Genel kurulun açılışı henüz yapılmadan, İstiklal Marşı okunduktan ve saygı duruşu yapıldıktan sonra, bir de baktım ki, Hamdi Bey ortalarda yok. THY yöneticilerinin yüzlerindeki panik ifadesinden bunu anlamamak olanaksızdı. Ben, yine de bu gecikmeyi olası bir sağlık durumu veya devlet erkânından birini karşılamaya gitmiştir falan diye düşünürken, bir anda özelleştirme dairesi başkan vekilliği görevini sürdüren Ahmet Aksu, Divan Başkanlığı koltuğuna oturuverdi.
Geçmiş genel kurullarda Divan Başkanlığını; THY yönetim kurulu başkanları yürütürken, bu kez Ahmet Bey’in bu görevi üstlenmesi, bana ilginç geldi. Ahmet Bey’e dönerek, bu görevi genelde THY yönetim kurulu başkanları yapardı, bu değişiklik neden diye sorduğumda, şirket tüzüğünde bu görevi yapamayacağına dair bir engelin bulunmadığını belirterek, sorumun hangi amaçla sorduğumu anlamamışlığa getirdi. İşte o zaman, ben, Hamdi Bey’in yönetim kurulu ve başkanlığından çıkartıldığını anladım ve benden bilgi bekleyenlere; “Hamdi Bey yönetimde yok” diye telefon mesajı yazarak bilgi aktardım.
Karşı masamızda oturan THY yönetim kurulu üyelerine bir baktığımda; Temel Kotil’in hemen yanında, İlker Aycı vardı. Genel kurul süresince, birbirleri ile sıkça konuşup durdular. Temel Bey ise; her zamankinden daha güler yüzlü ve samimi idi.
Genel kurul başladı.
Genel kurulda; birçok konuda can alıcı sorular yönelttim. Sorularıma Temel Kotil, uzun, uzun yanıtlar verdi. Bu soru ve yanıtları, yazım gereksiz uzamasın diye buradan yayınlamıyorum. Arzu edenler, THY sitesine girerek, ilgili genel kurul tutanaklarından hangi soruları sorduğumu okuyabilirler. THY genel kurulunda ilk kez teknisyenlerin sorunları uzun, uzun tartışıldı. Temel Bey; temininde güçlük çektikleri ve yetiştirilmesi uzun zaman alan çalışanların başında teknisyenlerin geldiğini söyledi. Söyledi söylemesine, ama, teknisyenlere Teknik A.Ş yönetiminin ne kadar değer verdiğini zaten biliyorsunuz. Umarım bir gün THY üst çatı yönetimi de bu yanlışları anlar ve Teknik A.Ş yönetimine; siz burada ne yapıyorsunuz? Diyerek, bu yetişmiş, deneyimli teknisyenleri kovanları sorgularlar.
Ben yine söz alarak, THY yönetimine yeni giren kişileri tanımak istedim. Onlar da; kendilerini tanıttılar. THY’nin yeni yönetimine uzaktan baktığınızda; genç ve dinamik bir ekip olduğu belli oluyor. Umarım başarılı olurlar.
Tabii ki, THY faaliyet raporu dışında birçok kere söz alarak bana göre yönetim kurulunun kendi aralarında kurduğu komiteler dışında oluşturduğu İcra(Yürütme) Kurulu’nun gereksizliğinden bahsettim. Bu, gereklilik mi diye sordum.
Divan başkanı, önündeki mevzuata bakarak; yapılabilir de, yapılmayabilir de mantığında, böyle bir gereklilik yok dedi.
Bilirsiniz; şirket dernek, sendika, vakıf, spor kulüpleri vb… Hepsinde yönetim kurulları vardır. Bazı yönetimler kendi içlerinde görev bölüşümü yapar, komisyonlar kurarlar. THY’de de bu böyleydi. Hamdi Topçu geldikten sonra, bu yapılanmaya bir de İcra(Yürütme) Kurulu ekledi ve genel müdürün yetki ve sorumluluklarını, kendinin de yer aldığı bu kurula devretti. Kısaca; genel müdür pasifleştirildi ve saygınlığı zayıflatıldı. THY’de önceleri tüm kararlar Genel müdürlerde olur. Çalışanlar, yönetim kurulu veya başkanı ile hiçbir zaman muhatap olamazlardı. Bence işin doğrusu da buydu.
