Kurtlarla sofraya oturuyorsanız konuk mu yoksa yemek mi olacağınıza karar vermelisiniz. ( Nikko Heru)
Bu hafta; THY’de 01.01.2007 tarihi itibariyle başlayan Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde alınan yol ve sizler kadar benim de merakla izlediğim “biz bu filmi daha önce de seyretmiştik “ dedirtebilecek konulara değinmek istiyorum.
HAVA- İŞ sendikası bu kez; THY’ye Teknik A.Ş’yi de katarak, ikili bir toplu iş sözleşmesine imza atacak (!)
Sendikacılık, günümüzde; asıl amacı olan çalışanların emeğinin korunup savunulması, ekonomik demokratik hakların kazanılması ve kazanımların savunulması olan görevinden uzaklaş(tırıl)mış ve artık ne yazık ki, neredeyse işlevsiz bir duruma gelmiştir. Bu durumda, yöneticileri için de bu iş artık bir meslek halini almıştır. Tabii ki içlerinde işçi sınıfının çıkarlarını savunan ve bu konuda gerçek sendikacılığı uygulamak isteyen kimseler de yok değil…
Ama ne yazık ki çoğunluk, uzun zamandır uygulanan politikaları karşısında bir şey yapmamaktadırlar.
Şirket yöneticileri bile sürekli değişirken, sendika yönetimleri hemen hemen hiç değişmemekte, yerlerinde kalmaktadırlar. İşverenler ve onların dümen suyundaki iktidarların destekleriyle, uzun yıllar buraların ‘yönetimini’ sürdüren bu yöneticilerin, sendikacılığı resmen “sendika ağalığı” sistemine dönüştürmesine müsade edilmiştir…
Bu durum; sendika yöneticilerini sorgulamayan, kolay kandırılan ve demokratik sendikal yaşam geleneğini ve geçmişini unutan işçi yapısı oldukça da sürüp gidecektir. Bu köşede daha önce yazdığım
(Maymun Sistemi ve Yarası Olan Gocunur
yazılarıma dikkat(!) lütfen tıklayınız.
Bu yazılarda, bu çarpık sendikacılık sistemi ayrıntıları ile anlatılmaya çalışılmıştır..
Ülkemiz ve özellikle sektörümüzdeki sendikacılık yapısına yeniden girmek istemiyorum, bu konuda zamanında ayrıntılı yazılar yazdım.
***.
Teknik A.Ş’de çalışan birçok meslektaşımın özel ricası ile bana verilen yeni Toplu İş Sözleşmesi taslağını okudum ve kesinlikle yetersiz buldum.
Bu taslaklar her zaman yapılır ve nedense fazla değişiklik olmadan İşverene sunulurlar. Bu taslak, bu şekilde şimdiden görülen eksiklikleriyle İşverene sunulursa, yazık olur diye düşünüyorum.
Taslaklar; oluşturulmadan önce, sendika tarafından her zaman anketler yapılır ve çalışanlara sorular sorulur. Bu anketin yapılmasının nedeni, aslında çalışanların beklentilerini öğrenmek amaçlı değil,”Bu Toplu İş Sözleşmesi taslağını, sizlerden aldığımız istekler doğrultusunda, birlikte hazırladık”diyerek; işçilerin, sendikanın ortaya koyduğu istekleri sahiplenmesini sağlamaya yönelik girişimlerdir.
İstekler, zaten ülkenin sosyo-ekonomik durumu çerçevesinde bellidir. Eskiden olduğu gibi afakî rakamlar öne sürerek toplu iş sözleşmesi masasına oturup, sonra da işçileri hayal kırıklığına uğratacak uygulamalar, artık işçiler için inandırıcı olmaktan çıkmıştır.. Bunun yerine, genelde ayağı yere basan taslaklar sunulmaktadır. Ama yine de bazı grupların (derneklerin) isteği olsun diye yazılan metinlere masa başında gerekli olan destek fazla verilmeksizin “Ne yapalım? Biz istedik, işveren vermedi! “ denilerek geçiştirilme dönemi başlamıştır.
Önemli olan; sendikaların ne istediği değil, ne alabileceğidir. Çok eskiden yani, 7.Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri sırasında ortaya konan taban-tavan arasında oluşan 1/7 lik ideal oran ışığında yapılan iş değerlendirmesi, zamanla üstünde oynana oynana gerçekçiliğini kaybetmiş ve grupsal çıkarların savunulduğu bir sistem haline gelmiştir. Artık iş değerlendirmeleri ve gruplar arasındaki farklılıklar, bilimsel kriterlere göre değil, ilgili grubun oy, etkinlik, temsilci ve etkili delege kapasitesine endekslenmiştir. Yani gücü olan, kuralı koyar hale getirilmiştir.
Buna örnek olarak; THY uçuş işletme sendika baş temsilcisi arkadaşın; işveren-sendika-pilotlararasındaki diyaloga dayanan başarılı etkinliğinden ve kurtlar sofrasından en fazla payı almasını örnek olarak verebilirim.
Ayrıca, her zaman ideali olan pilotlar sendikasını (yasalar izin verirse) kurarak, Hava-İş’i bırakıp eskiden olduğu gibi diğer çalışanların haklarını arayan bir sendika olmasına olanak sağlamasını dilerim. Bu tabii ki o temsilcinin yanlışı değil kendi ve grubu adına yaptığı bir çalışmadır ve diğer baştemsilcilere örnek olması gerekir.Kutlarım.
