PİLOTLAR VE TEKNİSYENLER VİCDANLA CÜZDAN ARASINA SIKIŞTIRILMAMALI

Her hafta bu köşede, ilginizi çekecek bir konuda yazı yazmaya çalışıyorum. Önce, konuyu anlatıyor ve konu ile ilgili kişisel düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum. Bir bakıma, sizlerin yazı ve haberlerin altına attığınız yorum gibi de düşünebilirsiniz. Okurlar, yazdığım konuya ilişkin kişisel düşüncelerimi beğeniyor ya da beğenmiyorlar. Yazılan konu ile ilgili olmak kaydıyla; kişisel hakaret içermeyen her yorumu, aynen yayınlamaya özen gösteriyorum. Atılan yorumlardan ben de çok şey öğreniyorum. Bilmediklerimi, düşünemediklerimi bana ve okurlara hatırlatan bir dolu isimli veya isimsiz yorumu, zevkle okuyorum.
Takdir edersiniz ki, profesyonel havacıların çoğunlukta olduğu bir haber sitesinde köşe yazısı yazmak, hele, hele kişisel düşüncelerini belirtmek, çok zordur. Havacılık, spesifik bir sektör olduğundan, haberciliği ve yorumculuğu da bir o kadar zor. Örneğin, geçen hafta yazdığım; “Türk sivil havacılığı ile kedi fare gibi oynuyorlar” köşe yazım, tamamen kişisel görüşlerimi içermekteydi. Bu çok zor ve üstünde hala tartışılan bir konu hakkında gelecek yorumları merak ederken, atılan yorumların destek niteliğinde olması, beni gerçekten mutlu etti. Tüm yorumculara, buradan teşekkür ediyorum.
Bu haftaki yazı konum, insanların genelinin en çok zorlandığı konu olan; “Vicdanla-Cüzdan” arasında kalmanın, havacılık sektörümüze uyarlanması olacak…
Buyurun beraber değerlendirelim…
Havacılık sektöründe tüm çalışanlar yaptıkları görevin karşılığı olan ücretleri almak için çaba sarf ederler.Her ne kadar adilane bir dağıtım söz konusu değilse de, ülkemizin, hatta dünyanın her yerinde bugünkü koşullarda, iş bulabilmek bile bir şans.
Bu şansı yakalamış, iyi- kötü üç beş kuruşu evine götürebilen kişiler, bazen vicdanları ile cüzdanları arasına sıkışıveriyorlar.
Mehmet Uygun isimli bir Yargıtay Başkanımızın,1998 yılı adli yıl açılış törenindeki konuşmasında sarf ettiği; “vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışan hâkimin, kararının tam ve sağlıklı olacağını düşünmek, insan aklına ters düşer” sözleri, o senelerde çok tartışılmıştı.
2006 yılında vefat eden Sayın Uygun’un bu sözlerinin hala kulaklarımda çınladığını söylersem yalan olmaz. Geçen hafta, Isparta kazası ile ilgili bilirkişi raporunu irdelerken, bir yorumcunun; “pilot, pilotluğunu bilseydi de, o arızalı uçağı almasaydı!” sözleri, beni bir anda bu konuyu sektör el bazda değerlendirmem gerektiği yönünde düşündürdü.
Bence bu konu da, vicdanla cüzdan arasında tartışılmalı.
Evet… Havacılıkta her meslek mensubu, yaptığı işin sorumluluğunu taşımalı. Bu; pilot olur, teknisyen olur, dispeç olur, hava trafik kontrolörü olur. Olur, da olur… Hiç şüphesizdir ki Meslek etiğine uygun davranmak işin en ideal boyutudur.
Konuya bu mantıkla baktığınızda, meslek etiği ve vicdanının bu uçuşta o pilotun o uçağı almamasını gerektiriyorken, bu pilot o uçağı neden aldı? Almasa ne olurdu? Patron veya genel müdür baskısı olmuş mudur? Patron ve genel müdür baskısına siz ne yanıt verirdiniz? Hayatınızda hiç kural dışında iş yapmadınız mı? Diyerek sizleri empati yapmaya davet ediyorum.
Ali Arıduru zamanında, SHGM’ye çağrılan THY’den Temel Kotil ve kalite departmanı yetkilileri neden sorgulanmışlardı? Yapılmamış bir AD’yi, yapılmış gibi göstermek ya da AD’nin yapılması gereken zaman diliminin dışına çıkılması ile bu pilotun o uçağı arızalarını bile bile alması arasında ne fark var?
Hala büyük bakımlarda, lisanslı eleman eksikliğini masa başında imza atarak gidermeye çalışan bakım kuruluşlarımız yok mu? Bu örnekleri o kadar çok verebilirim ki, sayfalar dolar…
Burada önemli olan, çalışan kişinin; şefin, müdürün, genel müdürün, patronun etkisi altında kalmadan, meslek etiğini koruyup- koruyamaması, uçuş emniyetinin en önemli kırılma noktası olmasıdır.
