SARI ÖKÜZÜ VERMEYECEKTİNİZ

Bu hafta yine çalışanlar ile ilgili bilgilendirici bir yazı yazmaya karar verdim. Biliyorsunuz her haber sitesi her gün medyada çıkan haberleri sizlere allayıp pullayıp sunuyor. Tabii ki, bizde aynısını yapıyoruz. Bizler olmasak sizler yine o haberleri bir şekilde okuyacaksınızdır. Bunların yanı sıra THY’nin ve Sendikanın attığı duyuruları aynen kopyalayıp yapıştırıyoruz. Tüm haber sitelerinin tek amacı, bu tür haberlerle okunma sayısını artırmaktır. Siz okurlar da yazıların altına yorum atıyorsunuz. Yorumlara baktığınızda maalesef bir nevi psikolojik tatmin yaşandığını gözlemleyebilirsiniz. Bizim editörlere talimatımız, hakaret içeren hiç bir yorumun onaylanmaması veya hakaret,küfür içeren kelimelere xxx yazarak kamufle edilmesi yönündedir.
Yazılan konu ile ilgisi olmayan yorumlar çoğunlukta. Tanımadıkları insanlara laf geçirenler mi dersiniz, Kendine laf atılan kişinin karşı tarafa cevabımı dersiniz, kısaca tam bir komedi yaşanıyor. Ancak konuyu sadece kaşımakla yetinmek zorunda kalan haber siteleri okura fikir veremiyor sadece onların yorumlarını yayınlamakla yetinmek zorunda kalıyor. Peki, sonuç ne? SIFIR
AirlineHaber olarak biz, diğerleri gibi dolma haberler atmakla birlikte, çok deneyimli havacı yazar kadromuzla sizleri uyarma görevini de eksiksiz yapıyoruz. Öncelikle bize güveninizi ve yazarlarımızın ilgili konulara yönelik görüşlerini yazmasını beklemeniz tabii ki, bizi çok mutlu ediyor. Yine böyle bir hafta ve yine sizlerleyiz. Kısaca kendimizi sizin yerinize koyuyor ve yaşananları zamanında bizzat yaşamış olduğumuzdan konuya açıklık getirmeye çalışıyoruz.
Her haber sitesini okuyun ama havacılıkla ilgili olmak kaydıyla kaza-kırım ve çalışanları ilgilendiren sendikal konularda mutlaka ve mutlaka gerçekten uzman kadromuzdaki köşe yazılarını takip edin. İddia ediyorum ki havacılık camiasında çalışanlarla ilgili sorunlar, kaza-kırım gibi çok önemli havacılık olaylarının yanı sıra havayolu şirketlerinin mali tablolarını irdeleyecek tek haber sitesi şimdilik biziz.
Çalışanların sesi olan ben ve diğer köşe yazarımız bu hafta sizlere farklı görüşlerle yardımcı olmaya çalışacak. Çünkü siz geçen seçimde Sarı Öküzü verdiniz. 
Öncelikle ifade etmek isterim ki THY ile çalışanlar arasında köprü olmaya çalışan sendikanın ve onları seçen(!) çalışanların kendi özgür iradeleri ile verecekleri her karara saygılıyız. Ancak bizim aşağıda irdeleyeceğimiz konu, oylamanın özgür irade ile yapılıp yapılamayacağını irdelemek. Burada okurlara ve çalışanlara şunu yapın veya bunu yapın tarzı uyarılar yapmak bizim haddimize değil. 
Bildiğiniz üzere THY 2016 da ters ayakta(*) yakalandı. Ters ayakta yakalanmasının nedenlerinden biri eski yönetimin yanlış politikalarıdır.( uçak alımı, ticaret, sponsorluklar, reklam, personel politikası) Bu yanlışları kucağında bulan henüz çiçeği burnunda THY yönetimi, yanlışların üstüne adeta tüy dikerek bugünkü duruma gelindi.
THY’nin bugünkü durumuna düşmesinin nedenleri içerisinde siz var mısınız? Size sorulmadan yapılan ticari hamlelerin zararını sizler mi çekmek zorundasınız. Asıl suçlulara her hangi bir yaptırım var mı? 
