NALINA MIHINA… ONUR AIR MUAMMASI-  CEM KOZLU: THY’NİN STRATEJİSİ DOĞRU- ÇAKMA HAVACILAR-EMİR KULU SENDİKACILIK

ÇAKMA-HAVACILAR-EMİR-KULU-SENDİKACILIK

Sevgili Okurlarım;

Bildiğiniz üzere haber tarzım gereği bilgileri en üst makamlardan alıyorum. Bu Onur Air için de böyle, başka şirketler için de aynıdır.

Geçen hafta güya Cimer başvurusu yapan birine gelen cevabı yazanlar oldu. Cimer’in üslubuna uymayan bir yazışma. Ayrıca Cimer başvurusunu yapan bir okurumuza cevap henüz gelmemiş. Bu ismi bende mahfuz, Cimer iletisini birlikte yazmıştık.  O arkadaşa CİMER kaynaklı her hangi bir bilgi aktarılmamış olmasını manidar buldum. Kısaca pek inandırıcı değil.

Çünkü Cimer, bir başka başvuruya cevap vermiş olsaydı, benim yardımcı olduğum kişiye de aynı bilgiler aktarılırdı. Bu nedenle CİMER kararının asparagas (şişirme haber)  haberlerle ünlü bir haber sitesinde görünce bunun düzmece olduğunu anladım.

Onur Air’in sahibi Cankut Bagana’dan aldığım son bilgi, Onur Air’in ORTADOĞU menşeli bir havayoluyla görüştükleri, ortak veya tamamen satış hakkında karar almaya çalıştıkları. Tabii ki bu bilgi bizzat Cankut Bagana Beyden olsa da yine de temkinli olmak gerekir. Bu aldığım bilgi yeni bir oyalama taktiği de olabilir.

Airlinehaber’de hiçbir zaman bu tür asparagas habere rastlayamazsınız. Çünkü bizim kadromuz, özel seçmece havacılardan kurulmuş ve her haberde son kontrol tarafımdan yapılmaktadır.

Havacı dedim de aklıma geldi. Son zamanlarda mesleği havacı olmayan yani bu mesleğin içinden gelmeyen birkaç kişi, kendini havacılık konularında yayın yapmaya başlamış. İsmin önüne  (Havacı) lakabı takanlar bile var. Yahu insanda utanma sıkılma olur.

Havacılık mesleği, klavye başında, ondan bundan duyduğunuz fiskoslarla yorum yapmak demek değildir. Bu mesleği senelerdir yapan lisans sınavlarına girerek yetkilenen, her uçak tipi birbirinden farklı olduğundan uçağının tip kursuna aylarca devam edip sınava girip o tipte yetkilenen, uçaklardaki arızaları giderip uçuş emniyetini sağlayan, komponetleri söküp takan, arızaları tespit ederek onaran gerçek havacılar gibi kendilerine sıfatlar takmak da neyin nesi oluyor. 

Düşünsenize şimdi ben, Sefa İnan Doktor adı altında youtube da veya bir başka platformlarda ahkâm kessem nasıl gülerseniz, aynı durum bu çakma havacılar da mevcut. Hele, hele içlerinde pilot olmak için kurslara giden ama bir türlü PPL lisansı bile alamayan kişi bile var

Okurlar internet ortamında karşısındaki kişinin çakma havacı olduğunu nasıl anlasın? Bu çakma havacıların yazdığı bilgileri doğru sanabilir. Kısaca bir kaza veya kırım konusunda sıfır bilgisi olan bu çakma havacılardan öğrendiğini başkalarına iletir ve müthiş bir bilgi kirliliği oluşur.

Bu saçmalık aynı benim doktor unvanını ismimin önüne veya arkasına koyarak internet ortamında dolaşmam gibi saçmalık olmanın yanı sıra okurların sağlık konusunda yanlış bilgiler alıp ters etkilere maruz kalmaları yaşanabilir. Mutlaka bu kişiler kontrol altına alınmalı.  Devlet, bu tür mesleki haber sitesi açmak isteyenlerden yeterlilik belgesi istemeli. Şimdiye kadar nerede çalışmış, yayın yapacağı konuda bilgili mi? Belgeleri ile ispat etmesi istenmeli… Yoksa bu sahte ve kompleksli kişilerce uydurulan unvanlar başınıza iş acar.

Düne kadar Atatürk Havalimanının basın odasına alınmayan ve patronları seyahat edeceği zaman onların pasaport işlemlerinde yardımcı olmanın yanı sıra döndüklerinde bavullarını taşıyan, basın odasına bile sokulmayan bu çakma havacıları anlayan beri gele. Nedir bu kompleks böyle… Gazetecilik mesleği kötü bir meslek değildir ki… Adam gibi kendi mesleğini yapan bir dolu saygın gazeteci var. Gördüğüm kadarı ile bu çakma havacılar ne havacı nede gazeteci… İlla ki bir unvan bir isim koymam istenirse “soytarı” denilebilir.

