Sabre hazırladığı “müşteri odaklı havaalanları” ile ilgili araştırma raporunda, yolcuların havayolu seyahat deneyimini iyileştirecek çözümleri açıkladı.
Seyahat teknolojisi çözümleri alanında faaliyet gösteren Sabre Corporation (NASDAQ: SABR), hazırladığı raporunda yakın gelecekte havayolu seyahatinde ve havayollarındaki güvenlik adımı, bagaj işlemleri, check-in gibi süreçlerde yaşanacak değişimleri inceleyerek, müşteri deneyimini iyileştirecek çözüm yöntemleri ve öngörülere yer verdi.
Rapora göre, teknolojik altyapıya sahip havaalanlarında belge kontrolleri daha hızlı ve güvenli şekilde yapılacak, akıllı bagaj teknolojisi kullanılacak, yolcular mobil yönlendirme ile yön belirlemeyi çok kısa sürede gerçekleştirecek ve havaalanında harcanan zaman nitelikli hale gelecek. Havaalanlarının teknoloji altyapısıyla geliştirilmesi, günümüzdeki hava trafiği açısından olduğu kadar, gelecek için de büyük önem taşıyor. Havayolları ile seyahat eden yolcuların sayısı her geçen gün arttığı gibi, 2030 yılına kadar hava trafiğinin 10 milyar yolcunun üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.
Sabre’ın hazırladığı araştırma raporuna göre, havaalanlarında müşteri deneyiminin iyileştirilmesi ve milyarlarca dolarlık zararın önüne geçilmesi için yeniden yapılandırılması önem taşıyor.
Havaalanlarında Saatlerce Sürebilen Bekleme Sorunu Son Bulacak
Seyahat deneyimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelen bekleme süresi, özellikle rötar ve uçuş erteleme gibi durumlarda yolcuların ciddi zorluklar yaşamasına sebep oluyor. Bunun yanı sıra, bagaj işlemleri, güvenlik adımları, uçağa alma süreci ve check-in süreçlerinin uzun sürmesi nedeniyle yolcular zamanlarının önemli bölümünü bekleyerek geçirmek zorunda kalıyor.
Araştırmalara göre, yolcular, seyahat sürecinde, zamanlarının çoğunu; kuyrukta, çevreyi izleyerek ve bekleyerek geçiriyor. Ekim 2014 tarihinde ABD Ulaştırma Bakanlığı yolcu şikâyetleri raporuna göre yolcuların havaalanında bekleyerek geçirdiği toplam süre şöyle:
·Check-in sırasında 600 milyar saat
·Güvenlik ve pasaport sırasında 330 milyar saat
·Yön belirlemede 225 milyar saat
·Uçuş bilgisi ekranı takibinde 330 milyar saat
·Kapıda 650 milyar saat
Havaalanlarında yapılacak altyapı değişiklikleri ile yolcuların bekleme süresinin büyük ölçüde azaltılması, güvenlik adımlarının hızlandırılması ve yolculuk süreçlerinin kolaylaştırılması öngörülüyor.
Mobil Cihazlar, Havaalanlarında Daha Aktif Kullanılacak
Sabre’ın raporunda yer alan ABD Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre, yolcular uçuş ekranı takibi için toplam 330 milyar saat harcıyor. Uçuş ekranının, mobil cihazlardan anlık olarak takip edilmesinin, yolcuların bekleme süresini azaltacağı ve havaalanında geçirdikleri sürenin daha nitelikli hale getirileceği öngörülüyor.
2014 yılında yapılan Havayolu BT Eğitimleri Anketi’ne (SITA) göre, yakın gelecekte seyahatle ilgili zorlukların çözümü için, havaalanları self servis ve mobil teknolojileri daha fazla kullanacak.
Teknoloji odaklı havaalanlarında, mobil cihazlar aracılığıyla yolculara, navigasyon sağlanması ve yolcunun bulunduğu alana göre anlık bildirim ve tekliflerin yapılması da mümkün olacak.
Biyometrik Tanımlama ile Güvenlik Adımları Hızlanacak
Sabre’ın yayımladığı araştırma sonuçlarına göre, hem yolcular hem de havayolu şirketleri, güvenlik noktalarında tek bir biyometrik kimlik kabul edilmesinin, seyahat deneyimini iyileştireceğini düşünüyor. Biyometrik tanımlama sisteminin kullanılması, havaalanlarındaki güvenliği artıracağı gibi yolcuların bekleme süresini de önemli ölçüde azaltacak. Belge kontrolleri, biyometrik tanımlama ile hızlı bir şekilde gerçekleşeceğinden, yolcular tekrarlayan güvenlik adımlarından kurtulacak. Biyometrik tanımlama işlemlerinin kapsamlı bir şekilde yapılması durumunda ise havaalanlarındaki güvenlik önlemleri artırılmış olacak.
