KADER BİRLİĞİ

-Hiii… kalmamış!
-Uçuş programı diyorum, hiç kalmamış.
-Yapma yaaa…!

Havacıların yaşamı, onbeş günlük bir programla geçer. Bir program, bir tane daha derken, bakarsın aylar,yıllar geçmiş. O program yaşamını elinden alır, asosyal bir kimlik verir, jet motoru haline gelirsin ve devran dönüp gider. Dost,arkadaş,çevre, unutulursun. Çünkü onlara ayak uyduramazsın. Yine de şikayet edene hiç rastlamadım. Ekmek aslanın ağzında, bu işi alnının teriyle yapacaksın, hak edeceksin, kendin seçtin!

Uçuş çizelgeleri samanlı kağıtlara basılmış olarak dağıtılırdı, ne kadar kabin memuru varsa, o sayıda. Bulamazsan, merdivenleri tırmanır, ekip planlama şefliğine buyurursun, acil fotokopi gerek. 1960 doğumlu Amerikan Xerox fotokopi makinesi ve kağıtları pahallı. Öyle her şeflikte,müdürlükte bulunmaz! Herkese de fotokopi çektirilmez. Adamı şöyle bir süzerler, “nasıl bulamadın” gibilerden. Olmadı,kalem kağıtla uçuşlarını yazarsın.

Aydınger kağıdı bilir misiniz? Yüzeyi parlak, biraz da saydam bir çeşittir. Genelde mimarlıkta kullanılır. İsimler alt alta sıralanır, karşılarında hangi tarihte kimin hangi parkura planlandığı görülür. Şehirlerin ya da hava limanlarının kısaltmaları ile, ZRH,TLV,STR (Zürih,Tel Aviv,Stutgart) gibi. Ekip planlama şefliğinde hazırlanan çizelge çoğaltılır, fotokopi ile değil elbet. Şirketin kendi iç bünyesindeki matbaada. Aydınger, ozalit, teksir derken, bir dönemin kapandığına şaşıyor insan. Bilgisayardan çıkan programlarla 1986’da tanıştık. Bu kez, ekip planlama veriyor odacının eline, o da atıyor hostes odasında bir köşeye. Sayfalar birbirine bağlı, öbek öbek yığılmış. Ara,bul,işin ne?

****

İlk jet DC-9 JAA THY filosuna girdiğinde; sıra bize gelmedi hemen. Bizler propoller uçaklarla ine kalka Anadolu’yu dolaşıyorduk. Hadi bilemedin, Atina,Beyrut,Lefkoşe. Arka arkaya DC-9/30 ve 32’ler geldikçe önümüz açıldı. DC-9’un Kabin ekibi 3 kişi. Bir gün bizim dönem “Kabin Amiri” olma şansını elde etti. Evet, terfi etmek gibi bir şey ama tüm sorumluluk üzerinde,omuzlarında. Arkadaki görevli, zamansız-talimatsız kapıyı açsa, sen cezalandırılırsın. Görünen oydu ki;ipleri sıkı tutmak,gözünü dört açmak gerek.

Günlerden bir gün, programı elime aldım. 15 Gün süreyle aynı ikiliyle uçuyorum; Nevin Aktoprak,Çiçek Bediz.

Biri sarışın,açık renk gözlü, diğeri kumral, pembe-beyaz ve ikisi de cin. Ağzımdaki kelam bitmeden, gereken yapılıyor. Öndeki tek galley’de, bazen birbirimize çarparak-çarpışarak, “pardon” diyerek tez sürede işleri tamamlıyoruz. “Galley” dediğim hap kadar yer, iki hadi bilemedin üç adım. Nasıl olduysa, bu güzel insanlarla bir kaç ay birlikte görev yaptım ve havada bir kader birliği yaşamağa başladık.
Uçak tipleri değişti; kabin ekibi 4 oldu, derken DC-10 devreye girdi, sayımız 8’ e çıktı.
Çiçek ayrıldı. Evleniyordu ve o yıllarda nikah akdi imzalandığı anda uçuş yaşamı bitiyordu. Karar ,yönetim kuruluna aitti.