Neden mi?
Bu uygulamayı yaptığınızda; icra kurulu dışındakileri tembelliğe itersiniz. İcra Kurulunun üç kişi olduğunu düşündüğümüzde geriye kalan altı kişinin; nasıl olsa icra kurulumuz var, onlar işleri takip ediyor ve toplantılarda bize bilgi veriyorlar diyerek toplantılara gelmemek için mazeretler ileri sürdükleri görülüyor. Bu konudaki önerimi dikkatle dinleyen İlker Bey’in not aldığını gözlemledim. Umarım değerlendirirler. Yönetim Kurulu’nun kendi aralarında kurduğu komitelere ise; bir diyeceğim yok.
Bunun yanı sıra THY yönetimine ve bilhassa İlker Aycı’ya bakarak, Sizleri övenlere değil yerenlere dikkat edin çağrısı yaptım. THY’ye yönelik yazdığım yazılardaki eleştirilerin, kurumsal kimliğe değil yönetimine yönelik olduğunun dikkatten kaçmamasını diledim.
Bildiğiniz üzere; bizim toplumumuzda çoğunlukla güçten nemalanma yaygındır. Yönetimde olan bir lider gittiğinde, düne kadar onu yere göğe sığdıramayanlar, yeni biri geldiğinde pusulayı yeni liderden yana çevirirler. Profesyonel yöneticiler bu konuda deneyimli olduklarından, çoğu zaman bu yapıdaki kişileri etraflarından izole ederler. Medya menfaat göreceği yere göre yönlenir. Medyadaki bazı ünlü(!) kişiler hemen” kral öldü yaşasın yeni kral” diyerek yeni isme yönelecek ve şirketten bir çok konuda avantajlar isteyeceklerdir. THY yöneticileri şimdiye kadar; aman benden uzak olsunlar, şunlara ufak, tefek avantajlar sağlayalım da sussunlar mantığıyla; bedava bilet, hat açılımlarında, CIP’de konuk etmeler, Business ve First Class upgrade uygulamaları ile bu kompleksli tipleri şımartmışlardır. THY yönetiminin bu kan emici tiplere gereksinimi olmamalıdır. Ancak eksikliği, yanlışı olan yönetimler, bu eksikliklerinin, yanlışların yazılıp ortaya çıkmaması için; bu tür THY olanaklarını karşı tarafa ücretsiz sunma yoluna giderler.
Gördüğüm kadarıyla; yeni başkan genç yaşına karşın, yöneticilik geçmişi olarak deneyimli birine benziyor. Karizmatik görüntüsünün ardında; İngilizce bilmesi, THY’nin yabancı ülkelerdeki imajını güçlendirecektir. Tabii ki, bu yazdıklarım ilk bakışta dış görünümle ilgili. Tanımadığım kişilere önyargılı yaklaşmak tarzım değildir. Bu nedenle İlker Beyin, THY için ne yapıp yapamayacağını ilerleyen zaman diliminde birlikte göreceğiz.
Sosyal paylaşım sitelerine sıklıkla paylaşımlar yaparım. Kendi beğendiğim bazı iletileri arkadaşlarımla paylaşmayı severim. Geçenlerde “KURT YÜRÜYÜŞÜ” adı altında bir paylaşım yaptım ve rekor sayıda okundu ve paylaşıldı. Kısaca kurt sürüsündeki liderliği anlatıyor.
Bu ileti de, Kurt sürülerinin birlikte yürüyüşleri fotoğraflanmış ve yürüyüş nizamındaki diziliş fotoğraf eşliğinde anlatılmış. Sürünün önündekiler, ortadakiler ve sonundakilerin olası bir saldırıya karşı nasıl konuşlandıkları anlatılmış. Sürünün en arkasında her zaman lider bulunur ve sürüyü arkadan izlermiş.
