Okuyucu Mektubu; Hava İş’e Hayır

thy-ile-hava-isin-anlasmasina-calisanlardan-tepki-thy-calisanlari

Son dönemlerde yaşanan gelişmeler ve sendikalara olan eleştirilerini kaleme alan THY çalışanı okurumuzun tarafımıza göndermiş olduğu mektup da pandemiden dolayı havacılık sektöründe çalışanları destekleyen sendikalara ve çalışanlara seslenerek yaşanılan gelişmelere sitemini paylaştı.

İşte AirlineHaber Genel Yayın Yönetmeni Sefa İnan’ a gönderilen o mektup; 

Sefa Bey Merhaba,
Sektörden bir büyüğüm olduğunuz için sizinle dertleşmek ve güncel konularla ilgili fikirlerimi paylaşmak istedim. Bu yazı nereye gider, ne kadar sürer bilemiyorum. Beni mazur görünüz. Şu an bu yazıyı yazarken bilgisayarımın yanında şirketin gönderdiği dilekçe örnekleri duruyor.
Hadi çok vaktinizi almayayım, sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim de ben de rahatlayayım. Şirketin gönderdiği yüzde 50’lik kesintiyi kabul ettim, yanına da Hava-İş sendikasına ödediğim dayanışma aidatı iptal dilekçesini de ekledim. 2018’den beri Hava-İş üyesi değilim, gönlüm olmasa da topluluk olarak alınan karara uymak adına dayanışma aidatı ödüyordum, ama yalan yok böyle bir oluşuma maddi getiri sağlamak beni çok rahatsız ediyordu. O yüzden şu an bir nebze de olsa vicdanım rahat.
Geçenlerde Levent tarafında bir binada büyükçe bir reklam dikkatimi çekti. Bir içecek firmasına ait bu reklam pandemi süresince başta sağlık çalışanları olmak üzere, kolluk kuvvetlerine, gazetecilere, kargoculara, fırıncılara, market çalışanlarına adını şu an hatırlayamadığım onlarca meslek mensubuna teşekkür ediyordu, ben de tekrar kendilerine teşekkür ederim. Unutulan kim vardı dersiniz? İşte o zaman gerçekten yalnız olduğumuzu, bizi bizden başka kimsenin anlamadığını bir kez daha hissettim, evet havacılık çalışanları unutulmuştu.
İzninizle devam etmeden ben de çalışma arkadaşlarıma teşekkür etmek isterim; Pandemi sürecinde beraber görev yaptığım kaptanlarıma, tahliye seferlerinde 24 saati aşan mesailerde bizlere kader arkadaşlığı yapan kabin görevlisi arkadaşlarıma, pandeminin en yoğun yaşandığı dönemde kargo seferlerini hiç aksatmadan uygulayan, hem ülkemizin ihtiyacını karşılayan hem de onlarca ülkeye umut taşıyan kaptanlarıma, load masterlara; uçaklar yerde yattığı sürece uçakların bakımlarını aksatmadan yapan, operasyon başladığında hazır uçaklar bulmamızı sağlayan teknisyen ve mühendislere, uçaklarımızı pandemi dönemi dezenfekte eden, bizlerin ve yolcuların sağlıklı bir şekilde yolculuk yapmasını sağlayan temizlik ekiplerine, havalimanında bizzat yolcularla temas ederek operasyonumuzun zamanında gerçekleşmesini sağlayan yer hizmetleri ve güvenlik ekiplerine, bu süreci evlerinden yürüterek şirketin devamlılığını sağlayan tüm yer personeline; ayrıca bu süreçte yaşadığımız mağduriyetleri dile getirdiğiniz için siz havacılık medya çalışanlarına teşekkür ederim.
Bu süreçte iki kaptanımızı ve bir simülatör öğretmenimizi kaybettik, hepisini rahmetle anıyorum. Onlarca arkadaşımız hastalığa maruz kaldı, belirsiz ve tedirgin bir süreç yaşadı, hepsine tekrar sağlıklar diliyorum. Eminim bir çok meslektaşım da benim gibi düşünüyordur.
Her ne kadar bu aralar unutuyor olsak da aslında biz biriz ve bir oldukça güçlüyüz. Evet sendika demiştim değil mi? Aidiyet hissetmediğim bir sendikaya “aidat” ödemek beni manen rahatsız etse de topluluk kararı doğrultusunda ödemeye devam ediyordum ama yaşanan bu son tangodan sonra artık buna gerek kalmadığına karar verdim. Bu süreçte gece gündüz demeden emek veren biz çalışanların haklarını verilen onca desteğe rağmen, fikirlerimizi dikkate almayarak, bizi yok sayarak ortadan kaldıran bir yapıyı daha ne kadar besleyeceğiz?