Çünkü, temsilcisi ve delegesi etkin olan ve genel merkez yönetimine karşı etkili olan gruplar, her zaman pastanın en büyük dilimini kendilerine ve gruplarına almışlardır.
Örnek olarak: Lisans kaybı sigortası ve uçak teknisyenlerinin beklediği C/S tazminatı 2 senedir beklenileni verememişken, sadece lisans kaybı sigortası, sayın temsilcinin son anda yaptığı geçen hafta yazdığım eylem tehditli atakla bitirilmiştir.
Yukarıda açıklamaya çalıştığım sendikal hesaplaşmaya bir örnek vermek gerekirse; THY’de, Teknik A.Ş’deki teknisyenlerin sayısal değeri, genel toplamın %30’unu geçmez. Burada sendika tüm tekniği arkasına almasa bile, bir dahaki seçimi bu seçim sisteminin getirdiği delegasyonla kazanacak ve teknisyenler isteseler de, istemeseler de onları da temsil etme yetkisine haiz olacaktır. Yani onlara göre, fazla taviz vermeye gerek yoktur.
İşverenler; kendi istedikleri gruplara pastadan fazla pay vermek isterlerse, bunu sendika yönetimiyle sözleşme metnini almadan önce taslağa yazdırtmak suretiyle veya daha sonra bu hakların verilebilmesine olanak sağlayacak esnek maddelerle sözleşmenin bitmesini bekleyerek, istediklerini toplu iş sözleşmesi olsun veya olmasın yaparlar. Burada karşılıklı tavizler ön plandadır.
Örneğin: Toplu İş Sözleşmesi-Madde 6’da görüldüğü üzere; “Üyelere eşit işlem yapılması”maddesinde, toplu iş sözleşmesi dışında tek taraflı bir iyileştirme yapılamaz denileceğine, “sendikadan görüş alınır” yazılmış ve buna dayanarak Teknik’teki mühendis arkadaşlara kıdemli mühendis(!) ünvanı adı altında fazladan ücret verilebilmesi sağlanmıştır.Teknik A.Ş de Kıdemli teknisyen, memur, işci yok mudur(?!)
Haklı olmak, mağdur olmak, mesleğinin önemini ve olması gereken dilimi bilimsel verilerle anlatmak boş işlerdir. Hesaplar hakkaniyet ölçülerine göre değil, önceden belirlenmiş dengeler üzerine kurulmaktadır. İşverenler o sözleşme dönemimde kendilerinden çıkacak rakama endekslenmişlerdir.Sendika ise bunu paylaştırmaktan başka işlevde bugün için maalesef bulunamamaktadır.
Mesela bir uçak teknisyeninin hakkını almak kolaydır. Peki, o hak alındığında diğer Lisanssız teknisyenlerin ve diğer yer personelinin sendikaya bakışı ne olacaktır. Oralardan oy alınabilecek midir? Hesaplanması gereken ve yazılacak,anlatılacak bir çok şık vardır. Kısaca sistem hakka ve adalete göre değil, beklentilere endekslidir.
Bugünkü uygulamada olduğu gibi; işçinin hakları için mücadele eder gibi görünüp, aslında işverenle karşılıklı anlaşarak; sözleşmenin basit ve önemsiz maddelerinde; masada personelle birlikte, sözleşmenin işçileri ilgilendiren can alıcı para maddelerinde, yani, imza günlerinde ise kapalı kapılar ardında yapılan özel görüşmelerle masa başı uzlaşmacı sendikacılık anlayışı, özellikle son 8 yıldır oldukça yerleşmiş durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, değerli okurlar; sizlerin içinden çıkıp gelmiş biri olarak; sizlerin her konudaki özlemlerinizi, beklentilerinizi iyi biliyorum. Profesyonel olarak hiç bir yere bağlı olmamam, hiç bir yerden emir ve maaş almamam, en ödünsüz yazıları yazan biri olmam dolayısiyle, yani sendikanın her zaman karşısındakini yıpratma adına söylediği” İşverenin adamı” tanımlamasına kesinlikle uymadığım için; hak,adalet adına sessiz çoğunluğun özgür kalemşorluğuna devam edeceğim.
Yıpratılmam söz konusu değildir ama, mutlaka yıpratılmam gerekiyorsa; “çalışan kesimin adamı”diyebilirsiniz. Çünkü, sendika bile şahsıma yönelik yaptığı tüm yıpratıcı muhalefetine rağmen, benim toplum adına don kişot luk yaptığım ve sonundada kazandığım davayı, toplumdan gelen tepkiler nedeniyle kerhen sürdürmek zorunda kalmışlardır.
Bu fikirler benim 30 senelik sendika üyeliği ve 20 senelik dernek başkanlığı döneminden elde ettiğim gerçekler olup, her yazımda olduğu gibi; yoruma, eleştiriye, övgüye açıktır.
Sonuç olarak; 21.dönem THY Toplu İş Sözleşmesi’nin; -her zaman gördüğüm bu filmin– her ne kadar aktörleri ve senaryosu aynıysa da, bu sefer en azından değişik bir versiyonuyla karşılaşmanızı dilerim.
İyi haftalar.
Not/ Bu yazım Sendikacılığı yıpratmak adına değil, bu dönem THY Toplu İş Sözleşmesinde, masa başı uzlaşmacı sendikacılık yapılmasını önlemek amaçlıdır. Çünkü, sendikasızlaştırılmış işçi, kolları kırık bir insana benzer.
Adam gibi adam ve sendika gibi sendika olunmalıdır.