Türkiye’mizde maalesef bu tür suiistimallere dur denmiyor. İnternet gazeteciliği mutlaka kontrol altında tutulmalı. Aksi takdirde her konuda çakma meslek grupları etrafta kol gezer ve insanları yanlış yönlendirir

Hele hele bu çakma havacılardan birisi var ki evlere şenlik… İlgili kişinin ismini bile yazmak gereksiz. Hepiniz bu lüzumsuz, son derece bomboş sahsı tanırsınız.  Yaptığı suiistimaller, aracılık, komisyonculuk, büfecilik, şantajlar bunların hepsini belgeli ortaya konmasına rağmen bu kişi hala piyasada ve aynaya bakmadan başkalarının yaptığı suiistimalleri yazıyor. İlginç değil mi?

Madem şirket içinde iddia ettiğin suiistimaller oluyor o halde bu bilgileri bir başkası yazsın ki önemsensin. Sen yazdığında suiistimal yaptığını iddia ettiğin kişiler sen önce kendine bak sonra bize laf at derler ve yazdığının altında kalırsın.

THY’NİN EFSANE BAŞKANI CEM KOZLU;

Cem Kozlu ile THY’de çalışırken tanışmıştım. Bu tanışma çok ilginç. THY’nin B727 uçağında görevli olarak yurtdışından dönüyordum. Uçağımız önce Ankara’ya inecek sonra da İstanbul’a devam edecekti. Kısaca aktarmalı dönüyorduk.

Ankara’ya indik ve Ankara yolcularını indirip İstanbul yolcularını uçağımıza almaya başladık. Ben en ön koltukta oturmuş gazete okuyordum. Çünkü Ankara’daki teknik ekip uçakla ilgileniyordu. Benim görevim bitmişti. Yolcu almamız devam ederken yanıma bir yolcu merhaba diyerek oturdu. Tabii ki beni resmi elbise ile gördüğünden sohbete başladık. Bu yolcu bana çok ilginç gelmişti. Çünkü devamlı bana sorular soruyor ve ben de sorularına cevaplar veriyordum. İçimden de amma da meraklı bu adam diye geçiriyor sorduğu her soruya cevap vermeye devam ediyordum.

Bir ara ben de ona siz Ankara’da mı oturuyorsunuz dediğimde, “evet ama görevli olarak bundan sonra İstanbul’da olacağım” diye cevap verince, pardon mesleğiniz ne diye sordum.  Ben THY’nin yeni Genel Müdürüyüm demez mi?

Tamam, bende THY’ye yeni genel müdür geleceğini biliyordum ama bu tesadüf çok ilginçti.  Neyse sohbetimiz İstanbul’a inene kadar devam etti. İstanbul’a geldiğimizde normal olarak baş üstü bölümden eşyalarını almaya kalktığında “Cem Bey sizi karşılayan olacak mı” dedim. Sanmıyorum dedi ve uçak açığa park ettiğinden çantasını alıp yolcu otobüsüne doğru yürürken beni alıp hangara götürmek için gelmiş tekniğin Anadol marka aracıyla onu götürmeyi teklif ettiğimde kendisi yolcu otobüsüne binmişti.  Otobüsün kalkmasını beklerken bana dönüp “THY’de tanıdığım ilk kişi siz oldunuz” diye esprili bir söylemde bulundu ve “bir gün sizi hangarda ziyarete geleceğim bana hangarı gezdirirsiniz dedi.” Tabii ki, zevkle Cem Bey diyerek ben hangara o ise yolcuları terminale götüren otobüse binerek ayrıldık.

Bu arada Cem Kozlu’yu tanımayan çalışanlar için bir not düşmekte fayda var. Cem Kozlu THY’deki en başarılı başkanlardan biriydi. Bir zamanlar milletvekilliği de yapmıştı. Onu daha iyi tanımak için “Bulutların üstüne tırmanırken: THY, bir dönüşüm öyküsü” isimli kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

İşte o günden bugüne kadar iyi bir dostluğumuz var. Ziyarete geldiğinde Teknik Hangarını da birlikte dolaşmıştık. Hatta bir gün hangarda merdivenden düşen teknisyen arkadaşım için ambulans bulamayınca, Cem Beyi gece yarısı telefonundan arayıp hangara çağırdığımda o zamanki iptidai/ilkel şartlarda çalıştığımızı gözlemlemiş ve yaralı arkadaş için Ambulans neden yok demişti. Tabii ki Cem beyin hangara geldiğini duyan personel ne yapıp edip Ambulansı hangarın önüne getirdi ve yaralanan arkadaşımızı hastaneye yetiştirdiler. O tarihten sonra Ambulans gece vardiyasında da hazır bekliyordu.

