MD KARGALARI…

KAZADAN NEMALANMAK… 
Isparta’daki kazanın hala yankıları sürüyor. Daha önceki yazılarımda anlattığım üzere, DFDR okunmadan ve kara kutuyu okumak için görevlendirilen kuruluş, görüşlerini yazılı olarak resmen açıklamadan, kendimce tahminlerim olsa bile, söylenecekler sadece kişisel tahminler içerir şekildeki düşüncemi hala koruyorum.
Öncelikle medyamızdaki bilgi kirliliği bu sefer o kadar yoğun yaşandı ki, inanılmaz. Ortalıkta yüzlerce komplo teorisi birbiri ardına uçuşurken, herkes bir anda DFDR, CVR uzmanı oluverdi. Neler duydu bu halkımız neler, CVR’ın boş çıktığını mı desem, DFDR’ın birkaç dakika kayıttan sonra kayıtın sona erdiğini mi desem, bilemiyorum.Bu konuda diyebileceğim tek kelime kara kutuların değil bunları yazanların Boş olduklarıdır.
Bu nasıl bir medyadır ki, uçağın yenisi, eskisi olmaz, bakımlısı bakımsızı olur dediğimizde, evet diyor. Sonra da “vur abalıya” dercesine, kendilerince eski sayılan MD’lerle uğraşıyor. Tüm Basın MD leri kara listelerine almış devamlı onları izler oldu. Bir uçak havadan dönüyorsa hemen ilk laf MD’miydi oluyor. Şimdi buraya kadar bazılarımız her şeyi normal görebilir. Hatta aynı fikirde de olabilir. Ama İşin başka boyutunu gözlemleyemiyor. MD uçuran birçok şirketimiz var ve hala uçuyorlar ve uçacaklarda.Bir kazanın nedeni belirsizliğini korurken, Medyanın bu uçak tipine yönelik yargısız infazı nedeniyle bu şirketlerimiz yıpratılmakta. 
Bu işin ucu yolculara kadar vardırıldı…Yolcularımızın da uçağa binmeden önce uçaklarının tipini. yeni mi eski mi olduğunu ve markasını araştırdıklarını duymaya başladık. Bu olumsuz havanın yanında birde operasyonun en önemli kişileri olan Pilotlarımıza gelelim ve bir an kendinizi MD pilotu olarak varsayın, Uçuşa başlıyorsunuz ve her uçakta her zaman olabilecek bir arızayla karşılaşıyorsunuz. Dönseniz, sizi bir basın ordusu bekliyor olacak, dönmeseniz gittiğiniz meydanda o arızayı giderecek olanaklarınız yok. Ne yapacaksınız? Diyelim ki döndünüz, ilk yazılacak başlık “Isparta’da düşen uçağın aynısı olan X şirketin uçağı arızalanarak geri döndü” olacak.
Bu nedenle, Pilotlarımız bilinçaltından Risk alabilir ve arıza durumlarında, normal yapılması gereken havadan dönmeyi yapmayıp devam edebilme yanlışına neden olabilirler. Bu insanların bilinçaltını etkileyen rastladığım bir canlı örnek vermek istiyorum.
Sanırım 10 sene kadar önceydi bir uçuş görevine gitmiştim. Dönüşte Ankara’ya indik oradan ben pass ekip olarak İstanbul’a dönecektim. İstanbul uçağına daha zaman vardı ve ben Pilot odasında vakit geçirmeye çalışıyordum. Odada pilot arkadaşlarla sohbet ederken içeriye bir ekip girdi. Bu ekip Ankara-Erzurum seferini yapmak için havalanan ve hava şartları nedeniyle inemeyip geri dönen ekipti. Odadaki kaptanlardan birisi, bu geriye dönen kaptan arkadaşına şöyle sesleniyordu; “Ya Erzurum o kadarda kötü değilmiş aslında inebilirdiniz”. Bu cümleyi söyleyen kaptanın öbür arkadaşı lafa giriyor ve güya espritüelliğin arkasına sığınarak, karşı taraftaki arkadaşına kendinin ne kadar usta bir kaptan olduğunu sıfır görüşe rağmen zamanında yaptığı inişleri anlatıyordu.
