Mega Giga Dünyalar

Uzun süre yazamamanın birikmişligi var üstümde.
Konular tarih derken hepsi üst üste birikiyor. Aslında bizler tarih kitaplarının konusu oluyoruz büyük bir hızla. Oyuncusu olduğumuz bu devrin bir çağ atlaması olduğu kaçınılmaz bir gerçek.
Zamanın hızının farkında mısınız bilmiyorum. İki gün arası bile milyonlarca uyaranla deli gelişmeler ile geçiyor. İnsanların artık hasta olmaya, yas tutmaya, dinlenmeye vakitleri hiç yok çünkü sizin bir soluk almak için durduğunuz o zaman diliminden diğer soluğa geçeceğiniz süreye kadar bile hayatınızda birçok şey değişmiş olabilir. Bu nasıl bir zaman döngüsü hızına yetişmek mümkün değil. Ama anlaşılan bizler istesek de istemesek de bu bir çağın bitip diğer bir çağın başladığı sürecin konektör nesli olmak durumundayız.
Çağlar değişiyor da insanlar değişiyor mu? pek emin değilim. Mesela ilk çağlarda insanların birbirini ikna etmek için kullandıkları taşların yerini madenler sonra kalemler sonra klavyeler aldı.
Şimdi artık kan akıtmadan birbirimizin kafasını rahatlıkla yarabiliyoruz. Nasılsa ortada cinayet silahı yok ve elimizde en önemli değerimiz olan ifade özgürlüğümüz var.
Peki bu ifade özgürlüğü nedir. Hani şu özgürlük tanımı bildiğimiz şekliyle; birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesi durumudur. Ama başkasının özgürlüğünü kısıtlayacak derecede özgürlük suç olur.
Başkasının özgürlüğünü kısıtlamak nasıl olur? Hapse atarak mı? Bir yere kapatarak mı?  İnsanın özgürlüğü sadece onun fiziksel aktivitesini kısıtlamak mıdır? Yoksa sosyal bir varlık olan insanı ait olduğu toplumda aşağılamak veya ona bu hissin atacağı her adımda bir ihtimal olduğunu hissettirmek midir? Sizce hangisi en acımasızıdır Özgür beden de hapis bir ruh mu? yoksa Fiziksel hapis mi?
Aslında artık çağ atlayan insan bunu çözdü fiziksel hapis için gerekli koşulları ve kuralları koydu en nihayetinde bunun ucu bir gün birine başka bir gün diğerine dokunabilir. Malum ucu açık olunca buraya kurallar kondu çünkü insanın önceleri en büyük tehdidi fiziksel olarak özgürlüğünün elinden gitmesiydi.
Ruhun hapsedilmesi ancak küçük ve dar bir çevrede olabilirdi mesela mahalle, aile, okul gibi çok zorda kaldığında değiştirebileceği yerlerde.  Yani bu ihtimalin olması sıradan bir insan için uzak ve basit bir ihtimaldi sadece meşhur ise ünlü ise toplumun çoğunun dikkatini çekiyorsa böyle bir tehdit ile karşı karşıya kalabilirdi. Peki nereye kadar ..Yeni Klavye Çağına girene kadar. Artık insanlar mahallenin , ailenin ,okulun , şehrin insanları mı hayır artık hepimiz 4G ve üstü insanlarıyız . Bu 4G evrenin hapishanelerinin duvarları bedenlere değil ruhlara göre mb,gb olarak hazırlanıyor.
Peki bu daha suç işlemeden içine girdiğimiz hapishane işini nasıl çözeceğiz. Bugünün kanunları ruhlarımızı korumak için yeterli mi? Sadece hakaret davaları açmak bizleri ruhlarımızı korur mu? Üstümüzde hissettiğimiz bu ağır mobing sadece bizi mi etkiliyor? Hayır bu küçücük bireyinden kocaman bürokratına kadar her birimizi etkiliyor. Totalde ülkeyi aileyi, ticareti, ekonomiyi, eğitimi her şeyi etkiliyor. Görevi başında ki insanı karar alma uygulama düşünme cesaretini kırıyor.
İnsanlara ifade özgürlüğü kisvesi altında Ruhsal Hapishaneler örülmesinin geleceğimizden çok şey aldığını düşünüyorum. Benim de başıma gelir ya bana da bir şeyler söylerlerse diye insanları pasifize etmek karar verici makamlarda bulunan insanları paralize ediyor. Unuttuğumuz çok değerlerimiz var öncelikle hatırlamamız gereken hepimizin ölümlü olduğu hepimizin insan olduğu ve bu insan olma bize hata yapma hakkı da veriyor. Hata yapmamak adına durağanlığa yapılan her geçiş ciddi bir kaybediştir. Bu dünya bu düzen bizim bu çağ da bizim her şeyi değiştirmek düzeltmek hepsi bizim elimizde. Parmaklarımızı oynatmadan önce akıl ve vicdan mekanizmamızı kullanmamız gerekiyor. Bu ülkenin bu toprağın insanı bu sentezi yapabilecek anane ve örfe sahip tek yapmamız gereken bunu kendimize hatırlatmamız.  Övgü ve takdirde bonkör, eleştiri de cimri olmak dileğiyle..

Exit mobile version