KRİZ NE ZAMAN BİTER? KRİZİN ÇALIŞANLARA ETKİSİ NE OLACAK? İŞ DEĞERLENDİRMESİ YAPMANIN TAM ZAMANI…
Benim de sizin de bıktığınız konu, sanırım dünyamızı etkisi altına alan korona virüs vakasıdır. Adeta ben yazmaktan siz okumaktan bıktınız. Sektörümüz neredeyse tamamen durduğundan başka ne yazılabilir ki… Ona buna laf atmak, dedikodu haberleri yapmak, havacılık konuları varken, onun bunun akçeli işlerini kurcalamak benim işim değil. Hele hele beni şu milletvekili aradı bu milletvekili aradı. Sayın bakanla konuştum tarzında kompleks yüklü mesajları okurlara iletmekle ne yapmak isteniyor?
Ayrıca; Yasalarda yapılan değişikliklerle binlerce sayfalık yeni internet yayıncılığı kanunu çıktı. Henüz okumayı bitiremedim. Ancak okuduğum kadarıyla hani bazılarının yaptığı gibi “elimde belgeler var bir yayınlarsam” diyenler varya…İşte o suç olarak kabul ediliyor. Elinizde belge varsa anında savcılığa götüreceksiniz. Yani elimde belge var diyerek şantaj yapma veya karşı taraftan nemalanma beklemek büyük suç. Haberi yayınlayıp sonra kaldırmak da aynı suça giriyor.
Bildiğiniz veya rastladığınız üzere, Sabah yazdıkları haberi öğlen saatlerinde kaldıranlara da rastlamışsınızdır. Bunların yanı sıra çok iyi havacılık haber sitelerimiz de var. Bir nevi tetikleme dediğimiz ve nemalanma içeren haber atıp, nemalandıktan sonra haberi kaldıranlarla onları hiçbir zaman mukayese bile etmem. Yaz haberi, at altına yüzlerce yorumu ki herkes o haberin okunduğunu sansın:) Hatta yorumlara beğen, beğenmeme şıkkını bile yönetici onayına tabi tutmaya ne demeli? Örneği, benzeri var mıdır?
Okurların bunu anlamayacağını mı sanıyorlar acaba? Bir yorumu beğenip beğenmemenin yönetici onayı ile ne ilgisi olabilir ki. Bu tür saçmalıkları bırakmaları ve dürüst olmaları, iki de bir ona buna yalvarmalarının önüne geçebilir ve adam gibi adam olma yoluna girebilirler.
Yine yeni kanuna göre; Mahkemeler, çoğu zaman internetten yapılacak. Avukatınız bürosundan davaya girip savunma yapabilecek.
Kısaca; Dijital ortam artık sıklıkla kullanılacak gibi görünüyor. İş hayatında, okullarda, mahkemelerde, vb… sıklıkla kullanılır olacak. Bu dijital ortama sektörümüzde girecektir. Bu sistemin iyi yanları olduğu gibi kötü yanı da var. Kötü yanı; Tabii ki işverenlerin bu sistemden faydalanıp evden çalışma yaptırabilmelerinin artış kaydedebileceği…
Bildiğiniz üzere birçok yazımda atasözlerimize atıfta bulunurum. İşte şimdi de rahmetli babamdan öğrendiğim “ Asil azmaz bal bozulmaz, bozulursa yağ bozulur çünkü mayası ayrandır.” Atasözümüz eşliğinde bir tavsiyem olacak.
Bu sektörde çalışanlar, yöneticiler ve eli kalem tutup yazanların hepsinden yaş olarak büyüğüm diyebilirim (Erhan İnanç hariç, kendisi büyüğümdür). Bu nedenle, zaman zaman bazı mayası ayran olanları anladığınızda ondan veya onlardan uzak durmanızı öneririm. Çünkü kişinin mayası bozuk ise ondan ne dost, nede post olmaz…
Neyse biz yine sektörümüze dönelim; Kusura bakmayın bazen bu yeni yetme haberci bozuntularına ayar çekmek gerekiyor.
Bildiğiniz üzere son iki aydır yerel haberlerin yanı sıra yabancı haberleri de yayınlamaya ağırlık verdik. Bizde yaşananlar, yabancı havayollarında da yaşanıyor mu? Onlar ne durumda? Ne tedbirler alıyorlar? Hepsini yayınlıyoruz.
