NE YARDAN VAZGEÇİLEBİLİYORLAR NE SERDEN… RANDEVU ALAMAYAN YÖNETİM İSTİFA ETMELİ
Yazılarımı devamlı okuyanlar, zaman zaman yaşananların seyrini atasözlerimiz eşliğinde anlatmaya çalıştığımı bilirler. Benim sıklıkla kullandığım atasözleri şimdiye kadar yaşananların değerlendirilebilmesi için çok önemlidir.
Bu haftaki yazımın anlaşılabilmesi için önce manşette kullandığım sözün anlamını bilmek gerekiyor.
Bu atasözümüz; ulaşmak istediği şey için fedakârlıkta bulunması gereken kişilerin, hem fedakârlık yapmaya yanaşmadığı hem de istediğinden vazgeçmediği durum için kullanılmaktadır.
Bu güzel deyişi çalışma hayatımıza uyarlamak hiç de zor değil. Çalışma hayatımızda yaşananları irdelediğimizde bu deyişin ne kadar da doğru olduğunu anlayacaksınız.
Bilhassa Türk aile yapımızda fedakârlık esastır. Çoluk çocuğumuz için yapmadığımız fedakârlık kalmaz. Bir başka deyişle yemez yediririz. Bu fevkalade özelliğimizi çalışma hayatımızda gösterebildiğimiz söylenemez.
Çalışma hayatı demişken örnek olarak sektörümüzü verebilirim. Büyük çaplı on binlerce işçi çalıştıran şirketlerin birçoğunda farklı farklı branşlar ve sendika vardır. Farklı farklı iş dallarının olduğu şirketlerde genelde sendikal yapı hâkimdir. Bu yapılanma, hem işveren hem de çalışan kesim için önemlidir.
THY gibi toplu iş sözleşmesi yapılan işyerlerinde, işverenin her branşta çalışanlar için ayrı ayrı değerlendirme yapması ve ücret belirlemesi çok büyük zaman kaybına yol açacağından, bu görevi çalışanların temsilcisi sıfatı ile karsılarına çıkan veya çıkartılan sendikalarla çözme durumundadırlar. Çünkü işçi ne derse ne isterse istesin muhatap sendika olduğundan iş kolaylaşır. Onlarca, yüzlerce kolu olan bir şirkette toplu iş sözleşmesi iki imza ile halledilebilir. Bir imza işverenden diğer imza sendikadan olunca iş biter.
Her zaman söylediğim ve yazdığım üzere, işverenin karsısına çıkartacağınız kadro, en az işveren kadar deneyimli ve işverenin kadroları kadar akıllı olmak zorundadır. Aksi takdirde sizin temsilciniz olan sendika, işveren kadrolarının karsısında ezilmeye mahkûmdur. Kısaca geçen hafta yazdığım köşe yazımda anlattığım üzere kösele kramponla, işverenin oynadığı çim sahada maç yapmak zorunda kalır ve kayarak hep düşerler.
THY’deki sendikacılıkta, maalesef iki ayrı iş kolunu kapsayan sendikalar var. Bu sendika yönetimleri bana göre son derece bilgisiz, deneyimsiz ve ilgisiz… Bu bilgisiz, deneyimsiz ve ilgisiz sendikacılar sizleri ancak bu kadar temsil ediyorlar.
İşveren ise bu zayıf sendikaları istediği platforma çekip kedi fare ile oynar gibi oynuyor ve bir şekilde (!) anlaşıyorlar. Bu zayıf sendikaları seçen de çalışanlar. Hal böyle olunca işverenin iki dudağının arasından çıkacak söz ne ise ancak onu almakla yetinmek zorundalar.
Örneğin; Teknik A.Ş çalışanlarını temsil eden Özçelik İş sendikasına bakalım. Koskoca Teknik A.Ş’nin binlerce çalışanı Özçelik İş sendikasının bir şubesi ile hak arayışında… Sizce Mümkün mü bu? Hayatında hiçbir sendikal ilişkisi olmayan kişiler, Teknik A.Ş çalışanlarının haklarını nasıl arayacak?
