SU BİLE KISA YOLU SEÇER. YABANCI LİSANS KONUSU THY’NİN LİMİTASYONLARI KALDIRMA SIRASINDA BAŞLADI.
EASA Part 66 lisans alımlarında yaşanan gerginlik çalışanları birbirine düşürdü. Türkiye’den SHY66 lisansı alanlar ile yabancı ülkelerden Part66 Lisansı alanlar arasında husumet sürmekte. Halbuki işin iç yüzüne baktığımızda bu çekişmenin ve husumetin, gerçekte mevzuatlar ve alt yapısızlıktan kaynaklandığı görülüyor.
Bu konunun altında yatan sorunlara baktığımızda;
Türkiye AB ye üye olamayınca SHGM de tabii ki, EASA üyesi olamadı. Ancak bizim SHGM sanki Türkiye kısa zamanda AB üyesi olacakmış gibi kendini EASA normlarına göre hazırlayayım derken, alt yapısal bir çok sorunla baş başa kalarak lisans üretemez hale geldi.
Çünkü SHYO’ların ve havayolu şirketlerimizin eğitim departmanlarının müfredatı bu değişikliğe henüz hazır değildi. SHYO lar EASA normlarına göre müfredat yapmaya uğraşacaklarına, TYP programlarını tercih ettiler. Tüm enerjilerini TYP programlarına verdiler. Kısaca onlarda kısa ve kolay yolu tercih etti.
Suyun bile kısa yolu seçerek akması gibi, insanlarımızda kısa ve kolay yoldan lisans almayı seçmeleri çok da yadırganacak bir durum değil. Çünkü ülkemiz havacılığı ve eğitim kurumlarımız, yukarıda saydığım nedenlerden ötürü teknisyen için onur belgesi sayılabilecek uçak teknisyeni lisansı verebilecek düzeye gelememişse,insanlar farklı yollar arayacaktır.
Bir zamanlar SHYO’ların iki yıllık mezunları, okullarından boş lisansla mezun olup iş yerlerine girmekte ve çalışırken gördüğü ilk tip kursunu ellerindeki lisansa işleterek yetkili teknisyen olarak imza atabiliyorlardı. Örneğin; THY’nin müşteri uçakları şefi iken en çok SHYO mezunlarını, şefliğini yaptığım üniteye almış ve öncelikli olarak bu arkadaşları tip kurslarına yollayarak imza yetkili teknisyen olmalarını sağlamıştım. Bu arkadaşlar, şu anda yetkili teknisyenler olarak Teknik A.Ş de başarılı bir şekilde çalışma hayatlarına devam ediyorlar.
Hal böyleyken SHYO ları bir anda 4+1 müfredata girdiler. İşin ilginç yanı, girdiler girmesine ama SHYO ları iki yıllık mezunları lisanslı mezuniyet vermişken, bunlar 4 senede lisanssız olarak mezun edilir oldular.
Halbuki bizim zamanında aldığımız ICAO (SHD-T 35) lisansları, hiç sınavsız olarak JAR-66 ya çevrilmişti. Ancak o zaman da bazı limitasyon sorunları çıkmıştı. Bu limitasyon saçmalığından kurtulabilmek için, başta THY olmak üzere, havayolu şirketlerimizde, aynı suyun kısa yolu seçmesi gibi davranmış ve lisanlarında kaldırılmayan limitasyonlar yüzünden iş yapamayan teknisyenlerini, Yunan Olimpik Havayollarından gelen bir ekip ile sınava tabi tutup limitasyonları kaldırtmıştı.
O zaman bu problem olmadı. Çünkü limitasyonlar yüzünden havayollarının teknik departmanları iş yapamaz hale gelmişlerdi. Tabii konu, herkesin menfaatine olunca bu palavra kurs ve sınavlarla bir günde kaldırılan limitasyonlar konu edilmedi. Çünkü tarafların menfaatine uymuştu. Alan veren memnun olunca her nedense yanlış bile doğru olabiliyor(!)
Şimdi HATA yı suçlayanlar ve kopya ile lisans alınıyor diyenler, Yunan Olympic havayolu şirketinin verdiği sözde kurs ve sınavla limitasyonların bir kişi bile sınavları kaybetmeden geçildiğini hatırlıyorlardır. İşte bu uygulamadan sonra teknisyenler de aynı yolu seçerek Yunan HATA 147 kuruluşuyla işbirliğine gittiler.
Ülkemizde Lisans almanın zorluklarını ve sınav yapacak kuruluşun sadece Anadolu Üniversitesi olması,binlerce teknisyeni zora soktu. İnsanlara lisans alabilmesi için tek seçenek bırakırsan ve bu seçeneğinde kapasitesi talebi karışılamayacak düzeyde ise,aynı havayollarımızın limitasyon kaldırma için yaptığı palavra uygulamalar gibi sınavlarla, lisans almayı istemeleri insanın yapısında vardır.
