Sevgili okurlarımız;
Bildiğiniz üzere, Covid 19 virüsü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük yaralar açtı. Bu virüsten en çok etkilenen sektör turizm ve onun olmazsa olmazı havacılık sektörümüz oldu. Yara almayan hiçbir havayolu yok… Ülkemizde de gerek tüm havayollarımız gerekse havalimanlarımız bu amansız virüsten nasibini aldı diyebiliriz.
Sektörde kayda değer bir değişlik olmayınca bizlerde ne yazacağımızı şaşırmış durumdayız.
Bu hafta ne yazayım diye düşündüğümde yazının başlığı olarak donma noktasını seçtim ve başlığa uygun bir şeyler yazmaya başladım.
Yazıma başlık olarak seçtiğim, Donma Noktası, suyun sıvı halden katı hale değiştiği sıcaklığa deniyor. Sektörümüzde aynı su gibi sıfır noktasına gelip dondu ve sonra da eksilere düştü.
Bu virüsle mücadele aşamasında şimdilerde global aşılanma sonucunda eksilere düşen sıcaklığın yükselip sıfıra çıkması ve buzun yeniden sıvı haline bir an önce dönüşmesi bekleniyor.
İşte bizim havacılık sektörünün beklentisi budur.
Sektör oyuncuları da bu virüsten en az zararı görebilmek için muhtelif önlemler almak zorunda kaldılar. Bu önlemlerin başında tasarruf politikaları yer aldı. Şirketler, “önce biz yaşamaya devam edelim sonra normale döndüğümüzde, tasarruf politikamızı yeniden değerlendiririz” mantığında önlemlere başvurdular
Alelacele alınan bu önlemlerde tabii ki bazı aksaklıklar ve istenmeden yapılan bazı hatalar da olmadı diyemeyiz. Ben havacılık sektöründeki uygulanan sıkı tasarruf modelini ölmemek için direnen bir kişiye benzetiyorum.
Örneğin; Bir deprem yaşandığında, evin reisi önce kendini kurtarmaya çalışır ve sonra da evlatları ile ilgilenir. O kendini kurtaramazsa, evlatları için yapacağı bir şey kalmaz. Şirketlerin yönetim kurulu başkanlarını evin reisi, çalışanları da evlat olarak düşündüğümüzde bu sistemi anlamak daha kolay olacaktır.
Çalışanlara geldiğimizde ise, bu beklenmedik durumdan onlar da aşırı derecede olumsuz etkilendiler ve gelirlerinde önemli seviyede düşüşler oldu. Şirketin yöneticilerinin yani ailenin en büyüğü olan evin reisi dediğim Yönetim Kurulu başkanının önce şirketi sonra çalışanları kurtarma projesinde evlatlar (çalışanlar), evden çalışma – esnek çalışma – mecburi izin – kısa çalışma gibi önlemlere soğuk baktılar.
Aslına bakacak olursak, çalışanların da haklı oldukları nedenleri var. Her geçen gün ülkemizde yaşanan enflasyon baskıların artması nedenli kazandıkları gelirlerinin eskiyi aratması, maddi kayıpların alıştıkları yaşam düzeninin bozulmasına neden olması, onları ister istemez şirket yönetimine yani üst yönetimine tepkili hale getirdi.
Çalışanlar, evin reisinin düştüğü durumu yakından bilemeyeceklerinden başladılar THY yönetimine tavsiyelerde bulunmaya. Vay efendim yöneticilerden de kesinti yapıldı mı? Biraz da yöneticilerden kesseler ya…(Bence haklılık payları var. Tasarruf yukarıdan aşağıya başlar ki, mutlaka kendilerine de yönelik tasarruf yapmışlardır diye düşünüyorum. )
Tasarruf yukarıdan aşağıya başlamazsa; Alttakiler haklı ve doğal olarak eleştiride bulunabilirler. Tabii ki bu konular ispat ister. Emin olmadan yapılan eleştiriler yok hükmündedir. Kurumsal bir şirkette hayatı boyunca hiç çalışmayan bazıları yangına körükle gidip bilemeyecekleri konularda maalesef ahkâm kesmekteler.