THY sponsorluk anlaşmaları, hat açılma veya kapatılmaları, reklam giderleri, uçak alımları ve personel politikalarına etkiniz oldu mu?
Turizmi siz mi baltaladınız?
Personel alımları ve çıkartılmaları sizlere sorarak mı yapılıyor?
Şişirilmiş yönetici(!) kadrolarındakileri siz mi işe aldınız?
Torpilli girişlere ve ballı atamalarda imzanız var mı?
Yok, ise aşağıdaki yazıyı okumaya devam edin. Var ise aşağıdaki yazıya devam etmenize gerek yok. Size her şey müstahak der geçerim.
Gelelim sendika-işveren birlikteliği ile çıkartılmaya çalışılan Tasarruf Genelgesi’ne
Öncelikle THY’nin, sendikaya bu isteğini yazılı yapması gerekirdi. Böyle bir yazı varsa lütfen benimle paylaşın. Haberi atlamışız der, kendimi suçlarım. THY’nin bu konuda bir isteği varsa bunu sendikaya yapacağından onlar cevaplayacaktır. Çalışanlar adına karar verecek tek merci sendikadır. Kısaca,sendikanın tek başına karar vermesi yasalarımızca mümkün. Bu mümkünken, sendikanın çalışanıma sorayım tarzı girişimleri, kendi koltuğunu riske sokmamak adınadır.
Aslına bakacak olursanız bu riski sendika tek başına paylaşmalıdır. Biz hükümete oy veriyoruz ve kazanan yani iktidarı ele geçiren siyasi parti,aldığı kararlarda halka mı danışıyor? Tabii ki Hayır.
Sendikanın bildirilerinde görüldüğü üzere bu işe sıcak bakıldığı kesin. Eeee o halde imzalayın veya imzalamayız diyin olsun bitsin. THY’nin eski genel müdürü Yusuf Bolayırlı Bey zamanında da aynı tasarruf kesintisi yapıldı. O zaman oylama mı oldu ki? Hava-İş sendikası bastı imzayı iş bitti. Peki, bunlar, yetkili Hava-İş yönetimi değil mi? Evet… O halde ne değişti? Hiçbir şey.
Hava-İş sendikası neden korkuyor? Göğüsleyemeyiz diye düşünüyor. Neden göğüsleyemeyecekmiş ki? Atilla Ayçin zamanındaki sendika yönetimi nasıl göğüslediyse bunlar da göğüslesin. Basar imzayı iş biter. Hayır der yine iş biter. İşveren çalışanına soramaz. Sorsa bile sendika hayır dediği müddetçe, istediği kadar çalışan evet desin 2017 zamları uygulanmak zorundadır.
Çünkü işveren ile sendika arasında bir akit vardır ve tek taraflı değiştirilemez. Çalışan taraf değildir. Taraflar, THY ve Hava-İş sendikasıdır. O halde neden anket yapılır? Hemde tüm bilgileri içeren.İŞTE İLGİNÇLİK BURADA. 
Ancak sendika, işverenin teklifine Evet veya Hayır diyemiyor. Çünkü korkuyor. HALBUKİ TEK YETKİLİ İMZA KENDİLERİNİN Kİ. 
Korkusu, sendika seçimlerine çok az süre kalmasındandır. Hani bir sözcük vardır. İki başı xxx’lu değnek denir. Aynı böyle bir durum söz konusu olmuştur. Sendika seçimlerinde, işçi düşmanı bir THY yöneticisinden(!) korkarak, seçilmiş delegelerin oylamaya bile katılmadığı bir genel kurulla göreve getirildiklerini onlarda bilmektedirler.