Önemli olan insanın kolay yoldan lisans alıp, almaması değil, insanı bu zor yola sokan mevzuatlarımızın ve alt yapımızın eksikliğidir. Asıl sorgulanması olan konu budur. Bu zihniyet ve alt yapımız yetersiz olduğunu bile bile EASA normlarına göre yeni yönetmelikler düzenlemek ve bu yönetmelikler gereği modül ders ve sınavlarını EASA standartlarına göre düzenleyip,yeteri kadar eğitim kurumumuz olmamasına rağmen gidin lisans alın demek insanları yabancı kurslara ve sözde sınavlara mahkum bıraktı. Suçlu,ülkemizde yıllardır lisanslı teknisyen üretilememesi idi.
Şimdi ise durum öyle değil. SHGM miz SHY-66 lisansı veriyor. SHY-66 modüllerinden sınav yapabilecek tek yetkili kuruluş Anadolu Üniversitesi iken şimdi yanına Kayseri SHYO ve THY/Teknik A.Ş de girebildi.
Lisans konusunda ki çözüm; yabancı kuruluşlar tarafından değil kendi kuruluşlarımız tarafından verilebilmesinde.Tabii ki bunun için bayağı yol kat etmek gerekir. Konu sadece SHGM ile ilgili değil SHYO’lar ve teknik liseler için de geçerli.
Teknisyenler kendileri için maddi ve manevi değeri yüksek lisansı alabilmek için uğraşırlarken, havayollarımız pek de etkilenmedi diyebilirim. Çünkü, kalifiye mekanik (Qualified Mechanic) isimli lisanssız teknisyen arkadaşlarla üs bakımda işleri hallettirebiliyorlar. Üs bakımda illaki lisanslı ve C yetkili C/S elemanın imza atması şart ise bunu da ellerindeki 5-10 tane C/S elemanla bile halletme yoluna gittiler. Nasıl hallettiler… Bunu yazmama gerek bile yok zaten işin içinde olanlar imzaların nasıl atıldığını bilmekteler.
Kısaca havayollarımızda aynı su gibi kısa yolu seçti ve günü kurtarma yoluna gitti.
Tabii ki bunlar pansumani tedbirler olup havacılığımızın önünü şimdi olmasa da yarın mutlaka tıkayacaktı ve tıkadı da. . Ancak, “kim öle kim kala” diyen bir yönetim için sorun yok. “Benden sonra tufan” der ve yollarına devam ederler. Olan, Türkiye’mizin yanı sıra mesleğini yürütmek ve başarılı olabilmek isteyen genç neslimize oluyordu.
Geldiğimiz son noktada THY’nin geçte olsa bu eksikliğe yönelik çalışmalar yaptığını söyleyebilirim. Teknik A.Ş seneler önce yapması gerekeni yapıyor ve hem EASA Part66 hem de SHY 66 modül derslerini verebilecek pozisyona gelmiş gözüküyor. SHY66 sınavlarında ve lisans alabilmekte sorun yok. Ancak iş EASA Part66 B1-B2 lisansları için sınav vermeye kalktığınızda,modül dersleri verilebiliyor ama lisans verilebiliyor mu bu henüz netleşmiş bir durum değil. Kendisi ile konuştuğum,Teknik A.Ş Genel müdürü Ahmet Karaman EASA Lisansı verilebilmesinde her hangi bir sorunumuz kalmadı dese de pek tatmin edici bulamadım. Umarım sorun kalmamıştır. Aslına bakacak olursanız mevcut SHY66 lisansı Türkiye için şimdilik yeterli. İki SHYO ve Teknik A.Ş’nin sınav yapma yetkisi yeterli olur mu onu bilemiyorum. İlerleyen zamanlarda bu okullara ilaveler yapılabilirse, lisans almayı bekleyen bir çok arkadaşımız mutlu olacaktır.
Bu bilgilerin yanı sıra; HATA firmasından lisans alanların, THY/Teknik A.Ş de tekrar değerlendirmeye tutulacağı ve lisanlarının SHY66 ya dönüştürülebilmesi için uğraş verildiği söyleniyor.
Tabii ki lisanslı teknisyen olmakla da bu meslekte yeterli olamıyor. Bunun dışında teknisyen, belli bir uçak tipi üzerinde kalite tarafından yetkilendirilebilmesi için, çalıştığı bakım kuruluşunda genel mevzuat ve şirket özel mevzuatından ve uçak tipi uçak tip AMM’den, şirket içinde yapılan değerlendirme sınavlarında başarılı olması gerekir. Mevzuatların gerekli kıldığı İngilizce yeterliliğe sahip olması gerekiyor.