Akıllı Bagaj Teknolojisi ile Bagaj İşlemleri Kolaylaşacak
Havaalanlarında bekleme süresini artıran, müşteri memnuniyetinin azalmasına neden olan ve havayolu şirketlerinin zarar etmesiyle sonuçlanan süreçler arasında bagaj işlemleri de bulunuyor. Uçuş öncesi ve sonrasında bagajların uzun süre beklenmesi, yolcuların seyahat deneyimini olumsuz etkiliyor. 2014 SITA Araştırması’na göre, bagaj takip işlemlerinin kolaylaştırılması hem havayollarının hem de müşterilerin seyahat deneyimindeki önceliklerinin başında geliyor. Geleceğin havaalanlarında, müşteri profiliyle bağlantılı kalıcı bagaj etiketleri kullanılması ve yolculuk boyunca bagajların gerçek zamanlı olarak takip edilmesi, yaşanacak gelişmeler arasında yer alıyor.
Konum Yönlendirmesi ile Yolcuların Zaman Kazanması Sağlanacak
Geleceğin havaalanlarında yer alacak özelliklerden biri de konum yönlendirmesi olacak. “Dijital Yol Bulma” teknolojisiyle yolcular, tanımlanmış bir tasarım yoluyla, sezgisel navigasyon seçeneğini kullanabilecek. Konum yönlendirmesinin yanı sıra, artırılmış gerçeklik teknolojisiyle, mobil cihazlar aracılığıyla çevredeki alanlar sanal görüntüyle takip edilebilecek.
Hizmet Alma Süreçlerinde Self Servis Yaygınlaşacak
IATA Araştırması’na göre, 2020 yılına kadar yolcuların yaklaşık yüzde 80’i, havaalanlarında tamamen self servis seçeneği kullanılmasını istiyor. Uçağa alış işlemlerinin insan etkileşimi olmadan gerçekleşmesi, havaalanındaki restoranlardan uçağa yemek siparişi verilmesi ya da duty-free alışverişlerinin uçağa teslim edilmesi gibi opsiyonlar, müşteri memnuniyetinin iyileştirilmesini sağlayacak. IATA 2020 araştırmasında yer alan sonuçlara göre, havaalanlarının küresel yolcu memnuniyetini artırmak için 2020 yılına kadar bu alanda atılım yapması öngörülüyor.
2015 yılında The Economist’te yayımlanan “Bright Lights, Big Cities” makalesine göre, hava trafiği hacmi, 2030 yılına kadar iki kat artış gösterecek. Artan yolcu trafiğini başarılı bir şekilde optimize etmek için havaalanlarının teknoloji tabanlı çözümler üretmesi zorunluluk haline gelecek. Sabre’ın araştırma raporuna göre, müşteri odaklı havaalanları, hem havayolu şirketleri hem de müşteriler açısından kritik bir değer taşıyor. Bu doğrultuda, yakın gelecekte teknolojiyi etkili kullanan havaalanları yaygınlaşacağı gibi “akıllı havaalanı” kriterine uymayan havaalanları kapanmaya başlayacak.
Rapora göre, teknolojik altyapıya sahip havaalanlarında belge kontrolleri daha hızlı ve güvenli şekilde yapılacak, akıllı bagaj teknolojisi kullanılacak, yolcular mobil yönlendirme ile yön belirlemeyi çok kısa sürede gerçekleştirecek ve havaalanında harcanan zaman nitelikli hale gelecek. Havaalanlarının teknoloji altyapısıyla geliştirilmesi, günümüzdeki hava trafiği açısından olduğu kadar, gelecek için de büyük önem taşıyor. Havayolları ile seyahat eden yolcuların sayısı her geçen gün arttığı gibi, 2030 yılına kadar hava trafiğinin 10 milyar yolcunun üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.
Sabre’ın hazırladığı araştırma raporuna göre, havaalanlarında müşteri deneyiminin iyileştirilmesi ve milyarlarca dolarlık zararın önüne geçilmesi için yeniden yapılandırılması önem taşıyor.
Havaalanlarında Saatlerce Sürebilen Bekleme Sorunu Son Bulacak
Seyahat deneyimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelen bekleme süresi, özellikle rötar ve uçuş erteleme gibi durumlarda yolcuların ciddi zorluklar yaşamasına sebep oluyor. Bunun yanı sıra, bagaj işlemleri, güvenlik adımları, uçağa alma süreci ve check-in süreçlerinin uzun sürmesi nedeniyle yolcular zamanlarının önemli bölümünü bekleyerek geçirmek zorunda kalıyor.
Araştırmalara göre, yolcular, seyahat sürecinde, zamanlarının çoğunu; kuyrukta, çevreyi izleyerek ve bekleyerek geçiriyor. Ekim 2014 tarihinde ABD Ulaştırma Bakanlığı yolcu şikâyetleri raporuna göre yolcuların havaalanında bekleyerek geçirdiği toplam süre şöyle:
·Check-in sırasında 600 milyar saat
·Güvenlik ve pasaport sırasında 330 milyar saat
·Yön belirlemede 225 milyar saat
·Uçuş bilgisi ekranı takibinde 330 milyar saat
·Kapıda 650 milyar saat
Havaalanlarında yapılacak altyapı değişiklikleri ile yolcuların bekleme süresinin büyük ölçüde azaltılması, güvenlik adımlarının hızlandırılması ve yolculuk süreçlerinin kolaylaştırılması öngörülüyor.
