Kıdem Tazminatı çalışma hayatımıza 1936 yılında girdi. Cumhuriyet döneminin on yıllık kalkınma süreci devam ederken yeni oluşan iş gücü ve çalışma hayatı, beraberinde sosyal haklar meselesinin yasalar ile düzenlenmesi zorunluluğunuda birlikte getirdi.
Türkiye de işci sendikalarının kurulduğu 1950’li yıllardan sonra ise bu konuda verilen mücadeleler 1980 askeri darbesine kadar işçi hakları ve kıdem tazminatı konusunu işciler lehine kazanım olarak arttırdı.
Ancak 1980 askeri darbesi sonucu iş yaşamımızda işçiler lehine olan temel haklar kaldırılmaya başlanırken, Toplu iş sözleşmeleri ile yıllık 45-50 gün olarak hesaplanan kıdem tazminatı gün hesaplamasıda yasadaki 30 gün üzerinden ödemenin sınırına çekildi. Bugün ise işverenlerin talebi yıllık kıdem tazminatı ücret hesaplamasının 15 güne düşürülmesi.Tabi bu talebi öne sürerek kıdem tazminatının FON’ a devredilmesi pazarlığını kolaylaştırarak buradaki kaynağı kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar.
Kıdem tazminatı aynı zamanda iş güvencesi bakımından işverenler karşısında işcinin elini güçlendiren en önemli anayasal haktır.
Mevcut hali ile işci yasada belirtilen onbir şartda işten ayrıldığında kıdem tazminatı almaya hak kazanmaktadır.
Bunlar sırası ile
– İşyerindeki ağır çalışma şartları nedeniyle sağlığının bozulması.
– İşyerinden zorla istifaya zorlanması halleri(mobbing, psikolojik şiddet) bu durumun belgelenmesi önemlidir.
– İşçinin ücretinin kanun hükümleri ya da sözleşmede yazılan şartlara göre ödenmemesi.
– İşcinin aldığı ücret dışında sosyal yardım alacaklarının(ikramiye, prim, yakacak yardımı, giysi yardım, fazla mesai, hafta tatili) ödenmemesi
– İşçinin sigortasının işveren tarafından geç ve eksik bildirilmesi.
-İşçini haberi olmaksızın işveren tarafında SGK’da giriş-çıkışı yapılması.
– İşçi, dini bayramlar ve resmi tatillerde çalıştırıldığı hallerde ücreti ödenmiyorsa.
– İşverenin yıllık izinleri tam olarak kullandırmaması.
– İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan uzun süreyle işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler.
– Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde evlilik nedeniyle ayrılması
– Belirli ya da belirsiz iş sözleşmesiyle çalışan işçinin askerlik nedeniyle işten ayrılması.
-Ayrıca meslekte en az 5 yıl çalışmış olan gazeteciler istifa etseler dahi kıdem tazminatı alabilir.
Nedense 2018 yılının hep tartışılan konusu olan kıdem tazminatı meselesi seçimlerin hemen ertesinde ve ekonomik krizi aşmak için önemli bir kaynak olarak ekonomi paketi içerisinde yer aldı.
İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATI ÖDEMESİ EKONOMİK KAYNAK OLARAK GÖSTERİLEREK,İŞÇİLER LEHİNE BİR DÜZENLEME OLABİLİR Mİ.?
1980’li yıllarda ÖZELLEŞECEK GÜZELLEŞECEK diyenler,bugün FON GELECEK GÜZEL OLACAK DİYORLAR.
Siyasal iktidarlar değişse bile işçilerin cebine uzanan el değişmiyor.
İşçileri kandırmak ve ikna etmek için bir gün için bile kıdem tazminatı almaya hak kazanacaksınız diye yanlış ve popülist açıklamalar yapılıyor.
Maliye bakanı tarafından açıklanan ( YEP) Yeni Ekonomi Paketinde kıdem tazminatının FON’a devredileceği ve BES(Bireysel Emeklilik Sistemi) ile birleştirilerek yeniden yapılandırılacağı açıklandı.