Bu konuşmalardan sonra o hava muhalefetinden geriye dönen Kaptanın bir dahaki seferde bilinçaltından Riske girebileceği ihtimali yok mudur dersiniz? İşte sorun burada, Siz yolcular ve Medya olarak bir bayan pilotun hava muhalefetinden geriye dönmesini eleştirir ve işi pilotun cinsiyetine dökerseniz o Pilotun bir dahaki seferde risk almasına yol açarsınız. Ama bizler her nedense inilmeyecek meydana inen kaptanı hemen cezalandıracağımıza, onu ödüllendirme yoluna giden bir milletizdir.Vay beeee, Helal olsun sana,Sen inmeyeceksin de kim inecek yaa vb..gibi söylemlerle karşımızdakini doldurmaya bayılırız.
Bu kazanın olmasıyla Medyamızın yanı sıra bazı kişiler ve şirketlerde bu yıpratma kervanına katıldı. Ulaştırma bakanımızın Ambulans Avukatları dediği benim ise nemacılar ifadesini kullanacağım bu avukat sürüsü, yanlarına ne uzmanı olduğu bilinmez birini alıp Isparta’da inceleme yapıyor ve güya ölenlerimizin yakınlarına uçağın imalat hatasından düştüğünü söyleyerek “Ya tutarsa” yı oynamaya çalışıyor. İşin ilginç tarafı kimsenin bir şey dememesi, arkadaşım sen kimsin, hangi yetkiyle uçağın parçalarını kurcalıyorsun, seni kim görevlendirdi sorularını soran yok. Bu kişiler uçaktan parça topluyor ve Medyamıza bilgi veriyor. Medyamızda, yabancı uzman hayranlığımızdan olsa gerek adamın her dediğini manşete taşıyor. Ve buna da halkı aydınlatma diyorlar.
Bu tür kazalar tüm şirketlerimizde ve her tip uçakta olabilir ve olacaktır da. Bu kazanın oluşumunu uçağın Tip ve Modeline endekslememeliyiz. Önemli olan, bu kazanın hangi şirkette ve hangi tipte olduğu değil, neden olduğunun araştırılmasıdır. Bu kaza tüm sektörü birbirine destek olacak şekilde kitlemesi gerekirken, bazı şirketlerimiz mesela THY bazı zamanlama hataları yapıyor. Mesela, Medyamız eski, yeni uçak kavgasını yaparken 2 Aralıkta Temel Kotil beyanat veriyor ve diyor ki,” 2008 sonuna kadar 20 tane daha YENİ uçak alacağız”. Sonuçta doğrudur ama beyanat zamanına biraz dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum. İkinci bir örnek; THY, halkımızın uçuş korkusunu yenmek için Kabin simülatöründe uçak korkusunu yenmek adına eğitimler veriyor. Buda güzel bir faaliyet ama kamuoyuna bu faaliyeti açıklama zamanlamasını PR yapma adına, hemen kaza sonrasına getirmek doğrumudur sizce? Sadece benle uç demenin başka bir şekli değil midir bu. “Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü” demez mi insanlar.
Sonuç olarak; Uçaklar hala en güvenli ulaşım araçları ve öylede kalacaklar. Bu tür kazalar daha öncede oldu ve bundan sonrada olacaktır. Bu kaçınılmaz gerçeğin ışığı altında kazaları minimize etme adına alınacak ne önlem varsa onlar alınmalıdır. TC-XXX kuyruk isimli uçaklarımız sadece ülkemiz hava sahasında değil tüm Dünyada uçmaktalar. Her hangi TC kuyruk isimli bir uçağımızın firmasının yıpratılması aslında Türk Sivil Havacılığına vurulacak bir darbedir. Bu tür kazalarda tüm havayolu şirketlerimizin, Medyamızın,Halkımızın kucaklaşması şarttır. Kazanın nedeni veya nedenleri mutlaka çok iyi değerlendirilmeli ve sektör hiç bir şirket gözetilmeden kurallara uygunluğu açısından çok sıkı DENETLENMELİDİR. 
Sayın Bakanımızın “sektördeki ücretleri veremiyoruz kaçıyorlar” diyerek, sektörel deneyim eksikliği kasteden beyanatına ek olarak, Pilotların yanısıra Kadrodaki UçakTeknisyeni eksikliğinide hatırlatmak isterim. Pilotaj ve Teknik apayrı konular olup her ikisi de ayrı uzmanlık sahalarıdır. Deneyimli kadrolar yaratmak ve korumak anlamında bu ücret konusunu bugün bu koşullarda çözemiyorsak, başka türlü çözülemeyecek anlamına gelmez. Bu konuda bir çok alternatifler bulunabilir. Çünkü bu konu çok ivedi olup zamana yayılmamalıdır. 
İyi haftalar.. 

Exit mobile version