Peki, ya çalışanların, ne yardan nede serden vazgeçemedikleri iş hayatı. Hem kendilerine haksızlık yapıldığını söylerler hem de kendilerine tavsiye edilen eylemlerde bulunamazlar. Nerde kaldı fedakârlık…
Madem sendika sizin istediğiniz doğrultuda çalışmıyor. O halde yapacağınız ilk iş o sendikadan istifa etme hakkınızı kullanmak ve yeni bir sendika arayışına girmek olmalıydı
Şimdi içlerinden, tamam da Sefa Bey sendikadan istifa edince işveren bize imza parası vb… gibi ekstraları, farkları vermiyor diyeceklerdir.
İşte Zurnanın Zart dediği yer burası…
Sendika da üyelerini tanıyor ve aynı kendileri gibi “ne yardan ne serden vazgeçemeyeceklerini” bildiğinden hiç oralı bile olmuyor… Nerede kaldı fedakârlık? Bir şey kazanmak için ufak tefekte olsa bir şeyler vermelisiniz. Kaybedebileceğiniz 3-5 bin lirayı riske atamayacaksanız, iş hayatınız boyunca böyle sendikaların kuklası olursunuz.
Bizim zamanımızda birileri çıkar ve kaybetme pahasına, ne işverene ne de sendikalara taviz vermezdi. Bu taviz vermemeler nedeniyle bugün şimdi ki ücretler alınabiliyor. THY yönetimi 4 Eylül 1987 de yapılan yönetim kurulu kararına bir baksın bakalım. Maaşlar kaç liraydı ve bu tarihten sonra ne kadar oldu…
Toplu iş sözleşmesi dışında olduğu ve o zamanki mevcut sendika karşı çıktığı halde ekstradan sadece Teknik birime %25 ile %148 arası iyileştirme nasıl alınmış? THY işvereni, durduk yere bu zammı neden vermek zorunda kalmış? Unutmamak gerekir ki, o tarihteki ekstra iyileştirme yapılmasaydı şimdi ki ücretler bugünkünden daha düşük olacaktı.
Bu ekstra iyileştirme neden yapılmış olabilir? Bu iyileştirme için birileri fedakârlık mı yapmış, yoksa işveren bu ekstra iyileştirmeyi keyfe keder mi yaptı acaba diye düşünen oldu mu?
Neyse çok geçmişe döndüm. Günümüze gelmeye çalışayım.
Son günlerde bir Genelge konusu gündemde. THY’nin genel kurulunda da söylediğim üzere bu saçma sapan genelgeyi mahkemeler ve yargıtay da yanlış bulmuş. İlker Bey de bana verdiği cevapta, “Sefa Bey yasaların yanlış dediği bir yerde biz o yanlışa devam etmeyiz demişti.”
Başka ne yapabilirim ki? Sizler ve sendikanız varken ben mi genelgeyi takip edeyim? İlker Aycı beyden sizin adınıza ben mi randevu isteyeyim? Olacak iş mi bu?
THY’nin genel kurulundan sonra Özçelik İş midir nedir, işte o sendikanın şube yönetimi İlker beyden veya genel müdür insan kaynakları yardımcısı Abdülkerim Çay’dan randevu istemişler mi dersiniz? Sorguluyor musunuz? Sendikayı yeteri kadar zorluyor musunuz?
Dikkat ederseniz yukarıda Abdülkerim Çay isminden bahsettim. Neden mi? Çünkü hala Genelgeyi savunuyor da ondan… THY’nin genel kurulu sonrası çok kısa süren ayaküstü sohbetimizde ben kendisini yeteri kadar aydınlatamadım. Teknik A.Ş yönetimi, Abdülkerim Beye hata yaptık diyecek değil ya… Tek taraflı anlatmışlar ve Abdülkerim Bey ilgili konuya tek taraflı bakar olmuş.
Bu nedenle, Sendika yönetimi genelge sorununu, önce Abdülkerim Çay beye anlatmalı.
Sendika yönetimi, Abdülkerim Çay ve İlker Aycı’dan randevu istedik ve vermediler derlerse durum daha da vahim. Çünkü bu sefer sendika şube yönetiminin istifası gerekecek.
Bir sendika yönetimi, işverenden randevu bile alamıyorsa bence hemen istifa etmelidir. İşverenlerin sendika yönetimini önemsemesi için o sendika yönetimin tabanından destek aldığına inanması gerekir. İşveren-Sendika ilişkileri gönül değil güç ilişkisine dayanır.
Bugün işverenden randevu bile alamayan sendika yönetimi varsa derhal stratejisini veya kadrosunu değiştirmek zorundadır.