Değerli okurlar, salgın devam ediyor. Vaka sayıları tekrar artmaya başladı. Özellikle, başlayan yolcu taşımacılığının Anadolu’yu ve sahil kentlerini nasıl etkilediğini göreceğiz. Bir de, yaklaşık 4 milyon öğrencinin girdiği sınavlardan sonra virüsün nasıl hareket edeceğini anlayacağız. Belirsizliklerle dolu bir tünelde yol alıyor gibiyiz. Sıradan insanlar böyle durumlarda kendi projeksiyonlarını yaparlar. Kriterler bellidir. Maaşım düşerse, işten atılırsam, yeni iş bulamazsam gibi sınırlı kriterlere karşı pozisyon almaya çalışırlar. Kurumların başındakilerin işi ise daha kapsamlıdır. Sorumluluğunu taşıdığı onlarca, yüzlerce belki binlerce çalışanla da ilgili kararlar almak zorundadırlar.
İLKER BEYİN ROL MODELLERİ .
Sektörün en büyük oyuncusu THY’nin başındaki İlker Aycı’nın bir ropörtajındaki ifadeleri okuyunca insan endişelenmeden edemiyor : “Öngörmenin, tahmin etmenin, plan yapmanın, strateji kurmanın son derece zor olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Tüm dünyada virüs yönetimiyle ilgili kararlar haftalık ve iki haftalık olarak kısa süreli bakılıyor. Son derece kısa vadeli, son derece belirsiz, karmaşık, değişken bir anlayışla gidiyor bütün dünyada vaziyetler. “ Kaptan zor durumda ve karar vermekte zorlanııyorsa tayfalar ne yapsın?
Devam ediyor Aycı: “Havacılığın kendi mantalitesi uzun vadeli öngörüler alıp ona göre bir tarife yapısı oluşturup, o tarife yapısına uygun olarak da uygun konfigürasyondaki uçakları, uygun sayıda kaynakları önceden planlayarak yapmanız gerekiyor. ” Bakın bu sözün altına imza atarım işte ! Adını koymamış ama planlı büyümeyi tarif etmiş İlker bey…
Peki aynı ropörtajın ilerleyen bölümlerindeki şu sözüne ne demeli? “2008’de THY o zaman yaşanan krizi fırsata çevirdi. O zamanki yönetimde olan arkadaşlarımız sağolsunlar önemli kararlara imza attılar. THY’nin daha da büyümesi için altyapı kurmaya çalıştılar. ” Fırsatı ganimet bilip uçak filosunu şişirmenin adı “başarı” olmuş. İşte gördünüz, o başarının sonuçlarıını…
Görünmez bir virüs 350 uçağınızı yere sabitledi. Hele şu ifade gerçekten garip… “THY’nin DAHA DA büyümesi için altyapı kurmaya çalıştılar.” Doğru İlker bey, altyapıyı çok iyi kurdukları içindir ki, 1 sene geçmeden 2009 yılında THY ilk kez doğrudan kaptan pilot almak zorunda kalmış, THY yabancı pilot cenneti haline gelmişti…
Pıtrak gibi açılan uçuş okulları size pilot yetiştirmeye çalışıyordu. Bu mu planlı büyüme? Ya o ikramdaki görgüsüzlük? Hamsili pilavdan musakkaya ne var ne yoksa çıkarmışlardı yolcunun önüne…
Yetmemiş, yüzlerce genci Uçan Şef, Uçan Servis Şef unvanları ile işe aldırıp ısrafın nirvanasına ulaşmışlardı. Sonra deniz bitti, önce bu garibanları kapıya koydular.
Gencecik insanların kariyer planlarını belki de geleceklerini altüst ettiler. Bu plansız büyüme konusuna önümüzdeki haftalarda döneceğiz. Ama İlker beye nacizane tavsiyem kendisine bay Hamdi ve bay Candan’ı örnek almaması…
Tabii, şirkette hafıza bırakmadıkları için kendisine, bu ”yönetim gurularının” iş barışını nasıl bozduklarını, çalışanları nasıl hasım gördüklerini, yarattıkları nepotizm (eş-dost, akraba kayırmacılığı) düzenini anlatacak kimse de kalmadı.
TATLIBAL’A DEĞİL, SEÇTİĞİNİZ DELEGELERE KIZIN…
Bu arkadaşların çok marifetleri var da, bana göre sendikal düzene ve haklara müdahale ilk sırada gelir. Hatırlarsınız, 2013 yılında THY’de başlayan başarısız grev sürerken yıl sonunda Hava İş’in Genel Kurulu vardı. Yetenekli bay Hamdi, grev çağrısına itibar etmeyen veya ederse işinden olmaktan korkan geniş çalışan topluluğunun durumunu görmüş ve işverenin kontrolünde bir sendika için düğmeye basmıştı.
