Sıklıkla gündeme getirdiğimiz; uçuş emniyet, uçuş güvenlik, teknik, işletme, ATC, havalimanları, lisans-lisan vb. konularından bıkmış olduğunuzu düşünerek bu haftada, sektörde çalışan insanların çalışma koşulları ve emeklerinin karşılığında aldıkları ücretleri masaya yatırmak istedim.
Geçen hafta My Technic’te TYP (Teknisyen Yetiştirme Programı) de yetiştirilen ve daha sonra çeşitli gerekçelerle işten çıkartılan gençlerin haykırışını duyar duymaz, gerek kendi kişisel blogumda, gerekse Airporthaber’de bu haykırışa anında yer verdik. Öncelikle, haklarını aramayı beceremeyen bir toplumda, hala haklarını arayan bir gençliğin olması, beni çok mutlu etti.
TYP’lere karşı olmam ve bu ilk TYP denemesini İşkur aracılığıyla değil, doğrudan para karşılığı yapan My Technic firmasının yetkilisi ile TV programımda bu sistemin yanlış olduğunu savunduğumu ve bu konuyu daha o zamanlar köşemde yazdığımı bizi izleyenler ve aynı kouyla ilgili yazılarımı okuyanlar anımsayacaklardır. Daha sonra bu sistem, İşkur aracılığıyla tüm şirketlerce yaygınlaştırıldı.
Sivil havacılığımızın kontrolsüz büyümesi sonucu artan işgücü gereksinimini, ucuz emek ile kapatmak isteyen bir çok şirket, İşkur’un desteklediği bu programlardan yararlandı. Bazı şirketlerce kursiyer çekebilmek amacıyla iş garantili olarak verilen bu kurslar, bu tür vaadlerle sürdürüldüğü sürece, çok can yakacağa benziyor. Bu umut tacirliğinin bir şekilde sona ermesi gerekiyor.
Bu konuda, İşkur’un kullanıldığı ve amacından saptırılmaya çalışıldığı bir gerçektir. Bu haksızlıkları yapanlardaki cüzdan korkusu, vicdan korkusunu yenmiş gibi görünmektedir.
TYE programlarının amacı, umarım; “ İş garantili bu programlarda, al parayı, ver kursu, sonra da, eften-püften sebepler bul ve işten at” değildir.
Bunların yanı sıra; yine THY/Teknik A.Ş’nin aracılığı ile iş garantili verdiği kurslarda, başarılı olanlar hala işe alınmadı. Habom projesini bekliyorlar sanırım.
Bunların yanı sıra; yine THY/Teknik A.Ş’nin aracılığı ile iş garantili verdiği kurslarda, başarılı olanlar hala işe alınmadı. Habom projesini bekliyorlar sanırım.
Bu hafta, sektörde aynı işi yapan, fakat, farklı ücret alan sektör çalışanlarının sorunlarına birlikte bir bakış atalım istedim.
Şimdi de gelelim; Sektörde çalışanların sorunlarına…
Şimdi de gelelim; Sektörde çalışanların sorunlarına…
Sektörün lokomotifi THY’nin personeli ile özel havayolları personelinin arasında rakamsal olarak çok büyük farklar var. Bu konuyu daha önceki yazılarımda da dile getirmiş ve bunun sendikal haklardan kaynaklandığını yazmıştım. Bu sadece çalışanlar için değil, işverenler için de sorun oluşturuyor. Şöyle ki; THY’nin ve X özel şirketinin aynı işi yaptığını ve personel sayısının aynı olduğunu düşündüğünüzde; THY bu rekabet ortamına personel giderleri açısından en az 1/3 oranında zararla başlıyor.Rekabet te açığa düşüyor.
Personel giderlerini diğer havayolu şirketlerine göre yüksek olduğunu gören THY, bu giderleri azaltmak amacıyla TGS’yi, TAV ortaklığı ile kurdu. Kısa zaman içinde; yine bu mantık ve söylentiler kapsamında düşünüldüğünde, Kabin, Eğitim ve yeni kurulan Habom şirketleştiğinde, bu yeni şirketlerinde TGS örneği bir statüye geçmesi pek de sürpriz olmaz.
