featured

ŞARK KURNAZI THY

Geçtiğimiz hafta, havacılık sektörü yoğun günler yaşadı; Ali Sabancı’nın; THY’nin yeni açmaya çalıştığı şirketi ve Isparta kazasını değerlendirmesi sektörde gündem oluşturdu. Bunun yanı sıra medyanın, Esenboğa’da yaşanan bir pass geçme olayını; ‘’kahraman Pilot 200 yolcuyu son anda kurtardı!’’ abartmaları ve Heathrow Airporta inerken piste yetişemeyip( sanırım yakıt arızası) alçaktan düşen (piste yetişememeye düşme denir) B–777’nin pilotuna yönelik iltifatlar(!) ile hafta oldukça şenlendi. Hepsi kahraman oldular(!)

Hafif bir taşlama yaptıktan sonra, asıl sizlerle paylaşacağım konumuza dönelim. Geçtiğimiz ay, ekonomi dergisi Turkishtime’dan bir telefon aldım ve telefonda karşımda olan kişi, sivil havacılıkla ilgili bir röportaj yapmak istediğini söyledi. Ben de; sorularını mail yoluyla bana ulaştırmalarını ve kendilerine bildiğim kadarıyla yanıt verebileceğimi söyledim.
Derginin Ocak sayısı elime ulaştı. “Bir uçak kazasının analizi” konu başlıklı yazı, gerçekten güzel kaleme alınmış, okumanızı öneririm.
Benim ve değerli kardeşim Korhan Oyman’ın birbirimizden habersiz olarak birçok konuda görüşlerimizin ortak olduğu, bu yazıdan sonra bir kez daha ortaya çıktı.
Ali Sabancı’nın Isparta’da meydana gelen uçak kazasının tüm özel havayollarını sarstığına yönelik beyanatı gazetelerde ve bizde yayınlandı. Sanırım bu iş ve ekonomi kültürü dergisini o da mutlaka okumuş ve yazılanlardan etkilenmiştir diye düşünüyorum.
Yazının ana teması: 
Isparta kazası ile birlikte sivil havacılık sektöründe oyunun kurallarının değiştiği, ucuz fiyatın yerini güvenlik endişelerine bıraktığı savunuluyor, şirketlerin bu tür kazalar sonucunda oluşacak tepkilere karşın kriz dersi almaları gerektiği ayrıca vurgulanarak; kusursuz işleyen bir denetim mekanizmasının oluşması için kamuyu zorlamalarının gerekliliğinden söz ediliyor. En önemlisi, bundan sonra dikkatlerin ucuz fiyatlardan çok, güvenlik meselesine çekileceği ve bu tür kazadan sonra kısa vadede ortaya çıkabilecek gelir kaybının ancak güvenliğe yatırım yapılarak giderilebileceği ana başlıklarda belirtilmiş.

Evet, ülkemiz havacılığında iki cephe var; Bunlardan birincisi; bayrak taşıyıcımız THY, diğerleri özel şirketler diye geçiyor. Tabii ki özel şirketlerimizin hepsi de önemli işler yapıp kendilerinden sıklıkla söz ettirmelerine ve büyük bir boşluğu doldurarak rekabet sonucunda daha ucuz ve kaliteli hizmet sunmanın önünü açmalarına karşın, yine de isimleri tek, tek söyleneceğine, bir arada özel şirketler diye anılıyorlar.
Konuya biraz açıklama getirmek gerekirse; THY’nin kamuoyunca, diğer özel şirketlerden güvenlik ve uçuş emniyeti açısından farklı değerlendirildiği bir gerçek. Bu düşünce tarzına THY’nin hala bir kamu(!) kuruluşu olarak görülmesi neden oluyor sanırım.
Toplum ve medyamızın, havacılık sistemindeki kuralların ve sistemin nasıl işlediğine dair tam bir bilgileri oluşmamış olduğundan, bu güvenlik ve emniyet konularına şirketsel bazda bakabilirler. Kurallar, Bakımlar,Teknisyen ve Pilot kalitesi aynı olmasına ve yine tüm şirketlerimizin aynı tip uçak uçurmalarına karşın, şirket ismi neden önemli oluyor dersiniz?
Burada yapılacak olan; mademki bir yanlış uygulama ya da kaza, Sayın Sabancının dediği gibi, tüm şirketleri olumsuz yönde etkiliyor, o zaman bu olumsuzluğa neden olan şirket veya şirketlerin ortaya çıkartılması gerekir. Kısaca, özel havayollarımızın birbirlerini de denetlemeleri ve oto kontrol mekanizmasını çalıştırmaları gerekiyor.
Çünkü bir kazanın sonunda tüm özel havayolları zor duruma düşerken, diğer cephede yer alan THY ön plana çıkıyorsa, burada kendine güvenen özel şirketin yapacağı iş, yanlış yaptığına emin olduğu şirket veya şirketleri kontrol altında tutturmak ve yakaladığı yanlışı bir şekilde SHGM’ye yazılı olarak sunmak olmalıdır.
’Diğer şirketlerden bana ne, ben kendi işime bakayım’’ mantığının yanlışlığı, bir kaza durumunda, şirketlerin tümünün etkileneceği gerçeği bu son kazamızda kendini iyice belli etmiştir. Şirketler artık koltuklarının rahatlığı, yolcu oturma koltuklarının arasındaki aralığı ya da ne kadar ucuz uçtuklarını anlatmasından önce, uçuş güvenlik ve emniyetine ne kadar önem verdiklerinin gerçeğini bundan sonra kamuoyuna daha sık anlatmak durumunda kalacaklar.
THY, son zamanlarda bu önemli konuyu iyi işleyerek başarılı bir politika izliyor. Daha önce kabin simülatörünü halka açan ve uçuşlar hakkında halka bilgi veren THY, geçen hafta Teknik A.Ş’ yi medyaya açarak, uçuş güvenliğine ve emniyetine ne kadar önem verdiğini ve hangi modern sistemlerle çalıştığını anlatmaya başladı. THY’nin uyguladığı bu yeni taktik benim yukarda yazmaya çalıştığım düşüncelerimin paralelinde seyrediyor. Güzel bir PR çalışmasıyla kendi şirketini ön plana çıkartmadan sadece uçakların güvenirliliğini medyaya ve halka açan bu sunumları izleyenler, uçaklara genelde bakacakken, bu sunumu veren şirkete ve uçaklarına diğerlerinden daha olumlu bakmazlar mı sizce de. THY’nin bu hamlesi, Isparta kazası sonrasında uygulandığından bunu bazıları kazadan nemalanmak olarak algılayabilir ama ben bu uygulamayı zamanlama olarak etik olup olmadığından çok, gerekli olup olmadığına bakıyor ve akıllıca bulduğumu belirtmek istiyorum. THY“Ucuz etin yahnisi yavan olur” Atasözü eşliğinde çaktırmadan, low-cost taşımacılığa darbe vurup kendi yüksek fiyat politikalarını uçuş emniyet ve güvenliğinemi endekslemeye çalışıyor dersiniz?
İyi haftalar… 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir