16 Haziran 2014 Pazartesi
Malumunuz olduğu üzere, son zamanlarda sektörümüzde teknisyen lisansları ile ilgili bir dolu gelişmeler yaşandı ve bunların hepsini kronolojik sıralama ile tekrar belirtmek gereksiz.
Bu hafta henüz resmileşmemiş ve üstünde çalışıldığı SHGM yetkililerince kabul edilen bir değişikliği bildirmekle kalmayıp yorumlamaya çalışacağım.
Ülkemiz AB üyesi değil ve EASA ya resmen üyeliğimiz olmamasına rağmen otoritemiz SHGM sektörü tüm EASA kuralları çerçevesinde yönetmeye kararlı durmaya devam ediyor.
SHGM yetkililerinden aldığım bilgiye göre EASA Part-147 si olan okullardan, lise ve meslek lisesi ayırımı yapılmaksızın mezun olanlar 7.Modül hariç kredilendirilecekmiş.(SHGM muaf tutulmaya Kredilendirme diyor)
Sınav zorunluluğu olan 7.modül, uçak bakım uygulamalarını içeriyor. Kısaca; Uçak teknik liseleri ve SHYO lar bir tek bu modülden sınava girip Part/SHY 145 li bakım kuruluşlarında çalışılıp iş deneyimi kazanarak lisans alınabilecekmiş.
Tabii ki bu kural Part 147 organizasyon yetkisi olan okulların mezunlarına uygulanacak. Bu okulların 4+1 lik SHYO olması veya lise mezunu olması fark etmiyor. Bunun yanı sıra mevcut durumda sadece Anadolu Üniversitesinin SHY-147 yetkisi var. Kayseri Erciyes Üniversitesi ise iptal olan SHY 147 si tekrar alınmak üzereymiş. Kocaeli SHYO hakkında duyum alamadım.
SHGM ce planlanan bu uygulamanın güzel yanları olduğu gibi düşündürücü yanları da mevcut. Bu durumda, liseden sonra yüksek puanlarla SHYO lara giriş yapıp 1+4 yıl daha okuyup mezun olmalarına rağmen, 14 Modülden sınava girmenin yanı sıra, 2 sene Part/SHY- 145 Organizasyonunda çalışma şartı aranan SHYO mezunları ile Part/SHY- 147’ li lise mezunları eşitlenmiş oluyor. Yani; İster Part/SHY-147 li Lise mezunu ol istersen Part/SHY-147 li SHYO mezunu ol fark etmeksizin lisans alma ve deneyim süreçleri eşitleniyor.
Şimdi çok iyi biliyorum ki, bu satırları okumayı bitiren SHYO mezunlarından ve halen ilgili okullarda okuyan öğrencilerden sesler yükselmeye başlayacak. Bu sesler; Madem böyle olacaktı biz 4 sene fazladan neden okuduk? Bize bu boşa geçen 4 senemizi kim iade edecek? Bu kadar sene ailelerimizin bizler için harcadığı paralara yazık değil mi? Vb…
Ben burada suçu milli eğitim sistemimizin rezilliğine veriyorum. Meslek liseleri 147 gerekliliklerini yerine getiriyorsa zaten sorun yok. SHYO mezunları YÖK ü mahkemeye verse yeridir. Ülkede bir planlama yapılmaksızın eğitim sürdürülüyor. Örneğin; Havacılık sektörümüzün 5 sene içerisinde geleceği nokta belli mi? Belli değil ve plan yoksa neden yok? Plan varsa, okullar açılırken, sektörün ne kadar teknisyene ihtiyacı olduğu, bu okulların öğrencilerini kim nasıl yetiştirecek diye neden düşünülmez? Adeta “Saldım cayıra Mevla’m kayıra” misali.
Sektörden emekli olanları işe alıp öğretim görevlisi olarak kullanmak veya havacılıkla ilgili şirketlerden part time öğretmenler eşliğinde yapılan eğitimler ne kadar yeterli olabilir? Taşıma suyla bu değirmen döner mi, dönerse ne kadar döndürülebilir ki? Sektör deneyimli kaç tane öğretim üyesi var? Bu sayı yeterli mi?
Kalkınmanın insan kaynakları ile birlikte gitmesi gerektiğini düşünen var mı? Son senelerde açılan İmam hatip okullarının yarısı kadar teknik lise açılmış mıdır? İnsan kaynaklarına gerekli önem verilmeden bu ülke nasıl kalkınacak? Okullarda öğrenci kaynıyor ama deneyimli teknisyen ihtiyacı olan kuruluşlar bunları diğer kuruluşların personelini transfer ederek karşılıyor.
SHGM sayesinde yıllarca lisanslı teknisyen yetiştirilmeyince sektörün yükü hala emekli teknisyenlerce sağlanabiliyor.
Havacılık sektörüne dönük eğitim veren okullardan branşı ne olursa olsun mezun olanların kaç tanesi iş bulabilmekte? Her geçen sene okumuş işsizler ordusuna yeni yeni katılımlar olduğundan haberiniz yok mu? Birbiri ardına, gerek YÖK’ den gerekse Milli Eğitim Bakanlığından, alınan izinlerle kum misali çoğalan okulların çoğunun içi bomboş. Bina var-Derslikler ve Sıralar var-Tahtası var-Öğrencisi bol. Minik(!) bir eksiklik var o da öğretim görevlisi ve üyesi… Komik değil mi? Öğrenci birlikleri tarafından aldığım davetler üzerine gittiğim üniversitelere bağlı yüksek okullardaki müfredat ve alt yapı SIFIR. Hocalar kaynak sıkıntısı çekiyor ve kaynağı kendi uğraşları ile sağlayabiliyorlar. Havacılık bölüm başkanının Tarih doktoralı öğretim üyesi tarafından karşılandığı okullar var.