O güne kadar kimsenin adını bilmediği 2-3 senelik çalışanlar Reform grubu altında biraraya gelmişti. İlginç bir şekilde Anadolu Satış ve istasyonlarından tulum delege çıkartıyorlardı.
Bazı istasyonlarda tüm oyları alıyorlardı ! Düşünsenize, Atılay Ayçin yönetiminin atadığı temsilciler bile Reform grubuna oy vermişlerdi ! Sonuçta Genel Kurula gidilirken 300 kişilik Hava İş Genel Kuruluna Reform ancak 110 civarında delege sokabilmişti. Kazanması imkansızdı. Ama imkansızı, imkanlı haline getirecek bir faktörü herkes atlamıştı…
O kilolu arkadaş devreye girmiş ve herşey terse dönmüştü. Sonrasını biliyorsunuz. Ayhan Günal liderliğindeki 97 kişilik pilot ve kabin memurları grubu birkaç kişi hariç Genel Kurula gitmemiş ya da gidememiş, 206 delegenin katıldığı seçimi 133 oyla Ali Kemal Tatlıbal kazanmıştı.
97 kişilik uçuş işletme grubunun salona gitmemesi için Tip Müdürlerinin devreye girdiği iddia edildi. İddialara göre o müdürlerden biri de, şu anda Hava İş Yönetim Kurulu üyesi olan aynı zamanda da Hava iş Kıbrıs caddesi Kooperatifinin başına geçen Kpt. Afşin Yelok idi. İşte bugün gelinen çıkmaz yolun taşları o gün döşenmeye başlanmıştı.
TÜZÜK DEĞİŞTİ, ÇOĞUNLUĞUN KAZANMA ŞANSI KALMADI !
Bundan 4 yıl önce bir çağrı yapmış, 2017 sonuna kadar delegelik sıfatı devam eden 97 delegeyi Hava İş Genel Kurulunu olağanüstü toplatmak için imza vermeye davet etmiştim. Hatta bu işe kendisi de delege olan Ayhan Günal’ın ve TALPA yönetimindeki delegelerin öncülük etmesini istemiştim. Kimse kılını kıpırdat(a)madı ! Sonuçta denizi geçip derede boğulmak istemeyen Tatlıbal yönetimi 2017’deki Genel Kurul’da tüzüğü değiştirerek Zeytin Dalı gibi şer odaklarının(!) bir daha önlerine çıkmasını engelledi. Bakın 2017 Kasım ayındaki Genel Kurulda delege sayısını belirleyen madde ne hale gelmişti?
“Uçuş İşletmede kabin ve kokpit ayrı işyerleri olarak kabul edilir.”
Dahiyane değil mi? 11-12 Kasım 2017 günleri yapılan Hava iş Genel Kurulunda kabin ve kokpitin Zeytin Dalı adı altında birleşip uçuş işletmede kullanılan 4545 oyun 3498’ini almış olması anlaşılan bayağı rahatsız etmişti Hava İşçileri… Öyle ki, tüm THY işyerlerinde Tatlıbal grubunun aldığı toplam oydan daha fazlaydı bu rakam… Zeytin Dalı bu başarısı ile 86 delege sokmuştu Genel Kurula… Pekiii, şimdi ne olacak yaklaşık 4500 pilot ve 12.000 kabin memuru Tatlıbal yönetiminin değiştirdiği hesaplama yöntemi ile kaç üye gönderebilecek Genel kurula?
50-100 arası üyesi bulunan işyerleri 1 delege,
100-200 arası üyesi bulunan işyerleri 3 delege,
200-300 arası üyesi bulunan işyerleri 4 delege
300-500 arası üyesi bulunan işyerleri 5 delege
500-1500 arası üyesi bulunan işyerlerinde her tam 200 üye için 1 delege daha
1500-3000 arası üyesi bulunan işyerlerinde her tam 300 üye için 1 delege daha
3000-5000 arası üyesi bulunan işyerlerinde her tam 400 üye için 1 delege daha
5000-1500 arası üyesi bulunan işyerlerinde her tam 500 üye için 1 delege daha
Son derece demokratik bir yöntem ! Örneğin çalıştığınız işyerinde 49 üye varsa sadece 1 adet işyeri delegeliği alabiliyorsunuz. Üye sayısı 50 ise delege sayısı 2’ye çıkıyor. Ayrıca çok da özensiz hazırlanmış. İşyerleri tabiri kullanılarak kafa karışıklığı yaratılmış.
Oysa 50-100 arası üyelik için 1 delege dense idi, daha iyi anlaşılabilirdi. Üyelik sayı aralıklarına bakınca da bir dengesizlik hemen göze çarpıyor.
