Ekonomik Yükler ve Halkın Güveni:

Savunma Sanayii Manipülasyonu: Liyakatsiz Atamalara Tepki. “Söylemler Yetersiz, Eylem Gerek”

Değerli Okurlar,

Dünyada son zamanlarda yaşanan savaşları ve Ortadoğu’daki acımasız vahşeti hepimiz büyük bir dehşetle izliyoruz. Tabii bu savaşın hiç kuşkusuz görünen yüzü kadar, arka planda kirli ve merhametsiz hesapların yapıldığı bir yüzü de olduğu aşikâr. Bizler her ne kadar akan kana, göz yaşına ve çocuk katliamlarına karşı ağrıyan bir yürek ve öfke dolan bir vicdanla seyirdeysek de devletlerin bu sahnedekilerin arka planına ve gizli emellerine hâkim ve aşina olması kaçınılmazdır.

Son dönemlerde dış güvenlik politikaları kaygıları üzerine şekillenen iç siyasetin gerçek anlamda kaygıları varsa bunların açık açık topluma izahı yapılmalı. Biz hangi odakların ne tür tehditleri ya da hangi emellerinin hedefindeysek bunu hepimizin bilmeye hakkı var. Öyle kredi kartlarından ya da saçma sapan vergi kalemlerinden değil, hepimiz evimizden, aşımızdan ne gerekiyorsa sonuna kadar paylaşmaya hazır bir milletiz.

Ama duygularımızla oynamayın. Bize savunma sanayii gibi hepimizin gurur ve hayranlıkla siyaset üstü bir destek verdiği konuda manipüle etmeyin. Boşalan hazine kasalarını geri doldurmak için her yola başvurmayı mübah sayan teknokratların ve bürokratların oyunlarına gelmeyin.  İnsanların aklıyla alay eder gibi saçma sapan yöntemlerle arayışa girerseniz inanın bu milletin devletine, askerine ve milli hassasiyetlerine tamiri imkânsız zararlar verirsiniz. Bir gün yalancı çoban misali sürüyü kurtta bassa kimse sesinize sahip çıkıp, dönüp bakmaz.

Halen savunma sanayisine bağlı birçok kurumda har vurup harman savuran adamlara bakınca insanın değil 600-700 lirasını, 6-7 lirasını bile veresi gelmiyor. Bir kurum düşünün ki başına açık öğretimden mezun bir bakan yardımcısının akrabasını atıyorsunuz. Tabii abimizin bütün kusurları örtülmüş, nasıl alındığı belirsiz bir yüksek lisans diploması ile cv‘si renklendirilmiş. Ardından belediyenin iştirak şirketlerine girip, hızlı bir yükselişle ulaşım, ağaç peyzaj derken havacılıkta genel müdürlüğe kadar yükseltiliyor. Havacılık sektörüyle alakasız bu abimiz göreve gelir gelmez 4×4 sıfır model bir makam arabası ile ilk besmelesini çekiyor. Ardından makam odasında aylarca süren milyonlarca liralık tasarım ve döşeme emri veriyor.

Sektörden bi haber abimiz bir süre sonra altındaki iş bilmezlerle yönetilen bir adama dönüşüyor. Havalimanlarının işletme ve operasyonları, her zaman eksiksiz ve kusursuz yönetilme sorumluluğu olan kurumlardır. Bakıyorsunuz halen yarım yamalak tamamlanmamış pist sorunları, yıllardır bitmeyen tünel inşaatı çilesi, sürekli görevli kadrosuyla oynanan yüzlerce çalışanı ile kurum darmadağın halde. Yeni organizasyon şemaları ile atanacak yeni yönetici kadrolaşmalarının derdine düşülmüş.

Yahu Allah, Peygamber aşkına madem birilerinin topraklarımızda gözleri, üzerimizde hesapları var. Mademki her platformda etrafımızdaki nükleer tehditle ilgili bize subliminal mesajlar veriyorsunuz. Ve mademki bize demirden bir gök kubbe lazım ve herkesin fedakârlığına ihtiyacınız var. Şimdi adama demezler mi kardeşim, senin benden çay kaşığıyla toplamaya çalıştıklarını, sen önce kepçe kepçe, kazan kazanla dağıtanları engelle. Şimdi savunma sanayii kaynakları bu liyakatsiz atamalarla hunharca harcanırken, altınızdakiler bile size güvenmiyorken, biz size nasıl güvenelim nasıl inanalım.

İnsansız hava savunma araçlarından tutunda, havada %80 orana varan gurur duyduğumuz milli projelere ve her başarılı niyete canımızda malımızda feda olsun. Ben bu konuların tartışmaya bile açık olduğunu düşünmüyorum. Bu vatana bu bayrağa gönül vermiş her ferdin, amasız ve fakatsız bu projelere canı gönülden destek vereceğinden de hiç şüphem yok. Ama Allah aşkına biz makamlarından, itibarlarından zerre taviz vermeyen hala o koltuklarda nepotizmle oturup keyfinden lüksünden ödün vermeyenler varken biz neden fedakârlık yapalım.

Hastanelerde yeni doğan çocuklarımızı koruyamadık, çetelerin siyasetle, akraba kimlikleriyle hazinemizi dolandırmasını engelleyemedik. Kamu tasarrufuna rağmen bu makamların iştahını kesemedik, şimdi bu sistemin hiç mi kendini sorgulaması gerekmez? Bir yandan seçim popülizmine kapılıp EYT fiyaskosuyla kasaları boşalttık, bir yandan ülkeyi yerli ve milli yalanlarla ağır vergi yükü altına sokup, yüksek faiz politikalarına boğduk. 5 liralık malın 15 liraya çıkarılmasına, ceplerimizin talan edilmesine seyirci kaldık. Şimdi bizi karaborsacılardan, yeni doğan bebek çetelerinden, mülteci tehdidinden, bizi istikrarsız fiyat artışlarından koruyamayanlara nasıl güvenelim.

Siz önce memleketin kasasından çalınanları toplayın, sonra nepotik ilişkilerle oturttuğunuz makamları babalarının çiftliği gibi talan edenlerden hesap sorun. Sosyal güvenlik kurumlarını kevgire çevirenleri, bizleri hastanelerde medikal cihaz ve ilaçlarla soyup toprağa gömenleri sorgulayın. Canımızla paramızla bizi sömürenleri en ağır biçimde cezalandırın, söz değil kredi kartımızdan, sizin vekillerinizin, bürokratlarınızın dahi cesaret edemediği kadar, asgari ücretli maaşımızdan bile destek olmaya hazırız. Ama samimi ve dürüst olmadığınız sürece, sürekli kendinizle çeliştikçe, kimsenin size inanıp itibar etmesini beklemeyin.

İyi haftalar diliyorum…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir