Bu aralar bayağı yoğunum. Yaz sezonu geldi ama hala yaz sezonunda çalışan moteli açalım mı yoksa açmayalım mı derdindeyiz. AVŞA adasında hiçbir koronavirüs vakasına rastlanmamış olması gözleri adaya çevirdi. Gelir kaynağı turizm olan bu adanın yerlileri hayatlarından memnunken bilhassa İstanbul kaynaklı misafirlerin adaya gelmesine ticaret-kazanç olarak baktığında memnun ama virüsün oralara da yayılma riski nedenli bayağı karamsarlar.
Her belediye gibi Marmara Adalar Belediyesi de tedbirlerini almış vaziyette. Tabii ki tedbirler çok sert. Örneğin; motelin lobisinde iki kişi tavla oynasa 600 TL civarında her iki kişiye ayrı ayrı cezanın yanı sıra müesseseye 6.000TL ceza gündemde deniyor. Biz tavla vermeyeceğiz ama müşteri bavulunda kendi tavlasını getirmiş oluyor. 24 saat motelin lobisini kontrol edecek değiliz ki… Birkaç dakika lobiden ayrılsak ve belediye kontrolüne denk gelsek işletmeye 6.000 TL verilecek deniyor. Bir oda dolu bir oda boş bırakılacak söylemlerinin yanı sıra odaların her gün hijyen şartları bayağı maliyetli olacak.
Bu nedenle henüz Moteli açmadık ve hala düşünme aşamasındayız. En kötü ihtimalle moteli kısmi açar, müşteri kabul etmez, kendimiz tatil yapar döneriz.
Görüleceği gibi bu kriz ortamından her işletme payını almaya başladı. Tabii ki biz moteli açmazsak çalışanlarda mağdur olacak. Bu şartlarda Moteli açarsak da biz mağdur olacağız. Orta noktayı nasıl bulacağız belli değil.
Kısaca bu kriz ortamı bakalım daha nelere gebe… Yaşayıp göreceğiz.
Hal böyleyken, en çok zevk aldığım ve yıllarca hizmet verdiğim havacılıktan uzak kalacak değilim ya… Bulunduğum ortam müsaade ettiği kadarı ile sektörü geçen senelerde olduğu gibi takip edip, gelişmeleri yorumlamaya devam edeceğim. Havacılıkta çalışanların duygu ve düşüncelerini bizlerden iyi bilebilen hiçbir haber sitesi veya medya organı olamaz. Çünkü tüm yazar kadromuz, farklı branşlarda çalışmış havacılardan müteşekkildir.
Bu aralar magazin haberciliği yapmak çok kolay. At ortaya bir iddia seyret gümbürtüyü… Çalışanlar ekmek derdinde iken, bu tarz iddia adı altında paylaşımlar üretenler, her geçen gün düşen okunma sayılarını kurtarma peşinde. Hangi aklı başında, belirli bir kariyere sahip bir çalışan bunlara inanır ve okur ki? Mümkün mü bu?
Herkes gibi benim de gelişmelerden haberim var. Hatırlarsınız, pilotların bir kısmının Hava Kuvvetlerine geçici olarak yollanacağı haberini bizden okudunuz. Bu haber İlker Aycı beyle yabancı medyanın yaptığı bir görüşme nedenli olduğundan sizlerle aynen paylaştık. Bu haberden esinlenerek bizden sonra aynı haberi farklı başlıklarla sunanlar oldu. https://www.airlinehaber.com/turk-hava-yollari-bazi-pilotlarini-gecici-olarak-tskya-verebilir/
Kabin memurlarının hemşire yapılma durumunu da https://www.airlinehaber.com/nhs-isten-cikarilan-kabin-memurlarini-ise-alabilir/ haberi ile vermiştik. Bu haberlerimizi alıp köşe yazılarında kullanmak da neyin nesi oluyor…
Airlinehaber’de sizin ve malum site mensuplarının okudukları bu haberleri THY böyle yapabilir diyerek gündeme getirmek ne kadar ahlaki. Miş li Muş lu haber mi olur. Bu olasılıklar olabilir mi? Tabii ki olabilir ama olmadan, henüz netleşmeden ve bizim gibi alıntının kaynağını koymadan iddia ’da bulunmak ne kadar ahlakidir?
Kısaca; Henüz ispatlanmamış ve teyit ettirilmemiş bir bilgiyi okura sunmak ahlaksızlık ve kışkırtıcılıktır.
