“Soyun” dedi üniformalı kadın. Herkes birbirine baktı.
Londra Heathrow Havalimanı’ndayız. Bir bölümde pilotlar, diğerinde kabin memurları aranmaya tabi tutuldu.
Şimdi Avusturya’da, Almanya’da köpeklerle arama yapıyorlar diye kimse gocunmasın. Bu işin evveliyatı var. İlk değil yani ve daha beteri..
***
Yaz tarifesi boyunca, THY’nin tarifeli TK 979 Londra seferi 345 yolcu kapasiteli McDonnell Douglas DC-10 ile yapılırken, hafta sonları artan yolcu potansiyelini karşılamak üzere bir Boeing ekibi Londra’ya pass gidiyor, ertesi gün Londra’dan Hem Douglas hem Boeing full yolcu ile dönüyordu.
70’li yılların sonlarında, Londra Heathrow Havalimanı’nda ekip arabasının geçtiği noktada bir kontrol merkezi bulunur, ekipler yolcular gibi terminalden giriş yapmazdı. Kabin Amiri arabadan iner, gerekli evrakları deklare eder, ekip arabası Sheraton Heathrow Hotel’e doğru devam ederdi. O gün, ekibi uçaktan alan minübüs o noktada durduruldu. Ekibin inmesi talimatı verildi.
Önce valizler ve çantalar didiklendi sonrası malum, ekipler soyunup dökündü, aşağılandı. Sıra ile perdeli bölmeye alıyorlardı, teker teker.
Ceket, etek çıktı. Bluz çıktı. Ayakkabılar, çoraplar. Ekip iç çamaşırlarıyla kaldı. Kadın yine “soyun” dedi.
Kabinden her çıkan perişan görünümüyle utanç tablosu çizdi. 18 Kişinin onuru ile oynadılar. Ekipler soyundu, giyindi, ne aradıklarını kimse bilemedi. Kimsenin gıkı çıkmadı ama ağlayanlar, çantasını valizini sinirle fırlatanlar….. herkes incinmiş, moraller sıfıra inmişti.
Dönüşte uçuş ekipleri olayı rapor ettiler ama bu kaba muamele unutulacak gibi değildi.
Ekipler arabaya döndüğünde, keyifler kaçmış, Londra yatının tadı kalmamıştı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor derler ya, öylesi işte. Londra yatının yaldızlarını kazıdılar.
Bir süre sonra Atatürk Havalimanı’nda gümrükçülerin British Airways ekiplerine ait çanta ve valizleri talan ettiğini duyduk. Ekip Yeşilköy Çınar Otel’de gecelerdi.
Tesadüf mü, misilleme mi bilinmez ama gizli bir zevk ve huşu duyduğumu inkar edemem.
***
-Sayın Yolcularımız
İngiltere sağlık kuralları gereği inişten önce uçağımızda hosteslerimiz tarafından ilaçlama yapılacaktır. İlaçlamanın insan sağlığına zararı olmamakla birlikte, ilaçlama sırasında kontakt lens kullanan yolcularımızın gözlerini kapamaları ve alerjisi olanların korunmaları rica olunur. Arkadan İngilizcesi……
İngiliz hava yollarının yaptığı ayıplardan diğeri; Airbus tipi uçak Londra’ya alçalmaya başladığında yolcular arasında haşere ilacı dolaştırıp, kabinde yolcu içinde ilacı kullanmaya mecbur etmesidir.
Öyle bir kutu ki; ağzında bulunan pim açıldığında, gaz akışını durdurmak mümkün değil. Tüp bitinceye kadar ilacı boşaltıyor.
Bu konu gazetelere manşet oldu. Kendilerini savunmak için, doğudan gelen tüm uçaklarda bu uygulamanın yapıldığını söylediler.
İşin acı tarafı, bizim uçaklarımızda da bu tüpleri kullanmaya bizi mecbur etmiş olmaları.
Kısa bir özür anonsundan sonra, tüpleri yere, koridordaki halıya doğru tutarak boşaltıyor, boş tüpleri İngiliz görevliye teslim ediyorduk.
****
Ülkesine dönerse öldürüleceğini söylemesine rağmen İngiliz yetkililerin sınır dışı etmekte ısrar ettiği 22 yaşındaki Afgan mültecinin hayatını, THY’nin Türk pilotu kurtardı. THY pilotu uçağı kaldırmayacağını söyleyerek, Afgan gencin sınır dışı edilmesini engelledi.
****
Manavgat şelalesinde cüzdan çalan İngiliz turist, durdurulan tur otobüsünde yakalandı Manavgat Şelalesi’nde işyeri sahibinin cüzdanını çalan İngiliz turist, güvenlik kamerası sayesinde kısa sürede yakayı ele verdi.
****
Muğla’nın Bodrum ilçesine tatile gelen 52 yaşındaki İngiliz vatandaşı
denizin dibinden bulduğu 13 adet tarihi parayı yetkililere haber vermeyince tarihi eser kaçakçılığı şüphesiyle havalimanında gözaltına alındı. İngiliz adamın tarihi eserleri İngiltere’ye kaçırmak istemesi Türk makamları tarafından engellendi.
Büyük Britanya 1800’lü yılların başında dünyanın süper gücüydü. Sanayi devrimini tamamlamış, ticaretini artırmak amacıyla dünya pazarlarını birer birer ele geçirme çabasına girmişti. Sömürgeleri ile sınırları o kadar genişti ki, topraklarına “güneşin batmadığı ülke” denilirdi.
İşte türbülans yaratan yetkililer ve güneş batmayan toprakların “şayan-ı hayret” insanları.
Meral Döşemeciler