 Yakında sendika seçimi var. Bu seçimde olası bir aday çıkabilir veya yine geçmiş seçimde olduğu gibi işverence çıkartılabilir(!). THY’nin yine üstüne vazife olmaksızın bu seçime müdahil olması olanaklıdır. Bu olanak dahilinde düşündüklerinde THY yönetimi ile arayı bozmak olmaz. THY’nin seçime müdahil olmadığını düşündüğümüzde ise bu günkü sendikal kadronun işi çok zordur. Üyeye gitmek gerekir. İşte o zaman, hangi muhalif kanat çıkarsa çıksın, bugünkü mevcut kadroya karşın yüksek olasılıkla seçimi kazanır. O halde ne yapmalı diye düşündüler ve üyeyi bu pazarlığa ortak etme kararı aldılar. Bu aldıkları kararda da alınacak sonuç belli olduğundan, işçi sorguladığında siz evet dediniz kardeşim bizde uyguladık diye cevap vereceklerdir. Bu arada işverene de kıyağı unutmadılar. EVET-HAYIR isimli iki pusulayla yapabilecekleri oylamaya yanaşmayıp bu neden yapıldığı şaibeli anketi icat ettiler.Geri zekâlı bile olunsa bu fişlemenin neticesinin nereye gideceği bellidir. İşveren, aferin bizim çocuklara bize her konuda yardımcı oluyorlar. Bu seçimde de sendikal yasaları hiçe sayalım ve bu yönetimi destekleyelim neden demesinler ki…
Değerli okurlarım;
Bir daha ki seçimde tek adayınız Tatlıbal olsun. Tatlıbal işi bayağı öğrenmiş. Baksanıza ne kurnaz stratejiler üretiyor. Gazeteci geçinen havacılık muhabirlerini bile makamına getirtiyor ve kendisi ile röportaj yaptırtıyor. Bir gün tüm yönetimi ile sendika binası hariç istedikleri yerde,ben tek onlar ise tüm yönetim kurulları ile birlikte anket konusunu tartışabiliriz.Mesela bu tartışma, AHL de konferans salonunda da tüm üyelere açık olabilir. Ya ben rezil olurum ya da onlar… Hodri Meydan… 
Ancak büyük başkan Tatlıbal’a bir ağabey tavsiyem olacak. Sizinle röportaja gelerek, değerli görüşlerinizi almaya çalışan havacılık medya tayfası ile görüşürken makam masanızda oturmayın. Bu çok büyük saygısızlık size yakışmaz. Hatta bırakın muhabirlere röportaj vermeyi, üyeniz bile sizle görüşmeye gelse masadan kalkın ve onun tam karsısına oturun. Makamınızı kullanarak karşınızdakini ezmeyin.  İlker Aycı, Bilal Ekşi ile de makamınızda ki büyük masada ve yüksek koltukta gerile, gerile oturarak konuşuyorsanız özür dilerim. Tavsiyemi geri alırım.
Şimdi sizlerden hop, hop konuya gel Sefa Bey, hayıflanmalarını duymadan hemen konuyu toparlayacağım.
Konumuz oylama tekniği ile ilgiliydi. Atilla Aycin THY Genel Müdürü Yusuf Bolayırlı ile maaş kesintilerini konuştuktan sonra üyeye dönmedi ve imzaladı.Çünkü son derece zeki bir kişilik olan Bolayırlı,sendika yönetimi ile görüştükten sonra aynı zamanda Dernek başkanlarını da toplantı odasına davet etmiş ve onlarla görüş birliğine varmıştı. Sanırım Atilay Aycin’de öyle istemişti.
Uzunca bir görüş alış verişi yapıldı. Sonunda itiraz eden çıkmadı. Yusuf Bey tabii ki bu görüşmeyi Atilay Aycin’e iletti ve o da bastı imzayı. Kimse fişlenmeden iş bitti. 
Çünkü Atilay Ayçin bizden habersiz o imzayı atsaydı bilhassa her zaman müzmin muhalifi olan benim ekmeğime yağ sürerdi. Hangara girecek yüz bırakmazdım. Yusuf Beyin şirketin kötü durumu hakkında yaptığı konuşma tüm dernek başkanlarını gerçekten tatmin etmişti. Kesintiler yapıldı ve sonunda kesilen paralar iade edilmedi ama yerine izin kullandırıldı.
Şimdi ise, toplu çıkartmalar olmayacak ve arkadaşlarınızı kurtaracaksınız diyerek ajitasyon sistemi uygulanıyor. Duygu sömürüsü yapmaya gerek yok ki. 