Örneğin, ilk basamakta her 50 üyeye bir delegelik verilirken ikinci basamakta 100-200 arası 100 üyeliğe 3 delegelik düşüyor. Yani her 33.3 üyeye 1 delege düşüyor. 200-300 arası basamakta 100 üyeliğe bu kez 4 delegelik verilerek her 25 üyeye bir delegelik öngörülüyor.
Dördüncü basamakta ise, 1 delege için gereken üyelik sayısı birdenbire 40’a fırlıyor. Sonrası ise tam facia, çok üyesi olan ünitelerin cezalandırıldığı bir sistem kurulmuş.
İlk 4 basamakta 50, 33,25 ve 40 üyeliğe birer delege düşerken, 500 üyelikten fazla mevcudu bulunan ünitelerde her bir delegelik için gereken üye sayısı 200’den 500’e kadar çıkıyor.
Şimdi, Havasen üyelerini, dayanışma ödeyenleri dikkate almadan 4500 pilotun tamamının Hava İş’e üye olduğunu varsayalım ve hesaplayalım:
İlk basamaktan 1, ikinci basamaktan 3, üçüncü basamaktan 4, dördüncü basamaktan 5 delege seçilebiliyor. Beşinci basamaktan(500-1500 arası) her 200 üye için 1 delegeden toplam 5,
Altıncı basamaktan(1500-3000 arası) her 300 üye için 1 delegeden toplam 5,
Yedinci basamaktan(3000-5000 arası) her 400 üye için 1 delegeden toplam 3,
Olmak üzere toplamda 26 Delege ile temsil edilebiliyor pilotlar.
Gelelim 12.000 üye olduğu varsayılan Kabine…
İlk basmaktan 1, ikinci basamaktan 3, üçüncü basamaktan 4, dördüncü basamaktan 5 delege seçilebiliyor. Beşinci basamaktan(500-1500 arası) her 200 üye için 1 delegeden toplam 5,
Altıncı basamaktan(1500-3000 arası) her 300 üye için 1 delegeden toplam 5,
Yedinci basamaktan(3000-5000 arası) her 400 üye için 1 delegeden toplam 5 üye varsayımı ile)
Sekizinci basamaktan (5000’den fazla üyesi olan işyerlerinde) her 500 üye için 1 delegeden toplam 14,
Olmak üzere 12.000 kabin çalışanı toplamda 42 delege gönderebiliyor.
Toplayın kabin ve kokpiti.. Ne yaptı: 67. Peki son genel kurulda Uçuş İşletme kaç delege çıkarmıştı: 86… Nereye gitti 19 delegelik? Badem oldu ! Şirketin kapsam içi (sendika üyesi olabilir niteliği bulunanlar) personelinin % 70’ini oluşturan uçuş işletme çalışanları Genel Kurul delegeliklerinin ancak % 22’sini alabiliyor.
Bakın 2013 yılında Tatlıbal’ın seçildiği Genel Kurulda 7270 pilot ve kabin memurunu 97 delege temsil etmiş.
2017’deki Genel Kurula 14.000 pilot ve kabin memuru 86 delege sokabilmiş.
2021 Kasım ayında yapılacak Genel Kurula ise 16.500 (şu andaki mevcut) uçucu personeli ancak 67 delege temsil edebilecek.
Nasıl formül ama? İşletmenin sayısı artıyor, delege sayısı azalıyor. Einstein duysa mezarında parende atar…
TATLIBAL DELEGE SAYISINI NASIL DEĞİŞTİRDİ?
Bu tabloyu içinize sindirebiliyor musunuz? En fazla aidatı siz ödeyeceksiniz, en kalabalık çalışan grubunu oluşturacaksınız ama temsilde kamyoncular kadar bile pay sahibi olamayacaksınız. Şimdi anladınız mı, yıllardır Hava İş’te hakkınızı arayamazsınız, sesinizi duyuramazsınız, Hava İş’le bu iş yürümez dememizin sebebini?
Bakın son Genel Kurulda Uçuş işletme 86 üye ile temsil edilebilirken kamyoncular 100’ün üzerinde delege ile gelmişlerdi. Hatta Tatlıbal’ın o Genel Kurulda yaptığı konuşma hala hatırlarda. Delege dağılımı listesini Tatlıbal’a sunmuşlar. O da bakmış ki, Uçuş İşletmeye 10-15 delegelik düşüyor. Başkan bey devam ediyor: “Ben dedim ki, bu bir haksızlık. Bu bir adaletsizlik. İstedim ki, 10-15 kişi olamaz. Her üye olan şirkete bir temsil hakkı verme zorunluluğu da tüzükteki maddeyle sabit.”