Demek ki; Liderlik en önde gitmek değil sürüyü en doğru şekilde ilerletmektir. Bazen hiç anlam vermediğiniz şekilde en öne çıkartılıp anlamsız değer verilmeye başlandıysanız, önde olmanız başarılı olduğunuz anlamına gelmez. İlk olumsuzlukta, harcanacaksınız demektir diyerek ileti bitiyor. Bizim kültürümüzde de bu tür öğütlemeler vardır. “Ne oldum değil, ne olacağım? diyeceksin” gibi…
Biz Türklere ne kadar da yabancı bir sistem değil mi? Bizde; en önde yürünür ve arkadakilerin ne durumda olduğu hiç düşünülmez. Önde yürürken, yanınıza yaklaşanların övgülü sözleri ile motive olur ve biraz daha öne çıkarsınız. Ta ki kovulana dek.
Amerikan’ın 34.Başkanı Eisenhower ile ilgili bir kitap okumuştum. Bu kitapta Eisenhower ile ilgili birçok bilginin yanı sıra, ilginç bir nokta dikkatimi çekmişti. Birlikte girdikleri seçimlerde yanında olanların Eisenhower’a; “sizinle birlikte tüm güçlükleri aştık. Hep yanınızdaydık. Ancak görülen odur ki siz bizleri yanınızda tutacağınıza danışmanlarınızı hep size muhalefet edenlerden seçiyorsunuz” tarzı sitemlerine, “sizle ben zaten her zaman aynı şekilde düşündük. Önemli olan, bana muhalefet yapanların neden muhalefet yaptığını anlamak ve alacağım kararların muhalif bakışla nasıl değerlendirileceğini görmek istedim” demiştir.
Bu nedenle THY’nin genel kurulunda İlker Aycı’ya hitaben; “sizi övenlerden çok, yerenlere dikkat edin!” çağrısı yaptım. Çünkü her yönetici gibi İlker Bey de bir gün gidecektir. Önemli olan, THY’nin kurumsal yapısının bu gidiş-gelişlerden zarar görmemesi olmalıdır.
İşte Hamdi Topçu’nun verdiği en büyük zarar; şirketteki Aidiyet duygusunun tümüyle yitimine neden olmasıdır. Bu duyguyu yitiren çalışanlar, şirketi bir aile olarak görmez ve bana ne, ben aldığım paraya bakarım, “benden sonra tufan” mantığı ile çalışma yaşamını sürdürürler. Bu yapı kurumsal kimliğe büyük zarar verir ve iş verimini azaltır.
Hamdi Topçu; 10 Nisan 2015 günü CNN TV kanalına son kez çıktı. Programı Akif Beki yönetiyordu. Bilirsiniz, “bozacının tanığı, şıracıdır” derler. Şen şakrak kurgulanmış, çanak sorularla süslenmiş bir programla Hamdi Bey’e “Güle Güle” yaptılar. Bu arada Uğur Cebeci’nin yeni unvanı tescil edilmiş olsa gerek ki, Akif bey ona; sivil havacılık otoritesi(!) olarak seslendi. Olur mu?, Olur!. Bu memlekette olmaz diye bir şey yok. Kabin memuru eski eşinden öğrendikleri ile, duayen havacı oluyor da, otorite neden olmasın ki?
Ancak hakkını yiyemeyeceğim bir konu var. Uğur Bey; geçekten Business ve First Class uygulamaları, ikram çeşitliği ve lezzet ustası. Bunun yanı sıra; THY’nin kabin memurlarının giysileri için de görüşünü aldığı ve jüride görev yapmış biriymiş de haberimiz yeni oldu. Yeni THY yönetimi de; bu uzman, duayen, otorite, modacı ve gurme konusunda; Türkiye’nin en önde gelen kişisini (!) es geçmemelidir.
Bakın şimdi bozacı ve şıracı neden dedim? Biri diğerine; otorite, uzman derken, diğeri; onun sözleri ile yabancı pilot alımına başladığını söylüyor ve daha da abartıyor. Hamdi Bey kuleye çıkmış, hava trafiğini kontrol ederek öğütlerde bulunmuş. Bir an içimden; sevdiğim bir şiirin son sözcüğü aklıma geldi. Hani,” Bülbülü kafese tıkıp, kargalara kalan dünya” diye bitiyor ya, o işte… Kısaca bu programda körler, sağırlar, biri birini ağırlar konusu egemendi.
