ÖZÇELİK İŞ’DE İKTİDAR SAVAŞLARI…

ÖZCELİK-İŞ’DE-İKTİDAR-SAVAŞLARI...

 

Gün geçmiyor ki, önümüze sendikalarla ilgili bir rezalet çıkmasın. Ben yıllardır hep sendikaların varlığını ve misyonunu sorgularım. Yaptıkları usulsüz işleri, üyelerinin aleyhine alınan kararları ve yöneticilerinin lüks şatafatlı yaşamlarını hiç acımadan yerden yere vururum. Bu nedenle Hava-İş tarafından tarafıma sayısını bile unuttuğum bir dolu davalar açıldı. Tabii ki hepsini kazandım.

Tabi tüm bu eleştirilerin temelinde, asla sendikasızlık ya da savunmasız, örgütsüz, çalışma hayatı yoktur. Biliyorum ki, sendikaları eleştirirken sendikasızlığın yaratacağı boşluğun bedelin çok ağır olur. 

Bugünlerde Özçelik İş sendikasında yaklaşan genel merkez seçimleriyle yeni dönemde yönetime talip olanların iddialarıyla gündem bayağı hareketlenmeye başladı. Bu konuyu çok araştırmama gerek bile yok. Tamamen menfaat savaşı. İşçiyi, çalışanı düşünen yok. Şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla çalışan hakkına yönelik idealist bir sendika yok.

Her zaman dile getirdiğim gibi, Teknik AŞ çalışanları, havacılıkla uzaktan yakından hiç alakası olmayan bir sendika tarafından temsil edilmekte. THY A.O çalışanları ise, yine aynı dertten olmasa da Hava-İş’ li olmaktan mutlu değil ki, Hava-Sen kurulmuş.   

Bay Hamdi döneminde ucuz iş gücü temini için BÖL, PARCALA, YÖNET, mantığıyla önce sendika yönetimleri değiştirilip sonra, bu da yetmeyince, iş kolu değiştirilerek çalışanlar, yasaları ve teamülleri hiçe sayan bir sendikaya teslim edildi ve çalışanlar bu sendikaya üye olmaya zorlandı. Kısaca çalışanların iradeleri hiçe sayıldı. Çalışanların iradelerinin hiçe sayıldığı düzenin mimarları, gördük ki, zamanla sendikada farklı pozisyonlarda karşımıza çıktı.  Teknik AŞ çalışanları, maalesef işte bu menfaat mimarları tarafından temsil edilmekte.  

Birçok kere yazdığım üzere, pilotundan kabin memuruna, teknisyeninden yer hizmetlerine kadar hepsi hava taşımacılığı alanında faaliyet gösteren çalışanlardır. İş kolu ise tartışmasız olarak taşımacılık olmalıdır. 

Teknik AŞ’nin farklı bir işkolunda faaliyet göstermesine yönelik davalar açıldı ve kazanılmasına rağmen, su anda ilgili KAZANILMIŞ dosya Danıştay’da bekletiliyor (!) Bu davayı, Hava-Sen başkanı Seçkin Koçak ile birlikte takip ediyoruz. Ülkemizdeki Genel Seçimler biter bitmez kaldığımız yerden devam edeceğiz. 

Gelelim son günlerdeki yolsuzluk ve usulsüz harcamalarla ilgili iddia ve haberlere. 

Değerli çalışanlar; her şeyi objektif ve doğru sorularla sorgulamak gerekir. Birincisi iddiayı ortaya atan eski Genel Sekreter Hicret Bozuklu’nun yıllarca Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığından sendikalardan sorumlu daire başkanlığı yaptığı biliniyor. Şimdi ilk sorumuz şu;  Bir memurun denetlediği, işleyişinin hukuki ve yasal takipçisi olduğu kurumların birinde, ısmarlama (!) bir emekliliğin ardından yüksek maaşla yöneticisi olması ne kadar etiktir? 