Geçmiş dönemde hazırlanan ekonomik proğramlarda ne zaman bir FON adı geçse kaybeden hep işciler oldu. Bunun ne anlama geldiğini biliyoruz artık . 2002 yılında kurulan işsizlik FON’undan bugüne kadar işçiler dışında herkes faydalanmış.
”Birleşik Metal İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM) işsizleri korumak amacıyla kurulan İşsizlik Sigortası Fonu’nun siyasal iktidar ve sermaye tarafından nasıl talan edildiğini açıkladı. Bu yılın ilk sekiz ayında(2018) toplam 13 milyar 680 milyon liralık İşsizlik Sigortası Fonu giderlerinin yüzde 43’ünü işverenlere yapılan teşvik ve destekler, yüzde 28’ini aktif işgücü ve iş başı eğitim programları oluşturdu. İşsizlerin ödenek olarak aldıkları miktar ise yüzde 27 seviyesinde kaldı.İşsizler için ayrılan ödenekler işverenlere ve kamu bankalarına aktarıldı.”
Sayın Bakanın Kıdem tazminatı fona devredilecek dedikten sonra kurduğu şu kritik cümle herşeyi özetliyor aslında,
-” Sistemde biriken fonlar reel sektöre ve ülkemizin büyümesi üzerinde kanalize edilmesini sağlayacağız. ŞİRKETLERİMİZ BÖYLECE DAHA UCUZ finansmanla yatırımlarını yapabilecekler. Ek kaynak da oluşturacağız.”
Şirketlerimiz daha ucuz finansmanla yatırım yapacaklar sözü Kıdem Tazminatı fonundaki birikimlerin nereye aktarılacağını acıkça gösteriyor.
Sayın bakan, işçilerin kıdem tazminatına ” El fatiha” diyor kısaca..
Hükümet yerli ve yabancı sermaye çevrelerine işçiden alıp size vereceğim diyor.Bu hafta Hazine ve Maliye Bakanımız Amerika da Uluslararası finans kuruluşlarına bunu anlatmaya çalışıyor.
Gelelim asıl sorumuza, peki bu durumda Sendikalar ne yapacak.Öyle ya kala kala elinde sadece kıdem tazminatı kalmış 16 milyon çalışanın temsilcileri Konfederasyonlarımız ve bağlı sendikalarımız bu konuda nasıl bir tepki gösterecekler.
2018 yılında bu tartışmalar yaşandığında, Türk iş Başkanı Ergün Atalay açık ve net ifadeler ile şu cümleleri kurdu.KIDEM TAZMİNATI BİZİM SON KALEMİZDİR, KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR,asla taviz vermeyeceğiz.
Hak iş konfederasyonu,Mevcut hali ile sorunlar yaşandığını ancak bu halinden geriye gitmemek kaydı ile reform yapılabileceğini bunun Ekonomik ve Sosyal Konseyde İşci,İşveren ve Hükümet, birlikte çözüm bulunması gerektiğini görüş olarak ortaya koymuştu.
DİSK bu konuda net olarak şunu açıkladı kamuoyuna,Kıdem Tazminatının gasp edilmesine izin vermeyiz.
Yeni ekonomi paketindeki düzenlemeye sendikaların verdiği tepki 2018 de yapılan açıklamalar ile neredeyse aynı.
Ancak biliyoruz ki, Emeklilik yasası konusunda da bu tip karşı açıklamalar olmuş, yasa kabul edilince pek fazla da ses çıkarılmamıştı. Bu nedenle milyonlarca işçinin emeklilik yaşı uzamış ve mağdur olmuşlardı.Bugün EYT(Emeklilikte yaşa takılanlar) sorunu bu yasadan kaynaklanmaktadır.
Ve biz bugünden soruyoruz. Tüm konfederasyon ve sendikalara, KIDEM TAZMİNATININ FON’a devredilmesine izin verecek misiniz. SON KALEYİ DE DÜŞÜRECEK MİSİNİZ…
Saygılarımla.