İhale aşaması adeta yılan hikâyesine dönen Sabiha Gökçen Hava limanının, Savunma Sanayii Müsteşarlığı kuruluşu HEAŞ’dan çıkarak, yap-işlet-devret sistemi içerisinde Limak-GMR-MAHB ortaklığına devredilmesi sürecine, 03 Mayıs 2008 cumartesi günü düzenlenen törenle Başbakan tarafından start verildi.
Antalya havalimanı ihalesi işlet-devret şeklinde yapılırken, SG ihalesi ise yap-işlet-devret mantıklı yapılmıştır. aşağıdaki rakamlara bakarken bu gerçeği unutmamalıyız. Yolcu kapasitesi olarak bugün olmasa da yapımı bittiğinde Antalya’yı gölgede bırakabilecek bu projeye bu konsorsiyumun 250 milyon Euro yatırım yaptığını gözlemlemeden bakmak haksızlık olur. Ancak…
Antalya: 2 milyar 370 milyon Euro
SG : 1 milyar 932 milyon Euro
Şimdi yine olay sıcakken, ihale koşullarına bir kez daha göz atalım;
A- Sabiha gökçen ihalesi 20 seneliğine verildi.
B- İlk üç yıl, devlete ödeme yapılmayacak
C- Geriye kalan 17 yılda ise; en düşükten başlayıp en yükseğe çıkan dilimlerle ödeme gerçekleşecek. Yani, 3 yılın sonunda ödemeye yıllık 76 milyon Euro ile başlanacak, ödemenin son 4 yılında bu rakam 134 milyon Euro’ya çıkacak.
D- Bu zaman dilimi içinde şu anda işletmelerden elde ettiği karı, devir olduğu için kasasına koymaya başladı bile.
E- Milli Savunma Bakanı, Vecdi Gönül’ün açıkladığı üzere; Sabiha Gökçen Havalimanı; 730 milyon dolara mal olan bir liman. Yani, 730 milyon dolara mal olmuş bir meydanı 3 sene tüm gelirleri size ait olmak üzere işletecek ve tüm gelirleri kasanıza daha şimdiden koyacaksınız.
F- Bu konsorsiyumun diğer havalimanı yap-işlet-devret lerden farkı; Sabiha Gökçen’de yakıt da satabilecek olması.
IDEP Projesi içinde planlanan SG Havaalanı için, o zamanlar kar amacı güdülmediği için, maliyetlerin de en aşağıda olması hesaplanarak devlet olanakları ile Tüpraş’tan doğrudan yakıt pompalanan bir sistem kurulmuştur.
Böylece, taşıma gideri olmayan, doğrudan servise verilebilmesi olanaklı bu çok karlı yakıt işini HEAŞ ihaleye sokmayıp kendi satabilirdi. Fakat bunu da ihale kapsamına koydu. (Konsorsiyum sadece bu yakıt satışlarından 20 yılda 600 milyon Euro bekliyor.)
G- Ayrıca konsorsiyum, anlaşmaya göre kule hizmetleri dışında tüm yer hizmetlerinin işletme hakkını da alıyor. Yani, tüm handling gelirleri kendilerinin. 1500’e yakın çalışanına imzalatılan sözleşmelerin içeriğini kimse bilmiyor. Umarım, bazı özelleştirilen yerlerde yaşanan zaman içindeki kıyımlar, burada yaşanmaz.
H- Bunların yanı sıra bu konsorsiyum kargo hizmetleri, gümrüksüz alışveriş mağazaları, şehir içi taşıma vb. gibi hizmetlerin de karını cebine koyacak. )
Kısaca; Antalya havalimanının 2 milyar 370.000 Euro ile 17 senelik ihalesini göz önüne aldığınızda; 100 milyon Euro ile devir gerçekleşmeden ödeme yapan IC-Fraport, 2 yıl içinde 592.500 Euro devlete vermek zorunda. Buna karşılık, Istanbul Sabiha Gökçen konsorsiyumuna tanınan hiçbir yer ve yakıt satma hizmetinden kazanç sağlayamayacak.