Her ne kadar kriz ortamının bir an önce biteceğine yönelik iyimser görüşlerim olsa da yaşananlar benim iyimser bakış açımın tersinde oluşuyor.
Havayollarımız yaşayacak ki, havalimanlarımız da yaşasın. Malum biri olmazsa diğeri olmaz. Bu ikili bir bütündür. Havayollarımızın, Giderlerinin çoğu Amerikan doları ve dolar 7,00 TL lerde seyrediyor. Yolcu sayısındaki daralmanın yanı sıra maliyetlerdeki kontrol edilemeyen artışlar sektörün zararını artıracaktır.
Havayollarımızın kurtulabilmesi için uçmaları lazım. Havayollarımızın sadece iç hatlarda uçması şirketi maddi yönden tatmin edemez. Hal böyleyken, yabancı ülkeler farklı yaptırımlar getirebiliyor. Bize göre kriz bitti ve biz hazırız deseniz bile sefer yapacağınız ülkenin de hazır olması lazım ki o ülkelere uçabilesiniz.
Son günlerde okuduğunuz üzere İspanya ve İtalya yılbaşına kadar sınırlarını açmayacaklarını söylüyorlar. Bu ülkeler belki de turistten bıkmış, bu sezon tenhalığın tadını çıkarmak istiyor olabilirler:)
Almanya, yolculardan “Covid-19 Free” belgesi isteyeceğim diyor. Yolcularının antikorlarını ölçerek bağışıklıklarını kontrol edip sonra belge verme yoluna gideceklermiş. Sivil havacılığımızdaki bu kriz Eylül ayında biter diyen olduğu gibi 2021 Haziran ayına kadar sürer diyenlerde var. Tabii ki bunlar hep varsayım. Ben ise Haziran ayında iç hat uçuşlarının açılmasını bekliyorum. İlk çeyreği maalesef kaybeden havayollarımız, havacılığın en iyi dönemi olan ikinci ve üçüncü çeyreği kullanabilmeleri lazım ki önlerini görebilsinler.
Turizm bakanımız, Türkiye’deki otellere Covid-19 Free belgesi vereceğini söylüyor. Tamam, da, otele bu belgeyi verdiniz diyelim, otele gelen yerli ye yabancı turistler ne olacak? Onlardan da Covid-19 belgesi mi isteyeceksiniz? Diye sorasım geliyor.
Bir zamanlar, Türkiye olarak IMF’den para almayacağımızı, hatta bir ara isterlerse borç bile vereceğimiz tarzında haberlerimiz vardı. Önümüzdeki dönemde ülkelerin şirketlerini ayakta tutmak için para basıp borçları üstlenme yoluna gideceklerinin yanı sıra, uygun dış borç bularak şirketleri kurtarma yerine IMF’den borç alınabileceği ifade ediliyor.
Ben ise hala aynı görüşteyim. Sektörümüz, devletten yardım almadıkça düzelemez ve birçok çalışan kişi işsizler ordusuna dâhil olur. Devlet yardım etmeyecek te ne yapacak? THY veya Pegasus gibi tarifeli seferler yapan şirketler tam yolcu bulmuş uçacaklar… Bir telefon uçuşlara yasak geldi dendi. Kimi kime şikâyet edeceksin ki. Emir büyük yerden gel de uyma… Tabii ki bu tür durumlarla sıklıkla karşılaşan ve karşılaşabilmesi hala mümkün olan havayollarımızın batmaması için, uçmayın emrini veren zararı da karşılamalı diye düşünüyorum.
Sektörümüzde çalışanların, yaşanan ve henüz ne kadar süreceği belli olmayan krizden ne şiddette etkileneceğine geldiğimizde ise, THY radikal kararlara yönelirse çalışanlar için zor günler gelecek demektir. Part Time çalışmanın başlayabilme ihtimali, evden çalışma ihtimali veya tasvip etmem mümkün değilse de, işten çıkartma veya çalışanların aldıkları ücretlerde azaltmalara bile rastlanılabilir.
Ayrıca, çalışanlar arasındaki ücretler arasındaki farklılık inanılmaz boyutta. THY Ücret değerlendirmesi yapmamış bir şirket olduğundan hiçbir zaman çalışanlar arasındaki ücret dengesini sağlayamayacağından iç barışı sağlaması mümkün olamıyor. Birinin hakkı diğerine giderse buna hakkaniyetli dağıtım denemez. Sendikaların iş bilmezliği ve şirketin bu konudaki duyarsızlığı iç barışı ve adil ücret dağıtımını sağlamayı zora sokan faktörler.
