KAZANIN ARDINDAN…
Değerli okurlar, geçtiğimiz hafta yaşanan uçak kazası gündemin ilk sırasına oturdu. Hatta Van’daki çığ faciası bile gölgede kaldı. Uçağın durumuna bakılırsa gerçekten can kaybının daha fazla olacağını düşünmüştüm. Son açıklamalara göre 3 yolcu yaşamını yitirdi. Dileriz sayı daha da artmaz. Kazada kaybettiğimiz yolculara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Pegasus başta olmak üzere sivil havacılık camiamıza da geçmiş olsun diyorum.
Kazanın ardından yaşananlar ise tam bir felaket. Televizyon kanalları, kolundan tuttuğunu ekrana çıkarmış. Meğer ne çok havacılık uzmanı varmış bu ülkede! Buna rağmen niye hala dünya sivil havacılığında birinci değiliz, şaşırdım valla… Özellikle gazeteciler bu işte rakipsiz… Hep derim ya, havacılığı havacılardan daha iyi bilir bu arkadaşlar. Bay Hamdi zamanında, Uğur Cebeci’yi sollayarak havacı gazeteciler arasında ilk sıraya yerleşen Hakan Çelik’e TV’de rastlayamadım ama konu ile ilgili yazdığı yazıya göz attım. Resmen çözmüş işi… FDR, CVR kayıtlarına falan gerek yok. Olayı anlamış ve herkese görevlerini dağıtmış. FAA (ABD Federal Havacılık İdaresi-Federal Aviation Administration) ve üretici firma Boeing’i “sorumlu davranmaya” çağırmış! Bravo… Hakan beyi bence Ulaştırma ve Altyapı Bakanı yapmalı…
“PEGASUS KAPATILSIN” DİYEN GAZETECİ…
Bu arada dikkatimi çekti. Hakan beyin yazısında ince bir dokundurma da var. Pegasus’un son 2 yılda 3 kaza yaptığını araya sıkıştırıvermiş. CNN TÜRK’teki Deniz Bayramoğlu da aynı konuyu sormuş, bir büyük gazetedeki hanım yazar daha da ileri giderek Pegasus’un kapatılmasını istemiş. Nasıl yani? Dernek mi, inşaat şirketi mi bu? Neyi kapatıyorsunuz? Yapacağınız işlemin adı AOC’nin (Uçuş İşletme Ruhsatı) iptalidir. Her kaza yapan şirketin ruhsatını iptal etseydiniz bugün ülkede havayolu kalmazdı. Burada Pegasus’u savunduğum falan düşünülmesin. Soruşturma sonucu, bilimsel ve teknik verilere dayanan kaza raporu ortaya çıktığında kim kusurluysa ceremesini çekecektir zaten. Bu arada, Pegasus’un yaptığı eyyamı da es geçmeyelim. Yılların öğretmen pilotu, Bahadır Altan kaptanı da bu hengâme arasında kapıya koyuverdi.
GÖZLER HAVA İŞ BAŞKANINI ARADI.
TV’lerdeki uzman bolluğunu görünce gözlerim hep Sivil Havacılık alanındaki yetkili sendika Hava İş’çileri aradı. TV kanallarını zaplarken bir kanalda mutlaka Hava İş Başkanı Ali Kemal Tatlıbal’a rastlayacağımı düşündüm. İlginç, hiçbir kanalda yoktu Tatlıbal… Medyamız da bir tuhaf birader. Daha 1 ay önce “havada bayılanlar var, çalışma şartları kötü” diyen sendika başkanını çağırmayacaksın da kimi çağıracaksın? Gerçekten de ilginç olurdu değil mi? Bir kısmı pilot, çoğunluğu kabin memuru yaklaşık 18.000 üyesi olan bir havacılık sendikasının başkanı kaza hakkında ne söylerdi acaba? Yine garibime giden bir başka konu, tahliyeler ile ilgili olarak kabin kökenli bir uzmandan görüş alınmaması idi. Sahi TASSA neredeydi acaba? Pilotların durumu konusunda basına bazı bilgiler sızdı da, kabin ekibinin durumu nasıldı? Kimse sormadı, kimse de üstüne gitmedi. TASSA kazadan sonra bir geçmiş olsun mesajı bile yayınlamadı. Web sitesine bakarsanız Optik mağazasındaki indirim var, kazayla ilgili tek satır yok! UTED desen yine öyle, arkadaşlarda tık yok. Bunlar nasıl sivil toplum kuruluşları Allah Aşkına..
İKİNCİ PİST İHALESİNDE CEVAPSIZ SORULAR…
Bu kaza bir süre daha tartışılacak ve rapor bekleme sürecine geçilerek unutulacak. Gündemin çok hızla değiştiği bir ülke Türkiye… Şimdi herkesin takkesini önüne koyup düşünmesi lazım. Sabiha’daki ikinci pist neden bitirilemedi? İşi müteahhit firma geciktirdi ise, sözleşmede bunun bir yaptırımı yok mu? Bu firmaya veya firmalara kaç para ceza kesildi bugüne kadar? Firma kaçtıysa, işi bıraktıysa neden başka bir firmaya ihale edilmedi? Bu soruların cevabını en iyi, meydanın sahibi(Terminal işletmecisi değil) Savunma Sanayii Müsteşarlığı bilir herhalde! Bu arada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. Son aylarda THY uçakları habire pistten çıkıyor, ufak da olsa kazalara karışıyor. Kimseden tık yok. Olaylar da ya charter ve low cost şirketlerin uçtuğu Odessa gibi sabıkalı meydanlarda ya da işaretlemesi, ışıklandırması yetersiz Afrika meydanlarında meydana geliyor. Diye yazarken bir de baktım THY’miz Afrika’nın batısındaki Malabo’ya sefer açmış. Malibu’nun dublörü herhalde… Hadi hayırlı uğurlu olsun.
ATLAS’TA SONA DOĞRU…
Kasım ortasında başlayan Atlas krizi giderek derinleşiyor. 3 aydır maaşların yatmadığı şirkette Airbus 330’ların da gitmesinden sonra işler iyice sarpa sardı. Hafta sonu 320 filosundaki kaptanlara 10.000’er lira para yatırıldığı belirtilirken kabine de sessiz sedasız operasyon çekildi. Geçtiğimiz hafta ortasında kabin memurlarının büyük kısmına iş sözleşmelerinin fesh edildiğine ilişkin bildirimler yapıldı. Bildirimlerde dikkat çeken bir detay var. Bu tür bildirimlerde genellikle hak edilen tazminatların peşin ödeneceği yazılıdır. Oysa Atlas’ın kabine gönderdiği bildirimler sadece kuru bir “iş akdiniz sonlandırılmıştır.” cümlesi ile bitiyor. Yani tazminat falan ödememiş Atlas’ımız. Tazminat dediğin de alt tarafı ortalama 1 aylık para… Yav birader, bu insanları karda kışta kapıya koyuyorsun, aylardır maaşlarını ödemiyorsun bari 1 aylık maaş kadar tazminatlarını ver de, kirasını veya elektriğini, suyunu, doğalgazını ödesin. Nasıl bir vicdandır, nasıl bir anlayıştır anlamak mümkün değil. Bir de fesih tarihini Şubat başı olarak belirtmişler. Gerçekten ayıp. Zaten Perşembe Cuma hadi bilemedin pazartesi bu insanların eline tebligat geçecek. Niye eski tarihi atarsın ki kâğıda? 3-4 günlük paraya mı kaldınız? Bu kadar mı düştünüz? Üstelik parayı da ödemiyorsunuz.
2020 fena başladı. Afet, kaza, işten çıkarmalar gırla gidiyor. Bu arada THY’nin de bir bahane bulup kitabına uydurarak personel çıkarmaya başladığını çaresizce izliyoruz. THY’de örgütlü yetkili sendika Hava İş de bizim gibi izliyor…