Ancak aldığımız duyumlara göre işten atılmalar halen devam ediyormuş. İşverenin toplu işten çıkartma yapması şart değil ki. Onar, onar, beşer, beşer atar biter. Kim ne diyecek? Burada kelime oyunu yapmamak lazım. Sendika da bireysel atılma olmayacak demiyor ki, toplu çıkartmalar olmayacak diyor. Yani o da biliyor ki, THY böyle %4 lerle kendini kurtaramaz. Yöneticilerin maaşlarını azaltarak, çalışanlardan %4’ler kesilerek 2017 yi çıkartmak mümkün değil.
Sevgili Tatlıbal, şimdi tühhh keşke öyle yapsaydım diye düşünüyordur. Hayır, sevgili Tatlıbal için rahat olsun. Bugünkü koşullarda dernekler üyesine hakim değil. Üyeleri bu tür bir kesintiye derneklerinin onay verdiğini duysun,sizi ve dernek yönetimlerini birlikte tefe koyar çalarlar Vallahi… Düşünsenize TALPA bu kesinti mantıklı dermiş… Aman Allah’ım oradaki curcunayı düşünemiyorum.
Tatlıbal kardeşimiz bir duyuru yaptı ve ne kendi inandı ne de üyeleri. Hele bir anket var sanırsın MİT tahkikatı yapılıyor. ADIN-SOYADIN- KİMLİK NO-DOĞRULAMA KODU-CEP TEL-E-POSTA
Bir tek ana adı, baba adı istenmemiş. Onu da zaten o verilen bilgilerden bulurlar. Altta da katılıyorum-Katılmıyorum yazısı var. Şimdi burada katılıyorum diyen de zorda, katılmıyorum diyende. Aynı TBMM deki seçime dönmüş. Milletvekilleri kapalı oy atılacak denmesine rağmen şov olsun diye açık oy attıydı. Burada da çoğunluk “katılıyorum” desin diye bu taktik yapılmış. Bu taktik işverenin mi yoksa Sendikanın düşüncesi mi bilinmez. Bence ortak bir düşünceye benziyor.
Bu bir nevi fişleme. Bundan kimsenin şüphesi bile olamaz. Peki, nasıl oylama yapılmalıydı?
Bir çok kişi sandıklarda kapalı oy isteyecektir. Bence buda tutmaz. Çünkü konulan sandığı kim kontrol edecek? Sendika sandıkların başında duracak. Diyelim ki bir sandıkta 1000 kişi oy kullanacak isimler yazılı ve imza karşılığı atılacak. İsim yok sicil yok, Kimlik no su yok, tel no yok… Tamam, güvendesiniz ama işin bu görünen yüzü. Evet, Beyaz- Hayır Kırmızı olsun diyelim.
Sandık başında bulunmuş olanlar bilir. Her sandıkta farklı gruplardan insanlar oturur, kontrol eder. Burada kontrolü kim yapacak? Sayımı kim yapacak. İmzaları kim kontrol edecek?
Diyelim ki 1000 kişinin oy kullanacağı bir sandık. Saat doldu ve gelmeyen bir çok kişi var. At sandığa onların yerine “KATILIYORUM” işaretli hazırlanmış pusulaları olsun bitsin. Birde bakarsın blok halinde yüzlerce oy. Biri kontrol etmeye kalksın da görelim? Sizce kontrol etmeye cesareti olan çıkar mı? Genel seçimlerde o kadar kontrol varken yapılmıyor mu? Minareyi çalan kılıfını hazırlar derler. Unutmayın ki seçimleri her zaman seçen değil sayan kazandırır.
Ancak bu sistemle, en azından kim nereye oy attı belli olmaz. Çünkü pusulalarda o şimdiki MİT bilgileri istenmez. Üye isminin bulunduğu yere imzayı atan girer kabine, katılıyorum veya katılmıyorum olarak hazırlanmış pusulayı alır ve sandığa atar. Tabii ki bazıları şov yapmak için göstere, göstere oy kullanacaktır. Eeee o kadar da olur. Koskoca TBMM de oluyor da burada neden olmasın ki
Bu sistemden başka sistem düşünemiyorum. NOKTA. Anlattığım şekilde oylama yaptığınızda netice ne çıkacak biliyor musunuz? Sendika sandığa ne kadar müdahil olursa olsun HAYIR yani KATILMIYORUM çıkacaktır.
Sendikanın istediği oylama sisteminde ise sonuç şimdiden bellidir. HERKES KATILIYORUM diyecektir.
Bu nedenle, sendika kendini kandırmamalı ve çalışanların zekası ile dalga geçmemelidir. Bu oylama sistemi sendika yönetimini kurtarmaz. Üstüne üstük daha da batırır.
Bu nedenle ben olsam, işverene oylama yapacağım demez yetkimi kullanarak, ya hayır, ya da evet derdim ve bu şekilde üyemi bu riske sokmazdım.
Anket neticelerinde, kim katılıyorum, kim katılmıyorum olarak oy kullanmış bilgisini paylaşmayacağım diyorsunuz ya… Buna kaç kişi inanır sizce? 
Kendini kurtaracaksın diye çalışanları fişletme… BU YAPILAN SİSTEMLE ÜYENİN GERÇEK NİYETİNİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR, AİDATIYLA YAŞADIĞIN ÜYEYİ İŞVERENİN KUCAĞINA ATMAMALISIN. 
***************
(*) SARI ÖKÜZ HİKAYESİ ( Sendika ve THY çalışanlarına kıssadan hisse)
Bir öküz sürüsü varmış, çevredeki birkaç aslanın asla erişemediği. Sonra bir gün, aslanlardan biri bir hinlik düşünmüş ve sürü başına gidip, “biz aslında sizi rahatsız etmek istemiyoruz ama şu sarı öküz çok dikkatimizi çekiyor; onu verirseniz siz de kurtulursunuz, biz de rahatlarız” demiş. Sürünün önde gelenleri toplanıp “sürünün âli menfaatleri adına” sarı öküzü kurban etmişler. Tabii kısa bir süre sonra aslanların benzer bir bahaneyle kapılarına dayanıp başka bir kurban isteyene kadar…”âli menfaatler adına” kurban vermede öyle bir noktaya gelinmiş ki, sürü küçülmüş ve sonunda aslanlara tamamı yem olmuş. Son anda, aslanlara sürekli kurban vererek kurtulacağını zanneden sürü liderleri, “biz bu savaşı ne zaman kaybettik?” sorusuna cevap aramış. ve bu savaşı “ilk sarı öküzü verdikleri gün” kaybettiklerini anlamışlar.
(*) TERS AYAKTA YAKALANMAK
Aslında bu deyim futbol terimi olup bilhassa kaleciler için talihsiz bir durumu anlatır. Futbolla ilgilenmeyenler için bu söylemi açmak gerekir diye düşünüyorum. Bir kaleci düşünün ve karşı rakip oyuncusunun serbest vuruş atışında kendi takım arkadaşlarına, karşı takım oyuncusunun şutu atacağını düşündüğü yere baraj kurdurur ve şutun gelmesini beklerken vücudunu sağına ve soluna hamle yapacak hale getirir. İşte tam bu anda, top baraj kurdurduğu takım arkadaşlarından birine çarparsa, ani ve güçlü bir falso alarak kalecinin beklemediği yere yönlenir ve kaleci bir an olduğu yerde kitlenerek kaleye giden topa sadece bakar. Hamle bile yapamaz. Bu duruma ters ayakta yakalanmak veya yabancı deyimle kontrpiyede kalmak denir. Çok cılız bir şekilde gelen topun gol olduğunu görebilir, kaleciye bağırarak yuh ya o golde yenir mi dersiniz.
Hayatında futbol oynamamış birine bunu anlatmak çok zordur. O hala yanınızda bağırır durur. Kalecilerin en şansız anıdır bu an. Çünkü sonuçta kaleci o golü yemiştir ve mazereti bir çok kişi tarafından kabul görmeyecektir.
İşte iş hayatı da böyledir. Aynı futbol maçındaki kalecilerin ters ayakta yakalanması gibi hiç beklenmedik bir anda zor durumda kalabilirsiniz. Aynı havacılığımız ve bilhassa THY gibi…

Exit mobile version