Bu mâniaları atlayarak şirketinde yetkilendirilmiş bir teknisyen, şirket değiştirdiğinde bu yetkisini otomatik olarak yeni şirketine bile taşıyamıyor.
Teknisyen, ayrıldığı şirketteki deneyimlerini (Teknisyen Log’unu) onaylı olarak yeni şirketine teslim etmeli, yeni şirketinde yeterli bir süre çalışmalı, o şirkete ait mevzuatın şirket içi eğitimlerini almalı ve tekrar değerlendirme sınavlarına girip başarılı olmak zorundadır.
Kısaca lisanslı ve C/S teknisyen olabilmek doktora yapabilmek kadar meşakkatli. Hal böyleyken teknisyenler bu değeri pazarlayamıyor.
Kendini önemsemiyor. Yaptıkları işin, en az bir havayolu pilotu veya kaptanı kadar önemli olduğunun farkında bile değil. Çelik hangar kapılarının ardında ne yaptıklarını, mesleğin önemini, uçak üzerinde imza atabilecek tek yetkili kişi olduklarını kendileri biliyor ama başkaları bilmiyor. yapılacak bir hatanın nelere mal olacağını, yetiştirilme maliyetini ve zorluklarını kendi biliyor ama bilmeyenlere aktaramıyor. Yapılan işin sök tak gibi basit bir işlem olmadığını anlatamıyor. Kısaca ne mesleğini nede kendini pazarlayamıyor.
Bu eksikliğimizi gören bizler zamanında UTED dergiyi, medyadaki yanlış bilgilendirmeler ve mesleğin önemini kamuoyuna sergilenmesi gerektiğini düşünerek yayın hayatına başlatmıştık. Bu dergiyi,bilhassa mesleki ve ekonomik beklentilerimiz için kullanırken aynı zamanda çok büyük maddi kazançlarda sağlıyorduk. Dernek merkezimizi dergiden kazandığımız paralarla almıştık. 2006 Yılında derneği bırakırken ki genel kurulda kasamızdaki paralarla yeni bir mülk veya mülkler alınması için komisyon kurulmuştu. 2006 dan sonra gelen yönetimler ne mülk alabildi nede üstüne para koyabildi. Mülk satın alma komisyonu görevini yapmadı ve üyelerde maalesef sorgulamadı.
Değerli UTED yönetimi ve teknisyen kardeşlerim.
Son genel kurulda divan başkanlığı yaparken üyelerin, derneğine sahip çıkmadığını üzülerek gördüm. Dernek yönetimleri için önemli olan aidat değil üyelerin derneklerine gönülden bağı olmalıdır. Bu bağ oluşmamışsa ne yaparsan yap başarılı olunamaz. Dernek yönetimleri şüphesiz iyi niyetli arkadaşlardan oluşuyor. Ancak sadece iyi niyetli olmak yetmiyor. İşverenler ve siyasiler bir dernek kendilerine ziyarete veya bir istek yapmak için randevu istediklerinde, önce derneği araştırırlar. Ön bilgi toplarlar. Ön bilgilerde ilk sordukları, üye sayıları ve dernek yönetiminin üyeye etki derecesidir. Bazılarının iddia ettiği gibi, teknisyen arkadaşların aidatın 30 lira olması nedeniyle, derneğe üye olmak istememelerini kabul etmiyorum. Sorun buysa, o halde neden aidatlar 10 Liraya düşürülüp üye sağlanmıyor derim. Bence dernek yönetimleri,teknisyenlerin sorunlarına daha çok eğilmeliler. Sadece mesleki ve sosyal faaliyetler ve dergi çıkartmak yeterli olmaz.
Üye her an arkasında durabileceğinden emin olan yönetim ister. Mahkemeye düştüğünde kendine hukuki yardım verecek yönetim ister. Şefiyle,müdürü ile takıştığında,yanında yer alacak derneğini ister. Üye, toplu iş sözleşmelerinde sendikadan daha faal yönetim bekler. Kısaca üye icraat bekler. İcraatlardan memnun olduğunda değil aidat, üye olmak için teberru yapılmasını bile gündeme getirseniz, zevkle ödeyerek üye olur. Kısaca,vermeden alınamıyor. Üyenin,sadece aidat vermesi de yetmez. Üye derneğine gönül bağı ile bağlanmalıdır. Gönül bağı ile derneğine bağlı olmayan üye ile yola çıkılamaz. Bu nedenle derneğinize sahip çıkın. Aidat ödeyen üye bile genel kurula gelmeyip, arkadan eleştiriyorsa yanlış yapıyordur. Önce genel kurula gelin yanlışları yönetimin yüzüne haykırın.
Birlikten kuvvet doğar sözü gerçektir. THY’de denenmiştir. Bu birliği sağlaması gereken de tabii ki dernekler ve sendikalardır. Onlar birliği bir arada tutmak için varlardır.
İyi haftalar diliyorum.