Bir de devamlı yapılan müdür eleştirisine bir anlam veremiyorum. THY boyutunda bir şirkette yönetim yapılanmasını bilebilmek çok zor. Gen Md, Gen Md Yardımcıları, Başkanlar, Müdürler, Müdür Yardımcıları kaç tane var ve gerekli mi gereksiz mi? onu da bilmek için işin içinde olmak gerekiyor. (Eğer bunların hepsi torpille geliyor ise, THY yönetiminin biz bunu istemeyiz deme şansı maalesef yok)
Bu nedenle THY’nin en üst mevkilerinde bulunanlar, çok üstten gelen telkinlere hayır diyerek kendimi riske atamazlar. Ayrıca; torpil mekanizması THY’de dün öyleydi bugün de böyle olması beni hiç şaşırtmaz. Şiveli konuşması ile her zaman alay konusu olan ve sıfır İngilizcesi ile uluslararası bir şirketin tepe noktasına kazara getirilen Bay Hamdi döneminde yapılan torpilleri henüz unutmadık.
Beni yakinen tanıyanlar bilir ki, doğru ve hak olduğuna inandığım bir konuda sonuna kadar mücadele eder ve mutlaka kazanırım. İşten çıkartılmamın nedeni de, yönetimleri o makamlara getiren siyasilere karşı dava açmam ve kazanmamdı. ( Suçladığım; Maliye bakanlığı ve o zamanki THY yönetimi idi)
Bu davayı ben para kazanacağım diye açmadığımı benimle birlikte çalışanların hepsi bilir. Senelerin THY’sinde herkes susmuş, dava açmak için sanki beni beklemişlerdi. Kişisel olarak açtığım davayı kazanmış ve bu dava sonunda, benim diğer teknisyenlere emsal olan mahkeme ve Danıştay kazanımımı ellerine alan binlerce teknisyen Maliye Bakanlığı’na toplamda 177 Milyon TL geri ödeme yaptırtmıştı.
O zamanlar THY’nin patronu doğrudan maliye bakanlığı idi. Tabii ki fatura bana kesildi… Maliye bakanlığı, davayı kaybedince İlgili kanun maddesini değiştirmek zorunda kaldı. Tabii ki o kanun maddesi değiştirilirken ben THY’nin dışında kalmıştım ve itiraz hakkım yoktu.
Ben bu tehlikeyi duymuş ve Dernek yönetimini arayarak, ilgili kanuna karsı çıkılmasını istememe rağmen, değil dernek bir kişi bile dava açamadı ve kanun değiştirilerek net iş tazminatı alımı SADECE teknisyenlerden kaldırıldı.
Kazandığımız avantaj ilgisizlikten geri verilmişti. Hava-İş’in Atilay Ayçin başkanlığındaki kadrosu, teknisyenler de iş tazminatlarını NET alıp diğer çalışanlarla olan ücret dengesi bozulmasın diye şoför, memur, malzemeci vb..çalışanlarada dava açtırtılıp konuyu sulandırma yoluna gittiler. Kısaca elbirliği ile teknisyene uygulanan vergisiz iş tazminatı, havada görev yapma şartı konularak kapsam dışına bırakıldı. Tabii ki karşı çıkan olmadı… Zar zor birçok uğraşla kazandığım ve binlerce teknik elemanı kapsayan kanun, yani benim işten çıkartılmama neden olan madde ilgisizlikten değiştirilerek, teknisyenler ilgili kanun maddesinden muaf tutuldu. (Haksızlığın ağa babası yapıldı) Arzu edenler, 193 sayılı gelir vergisi kanunun 29/2 nolu maddesine baksınlar…
THY yönetimi beni devreden çıkartmasa idi yani ilişkimi şirketle kesmese idi şu anda iş tazminatlarınızdan vergi kesilmiyor olacaktı. Çünkü kanunda yine açıklık var. Bu kanundan mağdur(!) olan biri davayı tekrar açabilir.