Bu finans dehasını ortaya koyan Limak-GMR-MAHB şirketler birliğini kutlamak gerek!
Darısı diğer üçüncü dünya ülkelerine..!
Açılışın Perde arkası
Başbakan, yapmış olduğu konuşmada, bu meydanın kapasitesinin 47.000 yolcudan 2007 itibarı ile; 4 milyon yolcuya çıktığını ve Hükümetleri boyunca, bu gün koyunların otladığı birçok havalimanını faal hale getirdiklerinden sözetti.
7 merkezden 41 noktaya uçulduğunu söyleyerek, Binali Yıldırım’a teşekkür etti.
Törene katılan konuklar; devletimizin birçok bakanı, müsteşarlar, valimiz başta olmak üzere, SHGM ve DHMİ Genel Müdürleri, THY, Pegasus, My Technic, TAV yönetimlerinin yanı sıra son zamanlarda isminden çok bahsedilen Dalaman’ın başarılı Genel müdürü Hamdi Güvenç de oradaydı.
Başbakan Tayyip Erdoğan geldiğinde, tel örgü dışında Pendik Belediyesince getirilmiş “bindirilmiş-hazır kıtaların” büyük tezahüratı ile tören başladığında, çok önemli bir olaya şahit oldum.
Kalabalık arasından, ses düzeyi, kurulan ses düzeninden çok daha fazla olan bir kişi, başbakana seslenerek; iltifatlar yağdırmaya başladı. Bu bağıran kişiyi önce bir sempatizan olarak düşünmüştüm… Ancak, aynı kişi, tekrar o davudi sesiyle tüm tören alanını, hemen yanında bulunan üst düzey polis amirlerine karşın, adeta esir aldı, sonra bir daha aynı tarz bağırışlarla tüm töreni adeta sabote etti.
İşin tuhafı; başka yerlerde başbakana bir sorununu, bir dileğini veya eleştirisini iletmeye çalışan yurttaşlarımız; karga, tulumba ağızı kapatılarak tören alanı dışına çıkartılırken, bu kişi polislerin arasında gayet yılışık hareketlerle oturabilmiştir.
Hükümetin değil, devletin (halkın) polisi, neden bu töreni sabote eden kişilere yönelik farklı davranışlar sergiler?
Bu pejmürde giyimli lümpen kişi, protokol sıralarına nasıl ulaşabilmişti? Bu kişiyi tam önümde olması nedeniyle bir süre izledim ve tören alanından çıkışta; elini kolunu sallayarak, uzaklaştığına tanık oldum. Ve son derece üzüldüm.
Bunun yanı sıra; Başbakanın, “Ya Allah, Ya Bismillah” diyerek temelini attığı Sabiha Gökçen dış hatlar terminal binası için 3 dev şirketin belirlediği 30 aylık yapım süresini daha erkene almak adına, tüm şirket yetkililerini yanına çağırarak yaptığı pazarlık, Ankara TAV töreninde yaşanan olayın aynıydı.
Orada da hatırlarsınız 36 aylık süre rica ile(!)bir anda 24 aya düşmüştü. Yine aynı senaryo devreye girdi ve…
Sayın Başbakan, bu yapım süresinin uzun olduğunu ve bunun aşağıya çekilmesini istediğini söylediği an, Limak patronu Nihat Özdemir’in diğer ortaklarına danışmadan, işin ekonomik boyutunu ve inşaat yapım süresini düşünmeden anında,30 aydan 18 ay sonraya yani 29 Ekim 2009 tarihine söz vermesi ya konsorsiyumun ciddiyetsizce süre belirlediğini(ki-sanmıyorum) ya da iç politika kapsamlı önceden hazırlanmış bir senaryo ile yapılan bir Show olduğu izlenimini verdi. Bu Show da aktörlerin inandırıcılıkta pek başarılı oldukları tabii ki söylenemez. Fakat tel örgü dışındaki vatandaşlarımızın büyük alkışı alındı. Sonuçta inanması gereken bizler değil tabii ki tribündü.
İyi ki başbakan bu dış hatların bitim tarihini 29 Ekim 2008 diye diretmedi..!
İyi haftalar..