Bir polisin, emekli olduktan sonra yakalamakla mükellef olduğu potansiyel suç örgütlerinden birinde işe başlaması ne kadar etikse bu da o kadar etiktir. Adama “düne kadar neden sustun be birader” demezler mi? Yapılan bir suiistimal varsa bu suiistimali anında göstereceksin. Bu doğru bir yaklaşım olur. Ama gecikme ve zamanlama manidar…  

Yani denetleyip işleyişini yasalara göre takip etmeniz gereken bir pozisyondan, denetlediğiniz bir kurumun çalışanı olmanız sizin geçmişinizi tartışma konu haline getirmez mi? iddialar o ki, Özçelik İş’in metal iş koluna geçişini sağlayan sürecin simsarlığını ve kılavuzluğunu yapanlar ödüllendirilmiş. Görev ve sorumluluklarını kullanarak sendikalarla kurduğu özel ilişkilerle iş ve yüksek maaş sahibi olunmuş.  Özetle bir memurun denetleme ve düzenleme sorumluluğu olan kurumlarla özel ilişikler kurması ve devletin ona tanıdığı yetki ve tecrübeyi özel çıkarları için kullanması ne kadar ahlaki? Sorgulanmaz mı?  

Ayrıca, kendisinin yönetimde olduğu dönemle ilgili harcamalar konusundaki iddiaları da bana komik geldi. İlgili kişi, iddia ettiği usulsüz harcamaların muhasebeleştirilmesi için yol göstermiş ama buna karşı çıkılıp o gün lafı bile edilmemiş.  Yani hırsızlığı engellememiş, kılıfına nasıl uydurulacağını öğretmek istemiş. Aldığı devlet terbiyesi ile hiçbir hukuki ya da idari soruşturma ya da suç duyurusunda bulunmamış ama sırf tavsiyesi tehdit olarak algılandığı için, işine son verilmiş bir kişinin bu sözleri ne kadar samimidir. 

Sevgili Kardeşim, sen genel sekreter olarak yapılan harcamalara o gün karşı çıkıp, meydanlara inip üyelerine ya da ilgili devlet kurumlarına neden şikâyet etmedin de bu durumu şimdi gündeme getiriyorsun? Demezler mi? Keşke bu usulsüz dediğin harcamaları daha önceden gündeme getirseydin. Yani maması kesilince dürüstlük ya da hak hukuk ahkâmı kesenlere ne kadar güvenilebilir ki… 

Örneğin; Bu, benim THY’den ayrıldıktan sonra çalışma hayatımda yaşanan usulsüzlükleri o zaman söylemeyip, ne zaman ki emekli oldum, işte o zaman söylemem gibi… Bu doğru bir yaklaşım mıdır? Ekmek yediğin yerde çalışırken sus, ayrıldıktan sonra ötmeye başla… Kısaca yakışıksız olmuş.  Bu işin doğrusu suiistimali gördüğünde hiç vakit geçirmeden ilgilileri deşifre etmektir.

Bu tür bir durumda; 

Ben ve benim gibi düşünenler, yeni dönemde, bir yere talip olmana rağmen, sana iyi bir konumda yer verilmeyince ötmeye başladığını düşünmez mi? Yapıldığını iddia ettiğin suiistimalleri görüp, anında söylememekte neyin nesi oluyor yahu. Kusura bakma ama çok yakışıksız bir durum…     

Herkes bunu yeni dönemde, yönetime iyi bir konumda girmek isteyip, kendine yer bulamadığı için riyakâr bir çıkış olarak düşünmez mi? Bu bir şantaj değil mi? 

Tabi ki sendikaların tüm gelir ve giderleri çok detaylı biçimde sorgulanmalıdır. Aldıkları yüksek aidatlar düşürülmeli ve bu aidatlar, mutlaka üyelerine hizmet olarak geri dönmelidir. Yukarıda yazdığım gibi, siz yerken içerken sessiz kaldığınız duruma, bugün hangi maksat ve niyetle başkaldırdınız demezler mi adama? Yukarıda yazdığım gibi zamanlama çok ama çok manidar… 

Öte yandan havacılıktan bihaber THY Teknikte 2- 3 yıl bile çalışmamış bir uzun adamı, hoplata zıplata sendikanın en tepesine çıkardınız. Sözleşmelerdeki başarısızlığın ve iş yerindeki bunca huzursuzluğun sebebi, masada sizin dışınızdaki oturanlar mı?  İki dönemdir Ankara’da genel merkezde yönetici olup işyerine, sadece sözleşme dönemlerinde teşrif eden, sürekli ağır eleştirilerin hedefine konanlar masum, yalnızca ötekiler mi suçlu? 

