Ulaştırma Bakanlığının, sektörün canlandırılması adına aldığı tedbirler; iç hatlara özel havayolu şirketlerimizin de girmesini sağlamış, halen sürmekte olan kıran kırana bir rekabet ortamının oluşmasına neden oldu.
Bu rekabetin sadece havayollu taşımacılığı ile sınırlı kalmaması gerektiğini ve ülkemize; gerek istihdam, gerekse para kazandıracak en büyük eksikliğimizin, teknik bakım olduğunu, bu köşemde sürekli vurguladım. Böylece; yurt dışına uçak, motor, Komponent bakımları için ödenen milyonlarca doların ülkemizde kalmasının olanaklı olduğunu savundum.
THY’nin, Habom adıyla başlattığı proje ile de ümitlenmiş, ama bu projenin sadece kâğıt üzerinde kaldığını görünce, üzülmüştüm. Anımsarsanız, birçok yazımda; “THY bu işi yapamıyorsa, neden özel sektör girişimcilerimiz bu işi yapmaz?” diye ilgili kuruluşları uyarmıştım.
Yine anımsayacağınız gibi; artık sektörün duayenleri olan Sayın; Bagana ve Çizmeci, THY’nin Habom projesi gündemini korurken, büyük bir cesaretle ve Habom’un yapılmasının düşünüldüğü yerde çok büyük bir projeye imza attılar.
Bu olumlu projeyi sütunumda tüm ayrıntıları ile ilk kez duyurmuş ve hemen destekleyici yazılar yazmış ve başarılar dilemiştim.
Evet, 7 Mart 2007 günü My Technic için ilk kazma vuruldu ve ülkemizin en büyük tesislerinden biri olacak olan bu müthiş proje başladı.
Bu projenin finansörlerinin sağlamlığı ve projeyi yürüten kişiler kadar, bu projeyi yürütecek olan insan faktörü de çok önemlidir. Projenin başında bulunanların deneyimlerinin çok olması, tabiî ki yeterli değildir, inşaatı yapmak kadar bu inşaatın içini dolduracak insan faktörünü de bulmak ve işin sürekliliğini sağlamak da son derece önemlidir. My Technic; gördüğüm kadarıyla, inşaata kazmayı vurmadan önce, bu anlamda önemli transferlerini yapmış ve yapmayı sürdürüyor.
THY’nin politik kadrolaşma adına, son derece acemice davranarak, yetişmiş elemanlarını özel sektöre kaptırdığı günler unutulmadı. Bu insanlar, şu anda diğer şirketlerde de başarılı çalışmalarını sürdürüyorlar.
THY’nin her nedense, Eğitim Başkanlığı görevinde senelerdir vekâlet verdiği ve bir türlü asaleti verilmeyen müdürü, Sayın Özcan Uzunoğlu, çok başarılı olduğu bu görevinden kendisi ayrılarak, MNG Teknikte Eğitim müdürü olmuş ve MNG’nin Eğitim departmanının kurulmasında ve bu günlerdeki başarılı çizgisine ulaşmasında büyük katkılar sağlamıştır. Yine, THY’deyken, 45’li yaşlarda zorunlu emekliliği istenen Sayın Tevfik Kırmacı, şu anda MNG Teknik’te Özcan beyden boşalan kadroda eğitim müdürlüğü görevini yapmaktadır.
My Technic projesine döndüğümüzde; yetişmiş elemanın ve deneyimin bu sektörde ne kadar önemli olduğunu bilen Bagana-Çizmeci ikilisi, hangar kadar önemli olduğuna inandıkları insan faktörünün de içini, şimdiden doldurmaya başlamış görünüyorlar.
THY’nin unutulmaz Genel Müdürü Sayın Bolayırlı ile başlayan atakları, yine THY’nin unutulmaz ismi Sayın Cemil Kayahan ve Sayın Özcan Uzunoğlu ile sürmekte ve daha da süreceğe benziyor.
Şimdi bir senaryo çerçevesinde olaya baktığımızda; Teknik A.Ş, sadece THY’nin uçaklarına bakmaktan öteye gidemeyecek gibi görünürken, MNG Teknik; Atatürk Havalimanında konuşlanmanın verdiği avantajı koruyarak, My Technic ile rekabet edecek gibi görünüyor.
MyTechnic’in de resme dâhil olması ertesinde, sizlerle birlikte MRO pazarımız ve geleceği üzerine öngörüde bulunmak ve gelecek hakkında ipuçları yakalamak istiyorum.
Bu nedenle de her 3 oyuncuyu da (THY Teknik, MNG Teknik, My Teknik) sırası ile irdelemek istiyorum.
• THY Teknik A.Ş: Kadrolaşma adına en değerli sermayesi olan yetişmiş, deneyimli yönetici lider kadrosunu; önce tırpanlayan, bunun sonucunda ama o andaki mevcut ya da şu anda oluşmak da olan oluşumlara kaptıran THY, ayrıca, hızlı(plansız) filo büyümesine paralel olarak, teknik kapasitesini geliştirememesi nedeni ile içine kapanmak zorunda kalacaktır. Dışarıya hizmet vermekte aktif olamayacak, THY filosunun bakımı ile kısıtlanacaktır. Bir diğer dezavantaj ise; yıllarca politizasyondan uzak tutulan yapıda yetişmiş kadrolar, nasıl bir kalemde şirketin aleyhine olacak şekilde silinip atılmış ise, gerçek manada özelleştirilemediği takdirde, iktidar değişiminde şu anki ehliyetsiz yöneticileri de aynı son bekleyecek, ancak etki-tepki sarmalında onların yerine de muhtemelen yine ehliyetsiz, sektör dışından başka kişiler gelecektir. Şimdiki yapılanmasıyla, ne yazık ki, THY Teknik’in 15–20 seneden önce tekrar eski rasyonel yönetim yapısına kavuşması zor görünüyor.
• MNG Teknik: Sivil havacılığımızın son yıllardaki önemli kazanımlarından olan MNG Teknik, bu süre zarfında fiziki ve insan kaynakları alt yapısını önemli ölçüde geliştirmiş ve gerek Türk sivil havacılığı, gerekse de yabancı ülke uçaklarında yürüttüğü bakım hizmetleri ile ülkemize önemli döviz kazanımı ve tasarrufu sağlamıştır. Faaliyete geçiş zamanlamasının THY’deki kadrolaşma sonucu pek çok tecrübeli ismin THY’den ayrılmak zorunda olduğu bir döneme denk gelmesi ise ciddi bir avantaj oluşturmuştur. Kalıcılığını konsolide etmesi için yönetsel ve teknik alt yapısını daha da geliştirmesi gereken bir dönemde MyTechnic projesinin devreye girmesi MNG Teknik’i kuşkusuz ki olumsuz etkileyecektir.Bunu aşmak için kurumsallaşmasını hızlandırmak, yönetim kadrosunu daha da zenginleştirmek ve kısıtlı olan hangar kapasitesini artırmak zorunluluğunu hissedecektir.
• MyTechnic:Türk Sivil havacılığının iki duayeni tarafından finanse edilip, proje babalığı üstlenilmiş olan projenin, transfer ettiği profesyonel yönetici isimlerine bakıldığı zaman bile büyük bir vizyona sahip olduğu görülmekte. Yusuf Bolayırlı gibi; KİT bünyesinde olan bir THY ve THY Teknik’i, özel şirket mantığı içinde kar, maliyet ve ekip çalışması unsurlarını göz önünde tutarak özel bir şirketmişçesine yöneten, yöneticilikte başarılarını kanıtlamış bir isim.
THY ve THY Teknik’de ekibiyle oluşturduğu şirket kültürü (her ne kadar müsrifçe harcanıp, katledildi ise de…) proje babaları tarafından (Sn.Bagana ve Sn.Çizmeci) gerekli desteği görmesi durumunda kuşkusuz büyük başarı ve gelişime MyTechnic’de de imza atacakdır.Sn.Bolayırlı’nın en yakın çalışma arkadaşı Sn.Cemil Kayahan’ın da oluşum içinde yer almış olması ve yine gerek THY, gerekse de MNG’de ki başarılı çalışmaları ile göz dolduran Sn.Özcan Uzunoğlu’nun Teknik Eğitim adına My Technic bünyesine katılması, yürütülen projenin ciddi olduğunu göstermektedir.
Önümüzdeki dönemde oluşumun başka başarılı isimleri de kadrosuna katması beklenmelidir. Proje açıklandığı şekli ile ve şu ana kadar transfer ettiği yönetici profilleri ile Türk MRO pazarını domine edeceğini açıkça göstermektedir.
Yeni gelişmeler ışığında İstanbul, hiç kuşkusuz bölgesel bir bakım merkezi haline gelecektir. Bunu sağlayacak vizyon da yatırımcılar da, yöneticiler de vardır. Bu noktada en kritik konu; sektör el kurumsallaşmanın sağlanabilmesi, THY benzeri yol kazalarının olmaması ve uzun vadeli vizyoner yaklaşımların gözden kaçırılmamasıdır.
Yazımın başlığı olan Kıyasıya rekabet’in yaşanacağı alan, pazar değil, yetişmiş insan kaynakları için yapılacak rekabettir. Çünkü pazar herkese yetecek kadar büyüktür, ancak yetişmiş insan kaynaklarında ciddi eksik bulunmaktadır. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde acilen tedbir alınmazsa lisanslı ya da özel konularda uzmanlaşmış yabancı teknisyenlerin (EASA lisanslı) gerek MRO, gerekse de havayollarında çalışmasına kendimizi hazırlayalım (SHGM’de hala 300 kişinin lisans alma için beklediğini ve hala EASA kriterlerine göre Lisans veremediğimizi unutmayalım). Burada kurumların karşılaşacağı ana çelişki; 2000’lerin başında, emek yoğun bir alan olan uçak bakım sektöründe, -düşük ücretler nedeni ile!- Batı Avrupa’ya karşı ciddi bir rekabet üstünlüğümüz olduğu kanısı hâkimdi. Ancak, gelinen noktada, personel gideri yönüyle ciddi bir avantajımız bulunduğu söylenemez. Bir taraftan havacılık sektöründe ücretler artmış, diğer taraftan ise, ekonomik durgunluk nedeni ile Avrupa’daki ücretlerin baskılanmış olması, aradaki fark ciddi anlamda kapatmıştır. Bu nedenle, Batı Avrupa ile ciddi bir kalite ve verimlilik rekabeti içine girilmesi kaçınılmazdır.
Bu noktada, kısa eğitim programları ile çok sayıda teknisyenin eğitilerek sektöre sokulması ve bu yolla rekabet gücü yaratılması düşünülebilinir. Ancak bir teknisyeni gerçek anlamda faydalanılabilecek deneyim seviyesine getirebilmek için, alınan akademik eğitimden sonra gereken uzun çalışma dönemi gerekliliği düşünüldüğünde; bunun sonucunda kuşkusuz kalite ve verimlilik alanlarında çok ciddi anlamda olumsuzluklar yaşanabilecektir. Uçaklar için ödenen yüksek kira/satın alınma maliyetleri göz önünde tutulduğunda; uçaklarının bakımını yaptıran havayolları açısından bakım için ödenen paralar önemli olduğu kadar, bunun ne kadar sürede ve hangi kalitede yapıldığı da önemlidir.
Elbette ki bu süreç boyunca da eğitime alabildiğince önem ve öncelik vermemiz gerekecek.Uluslararası MRO başarımız, yetişmiş nitelikli elemanlar ile olabilecektir.
Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük yüzölçümüne sahip olan ülkemiz, dağlık coğrafya yapısı, doğusundaki çetin kış koşulları nedeni ile hava taşımacılığını zorunlu kılıyor. Bu nedenle de önümüzdeki dönemde, hava taşımacılığındaki özel havayolları daha da kurumsallaşacak ve büyümesini sürdürecektir. Bu nedenle Türk MRO’ları için büyük pazar zaten mevcuttur. Fiyat-kalite-verimlilik üçgenini de yerli yerine oturtmuş bir Türk MRO sektörü, coğrafi ve kültürel avantajlarını da kullanarak uluslararası ölçek de oynayacağı bir role kavuşacaktır. Balkanlarda, uluslararası ölçekte oynayabilecek hiç bir oluşum yoktur. Ortadoğu’da da GAMCO( Abu Dhabi) ve Bedek (İsrail)bir yana bırakılırsa, yine uluslararası dikkate değer bir oluşum mevcut değildir. Kaldı ki, Bedek politik nedenlerle bölgesel oynayabilme olanağına da sahip değildir.
Körfez bölgesi son yıllarda uçak filosunu en hızlı artıran bölge olması nedeni ile ciddi bir pazar oluşturmaktadır. Türk Cumhuriyetlerinde sağladıkları ekonomik gelişmeye paralel olarak havayolu filoları da büyümektedir.
Her ne kadar ülke bazlı; Adriyatik’ten Çin Seddi’ne etki söylemi gerçekleştirilememişse de, iddia ediyorum ki; Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Ortadoğu’yu da etki alanına sokacak şekilde bir uçak bakım etki alanımız yaratılabilecektir. Ülkemizin bu potansiyelleriyle, bu olgu kaçınılmazdır. Efsanelerin dönüşü bunların ilk işaretleridir. Yeter ki; kıran kırana olacak olan iç rekabetimiz; kalite, verimlilik odaklı olsun, yıkıcı bir rekabete dönüşmesin.
Yarınlar bizimdir; Türk teknisyen, mühendis, yönetici ve yatırımcılarınındır.
İyi bir hafta ve önümüzdeki yıllarda bunların gerçekleştiğini görecek ortak bir gelecek dilerim.