Hamdi Bey ‘çiğimiz, THY, okyanusu aşmıştır artık, derede boğulmamalı… diyerek, İlker Aycı’ya laf attı. “Üzgünüm, ama, küskün değilim…” diyerek, istifa etmediğini, kovulduğunu anlatmak istedi. Kendi istifa eden kişi, neden üzgün olsun ki? Ailesine zaman ayırır ve kazandıklarını afiyetle yer. Hamdi Bey, madem istifa (!) etti, o halde neden genel kurula katılıp; paydaşlara ve THY yönetimine veda etmedi veya edemedi?
Sevgili Hamdi Bey; Nasıl küskün olabilirsiniz ki? THY yönetim kuruluna girmeden önce mali müşavir olarak kendi büronuzda, küçük şirketlerin muhasebesini tutuyordunuz. Ara kademelerde hiç görev yapmadan, hooooppppp! THY Yönetim kuruluna, sonra da başkanlığına getirildiniz. Şimdi bu satırları okuyan herkes; “keşke ben de böyle küskün olabilsem” diyordur. Hamdi Bey; şimdi ya muhasebe bürosuna veya 12 senedir kazandığı paraları biriktirdiyse, kendi şirketini kuracak ve yönetecektir.
İş yaşamında bu istifa sistemi şöyle çalışır; Yönetim işten atacağı kişiye; istifa et veya seni atacağım diyerek öneri sunar. Veya “verimsizsiniz” diyerek mektup yollanması da aynı anlama gelir. Bu öneriden sonra istifa etsen de etmesen de ne fark eder ki? Bunun ismi her zaman ATILMA’dır. İstifa etsen de, karşı taraf atsa da yine de sonuç değişmez.
Hamdi Topçu; 17 Şirketi yönettik diyor. İlker Aycı’dan ricam bu şirketlerin ayrı ayrı bilançolarına bir göz atsın bakalım. Kardalar mı yoksa zarardalar mı?
Sayın İlker Aycı;
Hamdi Topçu’nun CNN kanalındaki, veda programını izlemişsinizdir. Anlatılanlara bakıldığında; size pek iş kalmamış. Siz sadece Hamdi Beyin çizdiği yoldan gittiğinizde, başarılar devam edecekmiş… Dikensiz gül bahçesi bırakılmış…
Oysa ki, durum inanın ki öyle değil. Duruma sadece tüccar mantığında baktığınızda, ortaklıklar ve iştirakler dışında durum maddi olarak fena değil. Özellikle; son senelerde ticari bir başarı görülüyor. Ancak, ne kadar önemsersiniz bilemem, ama, bir de Hamdi Bey’e yönelik yazdığım bir köşe yazımdaki serzenişlerime dikkat buyurun.
“Çalışanlarınızı; böldünüz, parçaladınız. Uçuş ekiplerini birbirlerine düşürdüğünüz gibi, her zaman kale gibi sağlam duran Tekniği bile, yok Hat Bakımcı, yok Teknik A.Ş’ci, yok HABOM’cu diye bölüp paramparça ettiniz. İnanın ki, biri bana bu şirkette herkesi birbirine nasıl düşürebiliriz diye TEZ hazırla des,e kırk sene düşünsem bu bölücü yapılanma aklıma bile gelemezdi”
1-Hamdi Bey THY’deki sendikacılığı bitirdi (işveren olarak hoşa gidebilir, ama, gitmemeli!)
2-Böldü, parçaladı öyle yönetti.
3-Torpile, yandaşlara “ne olursan gel” diyerek kapılarını sonuna kadar açtı.
4-Personelin aidiyet duygusunu yok etti.
5-Şirketi, ben ne dersem o mantığı ile diktatörce yönetti.
6-Hiçbir meslek grubu, diğerini sevmez durumda. Özellikle; Uçuş İşletme ’de yaşı ilerlemiş ama, biraz daha biraz daha diye çabalayan, adeta, okeye dönen yönetici(ler) var. Dikkatlice bakarsanız bu kişi veya kişileri hemen göreceksinizdir. Şirkete yararlarından çok zararları var.
Dikensiz gül olmayacağı gibi, THY de, dikensiz gül bahçesi değildir. Klasik bir söylem vardır. Enkaz devraldık derler ya. Siz de, ileride size sunulan ve ön plana çıkartılan vitrine değil, dükkânın içine girdiğinizde enkazlarla karşılaşacaksınız. İnanın ki işiniz; çok, ama çok zor.