Sonuç olarak; SHYO ların bu mevzuat değişikliğinden sonra müfredatı ile oynanarak uçak bakım mühendisliğine mi yoksa uçak mühendisliğine mi çevrilir bunu bilemem. Bildiğim tek şey artık, yukarıda anlattığım nedenlerle, bu okulların bir ayrıcalığının ve gereğinin kalmayacak olmasıdır.
BAŞBAKANIN UÇAĞI
Geçen haftalarda aldığım duyumlardan biri Hamdi Topçu’nun Başbakan tarafından fırçalandığı idi. Bu fırçalanmanın nedenini sorguladığımda, Başbakanın uzun yolculuklarında kullanılmak üzere 15 Şubat 2012 de Airbus’tan teslim alınarak kabin modifikasyonu için ABD nin San Antonie/Teksas daki Gore Design tesislerine yollanan bu uçağın gecikmesi olduğu söylendiydi. . Eeee, Başbakan kızmasın da ben mi kızayım yani…
Uçağın ismi TC-TUR A330-243CJ ilk uçuş tarihi 11.07.2011
Bu uçak 2 adet RR Trent 772B-60 motorlarına sahip. Ekstra yakıt tankları ile 15 400 km menzilli. Bu uçak ile İstanbul’dan kalkıp Tahiti hariç her yere direk ulaşılabiliyor. Bu uçak VIP konfigürasyonundan sonra 90 yolcu kapasiteli olacak.
Normal de VIP modifikasyonu için en fazla bir yıllık bir süreci kapsaması gereken bu uçak iki buçuk senedir hala gelemedi. Haa, bir de şu var, THY’nin VIP modifikasyonu için uçağı teslim ettiği o şirket battı ve şirketi Araplar aldı. Teknik A.Ş den bir dolu mühendis bu uçağın bir an önce bitmesi için gitti geldi, gitti geldi… Ancak sonuç yok. Başbakan kızmasında ben mi kızayım yani:)
Bu sürecin uzaması konusunda her ne kadar bazı şansızlıkların da olmasını kabul etmeme rağmen yine de bana bir beceriksizlik söz konusu gibi geliyor.
Başbakanlığın portföyünde ve THY’nin gözetiminde TC-TUR’dan başka kaç uçak var?
1 A319 (TC-ANA)
2 adet Gulfstream 550 ( 16 yolcu kapasiteli)
2 adet Gulfstream GIV (TC-ATA ve TC-GAP)
2 Adet Cessna Citiation V tipi toplam 7 uçak var.
Bu uçaklar için 22 Kaptan ve 18 Kabin memuru hazır bekletiliyor. THY’nin diğer uçaklarında görev yapmıyorlar. A330 geldiğinde doğal olarak ekip sayıları artacaktır diye düşünüyorum.Bu durumda bu personel uçmayınca maaşlarını kim ödüyor? Uçağın bakımı Teknik A.Ş den özel bir birim tarafından sağlanıyor. Bu hizmetler Başbakanlığa fatura ediliyor mu?
Bu yeni uçağa gerek var mıydı, yok muydu? diye konuyu bir polemik konusu yapmak istemiyorum. Çünkü ben ne dersem diyeyim bu uçak şu anda alınmış durumda. Alınmadan önce gereksiz olduğunu yazıp nedenlerini sıralamıştım. Bir daha aynı konuya, hele hele uçak alındıktan sonra, dönmeye gerek yok.
3. Havalimanının konumunun yanlış olduğuna dair ben dâhil bir çok yazar ve bilim adamı görüş bildirdi de ne oldu yani? 3. Havalimanı denilen yer faaliyete geçince Atatürk havalimanı kapatılıp arazisi imara açılınca yeni havalimanının adı 2. Havalimanına inecek.
İşin ilginç yanı, senelerdir Sabiha Gökçen havalimanının yer müsaitken ikinci pistinin yapılmamış olmasının sancıları uzun süredir yaşanmışken, 3.Havalimanının temeli atılır atılmaz bir iki ay içinde başlayacağı sanırım tesadüf(!) olmalı. Bu pistin şu ana kadar yapılamamasını bürokratik engellerle savunanlar, bu iktidar döneminde istendiğinde bürokratik engellerin bir günde çözülebileceğini unutmuş olsalar gerek. Atatürk Havalimanına ve Sabiha Gökçene bir pist ilavesi yapılabilseydi bu yeni havalimanına sizce gerek kalır mıydı?
Başbakanımız her şeyi bizlerden iyi biliyor(!) Baksanıza yeni yapılması planlanan Rize-Artvin havalimanının yerinin seçimi için iki farklı yer bulunmuş ve bu konuda karar Başbakana bırakılmış(!)
Sonuçta; Bizim ülkemizde kim ne konuşursa konuşsun kim ne yazarsa yazsın fark etmiyor. Her konu Başbakanımızın ağzından çıkacak iki cümleye endeksli gidiyor.