Şahsen ben alnımın terini sırça köşklerde yaşayan, lüks otomobillere binen bir yapıyı yaşatmak için harcamayacağım. Gönlüm rahat bir şekilde yüzde 3 düşük maaş almaya razıyım. Ortada teknik olarak bir TİS kalmadığı için de endişelenecek değilim. Bunu göremeyip hala hak kaybı olabileceğini iddia eden birileri varsa da kendilerine kolaylıklar diliyorum.
Sefa Bey, biliyorsunuz bir süredir yaşanan rahatsızlıkların sonucu bir pilot inisyatifi kuruldu, karşılıklı fikir alışverişinin yapıldığı bir ortam sağlandı. Destekleyen de oldu, eleştiren de. Ancak burada yapılmak istenen şeyi iyi anlamak gerektiğini düşünüyorum. Amaç mevcut sendikayı desteklemek değil; sendika kurumunun işlemesini ve haklarımızı korumasını sağlamaktı.
Bu yönde metinler hazırlandı, sizler de yayınladınız, sonra müzakereler sürerken sendika ziyareti yapıldı, gerekli uyarılarda bulunuldu. Çalışanların hakları korunduğu sürece gerekli desteğin sağlanacağının üzerinde duruldu. Bakın Sefa Bey, bu daha birkaç sene önce bir meslek grubunu yok sayan bir oluşuma karşı yapıldı. Yani insanlar geçmişte yaşanılan onca şeyi unutarak bugünü kurtarmak adına oldukça değerli bir şey yaptılar.
Ancak sonuç olarak görünen nokta o ki, yine eskisi gibi hakları masada ellerinden alınan biz çalışanlar oldu, yapılan çalışmaların, alınan sözlerin hepsinin bir anlamı olmadığı ortaya çıktı. İşin aslı bu filmi daha önce çokça kez izlediğim için ben süreçten, yani Hava-İş’in bizlerin lehine bir anlaşma imzalayacağını düşünmüyordum.  Ancak bu inisiyatif doğrultusunda sürece elimden geldiğince destek verdim. Bir de destek vermeyenler oldu, yıkıcı eleştirilerle yapıcı ortama zarar verdiler.
Eleştiri yapmak herkesin hakkı, fakat bu kadar kırılgan bir dönemde içeride bir olup dışarıya bir mesaj verilmeliydi. Ancak böylelikle haklarımızı savunabilirdik; bırakın diğer meslek mensuplarıyla bir hareket etmeyi, daracık kokpitte bir olamadık. Bunu gören ne yapsa beklerdiniz?
Herhalde biz bunların haklarının tümünü alsak dahi bu iç karışıklık varken birbirlerini yemekten bize vakit bulamazlar diye düşünmüşlerdir. Keza öyle de oldu. Kendimizi yine kısır tartışmalarının içinde bulduk. İnanın benim için konu hiçbir zaman para olmadı, bu süreçte kaybettiğimiz şey çok daha fazlası, iletişim sorunları, dikkate alınmamak, değersiz hissetmek; bunların hepsi zamanla iyileşebilir.
Ama biz bir olma şansımızı yitirdik, süreç uzadıkça hırçınlaştık, sadece kendimize değil başkalarına saldırmaya başladık. Birkaç hafta önce size yine bir yazı yazmayı düşünmüştüm. Onun adı “Son Şans” olacaktı, gerçekten de bir olmak için son şansımız buydu, ya bir olacaktık ya da yavaş yavaş yok olacaktık.
İnsanlardan öyle bir izlenim alsaydım gerçekten umudum olabilirdi ama inanın durum bundan o kadar uzaktı ki, o zaman kaybedeceğimizi anlayıp susmayı tercih ettim. Nedense anlayamadığımız bir şey var. 2013’te de, 2017’de de durum buydu.
Hava-İş yönetimine aday olan gruplar Uçuş İşletme harici bir yerden delege çıkarabildiler mi? Genel Müdürlükten, Gisadtan, Anadolu Meydanlarından? Lütfen bildiğiniz bir örnek varsa açıklayın. Tartışılan bir konu da Hava-Sen, Hava-İş çekişmesiydi muhakkak.
Önceleri Hava-Sen’de birleşme fikri hakimken yaşanan bazı olaylardan sonra Hava-İş’te mücadele edilmesi de tartışıldı. Şunu öncelikle söylemek isterim, ben de bir Hava-Sen üyesi olarak sendikamdan memnun değilim, eleştirdiğim, rahatsız olduğum onlarca şey var. Ama bunları yaparken bir yandan şahit olduğum kuruluş sürecini ve ödenen bedelleri de aklımın ucundan çıkarmıyorum.
