Geçen hafta yayımlanan “Ali Sabancı’nın çelişkileri” isimli köşe yazımdan sonra, Pegasus’un acentelerine Hilton Oteli’nde verdiği iftar yemeğine (davetli (!) olduğumdan…) katıldım.
Sayın Sabancı’nın davranışlarından, yazımı okuduğu gayet net anlaşılıyordu ve gerçekten içtenlikliydi. Yemek boyunca, aramızda espri yüklü bir sohbet gerçekleşti. Fakat, iftar yemeğinin ardından biz davetlilere yönelik yaptığı konuşmasında; “içimizden bazıları, bizim Hilton Oteli’nde iftar yemeği vermemizi eleştiriyor, ama, o kişi şu anda aramızda iftarını yapıyor” dedi. ( Espri yapmış da olabilir!)
Sayın Sabancı’ya buradan; “Davetli yere gitmeyip ar etme, davetsiz yere gidip, yerini dar etme”atasözümüzü anımsatmak isterim. Benim geçen haftaki yazımdan; lüks otellerde verilen davet ve yemeklere karşı olduğum anlamını çıkartmış ve son derece yanılmış. Benim o yazıda anlatmak istediğim konu; yolcudan bir bardak su esirgenirken, bu tür toplantı ve yemek davetleri için seçilen yerin, şirketin yerleştirmek istediği tarza uygun olmadığıydı.
Demokratik açıdan; kişi ve kurumlara yöneltilen eleştiriler, o kişiye ve kurumuna karşı değil, toplam mantaliteye karşı yapılmış olarak algılanması gerekir. Yazılarımın her sözcüğünün sonuna kadar arkasında olmakla birlikte, yazılarım, eleştirdiğim kişinin veya kurumun kişilik veya kurumsal yapısına değil, pratikdeki uygulama ve yaptırımlarına yöneliktir.
Bu haftaki konumuz; Pegasus-Onur birlikteliği. Birleşmenin olup olmayacağı ya da olursa hangi koşullarda seyredeceğiyle ilgili.
Onur Air Türkiyenin en eski ve en büyük özel havayolu şirketi. Filosunda 27 adet uçağı bulunuyor. Bu 27 uçaktan 12 uçağın mülkiyeti kendisinde, gerisi kiralık statüde uçuyor. Mülkiyeti kendi üstünde olan uçakların çoğu MD serileri, A–300 B4,A300/600 tipi eski nesil uçaklar. Pegasus’un bağlı olduğu ESAS Holding, eğer ONUR AIR satılmak istenirse, bu şirketi kolaylıkla alabilir gibi görünüyor.
Fakat, işin perde arkasına baktığımızda, çok büyük zorluklar var. Öncelikle Pegasus’un neden ONUR Air’e alıcı olduğunu birlikte düşünelim. Pegasus, Sabiha Gökçene sıkışmış durumda slotları hep orada. Atatürk Havalimanında, izair sayesinde slot alıp uçabiliyor.
Onur Air’in ise; Atatürk Havalimanındaki slotları yüksek. Kısaca; Pegasus öncelikle Onur Air’in elindeki slot portföyünü istiyor gibi düşünüyorum. Sayın Bagana ise; bunun farkında olup, bu portföyü kolay kolay, ucuza kaptırmaz gibi görünüyor.
Şirketin tümüyle satılmayıp, ticari ortaklığa dönüştüğünü düşündüğümüzde ise; karşımıza iki farklı kültürde yetişmiş yöneticilerin birbirleriyle nasıl anlaşacakları sorusu öne çıkıyor ve ağırlık kazanıyor. Sayın Sabancı ve Bagana’nın anlaşmaları kadar; Pegasus’un Haybat’ı, Onur Air’in Bolukçu’su ve İzair’in Yüksel’inin de anlaşmaları gerekir. Ve her iki şirketin kurumsal yapısında ve bilhassa alt kadrolarında bence çok farklı yapılanmalar var.
Bunun yanısıra, ülkemizde charter olayı artık çok zorlaştı. Şirketlerimiz iç hatlara yöneldi. Pegasus’un Avrupa’nın birçok kentine düşük ücretle uçmasından çok, doluluk oranlarını merak eder oldum.
Çünkü, AB ülkeleri artık kendi uçaklarıyla ülkemize geliyor. British Airways, Lufthansa gibi devler son günlerde ülkemize seferlerini artırdı ve turistik bölgelerimize de uçabiliyor.
Ve tabii ki, gerçek Low-Cost’cu Easy Jet de bu pastadan pay alıyor.
Sektörün en büyük oyuncusu THY, bu konudaki en şanslı şirket görünüyor. Filosunu 100 uçağa çıkartan THY’nin elindeki uçaklar bu günlerde altın değerinde. Çünkü 2012 yılına kadar yapımcı firmalar, Boeing ve Airbus’ın uçak siparişleri dolmuş durumda.
Bu nedenle daha şimdiden uçak kiraları ikiye katlanmış durumdadır. Örnek vermek gerekirse; 1997 modeli bir Airbus 320’nin kirası 190.000 USD iken, bu gün 300.000 USD’li rakamlara ulaşmıştır. Bu arada; Boeing ve Airbus gibi dev yapımcı firmaların uçak kotalarının büyük kısmını petrol zengini Arapların doldurmuş olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu Arap şirketlerinin toplamda 600 uçaklık bir sipariş vermesi; bir nevi karaborsacılık gibi düşünülebilinir. Araplar bu uçakları kullanmaktan çok, isteyen firmalara yüksek bedellerle kiralayacak gibi görünüyor.
İşin bir diğer yanı ise; LCC uygulayan Pegasus’un Onur Air’le birleştiğinde, tek tipte uçarak elde ettiği yedek parça, depolama, eğitim, teknik gibi konularda tek tip uçağın avantajlarını kaybedeceği ve LCC’ye nasıl devam edeceği kuşkusudur. Çok tip uçak demek, çok maliyet ve çok personel demektir.Ve bilirsiniz ki, Low Cost’cular genelde tek tip uçak uçururlar.
Pegasus’un, şu anki Boeing filosuna ek olarak, Airbus 300B4- Airbus 320–321-Airbus 300/600 ve MD serisini ekleyerek, zorunlu olarak oluşacak yüksek maliyetlerle low cost taşımacılığı nasıl uygulayacak hep birlikte göreceğiz.
Bir başka yönden baktığımızda ise, Pagasus haklı görülebilir. Uçakların yok sattığı bir ortamda, uçak kiraları sınıra dayanmış ve şirketin slot problemleri varken, Onur Air’e izdivaç önermek hiç de mantıksız değil.
Pegasus ile Onur flört ederken, öbür taraftaki AtlasJet Airlines nedense bu günlerde çok sessiz.AtlasJet’ın bu birliktelik oluşursa ne şekilde mevzi alacağını kestirmek çok güç. Çünkü, Bu birliktelik olursa, oluşacak olan yeni THY ve Pegasus-Onur cephesine karşı mutlaka bir planları olsa gerek.
Sonuç olarak; bu ay sonuna kadar netleşeceği söylenen bu anlaşma, umarım her iki şirketimizin menfaatlerine uygun seyreder ve sektörümüze hayırlı olur.
Not/ Yazılarım haftalık olduğundan, bu yazım bayram sırasında yayımda olacak. Şimdiden okurlarımın, tüm havacılık camiasının ve çalışanlarının bayramını kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.