mi?
İŞÇİYE TAZMİNAT 30 GÜN, SENDİKACIYA 45 GÜN…
İşçi servise biner, sendika yöneticileri makam arabalarına…Öyle ki, o makam arabaları yaz-kış, gece-gündüz emrindedir. Çarşıya-pazara da gider, tatile de… Benzinler sendikadan nasılsa… İşçiler her çalışma yılı için 30 gün üzerinden kıdem tazminatına hak kazanırken, sendikacıların ki 40-45 gün üzerinden hesaplanır. Yani işçinin 4 yıl çalışması karşılığı maaşı ve yan hak edişleri, 10.000 ila 25.000 arasında kıdem tazminatı hakkı bulunurken sendika yöneticileri (maaşları kıdem tazminatı tavanı olan 6.379 TL’yi geçtiği için) 34.000-38.000 TL arasındaki tazminatı 4. yılın sonunda cebe indirir. Seçilirse bir 4 yıl daha taksimetre işler. Bu arkadaşların işten atılma derdi yoktur. Seçilmiş olmanın keyfini sürerler. Bu nedenle de işten atılmanın psikolojisini bilmezler, anlamazlar…
THY YÖNETİCİLERİNE FEDAKARLIK YAKIŞMAZ !
Kaldığımız yerden devam edelim. Başlangıçta tarif ettiğimiz sendikal anlayış 2017 yılında THY’de de ayan beyan adeta kör gözüm parmağına misali kendisini gösterdi. 15 Temmuz kalkışmasından sonra inişe geçen THY’de sendika imdada yetişmiş ve işverene “Bize bu yıl zam vermeyin.” deme noktasına gelmişti. İlker Aycı’nın konu ile ilgili açıklaması ilginçti:“Sendika bize sıfır zam önerisi ile geldi, biz olmaz öyle şey dedik ve her iki 6 ayda % 1.5 zam verdik.” Hava İş’in bu tavrını simgeleyen güzel deyimler var Türkçe’mizde: Kraldan çok kralcı olmak veya işin suyunu çıkarmak veya endazenin topuzunu kaçırmak… O zamanlar çok yazdık. Kardeşim bir fedakarlık gerekiyorsa THY yönetimi olarak önce sen yapacaksın, örnek olacaksın. Sen her ay bir çuval para almaya devam edeceksin, herkese bir makam arabası vereceksin, standardını bozmayacaksın, sonra da işçiye dönüp “fedakarlık yapın yoksa bazılarınızı işten atarız” diye aba üstünden sopa göstereceksin…En son 600 civarında yöneticisi vardı THY’nin…Şimdi kaç oldu, sayamadım ! Afrika’nın hat açılan kasabalarında bile müdürü var.Her istasyon, en az 3 merkez tayinli personel demek…Bunlara kira yardımı demek…Temsil gideri demek, araç tahsisi demek…İsrafın haddi hesabı yok…Yelken Federasyonuna sponsor olmuş THY… Allah aşkına bu sponsorluktan sonra kaç yelkenci geldi ülkemize? Kaç yelkenci zaten bindiği uçağa bu kez BC bilet alarak mı bindi? Yoksa kargoda yelken de mi taşıyorsunuz? Çin’de eskiden asiller din adamları elleriyle çalışan işçi sınıfından biri olmadığını belirtmek için tırnaklarını uzatırmış. bizim THY müdürleri de en olumsuz dönemde bile statülerini göze sokmak için makam arabalarında inmiyorlar maşallah ! Hani et yemediği halde kürdanla dişini karıştırmak gibi…
İŞÇİNİN ALDIĞI ZAMDAN BATAN İŞ YERİ VAR MI?
Bunları niye yazdık? İş yeri kapanırsa veya işler kötüye giderse adam atacağız diyen vahşi kapitalist anlayışa boyun eğmek sendikal bir duruş olabilir mi? İşçiler fazla para alıyor veya fazla zam istiyor diye batan bir fabrika duydunuz mu hiç? O halde bu telaş niye? Çıkarsın işverenin karşısına, al sana tasarruf seçenekleri, bunları yap yine de işler düzelmezse biz sendika olarak katkıda bulunuruz. dersin… Bunu demezse, işvereni kırılgan olduğun, baskıya açık olduğun izlenimini verirsen yarın işler iyi giderken de tehditlerle karşılaşman kaçınılmaz olur. O yüzden hep deriz ya, sendika sendikalığını, işveren de işverenliğini yapacak… Sen bugün “kapıyı açarsan” yarın canı sıkıldıkça “adam atarım ha” diyerek senden her türlü tavizi koparır.
THY ATIYOR, HAVA-İŞ SEYREDİYOR !
Koparmıyor mu? Bakın “verimsizlik” gerekçesi ile savunma istenilen yüzlerce personelden kaçını kurtarabildi sendika? İşveren o kadar rahat ki, iki satır savunma isteyip kapıya koyuyor çalışanı…Sendika izlemekle yetiniyor sadece… İşveren punduna getirirse para vermemek için Disiplin suçlarından kapıya koyuyor personeli. İşler bazen öyle yoğun oluyor ki, Disiplin Kurulu “fazla mesai” yapıyor ! Mesela bazen 10-15 dosyayı bir günde görüşüp işi bitiriyor. Sendika ise sadece masada usulden bulunuyor. Bu noktada, Hava İş yöneticilerine bir sorum var. 5.5 yıllık devr-i iktidarınızda kaç kişiden verimsizlik, rapor vs gerekçelerle savunma istendi? Bunlardan kaçını “kurtarabildiniz” ? Yine bu sürede kaç personel Disiplin Kuruluna gönderildi, bunlardan kaçını işten attırmamayı başardınız? Şu bilançoyu bir açıklayın da bilelim… Unutmayın işçinin temel önceliği işini sürdürebilmesi ve koruyabilmesidir. Bu noktada Hava İş’in sloganını da atlamayalım: Sendika seni korur ! Koruman buysa korumama halini düşünemiyorum bile…
3. HAVALİMANI MESAİLERİ 2 SAAT UZATTI…
Konu sadece işten atılmakla sınırlı değil… Mesela 3. Havalimanının açılması ile birlikte mesai sürelerinin üzerine en az 1 saat eklendi. Çalışanlar artık evlerinden 1 saat erken çıkıyor, 1 saat geç dönüyor. Kar-kış başlayınca ne olacak Allah bilir… Bu konuda bir alternatif öneriniz var mı mesela? Mesainin kısılması veya bu havalimanını kullanan uçucular ve TGS dahil personel için ilave zam yapılması gibi… Silahlı Kuvvetlere geri dönen ve bundan sonra çağrılacak olan asker kökenli pilotlarla ilgili sesiniz çıkmadı. Bir fikriniz, öneriniz yok mu? Bakın size hatırlatayım, gidenler pilot…Bu arkadaşlardan çok ciddi aidat alıyorsunuz, aidat kaybınız büyük olacak…Bari bu yönüyle düşünün!