Kısaca bu dostluk ve arkadaşlık hala devam ediyor. (bayramlarda ve özel günlerde görüşürüz)  Bu hafta ne yazayım diye düşünürken aklıma Cem Kozlu geldi ve telefon ettim. Çok memnun oldu ve hal hatır sorduktan sonra sohbete başladık.  Bir anda Cem beye THY’nin gidişatını nasıl görüyorsunuz diye sorduğumda İlker Aycı’yı yakinen tanıdığını, görüştüklerini ve bilhassa pandemi dönemindeki stratejisini fevkalade beğendiğinden bahsederek THY’nin son senelerdeki ataklarını ilgiyle izlediğini ve THY’nin başarılı hamlelerde bulunduğundan bahsetti.

Tabii ki bu tür samimi ve kısa hal hatır sorma konuşmasında çalışanların mağduriyeti, kesintiler, toplu iş sözleşmesi dönemi falan konuşulamazdı. Daha doğrusu yeri değildi. Bu tür konuları bir gün ziyaretine gittiğimde, laf lafı açtığında konuşulabilirim.

Kısaca her zaman söylediğim gibi, işverenin işi aldığı görevi eksiksiz yerine getirip kar elde etmek ( ne kadar kar elde ederse o kadar popüler ve yerini sağlama almış olur). Sendikanın işi ise, işverenle mücadele edip üyesi olan çalışanlara sektörde alınabilecek en yüksek zammı almaktır. Çünkü İşverenin amiri devlet, sendikanın ise siz çalışanlardır.

O halde sizler, maaşını verdiğiniz sendika yöneticileri ile muhatapsınız. Bir nevi onların işverenisiniz. Onları zorlayacaksınız. Olmuyor mu? Vasıfsızlar mı? O halde beğenmiyorsanız aynı iş kolunda bir başka sendika bulup birlikte oraya geçeceksiniz. Yok, biz birlik olamıyoruz, korkuyoruz diyorsanız yapacak bir şey yok.

Sevgili THY ve Teknik AŞ çalışanı kardeşlerim;

“Hak verilmez alınır” sözünü hiç unutmayın. Sizlere örnek olsun diye yazdığım anılarımdaki mesaj hak verilmeyince nasıl alınabildiğini göstermek amacı taşıyordu. (Tabii ki anlayana) O haklar alınırken arkamızda ne sendika nede işveren vardı. Aksine işveren ve sendikanın değil destek yapmak aksine baltalamalarına karşın yine de kazanıldı.

Sizleri izlediğim sendika şube ve temsilci seçimlerindeki rezaleti gördükten sonra baktım ki beceriksizsiniz veya toplumu bir araya getirebilecek ne lideriniz nede derneğiniz var. O halde mecbur olduğunuzdan Çelik İş’ e dayanışma öder en azından güvensizliğinizi göstermiş olursunuz.

Unutmayın ki, sendikanın başkanlık makamı, şube ve tüm temsilcileri sizin değil sendikanın adamlarıdır. Adet yerini bulsun misali şube ve temsilci seçimleri yapmak durumundalar. Hani bir atasözümüz vardır.  “Dostlar alışverişte görsün” bu söz “Bir işi laf olsun diye yapanlar için söylenir” 

Aslına bakacak olursanız, Sendikanın da yaptırım gücü yok. Onların da olası bir anlaşmazlıkta direnme güçleri olmuş olsa da o yürekleri yok. Grev de yapamazlar, eylem de… Kısaca İşveren ne verirse onu alacak görünüyorsunuz. Umarım işveren sizi sendikadan daha iyi düşünür ve kaybettiklerinizi geri alacak haklar alabilmenizi sağlar.

Bu yazdıklarımdan başka çözümü olan varsa yazın ki bende öğrenmiş olayım.

Aynı görüşümü Hava-İş tarafından temsil edilen çalışanlar içinde söyleyebilirim.

NOT/ Özçelik İş sendikasının Karabük şubesinde yapılan delege seçimlerini açık ara muhalefetin kazandığı bilgisini aldım. Seçimi kazanan muhalefet listesinden Kenan Yılmaz ve ekibi, Genel merkez listesine karşı 125 delegenin 118’ini alarak ipi göğüsleyen oldu. Öncelikle muhalif listenin mevcut yönetimine karşı kazanılan bu zaferin aynı sendikaya üye Teknik AŞ çalışanlarına da kapak olmasını dilerim.

Exit mobile version