THY’yi ve Türkiye’yi günlerdir meşgul eden, demokratikmiş, değilmiş tartışmalarının ve karşılıklı mahkemelerin sürdürüldüğü OYLAMA aşaması, sonunda sonuçlandı. Öncelikle bu sonucun çalışanların bugününe ve geleceğine olumlu katkılar yapmasını, özgür istencinizle belirlediğiniz ve tüm çalışanların oy kullanabildiği bu demokratik sistem ortamında ortaya çıkan sonucun yararlı olmasını dilerim.
Yazılarımda, etik olmayacağını düşünerek üzerinde şimdiye kadar tahmin yürütmediğim bu oylama sonucunu, Teknik A.Ş dışında tahmin edemediğimi açıklamakta şimdi bir sakınca görmüyorum.“Herkes mutlu olabilirdi” başlıklı haber yazımda ve THY’nin son basın toplantısında yaptığım konuşmada belirttiğim gibi, verilenlerin yetersiz olduğunu ve hakkaniyet ölçülerinde yanlışlıklar içerdiğini söyleyerek, oylama öncesi uyardığımı biliyorsunuz.
THY yönetiminin bu konudaki hiçbir adım atmaması ve uçuculara yönelik isteklerin sözleşme taslağına konmasa da yönetmeliklerle oynanarak bazı değişikliklere gidilmesi, uçucu ekiplere yönelik istenen olmasa da yinede bir adım yaklaşmak olarak nitelemiştim. Bunun yanı sıra, Teknik A.Ş’ye yönelik bu son toplantıda hiç bir gelişmede bulunulmaması, biri yer biri bakar mantığı doğrultusunda affedilmez bir hata olmuştur. Bu talihsiz basın toplantısı, okun yaydan çıkmasına ve bilhassa Teknik A.Ş’deki tarafsızların yön belirleyerek tarafsızlığını EVET şeklinde bozmasına, sandıktan EVET oyunun çıkmasına yönelik düşüncelerini netleştirmelerine sebep olmuştur.
Uçuş İşletme’deki oylama sonucunu tahmin edemememin nedeni olarak; onların sorunlarının sadece yönetmelikle değil, illaki toplu iş sözleşmesine madde ilavesiyle çözülebilmesinin şart koşulduğunu anlayamam olarak düşünülebilinir. Doğru veya yanlış, her iki tarafta da aynı neticenin alınması,gerçekten THY veya Teknik A.Ş’ nin tek başına kalarak, günah keçisi olmaması adına bir şanstır. Ve yazılarımda belirttiğim iki tarafın tek başına oylamasının farklı çıkmasına yönelik oluşabilecek senaryoların uygulanamayacak hale gelmesine sebep olmuştur.
Konumuza tekrar dönelim; bu sonuçların çok büyük fark içermesinin mümkün olmadığını savunmuş ve yazmış biriyim. Her iki tarafın bu oylamadan çıkartacağı büyük dersler vardır. Bu oylama sonucunu sadece sendikanın toplumla bütünleştiğine bağlamak, oylama neticesini iyi okuyamayıp, sonuca at gözlüğü ile bakmaya benzer. Bence bu netice toplumda son dört senede oluşmuş bir infialin bireysel boyuttaki patlamasıdır. THY yöneticilerin insanı tanımamaktan kaynaklanan acemiliği, Sendika yönetimini çok iyi tanıyan ve muhalefet yapan çalışanların, sendikanında tasvibiyle akılsızca emekliliğe zorlanmaları, Şirket Yönetim tarzındaki bencillik, Yönetim kurulu başkanı Sayın Karlıtekinin TV lerde fazla yer alması, THY de şimdiye kadar olmayan saçma sapan bir uygulama olan icra kurulunun oluşturulması, ( yani çok başlılık) Konuya vakıf olmadan yorumlamaya çalışan medyanın ters tepen yazıları, neticenin EVET çıkması adına gelen artılardır.
Eski sendikanın kaybettiği grev oylamasından cesaret alarak yola çıkan THY yönetiminin o zamanlar kiTHY yöneticisi Sayın Bolayırlı’nın çalışanlarca sevilme faktörünü hesaba katmadıklarını düşünüyorum.
Bu günden sonra, alınan biri birine çok yakın neticeler, her iki tarafında şapkasını önüne koyup düşünmeleri gerekliliğini göstermiştir.
“Hayır”, oyunu kullanan kişiler; işverenin rakamsal ve idari açıdan yeterli hakların verilmediğinin bilinmesine rağmen sendika yönetimine güvensizlik nedeniyle HAYIR kullanmıştır.
