Geçtiğimiz hafta tüm medya, THY’nin; İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’na sponsor olup, Said- i Nursi Toplantısına gelen bilim (!) adamlarının sponsor olmasına kilitlendi.
Öte yandan, THY’nin, sırf hükümetle arası yok diye dışladığı Haluk Ulusoy yüzünden, Milli Takım sponsorluğundan çekilmesi aklıma geldi. Ulusal Takım’a destek olmak anlamında, aslında kendi ticari firmalarının reklamını yapmak üzere sponsorluk yarışına giren şirketlerin oldukça yoğun olduğu bu alanda, THY’nin bir anda sponsorluktan çekilmesi; kesinlikle politik bir tutum olup, sadece ve sadece Başbakan’a yakın olabilmek ve onun anlaşamadığı federasyon başkanına tepki niteliği taşıyor. Ve bu tarzın adına genelde; yalakalıkdeniyor sanırım.
Yöneticileri seçimle işbaşına gelen ve özerk bir yapılanma olan TFF’da, bir gün hükümete yakın bir başkan seçildiğinde, THY’nin sponsorluk düşüncesi ne olur diye sorgulanması bile saçma olacaktır. Net olarak belirtmek gerekirse; kesinlikle hemen sponsor olunacaktır.
Yeniden konumuza dönelim; THY’nin bu olay yaratan sponsorluğundan (iddia ettikleri gibi, bir kaç flamanın o toplantıda asılması THY’ye bir kazanç getirmez!) ticari bir beklentisi olamaz. Sponsorluk adı altında yapılan bu indirimler; olsa, olsa THY yönetiminin doğrudan seçimi olup, politik misyonu gereği olarak, bilinen çevrelere doğrudan bir borç ödemedir.
Şöyle ki; THY’de yeni yönetim değişikliği yapılıp, tüm işletmenin AK Parti’nin işgaline uğradığı günlerde, THY’nin o zamanki Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu’ya UTED olarak bir nezaket ziyareti yaptığımızda aynı odada bizleri karşılayan ve arka planda oturarak, sadece konuşmaları izleyip görüş belirtmeyen bir kişi dikkatimi çekmişti. Bu kişinin kim olduğunu sorduğumda; Abdurrahman Bey; “THY Teknik’in başına getireceği “Genel Müdür Yardımcısı” olduğunu” ve bizlerle birlikte çalışacağından bu toplantıda bulunmasının onun açısından yararlı olacağını söyledi ve kişinin adını açıkladı: Bu kişi Temel Kotil’di.
Sayın Kotil ile, bu yeni görevinde bir çok kez görüşmüş, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmuştuk. Bunlardan birinde; Temel Kotil’in de hatırlayacağı gibi; “Efendim, Amerika’dan geldiğinizi söylüyor ve ailenizin hala orada olduğunu belirtiyorsunuz. Sanırım, Amerika’daki işiniz ve olanaklarınız, bu getirildiğiniz yeni görevden maddi olarak daha önemlidir. Ayrıca, ailenizi orada bırakma pahasına, Genel Müdür bile olamadığınız bu görevi neden kabul ettiniz?” diye sordum. Sayın Kotil her zamanki zarif tavrıyla, bana gülümseyerek: “ÇOK MUHTEREM BİRİNİN RİCASINI KIRAMADIM” diyerek, soruma yanıtını fazla uzatma dercesine verdi. Doğal ki, bu kişiyi hiç öğrenemedim ve bir daha da soramadım.
Şimdi konumuzla doğrudan ilgili olduğu için, Sayın Kotil’e; ” bu kıramadığınız zatı muhterem kimdir? diye sormak istiyorum! Bu zatı muhteremle, bu sponsorluk denen kamu olanaklarının peşkeş çekilmesine eş değer olan indirimlerin bir ilgisi var mıdır?
Sponsorluk, sizlerin de bildiği üzere, aslında bir ticari girişimdir. Burada bu bilim adamı denilen ve tümüyle amacı ve niyeti dini bir cemaatin toplantısına katılmak olan bir avuç kişiye, olanaklar sunmanın, ticari olarak THY’ye bir yararının olamayacağı kesindir. Peki, bu girişimden, THY gibi bir kamu şirketininin kurumsal bazda bir çıkarı olamayacağı gerçekken, bu girişim, bir borca (seçim veya Yönetim gibi, örneğin..!) karşılık yapılan bir jest’mi dir? Ya da, geleceğe ait bir beklentinin kişisel yapılanması mıdır?
Değerli okurlar;
Bu konuyu yazarken, anlayamadığım bir kaç konuya kafamı taktım ve bunları sizlerin yorumlarıyla öğrenmek istiyorum.
Bu sponsorluk olayında, THY’nin sözkonusu toplantıya katılanlara “bilim adamları” vurgulaması dikkatimi çekti. Dini konularda “bilim adamı” olunabilir mi? diye düşündüm.
Bilim, pozitiftir ve bilmek gereksinimine yanıt verir. Dini konular, pozitif bilimin konusu olamaz diye düşünüyorum.
Ayrıca bilim, doğa ve somut olaylarla ilgilenir, din ise; bir inanç sistemidir. Kısaca; din insanın inanmak ihtiyacına, bilim ise bilmek ihtiyacına yanıt verir de diyebiliriz sanıyorum. Çünkü dini inançlar sorgulanamaz, belli kuralları, koşulları vardır. Bilim ise; istisnasız her şeyi sorgular. Bilimde yasak olamaz. O yüzden, din adamlarına bildiğimiz “bilim adamı” tanımı uygun gelmemektedir. Bu tanıma olsa,olsa Teolog (İlahiyatcı)dur denmesi gerekirdi diye düşünüyorum.
Kısaca bu yazımla, sizlerle paylaşmak ve yorumlarınıza açma gereği duyduğum bu konuyu, birlikte irdelemek ve “THY Bilim Adamlarına Sponsor oldu” açıklamalarının aslında bilim adamlarına değil, bir düşünce sisteminin (Saidi Nursi’nin düşünce sisteminin) taraftarlarına yönelik olduğunu vurgulamak istedim.
İyi haftalar dileğimle…
NOT: Gelecek hafta çok önemli bir gündem yakalayamazsam, THY’deki eski arkadaşlarımın ısrarı üzerine; THY’deki çalışma yaşamımla ilgili, çok önemli bir anımı sizlerle paylaşacağım.