THY’nin mevcut durumda bir karara varması kolay değil. Birçok alternatifleri masaya yatırmışlardır. . Çünkü hala ne yapacakları netleşmemiş durumda. Geçen hafta ki yazımda Haziran sonunu bekleyin dememin nedeni buydu.
Tabii ki gelişmeleri sizler adına yakinen takip ediyoruz. Duyumlarımız tabii ki var ama duyum olarak yazarsak malum site gibi itibarsızlaşır ve işverene yol gösteriyoruz olarak algılanabilir.
Ayrıca; Çalışanların can derdinde olduğu bir ortamda, onları daha da üzecek ve mutsuzluğa itecek İDDİA seklinde haberler yapmanın ahlaki olmadığını düşünüyorum.
Tabii ki bu tür teyit ettirilmemiş haberlerle kışkırtmacılık yapanlarda, ahlak kavramı yerleşmemişse yapacak bir şey yok.
Şüphesiz herkes gibi bizler de duyum alıyoruz. Ancak adı üstünde duyum işte. Tüm çabalarıma karşın bazı duyumlarımı Teyit ettirtemedim. Ser verip sır vermiyorlar.
Sevgili okurlarım;
Geçen haftaki köşe yazımda, THY işvereninden hiç ses çıkmamasından ötürü bazı tahminlerde bulunmuştum. Bu tahminlerim hala aynı.
Bildiğiniz üzere, ben istihdam sorununun çözümü için yeni bir paket bekliyordum. İşte o paketin, önümüzdeki günlerde Meclis’e sevk edilmesi beklenen torba yasa teklifi öncesinde çıkabileceği söyleniyor. İlk aşamada işten çıkarma yasağı, ücretsiz izin desteği, kısa çalışma ödeneği gibi halen uygulanan düzenlemeler üzerinde çalışılıyor. Bu kapsamda işten çıkarma yasağının uzatılması da masada.
Halen yürürlükte olan işten çıkarma yasağı, 17 Nisan 2020’de çıkarılan geçici yasa maddesiyle uygulamaya geçmişti. Bu düzenlemeyle, 3 ay süreyle işten çıkarma yasaklanmıştı.
İşten çıkartma yasakları, yeni bir paket açıklanmazsa 17 Temmuz’da sona ermiş olacak. Ancak gündemde olan bir diğer maddeye göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işten çıkarma yasağını 3 ay uzatma yetkisi bulunduğunu ve bu yetkinin kullanılabileceğini geçen hafta yazmıştım. Hala aynı düşüncedeyim. Bu karar alınırsa işten çıkartmalara 3 ay daha müsaade edilmeyecek ve kısa çalışma sistemi devam edebilecektir.
İşten çıkartma olmadan önce şirketin kasası dolmalı ki; daha vicdani kararlar alınabilsin. Buda ancak 2020’nin 3. çeyreğinin iyi geçmesi ile mümkün olur.
Aksi takdirde Cumhurbaşkanımız yetkisini kullanmayıp “Benden bu kadar destek yeterli” derse THY’nin seçenekleri azalacak, B ve C planlarını gündeme getireceklerdir. Umarım bu duruma gelinmez.
B ve C planlarını THY’nin uçuş ekipleri tahmin ediyorlardır diye düşünüyorum. Bilmeyenler için burada yazmamamın sebebi, diğer yalan dolan haberleri ile ünlü magazin haber sitesinin durumuna düşmemektir.
Şüphesiz, kısa çalışma ödeneğinin yanı sıra ücretsiz izin ve izin sürecinde kullandırılan 1.170 TL’lik destek de uzatılmalı. Bu sistem düşünülmüyorsa başka bir isimle yeni bir sistem de gündeme gelebilir.
Burada hükümet için önemli olan, her geçen gün artan ve artacağı belli olan işsizlik ve yüksek enflasyon olacaktır. İşsizlik ve enflasyonu düşüremeyen veya sabitleyemeyen ülke yönetimini ve çalışanları çok zor günlerin bekleyeceğini söylemeye bile gerek yok.
Erken seçim söylentilerinin yaygınlaştığı bu dönemde kimse bu riske girmez diye düşünüyorum.
Olur ya; bu iyi niyetli tahminim tutmadı diyelim;
Kısa çalışma sistemi kaldırılıp işten çıkartmalara sessiz kalındığında, THY’nin ne yapacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Kadroları, maaşları, ikramiyeleri ve fazla mesaileri tekrar değerlendirmeye tabi tutmak için B ve C planlarını devreye sokacaklardır.
Umar ve dilerim ki; THY ve sektörün diğer şirketleri hiçbir çalışanını kapıya koymadan, hakkını yemeden bu dönemi kapatabilsinler…