“Emir demiri keser” mantığı ile çalışma hayatımızı sürdürürken, terfi, görev, uçuş ve atamaların üst amirinin iki dudağının arasına sıkıştırıldığı, yönetimlerin liyakatten çok, sadakat beklentilerinin olduğu bir ortamda;sen neyi, kime, nasıl şikâyet edeceksin?
Çalışanlardan meslek etiğine uygun davranışlar sergilenmesi istenirken, cüzdanları da korunmalı.
Nasıl mı?
SHGM’nin tek başına sektörde olan biteni anlayabilecek ve onları izleyebilecek yeterli kadrosu yok. Onlar, bu konudaki zayıflığı havacılık kültürünün eksikliğine bağlıyorlar ve uçuş emniyetini dolaysız veya dolaylı etkileyebilecek konuların kendilerine, SHGM sitesinde verilen link üzerinden şikâyet edilmesini istiyorlar.
Bu konudaki samimiyetlerinden şüphe duymuyorum. Ancak, Pilotların çalıştayında, karşılıklı olarak görüşme imkanı bulduğum SHGM’nin genel müdür yardımcısı Fatih Olcay beyle bu konuda yaptığımız görüşmede raporlayan kişinin kimlik bilgilerinin deşifre edilmeyeceği konusunda kararlı olduklarını söylemelerine rağmen ben hala bu güven konusunun lafla değil zaman içinde ancak kazanılabileceğini iddia ettim.
Ben bu raporlama konusu oluşmadan tarafıma yollanan bir dolu şikâyeti, mail atanların isimlerini gizleyip anında SHGM ye bildiriyorum. SHGM nin bu şikâyetler doğrultusunda anında harekete geçtiğini ve bilgi aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Bu konuda bana güvenerek(isimlerini deşifre etmediğimden) şikâyetlerini yazan ve kaleme almamı isteyen okurlarıma bana güvendikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.
Bana iletilen her konuyu yazamasam da, uçuş emniyetini ihlal ettiğine inandığım her maili kaynak belirtmeden SHGM ye ilettiğimden kuşkuları olmasın.
Aslına bakacak olursanız; SHGM raporlama yoluyla öğrenecekleri kural dışı davranışlara hemen idari ve mali cezalar yağdırmak yerine otorite olarak samimi, yol gösterici davranıp kök sebep tespiti yapılaraktekrarını önlemeye yönelik yardımcı olma yolunu seçmelidir diye düşünüyorum.
Ceza, sanıldığı gibi caydırıcı olmayıp faydalı neticeler verdiği pek görülmemiştir. Örneğin, astronomik cezalara rağmen hala içkili araç kullanıldığı, cep telefonu ile konuşulduğu, kemer bağlamadan seyahat edildiği, kırmızı ışıkta geçildiğini hemen hemen her gün gözlemlemekteyiz.
Unutmamak gerekir ki, önceki dönemde SHGM fırtına gibi esmiş, bir sürü yöneticinin Form-4’ünü iptal etmişti.
SHGM’nin eski yönetiminin bu sert tutumu bile kural dışı davranışları önleyememişti.
Sonuç olarak; SHGM’nin bu raporlama sistemi çok güzel olmakla beraber bizim insanımızın cüzdan (işyeriyle problem yaşamak) korkusunu giderecek boyutta güven verici değil.  Umarım, bu sistemin zaman içinde güven sendromu giderilip, çalışmaya başladığında SHGM yöneticileri; havacılığımızın gerçek boyutunu, sorunlarını ve uygulanan illegal işlemleri anlayıp, küçük dillerini yutacaklardır.
Sektörün illegal uygulamalarını çalışanlar kadar kimse bilemez. Çalışanlara yeterli güveni garanti eden ve şikâyet edenin ilerde şirketi tarafından yaptırımlarla karşılaşmayacağına onları inandıran bir otorite, denetim kadrosuna binlerce ücretsiz denetçi almış gibi olacaktır.
Bu uygulamanın yanı sıra havayolları ve MRO(bakım merkezi) ların kalite müdürlerini veya şirketin büyüklüğüne göre başkanlarını idari yönden SHGM ye bağlamak şart. Mevcut durumda şirketten maaşını alan kalite müdürü kendi şirketindeki olabilecek bir illegal uygulamayı SHGM ye bildiremez. Görüldüğü gibi yine karşımıza vicdan mı-cüzdan mı konusu çıkıyor ve maalesef cüzdan kazanıyor.
Havayolu veya MRO şirketleri kalite müdürünün tabii ki maaşını verecek. Ancak siz kalite güvence müdürlüğü veya başkanlığını idari yönden SHGM ye bağlayıp benim olurum alınmadan görev değişikliği yapamazsınız dediğinizde cüzdanı garantiye alan müdür vicdanının yani görevinin gereğini yapabilme olasılığı artacaktır.
NOT/ Türk bakım şirketleri EASA üyesi olmayan ülkelerin uçaklarına EASA release yapamayacak. (Tıklayın)

Exit mobile version