Bilirsiniz, durduk yere laf ola beri gele tarzı yazı yazmamaya özen gösteririm. Yazacak konu bulamazsam çalışma hayatımla ilgili anılarımı yazarım. Çünkü bu köşeyi vatandaşlarımızın yanı sıra havacılığın profesyonelleri de izliyor.
Genel yayın yönetmenliği yaptığım bu sitede köşe yazarlarımız özgün tarzda istediği konuya değinebiliyorlar. Ancak ben bana yayınlanması için yollanan her köşe yazısını dikkatle okuyorum. Malumunuz olduğu üzere her köşe yazarı yazısından mesul olmasının yanı sıra, yasalarımız aynı zamanda yayın yönetmeni de mesul tutuyor. Bu nedenle, her yazıyı okumamın nedeni, hem hukuki açıdan açığa düşmemek hem de, yazarımızın yazdığı konuda farklı görüşüm varsa bunu ona yazı henüz yayınlanmadan iletmektir. Bu çifte kontrol, sadece onların yazdığı yazılarda değil benim yazdığım yazılar içinde geçerli. Bende yazdığım yazıları yayınlamadan önce bazı yazar arkadaşlara yollayarak fikir alış verişi yapıyorum. Kısaca kolektif bir çalışma içindeyiz. Aksi takdirde “İktidar Savaşları” isimli THY tarihine ışık tutan dizimizdeki bilgilere nasıl ulaşabilelim ki.
Bu haftaki konu yeni değil, senelerdir yazdığım bir konunun devamı. Bilirsiniz, “Hormonlu Büyüme” ve “Pazardan domates alır gibi uçak alıyorsunuz” sözlerini birçok yazımda kullandığım gibi, THY’nin genel kurullarında da yer verdim. Şimdi bu sözlerim anlam kazandı ve yeni yeni kullanılmaya başlandı.
Çünkü Kral’ın çıplak olduğunu bazı gözler yeni görmeye başladı.
Evet, sevgili okurlarım;
THY gerçekten çıplaktı. Bu çıplaklık bilhassa Hamdi Topçu döneminde artarak devam etti. THY, Pazarcı mantığı ile yönetildi. Havacılıkla uzaktan yakından alakası olmayan bir dolu yönetici geldi gitti. Bunların bazıları kalıcı rahatsızlıklar yarattı. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır derler ya işte aynen böyle oldu. Eline yetkiyi alan kendi mantığı çerçevesinde şirketi yönetmeye kalktı.
Hâlbuki böyle mi olmalıydı? Tabii ki hayır.
Koskoca Türkiye Cumhuriyetinde havacılığı bilen ve yöneticilik yapabilecek kapasitede kimse yok muydu? Tabii ki vardı. Ancak partizan tutumlar bu kişilerden faydalanılmasına mani oldu. Kimin ne yapabileceği değil, kimin, kimlerden olduğu önemli hale geldi. Siyasetle iç içe bir yönetimden ne beklenirdi ki? Kısaca bir nevi siyasi iktidarların arka bahçesi olarak kullanılan yerden ne hayır gelirdi ki?
Sektör kırılgan dedik olmadı? Bence turizmin zor günlere gireceğin en büyük işareti Rus uçağının vurulması, havacılığımızı direk etkileyen ise, terör nedenli patlamalar ve sınırımızdaki savaş durumu olmuştur. Konuya kendi açımdan bakayım. Bu sene eşimle birlikte yine güney Fransa’ya gitmeyi planlamıştık. Bu planlamamızı, Nice’te olan patlamadan sonra değiştirdik. Yani korktuk! İnsan her yerde insandır. Terör olan yerde, hiçbir insan durduk yere kim vur duya gitmek istemez. Bu nedenle ülkemizdeki terör olaylarının ve sınırlarımıza çok yakın cereyan eden savaşın bir an önce bitmesi gerekir ki, eski günlere dönebilelim.
Şimdi bu kötü gidişata mazeret olarak, Ah vah diyerek terör ve sınır ötemizdeki kargaşa ortamına sığınmamak lazım. Zor durumu sadece ülkemizin içinde bulunduğu ortama bağlamak kolaycılık olur.
Neden mi?
Lufthansa son yılların en büyük kârını yaptı. Şimdi nereden çıktı damdan düşer gibi bir anda Lufthansa’dan bahsetmek diyebilirsiniz. Ancak bu örneği vermemin nedeni yukarıda yönetimsel yanlışlara bir kez daha dikkat çekmek içindir.
Bildiğiniz üzere Lufthansa’da devamlı grevler yapılmakta. Avrupa ülkelerinde sendikacılık sözde değil özde yapılmasının yanı sıra onların kanunlarında eylem tarzında küçük grevlere de yer var. Saatlik iş bırakmalar, günlük, haftalık yapılan eylemlerle gözdağı vermelere sıklıkla rastlanıyor. Hatırlar mısınız bilmem. Hamdi Topçu yönetimindeki THY’nin ve Hava-İş sendikası başkanı Atilay Aycin’in son döneminde, sanırım Mayıs 2012 de THY’de bir eylem yapılmış ve sonucunda 305 kişi işten atılmıştı. O zamanlar sendika bunun legal bir eylem çeşidi olduğunu savunmasına rağmen yasalarımızda bu eylem çeşidi yoktu.
Hâlbuki bu eylem çeşidi Lufthansa’da sıklıkla yapılmakta. Düşünsenize, ülkemizde Avrupa’daki gibi sendikal haklar olsa ve sendikalar adam gibi sendikacılık yapsalar, THY ne durumda kalır?
Lufthansa da tek sendika da yok. Pilotların ayrı, kabinin ayrı, tekniğin ayrı sendikaları mevcut. Bazılarının şirketler batar dediği EASA-FTL uygulaması onlarda üçe bölünmeden uygulanıyor. Bizde ise 2017-2018-2019 a yayılarak yumuşak geçiş yapılacak. Bu konuyu ilerde yazacağım. Bu konuda şirketlere öyle sanıldığı kadar yüksek bir gider oluşmuyor. (FTL = Flight Time Limitation)
Bu konuda tartışmadan önce gerçek bir araştırma yapmak lazım. Bu araştırmayı SHGM kontrolünde olmak şartı ile her şirketin kendi ekip planlama uzmanları yapmalı ve gerçek değerler bulunmalı. Yoksa burada afaki verilerle ahkâm kesmiş oluruz. SHGM bu kararı alırken mutlaka şirket yöneticilerine danışmış olmalı.
Lufthansa yukarıdaki şartlarda şirket yönetiyor ve bizdeki gibi uçucular net değil vergili maaş alıyorlar.(bu konuda da avantajlısınız). Bu durumda bile Lufthansa kar edebiliyorsa, THY’nin nasıl yönetildiğini durup düşünmek lazım.
Bizim coğrafi koşullarımız onlardan çok daha iyi yolcu verecek düzeyde. Sendikalarımız yok(!). Vergiler düşük. EASA-FTL uygulamamız yokken bile zarardayız ya pes yani.
Ben kralın (THY) çıplak olduğunu gördüm ve söyledim. İsteyen inanır, istemeyen inanmaz.
Kısaca bu işi ya bilmiyoruz ya da Avrupalılardan alacağımız çok ders var. İlker Bey girişken yapılı bir yöneticimiz. Genel müdür Bilal Bey ise sadece Türkiye değil yabancı ülkelerin havacılığını da SHGM genel müdürü olduğu sürede gözlemlemiş olmalı. Nerelere para verilmiyor ki… Bir dolu yabancı pilot alıyorsunuz. Birkaç tanede yabancı yönetici alsanız. Onları danışman olarak kullansanız. THY’nin sistemi ile kendi şirketlerindeki sistemi birlikte değerlendirip, onlarda ki artıları bizdeki eksileri sizlere rapor etse kötümü olur.
Yabancılar önerilere açıktır. Kompleksleri yoktur. Bizler öneri yapmak istesek, “hadi canım sen de, sen kimsin ki bize önerilerde bulunacaksın” diyerek kabul etmezsiniz. Ancak onlar öneride bulunursa en azından dinlersiniz. Faydası olur zararı olmaz.
NOT/ Yeni SHT-FTL in ne getirip ne götüreceğini öğrenmek isteyenler için tıklayın ve okuyun (Tıklayın)