03
Değerli okurlar, korktuğumuz başımıza geldi ve kuzeyimizde savaş çıktı. “Yok canım Ruslar buna cesaret edemez” veya “ABD, AB ve Nato müsaade etmez” denilen operasyon 4 gün önce sabaha karşı başladı. Ne zaman biteceği de belli değil. Olan her zaman olduğu gibi yine sivillere, günahsız, savunmasız insanlara, kadınlara, çocuklara oluyor.
CEHENNEM DE Mİ VAR?
İnsanlar metro istasyonlarına, apartmanların bodrumlarına sığınmış açlıkla, soğukla boğuşarak hayatta kalmaya çalışıyor. Rusya, halkının çoğunluğunun Rus olduğu bölgeleri işgal etmekle kalmıyor, Başkent Kiev’i düşürmeye çalışıyor. Batı mali bir takım yaptırımların yetmeyeceğini düşünmüş olmalı ki, Ukraynaya silah ve mühimmat göndererek” aferin iyi direniyorsunuz, devam edin, silahlarınız bizden” diyerek gaz veriyor ve onları ölüme doğru ittiriyor. Gerçekten 21. yüzyılda inanılmaz bir süreçten geçiyoruz. İnsan hayatının değerinin olmadığını görüyoruz. Bu savaşın belki daha ağırlarını dünya Kore’de, Vietnam’da, Latin Amerika’da, Afrika’da yaşadı. Bugünü farkı kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması. ABD ve koalisyon güçlerinin Irak’ta yaptıklarını ise canlı yayınlara yansıdığı kadar izlemiştik. Şimdi sosyal medya var. Herkes yaşadığını, tanık olduğunu anında paylaşıyor. O aman avaşın vahşetini, acımasızlığını daha net görebiliyoruz. Resmen can pazarı. Birgün önce evlerinde oyuncaklarına sarılarak uyuyan çocuklar şimdi karanlık izbe soğuk sığınaklarda bomba sesleri ile irkiliyorlar. Dünyayı elbrliğiyle cehenneme çevirmeyi başardı insanlık. Doğa talanı, kadına şiddet, çocuk istismarı, sömürgecilik ne kadar kötülük arasanız var bu dünyada… İtalyan yazar ve düşünür Umberto Eco’nun şu sözü durumu özetliyor aslında … ” Ne yani, Böylesi korkunç bir dünyanın bir de Cehennemi mi var?”
ŞİMDİ DE SAVAŞ FIRSATÇILIĞI MI?
Savaşın ne şekilde ilerlerse ilerlesin bu işten zarar göreceğimiz ortada… Doğalgaz ve elektrik fiyatları artacak, belki buğday alamayacağımız için ekmek bulmakta zorlanacağız, hacı bekler gibi beklediğimiz, davul-zurna ile halay çekerek karşılayacağımız turistler gelmeyecek. Havacılığımız zarar görecek. Bunlar birkaç ay içinde yansıyacak sorunlar. Ama asıl bir sorun var ki, acil ve can yakıcı. Şu anda Ukrayna’da binlerce Türk öğrenci mahsur kalmış durumda. Sığınaklarda çaresizce bekliyorlar. Tek umutları Polonya, Romanya ve Moldova’ya karayoluyla giderek uçakla Türkiye’ye dönmek. O ülkelere nasıl gidecekler orası ayrı bir muamma… Gittiler diyelim, bu sefer de THY’nin “özel ücreti” ile karşılaşacaklar. Gerçekten özel … 220 dolarcık… Çevir TL’ye 3000 TL eder… Yahu bu çocuklar zaten ölümle burun buruna, böyle bir durumda ticaret yapmanın mantığı nedir? 20.000 kişi gibi bir rakamdan söz ediliyor. Toplasan 60 milyon TL… Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin ölüm kapanından çekip çıkaracağı yurttaşları için 60 milyon TL’si yani 4.5 milyon doları yok mu? Somali’ye IMF’ye borcunu ödesin diye 30 milyon dolar hibe etmedik mi? Pandeminin başında çeşitli ülkelerdeki corona hastası yurttaşlarımızı ambulans uçak göndererek ülkemize getirmedik mi? Bu çocukların hasta olmasını veya yaralanmasını mı bekliyoruz? Peki THY’nin bu tavrı bizi şaşırttı mı? Hayır… Bu tavrın felsefi(!) temelini yıllar önce bay Hamdi atmıştı.
2011 Van depreminden hemen sonra Van seferlerinin bilet ücretlerini indirmeyen THY’ye gelen tepkileri Bay Topçu püskürtmeye çalışmış “Bekara karı boşamak kolay. THY hayır kurumu değildir.” demiş, sosyal medyada tepkilerin artması üzerine de gazeteci Hakan Çelik’i yardıma çağırmıştı. Hakan bey de 40 yıllık havacı edası ile THY’nin Van biletlerinin neredeyse akaryakıt parasına denk geldiğini iddia etmiş ve bay Hamdi’yi rahatlatmıştı ! Bay Hamdi gitti, felsefesi kaldı yadigar. Çok değil daha 6 ay önce Antalya ve Muğla ağırlıklı olmak üzere kıyı kentlerimizde orman yangınları çıkmış, millet ve çeşitli şirketler ne var ne yoksa yardım seferberliği başlatmış, bazı otobüs firmaları ile Yurtiçi kargo yangın bölgesine gönderilecek malzemeleri ücretsiz taşımıştı. O zaman gözler THY’yi aramıştı. Öyle ya, kargo taşımacılığında dünyada 3. sıraya yükselen THY Cargo’muz vardı, yangın bölgesine hergün onlarca tarifeli ve ek sefer yapan THY uçakları vardı. Vardı da, vicdan yoktu anlaşılan. THY yangın bölgesini diğer kentlerden ayırmamış, gönderilen yardımların taşıma bedelini çatır çatır almıştı. Hatırlayın, pandemiyi de fırsata çevirmişti milli havayolumuz. Dünyanın çeşitli ülkelerinden binlerce yurttaşımızı normal bilet fiyatlarının çok üstünde rakamlarla bilet satarak tahliye etmişti.
Bu noktada görev SHGM’ye düşüyor, sadece THY değil diğer havayollarını da organize etmeli ve Ukrayna’da kalan ve komşu ülkelere ulaşan öğrencilerimizi ve yurttaşlarımızı ücretsiz tahliye için seferberlik ilan etmeli. Bir kere de bu yüzden zarar edin be kardeşim. Mevzubahis olan insan canı…
Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.
Başkomutan M. K. ATATÜRK
Sürekli sosyal medyada, haberlerde 21nci yüzyılda hala bu manzaralar diyerek sanki 21nci yüzyıl medeniyetinin, insan haklarının çok gelişmiş olduğuna atıf yapılıp duruyor. Ben kendimi bildim bileli, okuduğum tarihteki vahşetle, kendi zamanımdaki vahşet arasında çok fark göremedim. Bosna, Afganistan, Azerbaycan, Irak, Somali liste uzar gider. 21nci yüzyılda, insan hakları konusunda orta çağa göre bir kaç arpa boyu yol almış olmamız bizi medeni yapmaz. Hala ilkeliz, hala coğrafya kaderdir diyerek, insanların doğduğu coğrafyanın hem içine edip hem de onlara oradan başka yerde yaşam şansı tanımıyoruz. Siyasi sınırları olan bir dünya medeni değildir, insan haklarına saygılı değildir, sadece işine gelen bazı halklara saygılıdır. İçinde bulunduğumuz yüzyıl da böyle bir yüzyıl.