Ayrıca; Sendikanın, bu yeni açılan şirketlerde örgütlenmesine izin verilmeyecek gibi görünüyor.Kısaca; şirketler ve çalışan personel açısından 2011 senesi, çok şeye gebe…
Nedenleri irdeleyelim;
THY senede 16 maaş verirken, diğerleri 12 maaş vermekte (verebilirse!) Maaşlar eşit bile olsa, senede 4 aylık ekstra fark var. Kısaca, Amerika gibi senelik maaşların konuşulduğu bir ülke olsak, rakamlar ortaya çok daha net çıkacak. Bu rakamsal farklılığın yanı sıra, sosyal haklarda da THY içlerinde en iyisi. Uçuş işletmesi-Tekniği-Kabini-Memuru ve tabiki yöneticisi ile diğer şirketlere, ücretsel ve sosyal haklar açısından, fark atıyor.
Bu farklılıktaki en büyük etkenlerden biri, THY’nin çalışanlarının sendikalı, diğer şirketlerde çalışan personelin sendikal örgüt içinde ol(a)mamasıdır. Özel şirket işvereni; buyrun gelin personelimi sendikalı yapın demeyeceğine göre, düne kadar kamu şirketi olan THY dışında örgütlen(e)meyen ve sektörün tek sendikası olmasına rağmen, sadece THY ile sınırlı kalmayı yeğleyen Hava İş, “Bir dönüm bostan, yan gel Osman…” örneği adeta kış uykusuna yatmıştır. Tüm sektörde örgütlenememenin hatasını, genel kurul zamanlarında uyanan ve sonra yine kış uykusuna yatarak light bir sendika profili çizen sendikanın yönetimlerinde buluyorum.
Biraz da, sektörün yer hizmetlerine bakalım;
Yer hizmetleri ve kontuarların iş yükü gerçekten ağırdır. Kontuar personeli, her gün yüzlerce yolcu ile muhatap olmanın zorluğunu yaşarken, yer harekat birimleri, yükleme ve boşaltma operatörleri yağmurda, çamurda, sıcakta ve soğukta hava koşulları ne olursa olsun çalışmak durumundadırlar. Bu birimin çalışma koşulları ile hat bakım teknisyenlerinin çalışma koşulları büyük benzerlik gösterir. Bu iş dalında 3 büyük firma var. Bunlar; TGS-Havaş ve Çelebi şirketleridir.
TGS’nin,personel ücretleri; THY’nin aynı işi yapan birimine karşı, ½ düşük iken, Havaş ve Çelebi gibi yer hizmetleri konusunda hizmet sunan şirketlere bakıldığında, yüksek kalıyor. TGS’ye; neden THY ortaklığınız varken, ücretlerinizi bu kadar düşük tuttunuz? diye sorduğunuzda, Havaş’ı ve Çelebi’yi örnek veriyorlar. “Kötü, örnek olmaz” dediğimizde de susuyorlar. Bu arada TGS personelinin diğerlerine göre senelik bazda yüksek görünen ücretlerinin ana nedeni TGS’nin senelik 15 maaş uygulamasıdır. Fazla çalıştırmalar,mesai ödemekten kaçınmalar tüm yer hizmetleri şirketlerinde ortak sorunları olarak göze çarpıyor.
Aslına bakacak olursanız; sorun, Havaş ve Çelebi’nin düşük ücret politikalarından kaynaklanıyor. TGS kendi piyasası içerisinde,rakiplerine göre bu düşük ücretlere rağmen hala bir numara. Buradaki yanlış; TGS’den çok Havaş ve Çelebi’de olsa gerek. Yalnız; TGS’ye göre çok daha eski olan Havaş ve Çelebi, kurumsal yapıları gereği, çalışanlar arasında iş barışı ile doğrudan ilgili olan taban-tavan ücret arasını daha adil oturtturmuşken, TGS de ise taban-tavan arası anlamsız bir şekilde çok açık.
Havayollarının, sayısal bazda en fazla sayıda personel yoğunluğu, ucuş işletme birimlerinde bulunmaktadır. Pilot ve kabin memurları ağırlıklı olan bu birimlerde tam bir cadı kazanı kaynar.
Yazarken bile neresinden başlıyayım diye düşündüğüm bu cadı kazanını, yazım uzun olmasın diye kısaca geçip, ilerleyen zamanlarda daha detaylı irdeliyeceğim.
Tabii ki,sektörün her yerinde geçerli olan haksızlıklar, aynı işi yapanın işe göre değil çalıştığı şirkete göre farklı ücretler alma yanlışlığı, burada had safhada sergileniyor. THY’nin kaptan ve F/O’ları ile özel şirketlerde çalışanları arasında, ücrete dayalı, (THY’nin 16 maaşlık uygulaması nedeniyle) yine çok fark var. Bu fark kabin memurlarında had safhaya çıkıyor.
THY’ye yeni giren bir kabin memuru, ortalama 2000-2500 TL alırken, özel şirketlerde 500-600 Euro’larda. Kıdemler arttıkca rakamlar da şüphesiz artıyor. Bir örnek vermek gerekirse; THY’nin kabin amiri özel şirkette çalışan F/O kadar maaş alabiliyor (16 maaş hesabı ile). Sakın yanlış anlaşılmasın,burada THY personelinin hakkı olan ücreti değil, özel şirketlerimizdeki aynı işi yapan personelinin düşük ücretlerle çalıştırıldığının yanlışını vurgulamaya çalışıyorum.
Bu da normal olarak özel şirketlerden THY’ye kaçışı artırıyor. Bunun yanı sıra özel havayollarında, yatılarda kalınan otel seçimleri ve kabin personelini ikişer-ikişer aynı odalarda yatırılması, harcırahların ve fazla mesailerin zamanında ödenmemesi, işin ekstra boyutları…
Aslına bakacak olursanız; yabancı pilotların Türkiye’ye akın etme nedenlerinin başında, ülkemizde özellikle uçucu ekiplere uygulanan, (Gelir Vergisi Kanunu’nun 29.maddesi gereği) iş tazminatlarından vergi kesilmemesi gelmektedir.
Örneğin; 20.000 lira alan bir pilotun, kıdem ücreti sadece 1000 lira gösterilip, diğer 19.000 lirasını ucuş tazminatı olarak bordro ya yansıttığınızda, uçucu olan pilot arkadaşımız her ay 1000 liranın vergisini öder. 19.000 TL yi net alır. Bu kabin memurlarında da aynıdır. Benim araştırmam sonucunda,Türkiye dışında bir başka örneğini göremediğim bu vergisiz maaş uygulaması, şirketlerin senelik uçucu ekip personel giderlerinde yabancı havayollarına nazaran ortalama % 40 avantaj sağlıyor. Çünkü; bir Alman pilot kendi ülkesinde uçarken, bekar ve çocuksuzsa, maaşından kesilen veya şirketinin onun adına ödeyeceği vergi %40’ı aşkın…
Dolayısiyle, Almanya’da 10.000 Euro alan yabancı bir kaptanı Türkiye’ye 7 bin Euro’ya getirdiğinizde bile, eline daha çok para geçecek. Bu nedenle vergi cenneti(!) Türkiye’de uçmak keyifli olsa gerek. Bu nedenle; şirketler de, yabancı pilotlar da yaşamlarından memnun.
Ülkemizdeki havayolları için bu ayrıcalık kalksa, tüm şirketlerimiz daha çok zorlanırdı. (Ülke vatandaşları olarak bu şirketlerden veya kişilerden kesilmeyen vergileri şüphesiz; bizler, dolaylı veya dolaysız vergilerimizle ödüyoruz.)
Şimdiki siyasi hükümetin şirketler lehine aldığı bir çok kararın yanı sıra, deprem vergisi-TRT ye destek gibi anlamsız vergileri kaldırması ve üstüne üstük uçucu ekiplerden vergi almamasına rağmen Türk sivil havacılığında hala şirketler zarar ediyor ve kapanmaya gidiyorsa yabancılar ne yapsın…
NOT/ Bu hafta kişisel bloguma koyduğum bir anım umarım sizi gülümsetecektir. SEN BENİM BAŞKANIMI TANIYORMUSUN? Ayrıca; Meral Döşemeciler’den YEMEK SERAMONİSİ
NOT/ Bu hafta kişisel bloguma koyduğum bir anım umarım sizi gülümsetecektir. SEN BENİM BAŞKANIMI TANIYORMUSUN? Ayrıca; Meral Döşemeciler’den YEMEK SERAMONİSİ