Sevgili okurlarım;
Tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi dönemi kolay kolay bitecek gibi görünmüyor. Bu süreçten, en başta biz ve aile fertlerimiz, eş, dost ve akrabalarımız olmak üzere herkes etkilendi. Tabii ki bu süreç çalışanların yanı sıra işyerlerini de etkilediği bilinen bir gerçek.
Sizlere bu köşe yazımı yazarken, aynı zamanda da AVŞA adasındaki motelimize gitmek için hazırlanıyorum. Bu sene moteli açalım mı? Açmayalım mı diye bir aydır düşünüyorduk ve sonunda açmaya karar verdik. Bildiğiniz üzere her sene mevsimlik çalışan bir işletmeyi açmanın bile bakım ve onarım gibi bir dolu görünür veya görünmez masrafları oluyor.
Hele hele bu ortamda bir dolu hijyen kuralları, sosyal mesafeye uyum sorunları, maske takma zorunlulukları hem müşteriler, hem de işletmeler adına sorun teşkil ediyor. Bir dolu, “bana bir şey olmaz ağabey” şeklinde düşünen bir toplum yapımızın olduğunu sizlerde biliyorsunuzdur. Genelde hep aynı müşterilerin geldiği ve tam bir aile mekânı haline gelen motelimizdeki herkesi tanımanın yanı sıra sohbet ortamlarında da bulunuyorduk. İşte bizi asıl korkutan da bu.
Bana bir şey olmaz diyerek tatile çıkanlardan köşe bucak kaçmak pek de mümkün değil diye düşünüyorum. 1972 yılından beri faaliyette olan ve AVŞA adasının ilk mekânlarından biri olan bu motelden kimler geldi kimler geçti… 1970 li yıllarda aileleri ile gelen çocuklar büyümüş, evlenmiş, çoluk çocuk sahibi olmuş ve çocukluklarının geçtiği yere geldiklerinde, ”Beni tanıyamadın mı ağabey” dediklerinde şaşırmamak mümkün değil ki. Zamanında baba ve anneleri ile gelen ve aradan geçen 20-30 sene sonra evlenip çoluk çocuğa karışan kişiler nostalji yapalım diye çoluk çocuğu ile motele geldiklerinde onları tanıyamayınca, “Abi beni nasıl unutursun ya… Beni lunaparka götürürdün” sitemi ile karşılaşınca ne diyeceğimi şaşırıyorum.
Aaaa… Evet, evet şimdi hatırladım diyerek muhabbet ortamına mı girsem yoksa kusura bakma seni hatırlayamadım diyerek oradan sıvışsam mı?
Bunların yanı sıra havacılık camiasından da çok kişi geliyor. Malum deniz otobüsü ile İstanbul’dan 3 saatlik mesafe. Cuma gecesinden gelip Pazar gecesi dönenler çoğunlukta.
Ben onları tanıyamıyorum ama onlar beni görünce tanıyorlar. (sanırım fotoğraflardan) Başlıyorlar sohbete… Hadi gel de dinleme :) Maskeli de olsalar sosyal mesafeyi nasıl ayarlayacaksın ki… Müşteri yaklaşırsa kaçacak mıyız yoksa ayıp olur diye geriye adım atmadan konuşmayı mı seçeceğim bilemiyorum…
Kim ne derse desin, RİSK Faktörü yüksek…
Bu sene ben gitmeyeyim desem ailem orada ben burada, o da olmaz. Hiç ara vermeden köşe yazıları yazan biri olduğumdan orada da devam ediyorum. Lobide masam ve bilgisayarım var. Hem resepsiyona hem de köşe yazıma yoğunlaştığımda ufak çocuklar etrafımı sarıyor ve Abi veya amca diyerek hangi oyunu oynadığımı soruyorlar :) Bu arada gelen telefonlar çalıp duruyor. Akşam olunca, bazı müşteriler tarafından rakı masaları kuruluyor ve konsomatris gibi davet alıyorum. Yapınız samimi ve güler yüzlü olup herkesle diyalog kurabiliyorsanız bu pandemi ortamında işiniz zor. Bu arada teknik işlerde çıkıyor. Odalarda elektrik sorunu olursa ben oradayım. Az akan musluk, tıkanan lavabo, sigortası atan oda, patlayan lamba gibi sorunlarda gece vakti kimi çağıracaksın ki… Takım çantamı alıp doğru odalara… Jandarması ile uğraş, zabıtası ile uğraş, kimlik bilgilerini yaz ve KBS ile İç İşleri bakanlığına yolla… Zorlanmıyorum desem yalan olur.