Bulduğu çözümü de anlatmış Tatlıbal: ” Şubelerin etki alanını genişlettik. Bu şekilde de uçuşa 86 delegenin gelmesini sağladık. Genel Merkeze de sadece İstanbul’un Avrupa yakasını bıraktık. Yani 326 şirket varken 151 şirkete düşürdük.” İnanılmaz sözler…
Yani yufka yürekli, gönlü gani başkan yapılan kaydırmalarla İşletmenin delege sayısını artırmış. Buradan şu sonuç çıkmaz mı, demek ki biraz daha kaydırma veya birleştirme yapılsa İşletme 150 delege ile de temsil edilebilirmiş.
Veya 86’dan de daha az olabilirmiş bu sayı ! Gerçekten inanılmaz…Bir kişinin iki dudağının arasında koskoca Hava İş’in geleceği.
Unutmadan şunu da ekleyeyim. Bu 67 rakamı tavandır. Çıkarabileceğiniz maksimum delege sayısıdır.. Unutmadan bu skalayı yapan arkadaşlara da bir uyarı. Böyle skala olmaz. 100-200 arası dedikten sonra izleyen basamak ilk rakamdan başlar: 201-300 yazılır.. 301-500 diye devam eder… Neyse bu rakamlar, Hava İş içinde mücadele etmeyi düşünenlere bir fikir vermiştir umarım.
SON SÖZ SANDIĞIN OLMALI
Geçtiğimiz haftanın en ilginç gelişmelerinden Havasen’in yayınladığı bildiri idi. Çok önemli tespitler ve iddialar vardı. Örneğin, kısıtlı operasyonlarda uçuş görevlerinin adil ve dengeli olarak dağıtılması isteniyordu. Bu iddialar bir süredir konuşuluyordu.
Özellikle Uçuş İşletme yönetiminin içinde ve yakın çeperinde bulunan bazı pilotların sık sık uçuşa gönderildiği söyleniyor. Doğru ise çok yakışıksız. Diğer pilotlar taş mı yiyecek? Hiç olmazsa onlara da ayda 1-2 uçuş yazın da bu kısıtlı imkanlardan onlar da yararlansın. Böylece uçuştan gelen pilotları da 14 gün evde tutarak bir çeşit karantina uygulamış olursunuz.
Dikkatimi çeken diğer öneri ise, Toplu Sözleşmede yapılacak değişikliklerin çalışanların onayına sunulması için sandık kurulması. Bence de doğrusu bu. Yetkili sendika, işverenle bir formül üzerinde anlaşır ve bu formülü veya formülleri gizli oy-açık tasnif esası ile çalışanların onayına sunar.
Mazisi binlerce yıla dayanan doğrudan demokrasinin gereğidir bu. Haaa, bazı münafıklar şimdi çıkıp diyecek ki, “Sendikanın söz hakkı mı var, işveren hazırlar sendikanın önüne koyar.” Tamam işte, en azından böyle bir şey varsa da sen vereceğin oy ile son sözü söylersin.
Sendikaya güvenin kalmadığı uzun zamandır söylenip duruyor zaten. Bu konuda çalışanlara düşen sendikayı sıkıştırmaktır.
İstifa edin Hava İş’ten, üye sayısı 10.000’in altına düşsün bakın nasıl asılıyor Toplu sözleşmeye. Ama hem şikayet edip hem de hala beğenmediğin sendikaya üyeliğini devam ettirirsen kaderine razı olmaktan başka seçeneğin kalmaz.
Bu konuda Sefa İnan beyin geçtiğimiz hafta yazdığı önerideki gibi, istifa ederek Hava İş’e protestonu yapar, tepkini gösterirsin. Havasen’e geçmesen bile dayanışma aidatı ödeyip sendikasız olarak yola devam edebilirsin. Avukata vekalet veriyorsun, davanın gidişini beğenmezsen vekaletten azlediyorsun. Tatlıbal vekaleti kötüye kullanıyorsa istifayı basar, vekaleti iptal edersin. Bu kadar basit…Bu arada, haddim olmayarak bir de uyarıda bulunayım. Son günlerde ücretlerde yapılacak indirimlerle ilgili bazı oranlar sızdırılmaya, kulaklara fısıldanmaya başlandı. Bir çeşit yoklama çekiliyor. Bunlara aldanıp kafanızda belli rakamlara tav olmayın.
Havasen bildirisinde denildiği gibi, toplam giderin % 16’sını oluşturan personel giderlerine abanarak krizi atlatma, faturayı çalışanlara keserek krizden çıkma uyanıklığına ve kolaycılığına fırsat vermemek olmalı temel amaç. Kısaca top sizde…
Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Mustafa Kemal Atatürk