Ortada bir başarısızlık ve usulsüzlük varsa bu hepinizin hesabını vermesi gereken bir durum değil mi? 

Tek marifeti kendini seçtirmek için şubeler kuranların, insanların iradelerini sandıkta farklı renklerle manipüle edenlerin, seçimlere hile karıştırarak üyeleri tehdit edenlerin, hiç suçu yok mu? Elinde telgramdan, habomdan atılanların kanı olanlara hiç mi iki kelam edilmeyecek? İşçinin kırmızı delege listesi ile sandıktan çıkan iradesine darbe vuranların bugün hak adalet iddialarına ne kadar güvenilebilir ki? Mümkün mü bu… 

Tek derdiniz aldığınız yüksek maaşlar ve bindiğiniz lüks arabalarla şatafatlı hayatınıza devam etmek.

Çalışanlar, her daim yenilikleri ve değişimleri destekler. Ama etrafındakileri suçlayarak kendini aklama kurnazlığını gösterenlere de pabuç bırakmazlar. O lüks araçlara hep beraber bindiniz. İki katı üye aidatlarını hep birlikte harcadınız. Alınan her kararda yapılan her harcamada hepinizin imzaları var. Halen oturduğunuz koltukların imkânlarıyla yaptığınız zulmü unutturmaya, sakın ha size muhalefet yapanlara ahlak dürüstlük ve hak hukuk mavalı okumaya kalkışmayın. 

Neden mi? 

Hepiniz aynı kazanın mahsulüsünüz. Birlikte geldiğiniz gibi birlikte bırakmalısınız. Başarısızlığını ve yapılan usulsüzlüklerinizin hep birlikte hesabını vermelisiniz. Öyle sağınıza solunuza çamur atarak üzerinizdeki kanı ve kiri saklayamazsınız. 

Ne iş yerine, ne de üyelerinize yakışır bir sendikacılık yapamadınız. İşverenin verdiği zammı bile almayı beceremeyip her şeyi yüzünüze gözünüze bulaştırıp ortalığı bulandırdınız

Utanmadan sözleşmeyi imzaladığınız halde üyelere hala “size soracağız anket yapacağız” diye şubelere atadığınız tetikçilerinizle yalandan mailler attırttınız. THY işvereni bile bu ikiyüzlü tutarsız tavrınıza dayanamadı.  1-2 saat sonra sözleşmenin gündüz imzalandığını duyurup sizi rezil etti

Şimdi bunlara sormak lazım: Eyyyy sendikacı bozuntuları, toplu iş sözleşme bittiğinde, imzalar atıldığında, ilk olarak çalışanlara kim haber vermeli? Şüphesiz sendika yönetimi vermeli diyeceksinizdir. THY İşvereni baktı ki sözleşmeyi imzaladıktan sonra kimsede ses seda yok. Bari ben acıklıyayım dedi… İlk defa böyle bir sendikacılık gördüğümü söyleyebilirim. 

Utanmadan bir de “işveren bizi tehdit etti direndik dayandık az daha işimizden olacaktık” diye yalan söyleyerek, utanmadan, sıkılmadan mazluma yattınız. İşportacı kafanızla, zam oranı ilan edip insanların aklıyla alay ettiniz. En çokta istifa restinize gülmüştüm. Ne oldu o onurlu megafonlulara. Hani onlarsız atılan bir adımda hep birlikte bırakıp gidiyordunuz? 

Büründüğünüz renkler ne olursa olsun sizi ifşa etmeye, yaptığınız günahları bir bir yüzünüze vurmaya devam edeceğim. İşte o zaman, peşinize takıp yalanlarınızla zehirledikleriniz, çıkar ve ayrıcalıklarla elinizde tutmaya çalıştıklarınızda, bir gün anlayacak ne mal olduğunuzu. 

Öyle, ben yapmadım o yaptı, benim değil onun suçu diye kendiniz asla aklayamazsınız. Bu suça ve günahlara hepiniz ortaksınız… O kadar onurluysanız, istifa edip o koltukları hep birlikte bırakmalısınız? NOKTA…

Exit mobile version