Geçen haftanın en önemli olayı, İspanya’da kaza yapan SpanAir’e ait MD–82 tipi uçak kazasıydı. Her kazada olduğu gibi, DFDR’ların anında okunmaması veya okunup da açıklanmaması, tüm sektörde yine bilgi kirliliğine sebep oldu diyebilirim.
Tabii ki; tüm dünyada yankı bulan bu kazada; medyamız da boş durmayarak konuya açıklık getirmek üzere kolları sıvadı. Telefonlar konuk konuşmacı arayışlarını sürdürürken, her zamanki gibi benim ismime aşina olan medya tarafından arandım. Önce ATV, sonra da HaberTürk kanalları tarafıma haber programlarında canlı yayın konuğu olmamı istediler. Kendilerine sadece telefon bağlantısı ile yorum yapabileceğimi bildirmeme rağmen, ısrarlı taleplerine yenik düşerek, sadece ATV Ana Haber için evet diyerek, saat 19’da konukları oldum.
Aslında; kazanın o an için kanıtlanmış bir nedenin henüz bilinmediği, kaza hakkında değişik görüşlerin dile getirildiği bir gün ve saatte yorum yapmanın zorluğunu takdir edersiniz.
Tabi’i ki “Köpeğin adamı değil, adamın köpeği ısırmasının” haber değeri taşıdığını bilen medyamızın, cevap aradığı ve net olarak söylenmesini dilediği tek şey; MD uçaklarının katil unvanının, sanırım tarafımdanda tüm kamuoyuna ilan edilmesi istekliydi.
MD uçakları, bildiğiniz üzere; 1960’lı yılların popüler uçakları. Bu uçakların yapımcı firması Douglas’dır. Adı da MD değil, DC–9 idi. Zaman içinde Douglas’ın ekonomik sıkıntıya düşmesi bu uçakları McDonald firmasına devretmesine neden oldu, firmanın ismi, McDonnell Douglas olarak değiştirildi. Bu devir işleminden sonra, kokpit konfigürasyonlarında yapılan modernizasyon çalışmaları ile bildiğimiz DC–9 uçağı, bir anda MD uçağı oluverdi.
THY tarafından da zamanında uzun yıllar kullanılan ve operasyonlarda sıkıntı yaşamadığı DC–9 uçakları aslında o günlerin en popüler uçakları arasında yer almaktaydı. Bu uçakların modernize edilmiş hali olan MD’lerin, tu-kaka ilan edilmelerini çok mantıklı bulduğum söylenemez. Bir teknik eleman olarak “uçağın eskisi olmaz bakımlısı veya bakımsız olur” mantığında baktığımda senelerdir milyonlarca saat sefer yapmış ve hala tüm dünyada 2000’den fazla MD uçağı kullanılması ve bu uçakların her kazasında gündem yaratmasını; sadece kamuoyunun bakış açısını, uçağın bakımından çok, yeni veya eski uçak olmasına endekslemesine veriyorum.
Bu uçakların bazı havayolu şirketleri tarafından istenmemesi olayına geldiğimizde ise, karşımıza bu uçakların güvensiz değil, yaşlı olduklarından bakımlarının daha sık periodlarla yapılma zorunluluğunun ve kabin konforunun diğer uçaklara göre daha kullanışsız olmasına dayandığını net olarak söyleyebilirim.
1960 versiyon bu uçaklar, aslında rüştünü ispat etmiş, milyonlarca yolcuyu taşımış, havayolu şirketlerini o zamanki diğer uçak tiplerine göre daha az arıza yaparak ihya etmiş uçaklar iken, bir anda işi bilmeyen kimseler tarafından itilmelerini, aşağılanmalarını, bu uçakların babası sayılan DC–9’ların bakımlarında çalışan biri olarak nedense kabullenemiyorum. “Çamur at izi kalsın” şeklinde bilimsel araştırmalara dayanmadan yapılan suçlamalar, her zaman teknik elemanlar tarafından reddedilecek ve benim gibi “uçağın eskisi yenisi olmaz, bakımlısı, bakımsızı olur” mantığının doğrultusunda cevap bulacaktır.
Her zaman haksızlıklara karşı çıkan yapım, bu sefer de cansız olduğundan kendini ifade edemeyen bu metal kuş için depreşti diyebilirim. İspanyada kaza yapan (ATV de söylediğim gibi; bence tam kalkış sağlanamadan pistten çıktığını sandığım) MD uçağının suçlanan motorları JT8D olup, bunların teknoloji olarak daha eski modeli olan JT3D modeli B–707’lerde kullanılıyor ve her hangi görünür bir aksaklığa neden olmamıştır. Daha gelişmiş model olan JT8D’ler, MD uçağının üstüne takıldığı için mi suçlanmaktadırlar?
Dünyada en çok düşen uçak ilan edilen MD lerin 1960’lı yıllardan bu yana uçan rakipleri var mıdır ki, aynı kategoride değerlendirilebilsinler? 1980 yapımı bir uçakla 1960 yapımı bir uçağın düşme sayısının hesabını yapmaya çalışmak, armutla elmaları toplamak kadar abesle iştigaldir. Ayrıca, aynı segmentte yer alan diğer tip uçaklardan oluşan genç rakiplerinin, eski dediğimiz MD’lerden hiçde aşağı kalmayacak kadar kaza yapmaları neden değerlendirilmez.
Şahsım olarak, dünyada en güvenli uçak olduğunu düşündüğüm ve içinde uçarken hala horul, horul uyuyabileceğim kadar güvenli B–707’ler 1950’li yılların teknolojisine göre yapılmamışlar mıydı? Bu uçaklar düne kadar tüm havayolu şirketlerini ihya ederken, gürültü ve yakıt sarfiyatı gibi nedenlerle bazı bölgelerde uçuşlardan kaldırıldıklarını,bazı bölgelerde ise hala uçtuklarını benim gibi eski havacılar yakinen bilmektedir.. Unutmayalım ki, ABD başkanının düne kadar kullandığı özel uçak olan airForce1, B–707 idi.
Sonuç olarak; Bırakalım bu yeni, eski uçak kavramını da tüm uçakların bakımlarının nasıl, nerde, hangi şartlarda yapılıp yapılmadığına yoğunlaşalım. Amerikada FAA ve NTSB gibi özerk yapılı denetim mekanizmaları kendi vatandaşları hayati tehlike içinde uçsun diye mi bu uçakların uçmasına müsaade ediyorlar dersiniz. Unutmayın ki, B–737–400 lerde kuyruk kısmında ( Rudder kumandası) yapım hatası bulan NTSB nerdeyse Boeing’in sonunu getirecekti. Boeing’e acımasızca vurabilecek kadar ciddi bir kurum olan NTSB, MD uçaklarına vurmaktan mı çekiniyor? Yoksa bizim havacılık konusunda ahkâm kesecek kadar bilgili basınımız, NTSB’den daha mı iyi biliyor dersiniz?
İyi haftalar…
Not/ DC–9’lar 1960 yıllarında yapılmıştır, yeni versiyonları olan MD–80 ve serisi 1980’li yılarda kokpit konfigürasyonu, modernizasyon ve gövde uzatılma işlemlerine tabi tutularak MD ismi altında uçmaktadırlar.