EVET, oyunu kullanan kişiler ise; THY yönetimine tepki ve sendikanın,“Greve EVET deyin, benim elimi güçlendirin, ben bir şans daha yakalayayım ve size sormadan Greve çıkmam” ifadelerinin etkisinde kalmış ve kendilerini temsil eden sendikaya son anda belki ilave haklar alınabilir mantığıyla şartlı onay vermişlerdir. Ama ne olursa olsun, sendika yönetimini bu başarılı taktiği nedeniyle yinede kutlamak gerekiyor. Onlara tavsiyem çalışanın verdiği bu desteğin şartlı olduğunun bilmeleri ve zafer sarhoşluğu içinde hata yapmamalarıdır.
İki hafta önceki yazımda hatırlayacağınız üzere: “Aslında, Toplumculuk yapım EVET’den yana. Fakat ne işverene nede sendika yönetimine hiç güvenim olmadığından ve sendika yönetiminin Grev sürecini yürütebileceğine kesinlikle inanmadığımdan, işverenin de bu süreçteki tavrının ne olacağını bilemediğimden, sizlere mahcup olmak istemem. Sizler için hayırlısı ne ise, o olsun.” İfademin EVET kısmı bitti. Şimdi sendikanın sürdüremez diye düşündüğüm Grev süreciyle karşı karşıyayız. Bu süreci de beraber yaşayıp beraber yorumlayacağız. Ve sonuçta, tarafsız gerçek düşüncemi yine burada sizlerle paylaşacağım.
Gerçekte mücadele şimdi başlıyor. Kasıtlı olarak verilen ve geçersiz oyların rengi belli olmadığından, Sonuç, iki taraf içinde çok belirgin değil. Bu kadar az farkla birinin diğerine üstünlük sağlaması kazanan kim olursa olsun üstünlük anlamına gelmeyeceği gibi aslında bu oylamayı sendikanın farklı kazanması gerekirdi.
Bu oylamanın neticesinde Hava-İş’in üyelerine sunduğu teşekkür bildirisindeki satır aralarında “Daha yoğun bir evet çalışanların lehine bir çözüme çok daha büyük katkıda bulunabilirdi” ifadesi Sendikanın bu oylama neticesini iyi anladığını, bu konudaki mutsuzluğunu ve temkinli hareket edeceğini gösteriyor.
Hava-İş sendikası geçen toplu iş sözleşmesindeki toplum istemediği halde kapalı kapılar ardında attığı anlaşılmaz imzasını, bu sefer unutturmak için çalışıyor. Yani bu bir nevi günah çıkartmak gibi algılanabilir. Kişisel olarak şimdiki sendika ve işveren yönetimlerini kesinlikle tasvip etmememe karşın, iki tarafı da sözleşme zamanı yıpratmamaya özen gösterdiğim dikkatinizi çekmiştir sanırım. Yıkıcı değil, yapıcı olmaya çalışıyor ve tecrübelerime dayanarak çalışanları uyarmaya çalışıyorum.Tarafım sadece çalışanların tarafıdır. Kesinlikle iddia edebileceğim ve arkasında durabileceğim tek nokta, her iki yönetiminde sütten çıkmış ak kaşık olmadığıdır.
Toplumda yanlış veya kasıtlı söylenen bir dedikodu, sendikaya aday olmam konusudur. Ben, hiçbir zaman sendikaya aday olmadım ve bu konuyu hiç düşünmedim, bazıları bu görevi yakıştırmış olabilirler, ama ben çok zevk alarak yaptığım ve başarılı yürüttüğümüzden emin olduğum dernek başkanlığını bile yeni insanlara fırsat verebilme adına bıraktım.
Bu yanlış bilgiyi seslendiren arkadaşlar Uçak Teknisyeninin sesini sendikal platformda daha iyi duyurabilmek, sorunlarını anlatabilmek amaçlı Sendika genel kurulunda söz alabilmek için delege olmak istemeyi Başkan adayı olmakla karıştırıyorlar olsa gerek. Başkan adayı olabilmek için delege olma şartı bile aranmazken Aday olmayan bir kişiye yönelik bu iftiralar nedendir anlaşılmaz.
Sonuç olarak, Greve EVET çıkmasını sendika yönetiminin çok iyi değerlendirmesini,” AT AHIRA KADAR KOVALANMAZ “deyişini hiç unutmamalarını ve bu sürecin EVET veya HAYIR olarak demokratik hakkını kullanan çalışanların işinden olmayacak şekilde bitmesini temenni ediyorum.
Birileri, birilerinin kazancı için bedel ödeyecekse, bu kazanım bence kazanım değildir. Her mücadelenin bir diyeti olacaksa, bu diyeti şimdiye kadar olduğu gibi çalışan değil, çalışanın parasıyla onları temsil eden Sendikacılar ve Çalışanını Motive etmekten uzak THY yöneticileri ödemelidir.
İyi haftalar bol şanslar.