Değerli Okurlarım;
1975 yılından itibaren birçok genel müdür ve yönetim kurulu başkanı tanıdım. Çok iyileri de vardı çok kötüleri de… “İyi olana İyi, kötü olana Kötü der ve gerekirse onlarla herkesin önünde elli kollu tartışacak kadar ileri giderdim. (THY Gen Md Tezcan Yaramancı) Bu herkesin önünde yapılan sert tartışmadan sonra her nedense işten atılmamış aksine Gen Md Yaramancı benden ve o zamanlar sözcülüğü yaptığım THY’nin tüm derneklerinden özür dilemek zorunda kalmış idi.
Şimdi de gelelim yeni yönetimin başı İlker Aycı’ya… İlker Aycı ile THY’nin genel kurulunda tanıştık. Tanışmamız genel kurul ortamında karşılıklı tartışmalar ile başladı. Önce İlker Beyin genel kurula gelir gelmez Divan Başkanı koltuğuna oturmasını tenkit etmiş ve oylama yapılmasını istemiştim. Tabii ki devlet tarafından görevlendirilen temsilci, İlker Aycı adına %49 devlet hissesi ile destek verilince seçilmiş olarak divan başkanlığına oturmuştu.
Eğriye Eğri, Doğruya Doğru demek…
Şimdi arkanıza iyice yaslanın ve yazdıklarımı dikkatle okuyun. Bizim zamanımızda toplu iş sözleşmesinde çalışanlara prim veya imza parası adı altında ekstra ödemeler yapılmaz idi. Şimdiki dönemlerde( pandemi dönemi hariç) bu ekstra prim uygulaması veriliyor ve devam ediyor. Aslında bu tür bir mecburiyet yok…
Ayrıca, sene sonları yapılan ve tüm yöneticilerin katıldığı ve genelde Antalya’da yapılan motivasyon toplantılarında eskiden ekstra ödeme kararı alınmazdı. Sadece yer, içer, yatar ve İstanbul’a geri dönerlerdi.
Şimdiki dönemlerde yapılan bu tür toplantılarda yöneticiler eskileri gibi yiyor, yatıyor ve teşekkür amaçlı olduğunu sandığım motivasyon primleri dağıtılıyor.
Bu yeni uygulama bana göre fazla cömertçe idi. Hatırlarsınız, bu toplantılardan birinde sadece yöneticilere verilmesi planlanan motive edici ekstra prim dağıtılması kararından sonra Antalya’yı aramış ve bir yöneticiye (İlker beye yakın biri) İlker Aycı’ya söylenmesi adına kinayeli bir mesaj iletmiştim. ( “Teknisyenler teyakkuzda” yazımı okumuşsunuzdur)
Bildiğiniz üzere, yerine varan o mesaj ve yazıdan sonra teknisyenlere de benzer ekstra prim ödemeleri yapılmıştı.
Şimdi düşünüyorum da; Bu kadar cömertçe davranan ve çalışanlarına THY tarihinde sıklıkla rastlanmayan motivasyon primleri dağıtan biri, pandemi döneminde maaşlardan para kesme, evden çalışma, ücretsiz izin vb. gibi uygulamaları nasıl yapar?
Bilhassa çalışanlarından kesmek zorunda kaldığı maaş ve ödemelerden müthiş rahatsız olmuş olmalı. Senelerdir, mecburiyeti yokken imza parası (Prim), motivasyon primi gibi THY tarihinde benim görmediğim ve mecburiyeti olmayan paralar dağıt sonra da kesintilere imza at…
Bu nedenle, pandemi dönemi bittiğinde (ne yazık ki, süre veremiyorum) şirket en azından pandemi öncesi seviyelere geldiğinde, maaşları düzeltme yoluna gideceğini düşünüyorum. Ancak, örgütlü bir çalışma ve mantıklı istekler yapılmalı.
Bu nedenle, Bekleyip göreceğiz (Başka çare de yok zaten)