Şirketlerin bu boşlukta ücret değerlendirmesini masaya yatırmasında büyük fayda var… THY veya Pegasus da yurt dışındaki havayolları gibi çalışıyor. Onlarında pilotu, teknisyeni, mühendisi ve büro çalışanları var. Her ikisi de uluslararası uçuş yapabiliyor. Bu nedenle, yabancı havayollarının çalışanlarına verdikleri ücreti değil mesleki grupları arasındaki ücret orantısını uygulamak yeterli. 1986 yılında yurt dışındaki havayollarının ücret skalalarını getirtmiş ve onların aldıkları maaşları değil, meslek gruplarındaki orantıları ele alarak şirkete ve sendikaya vermiştik. Bu uygulamayı hala hayat da olan Mehmet Tuğruçeri abimizle birlikte hazırlamıştık.
Sayın THY yönetimi;
Tabii ki sadece bir ülkenin çalışanlarına uyguladığı ücret değerlendirmesi Türkiye için baz teşkil etmeyebilir. Bu nedenle, Avrupa, Amerika, Ortadoğu vb… gibi ülkelerin havayollarının ücret değerlendirmelerinin ortalamalarını alın yeterli. Örneğin; Onların havayollarının kaptanı ile bizim ülkemizin Ground Engineer’leri (Uçak teknisyeni) arasındaki ücreti değil sadece birbirlerine olan orantısını uygulayın yeterli. Tabii ki bu orantıları daha geniş çalışan kesime de uygulamak mümkün. Yeter ki isteyin…
Uzaktan çalışmanın mümkün olmadığı teknisyenlik ve pilotluk branşlarında ne gibi değişiklikler yaparlar veya yapmazlar bunları elimizde şimdiden bir veri olmaksızın tahmin etmek çok zor. Bekleyip göreceğiz. Unutmamak gerekir ki, havacılık sektöründe uçakların uçabilmesi için dört imza yetkili iş grubu vardır. Bunlar Pilot-Ground Engineer ( yetkili teknisyen)-Dispeç ve Hava trafik kontrolörleri dir.
Bu arada birlikte çalışmanın kaçınılmaz olduğu teknik birimlerde koronavirüs ile enfekte olmuş teknisyenlerin olduğunu duymaktayım. Çünkü bu meslekte tek kişi çalışmak neredeyse mümkün değildir. Kokpitte iki pilot arasında sosyal mesafe denilen fiziki ayrışmanın mümkün olmadığı gibi, uçak bakımlarında arıza veya rutin bakımlarda çalışan teknisyenler de hiçbir zaman tek kişi çalışmazlar. Uçucular ve teknisyenlerin sık sık, belli aralıklarla Covid-19 testine tabi tutulup olası taşıyıcıların karantinaya alınıp negatif olanların çok iyi korunmaları gerekir.
Tamam, çalışanlar için böyle de, yolcular ne olacak?
Koltuklarda yolcular omuz omuza, ayrıca 2 sıra arasındaki mesafe çok yakın. Tüm yolculara tek kullanımlık maske verilip takılması mecburi tutulabilir. Üçlü koltuklarda bir yolcu cam, diğeri koridor kenarında oturtulup orta koltuk boş bırakılabilir. Arka sırada ise sadece orta koltuğa yolcu alınarak seyrekleştirme yapılabilir. Öyle veya böyle kabin kapasitesinin aşağı yukarı %50’sinden yararlanılmayınca doğal olarak, doluluk oranı düşecek ve ya, zarar edilecek ya da bilet fiyatlarını artırmak zorunda kalınacaktır.
Bu tür uygulama bilet fiyatlarına zam getirir, uçak yolculuğu pahalı-lüks yolculuğa dönüşür. Bu Covid-19 tamamen sıfırlanıncaya ve tabii ki en önemlisi AŞISI bulunana kadar havacılığın belini doğrultması oldukça zor görülüyor. Kriz sonrası günlerinin, kriz öncesi günlere benzemeyeceği muhakkak. Burada önemli olan krizden en az etkilenen ülkeler içerisinde yer almak olmalıdır…