Ancak yine de tam aktif olup üye toplamaya ağırlık vermesi gerekirken bu kadar sessiz olmasını anlayamıyorum. Bunu birkaç kez dile getirdim ama herhangi bir gelişim görmeyince oradan da umudumu kestim diyebilirim. Kurumsal olarak daha kat etmesi gereken oldukça yol var, ancak her şeye rağmen Hava-Sen’in yaşaması bence çok önemli. Diğer yandan Hava-İş sendikasının delege sistemini biliyorsunuz, pilotlar ve kabin memurları bir bütün olsa dahi yönetimi ele geçirmek mevcut sistemde çok zor.
O yüzden şirketin tüm departmanlarına erişebilir olmamız gerekiyor. Bunu yapmak yerine ne yapıyoruz peki? Kendimizi iyice yalnızlaştırıyor, insanların antipatisini toplayacak şekilde açıklamalar yapıyor giderek tek başımıza kalıyoruz. Daha işe gireli bir elin parmakları kadar olmayan meslektaşım tutup bu şirkete 30 yılını veren sorumlu kabin amirine atıp tutuyor, hiçbir iş yapmadığını iddia edebiliyor.
Kendini haklı olarak göstermesini sağlayan tek şey de şirketin kabin amirine 30 yıllık emeğinin karşılığını ödediği ücretin, kendi maaşına yakın olması. Ya da bir başkası çıkıp genel müdürlük çalışanlarına binlerce kişinin içinde utanmadan sıkılmadan laf ediyor, aklı başında insanların bu durumu kınaması gerekirken onlarca kişi buna alkış tutuyor; aklı selim birkaç kişi buna karşı çıksa da söylenen bu kalp kırıcı sözlere kulaktan kulağa giderek daha yolun başında hedeflenen amaca ulaşılamayacağını gösteriyor.
Hedefiniz bu düzenin değişmesi değil mi? O zaman bir olmak yerine neden insanları dışlıyorsunuz? Bu öyle bir şey ki 1 kişi bile böyle şeyler söyleyerek 1999 kişinin söylediği olumlu şeylerin hepsini çöpe gönderebilir. Biz ne zaman bu kadar kötü olduk Sefa Bey?
İnsanların yaptığı işleri küçümseyerek, verdikleri emeğe saygı duymayacak hale ne zaman geldik? İşte düzeltmemiz ve baştan başlamamız gereken şey tam da burası olmalı. Burada umutları yeşertebilirsek o zaman ileride yanımıza gelecek iş arkadaşlarımız için bir ihtimal doğurabiliriz. Yoksa bu kavga sürdüğü sürece. elimize hiçbir şey geçmeyecek.
Ah Sefa Bey, söylenecek, anlatacak o kadar şey var ki, inanın sabaha kadar yazabilirim. Evet, bu bizim son şansımızdı bence, bir olmayı başarabilseydik her şey çok daha iyi olacaktı. Ancak günlük kısır tartışmaların dışına çıkamayarak bu işi heba ettik. Şimdi değilse ne zaman? Bilmiyorum. Bir de, sahi bir TALPA vardı? Ona ne olduğu, neler yapıyor bugünlerde? Aman durun, şimdi bir de TALPA defterini açarsam gerçekten sabaha kadar yazmak zorunda kalırım. O yüzden o yara içimde kanamaya devam etsin, ama eminim benim gibi TALPA’nın neden bu kadar pasif olduğunu, ortalarda hiç görünmediğini merak ediyordur?
Türkiye’deki en değerli meslek gruplarından birini olduğunu iddia eden bir dernek bu süreçte neden bu kadar arkaplanda kaldı? Neyse yok yok, aynı yazıda bu kadar olumsuz şeyden bahsetmek benim için de iyi olmaz, kalbim kaldırmıyor bu kadar mutsuzluğu.
Ama Sefa Bey şunu söylemeden de bitirmek istemiyorum, eminim herkes katılır buna. Hep denir ya en kötü sendika sendikasızlıktan iyidir diye, sanırım biz çalışanlar kötü bir sendikadan daha kötü bir şey olmadığını yaşayıp gördük. Eee adam amma da konuştun, önerin nedir çık da konuş dediğinizi duyar gibiyim Sefa Bey. Her şeyden önce yeni bir “dil” oluşturarak başlayabiliriz bu işe.
Kalp kırmadan, insanları birleştirerek; beraber büyüyerek yola çıkabiliriz. Kervan yolda düzülür bize ait olan ama yanlış bir söz. Sağlam adımlarla, yavaş yavaş, ilmik ilmik örerek herkese ulaşarak ve anlatarak başarabiliriz ancak ve ancak.
Bir olduğumuzda ne kadar güçlü olabileceğimizi herkes anladığında o güne ilk gün diyelim ve yürümeye başlayalım. Bu kötülüğün devam edip etmemesi ise artık bizlerin elinde… Selamlar, saygılar.

Exit mobile version