THY’ye siyasetle geliniyor siyasetle gidiliyor. Bir gün siz de geldiğiniz gibi gideceksiniz. Ancak, gittiğiniz zaman güzel anılmanızı dilerim. Son on iki yılda, kimler geldi kimler geçti. Binali Yıldırım yere göğe sığdırılamadı. Yılın Bakanı dendiğinde, ben hala eksikliklerini ve yanlışlıklarını yazıyordum. SHGM Genel Müdürü Ali Arıduru, sektörü elinde ceza sopası ile kovaladı. Şirket genel müdürlerini emir eri gibi kullandı. TÖSHİD’ in toplantılarına başkanlık yaptırtıldı. Sonunda; milletvekili olacaksın diyerek kandırıldı ve sistem dışına atıldı.
Aman Allah’ım, ne yalakalık vardı o zamanlar! Abdurrahman Gündoğdu’yu hiç eleştiremedim. Kendi halinde, dürüst ve adil bir yapı sergiledi ve geldiği gibi bir anda ortadan kayboldu. Candan Karlıtekin, en kalitelilerinden biriydi. (Çok eleştirmiştim, ama eleştirdiğim konu; sendikaya karşı tutumuydu.)
THY’nin uçak alım ve ileriye dönük strateji planı, Candan Karlıtekin zamanında yapılmıştı.
Aynı, Kemal Derviş’in ekonomik planının Ali Babacan tarafından devam ettirilmesi gibi diyebiliriz. Burada hak yememek için bir not düşmek gerekiyor. Büyüme stratejisi Candan Bey’in idi ama Hamdi Bey bu stratejiye aynen devam etti ve sonuçta bilançolara göre başarılı oldu diyebiliriz.
Ancak bu büyüme stratejisinin sizin tarafınızdan bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir. Çünkü 3.Havalimanı ilk etabının 2017 de açılma ihtimali bana göre hayaldir. THY’nin ileriye dönük uçak alım ve tip seçiminde (geniş ve dar gövde) AHL ve SAW’ın kapasitesi (hala tek piste mahkûm) ve slotları göz önünde tutularak bir kez daha değerlendirilmesi ve gerekirse İstanbul’daki mevcut havalimanlarının kapasitelerinin artırılması düşünülmelidir.
İşiniz çok zor. Dengeler altüst, THY’de müthiş bir gruplaşma var. Herkes birinin adamı olmakla övünür olmuş. Ne yazık ki, Hamdi Bey’in gitmesi birilerini öksüz bıraktı. Bu kişiler, şimdi size yanaşacaklar ne çok sorumlulukları olduklarını ve çok çalışarak, THY’nin başarısına katkıyı asıl kendilerinin yaptığını ballı kaymaklı anlatacaklardır. Gerçi yutmazsınız, ama, ben yine de uyarayım dedim.
Sonuç olarak; Ben buradan hepsinin yanlışlarını yazdım. Onlar yaptıkları yanlışlarla gittiler, ama, ben sizlerle tam 40 senedir sektörün içinde sizlerle beraberim. Önemli olan, Şaibesiz, adaletli bir yönetim sergilemek ve Gök kubbede hoş bir seda bırakabilmektir.
Hepsine bu köşeden Güle-Güle dedim. Şimdi de Hamdi Topçu ya Güle Güle diyorum. Allah, bizden ırak, kendine yakın tutsun. Çok can yaktı. Çok ah aldı. Binlerce kişiyi ortalarda işsiz bıraktı.
Sanırım Temel Kotil; ilk kez Genel Müdürlüğün yetki ve sorumluluklarını taşıma fırsatı bulacak sanırım. Şimdiye dek verilmeyen yetki ve sorumluluğu, İlker Bey ona verecek gibi görünüyor.
Aslına bakacak olursanız, Hamdi Topçu’yu bir yazar olarak sevmemek mümkün değil. Her beyanı, her TV programı ve her fikri bir köşe yazarı için bulunmaz nimetti. Tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki; onu özleyeceğim. Sayesinde yazacak konu sıkıntısı çekmiyordum.
NOT/ Yorumlarınızda yazıda ismi geçen kişiler hakkında hakaret içeren ifadelerden kaçınmanızı rica ediyorum.