Az kalsın unutuyordum. Genelde özel arabaları ile gelen az. Deniz otobüsü veya Tekirdağ ve Erdek üzerinden motorlarla geliyorlar. Benim araba kapıda, biraz samimi olunca hadi bakalım onlara adayı gezdir… Tam bir turizm elçisi gibiyim :)
****
Bu arada sektöre bakmadan olmaz. Geçen hafta TGS ile ilgili haberler çıktı. Bu haberlerde TGS’nin 2020-2021 yıllarındaki ikramiyelerinin iptali vardı. TGS çalışanları 2020 yılına yönelik bir ikramiyesini almış olduğundan bu sene sonuna kadar alacağı iki ikramiyeyi alamayacak. 2021 yılında da ikramiye alınmayacağı belirtilmiş olmasına rağmen birde bakasınız pandemi dönemi bitmiş ve her şey normale dönmüşse 2021 in ikramiyelerini vermemeleri için hiçbir neden kalmaz. ( Bence verilmeli de)
Aslında TGS= TAV+THY ortaklığına geçtiğinden beri çalışanların sendikalı olmaları gerekirdi. Ancak her nedense bir türlü sendika üyesi olamadılar. Bizzat benim bile çalışanların sendikalı olmalarına yönelik makalem vardı. Bunun yanı sıra Ali Gülçiçek arkadaşımızın ve Hava-Sen’in TGS çalışanlarının sendikal haklara sahip olabilmesi için uğraşlarını dün gibi hatırlarım. Çalışanlar, İşverenden mi çekindiler, Baskılardan mı, basiretsizliklerinden mi bilemiyorum ama sonuçta olmadılar.
Bu nedenle iş hayatlarını yönetimin iki dudağının arasından çıkacak sözlere bıraktılar. TGS çalışanlarını 4857 sayılını İş Kanunun 22.maddesine göre değerlendiriliyor.
Neymiş bu madde bakalım;
“işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir.” deniyor
TGS bu maddeye göre 3 ikramiyeyi bazı nedenler öne sürerek (Pandemi süreci gibi) tek taraflı değişiklik yapabiliyor ve bunu yazılı olarak çalışana bildiriyor. Şimdiki mevcut durumda çalışanların,2020 2 ikramiye,2021 yılında ise 3 ikramiye veremeyeceği nedenli tekrar muvafakatname imzalamaları isteniyor.
Eğer çalışanlar sendikalı olsaydı işveren, senede verilen 3 ikramiye toplu İş sözleşmesinde yazılı olacağından bu maddeye sığınarak ikramiyeleri tek taraflı kaldıramazdı. Kaldırmaya kalksa mutlaka birçok yasal sorunlarla uğraşır dururlardı
Aslına bakacak olursak, 14-15 Bin kişi civarında çalışanları olan bir firma çalışanları çoktan sendikalı olmalıydı. Sendikalı olsaydınız işveren sizi tek tek çağırıp imza almazdı. Sizin adınıza her türlü hukuki işlemleri sendika yapmak zorunda kalırdı.
Tabii ki işveren illa ki size sendikalı olun öyle gelin diyecek değil ya. Siz akıllı ve bilgili olacaktınız ama olmadınız, olamadınız.
Hiç unutmuyorum o zamanlar bu sendika konusu çok konuşulmuş ve ben dâhil konuyu kaleme almıştık.
TGS’de genel müdür ve altında ki tüm mevkilerde çalışanlarda aynı statüde çalışıyorlar. İşverenle karşılıklı imza atılarak kazanılan haklar, ancak yine karşılıklı atılacak imzalar ile geçersiz olabiliyor.
Tabii ki kimse sizi imza atmaya zorlayamaz. Arzu eden olursa yasal haklarını alıp ayrılabilir.
Şimdi bana sakın ola ki, “Sefa Bey sendikayı görüyoruz. Ne yapabiliyorlar ki demeyin” taşımacılık iş kolunda faaliyet gösteren HAVA-İŞ sendikasının yetersiz olması her sendika yönetiminin de yetersiz olacağını göstermez. Mevcut sendikaya her ne kadar Yapı kooperatifi demek daha uygun olsa da, isimleri sendika olduğundan sizin bireysel mücadelenizden daha çok etkili olabilirler en azından hukuki destek verebilirlerdi.
Tamam, Hava İş’i beğenmiyor olabilirsiniz, başka bir sendika olamaz mıydı? Tabii ki olabilirdi. Yetkili sendika olan Hava-İş’i yetkisiz hale düşürmek çok mu zordu?
Anladığım kadarı ile maaşlarda kesinti yok. ( bu ilerde olmayacak anlamı taşımaz.) Sadece 2020’nin 2 ikramiyesi ve 2021’in 3 ikramiyesi kesilecek dense de, ben işverenin yerinde olsam pandemi bitiminde işler rayına oturduğunda bu 3 ikramiyeyi ödemeye devam ederek, çalışanlarımın iş verimini düşürmezdim.
Çünkü İşverenler unutmamalıdır ki; “Ölmeyecek kadar hak verirseniz, kovulmayacak kadar iş alırsınız” İnanmayan olursa dener ve görürler. Kısaca; İş verimini düşürmek kadar yükseltmekte mümkündür.
Bu haftalık bu kadar…Kalın Sağlıcakla…
NOT/ Sorunlarınızı ve gelişmeleri AVŞA adasında iken de takip edeceğim. Sorunlarınızı bana sefainan@gmail.com adresinden atabilirsiniz. İsim vermekten çekiniyorsanız isimsiz de yollamak mümkün.