Mobil Cihazlar, Havaalanlarında Daha Aktif Kullanılacak
Sabre’ın raporunda yer alan ABD Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre, yolcular uçuş ekranı takibi için toplam 330 milyar saat harcıyor. Uçuş ekranının, mobil cihazlardan anlık olarak takip edilmesinin, yolcuların bekleme süresini azaltacağı ve havaalanında geçirdikleri sürenin daha nitelikli hale getirileceği öngörülüyor.
2014 yılında yapılan Havayolu BT Eğitimleri Anketi’ne (SITA) göre, yakın gelecekte seyahatle ilgili zorlukların çözümü için, havaalanları self servis ve mobil teknolojileri daha fazla kullanacak.
Teknoloji odaklı havaalanlarında, mobil cihazlar aracılığıyla yolculara, navigasyon sağlanması ve yolcunun bulunduğu alana göre anlık bildirim ve tekliflerin yapılması da mümkün olacak.
Biyometrik Tanımlama ile Güvenlik Adımları Hızlanacak
Sabre’ın yayımladığı araştırma sonuçlarına göre, hem yolcular hem de havayolu şirketleri, güvenlik noktalarında tek bir biyometrik kimlik kabul edilmesinin, seyahat deneyimini iyileştireceğini düşünüyor. Biyometrik tanımlama sisteminin kullanılması, havaalanlarındaki güvenliği artıracağı gibi yolcuların bekleme süresini de önemli ölçüde azaltacak. Belge kontrolleri, biyometrik tanımlama ile hızlı bir şekilde gerçekleşeceğinden, yolcular tekrarlayan güvenlik adımlarından kurtulacak. Biyometrik tanımlama işlemlerinin kapsamlı bir şekilde yapılması durumunda ise havaalanlarındaki güvenlik önlemleri artırılmış olacak.
Akıllı Bagaj Teknolojisi ile Bagaj İşlemleri Kolaylaşacak
Havaalanlarında bekleme süresini artıran, müşteri memnuniyetinin azalmasına neden olan ve havayolu şirketlerinin zarar etmesiyle sonuçlanan süreçler arasında bagaj işlemleri de bulunuyor. Uçuş öncesi ve sonrasında bagajların uzun süre beklenmesi, yolcuların seyahat deneyimini olumsuz etkiliyor. 2014 SITA Araştırması’na göre, bagaj takip işlemlerinin kolaylaştırılması hem havayollarının hem de müşterilerin seyahat deneyimindeki önceliklerinin başında geliyor. Geleceğin havaalanlarında, müşteri profiliyle bağlantılı kalıcı bagaj etiketleri kullanılması ve yolculuk boyunca bagajların gerçek zamanlı olarak takip edilmesi, yaşanacak gelişmeler arasında yer alıyor.
Konum Yönlendirmesi ile Yolcuların Zaman Kazanması Sağlanacak
Geleceğin havaalanlarında yer alacak özelliklerden biri de konum yönlendirmesi olacak. “Dijital Yol Bulma” teknolojisiyle yolcular, tanımlanmış bir tasarım yoluyla, sezgisel navigasyon seçeneğini kullanabilecek. Konum yönlendirmesinin yanı sıra, artırılmış gerçeklik teknolojisiyle, mobil cihazlar aracılığıyla çevredeki alanlar sanal görüntüyle takip edilebilecek.
Hizmet Alma Süreçlerinde Self Servis Yaygınlaşacak
IATA Araştırması’na göre, 2020 yılına kadar yolcuların yaklaşık yüzde 80’i, havaalanlarında tamamen self servis seçeneği kullanılmasını istiyor. Uçağa alış işlemlerinin insan etkileşimi olmadan gerçekleşmesi, havaalanındaki restoranlardan uçağa yemek siparişi verilmesi ya da duty-free alışverişlerinin uçağa teslim edilmesi gibi opsiyonlar, müşteri memnuniyetinin iyileştirilmesini sağlayacak. IATA 2020 araştırmasında yer alan sonuçlara göre, havaalanlarının küresel yolcu memnuniyetini artırmak için 2020 yılına kadar bu alanda atılım yapması öngörülüyor.
2015 yılında The Economist’te yayımlanan “Bright Lights, Big Cities” makalesine göre, hava trafiği hacmi, 2030 yılına kadar iki kat artış gösterecek. Artan yolcu trafiğini başarılı bir şekilde optimize etmek için havaalanlarının teknoloji tabanlı çözümler üretmesi zorunluluk haline gelecek. Sabre’ın araştırma raporuna göre, müşteri odaklı havaalanları, hem havayolu şirketleri hem de müşteriler açısından kritik bir değer taşıyor. Bu doğrultuda, yakın gelecekte teknolojiyi etkili kullanan havaalanları yaygınlaşacağı gibi “akıllı havaalanı” kriterine uymayan havaalanları kapanmaya başlayacak.