****

Nevin ile kader birliğimiz devam etti. Bir gün Erzurum’daydık,diğer bir gün Zürih’de gölün kıyısındaki Hotel Alexsander’da. lskeleye iner, gölün durgun sularında nazlı beyaz kuğuları, peşlerinden badi badi yürüyen yeşil başlı ördekleri seyreder, resim çekerdik. Thalwill Seestrasse 182’deki otel, Zürih’in banliyösünde olduğundan, trene binip şehire gidiyor, kendimizi alışveriş merkezlerine atıyorduk; Globus, Jelmoli, Hertie.

Bir süre sonra, onun da ekipleri oldu. B.707’e, DC-10’na geçti. Sinyorite listesine göre en eskimiz, rahmetli Nermin Şen hanım onu yanına aldı. Uzun süre, Nermin değil Nevin yönetti 345 kişilik kabini. Nermin hanım yaşlanmıştı ve isteği ile ayrıldı bir gün, Bodrum’a yerleşti.

****

Kabin Hizmetleri’ne atandığımda; Nevin yardımcım olmuştu. Gülmemek elde değil, “Baş hanım” tabiri almış, yürümüş. Şimdiki yağcılar” Başkanım” diye inliyor ya! O zaman “Baş hanım” derlerdi.
Uğur Dündar TRT için bir program yapıyor, adı “Çarşamba Gecesi”. 15 günde bir yayımlanan programlarda birbirinden ilginç konuları toparlıyor. Genel Müdür Yardımcısı rahmetli Turan Tokel kaptan ve Uçuş İşletme Başkanı Zihni Naiboğlu çağırdılar:

– Uğur Dündar üniforma konusunu programına alacak, hazırlan !

Yanımda Nevin Aktoprak, Mehmet Seçer, rahmetli Solmaz Tufan, karşımda ünlü sunucu ve ekibi ama

sorular yok!

“Bana bakın…..,gözlerinizi sabit tutun” dedi Uğur bey. Bir çift mavi göz… hani bakarken batmak da olası…neyse, kameraman çekime hazır olduğu işaretini verdi. Konuşma başlayınca heyecan, gözler filan kalmıyor.

****

Usulünce, üslubu ile yanıma yaklaştı Nevin. Tassa Başkanlığına (Havayolları Kabin Memurları Derneği) adaylığını koyacağını, ek görevinden ayrılacağını bildirdi. Durum ilginç; Baş Hostes makamındayım, şimdi -Kabin Hizmetleri Bşk.- olarak tanımlanıyor. Yardımcım ayrılmak için önceden bilgilendiriyor beni. Karmakarışık duygular…ayrıldık birbirimizden ama toplum esaslı bir Tassa başkanına kavuştu. Genelde işveren ile Tassa arasında sürtüşmeler yaşanırken, pek çok çalışmayı birlikte kararlar alarak yürüttük. Bence başarılı da olduk. Bu beraberlik; umulmadık bir anda, ilk grevin patlamasına kadar sürdü. Aklıma gelmişken; 1965’de kurulmuş olan ve şu anda tahminen 3.000 üyesi olan TASSA ne yapıyor? Emekli arkadaşlarını hiç umursamaz, sanki gökten zembil ile inmişler. Bizleri geçtim de, eski başkanları ile ilgileniyorlar mı acaba?

Airbus fırtınası ile birlikte yollar ayrıldı. Artan destinasyon noktaları, yolcu ve uçak sınıfları derken, hepimiz tekrar sınavlardan geçtik. Alman ve Danimarkalı danışmanlardan eğitimler aldık. Uzun Menzil Uçuş Harekatı yönetmeliği ile birlikte “purser” olarak Uzakdoğu’ya,Amerika’ya gidiyor, bazen aylarca karşılaşamıyorduk. Havacılıkta kurslar,eğitimler birbirini takibeder, sonu yok. Heyecanla Airbus 340’ın gelişine hazırlanıyorduk.

****

Zaman dediğin nedir ki? Bir de baktım İkram ünitesindeyim. Çoğumuz, yaş haddinden, kilo-boy orantısından ya da bilmem hangi sebepten yere inmişiz. Havayollarında kurallar katıdır. Ani bir kararla uçuşlardan alırlar. Sivriliğin olmasa da, grevlere katılmasan da sistem böyle işler ve boynun kıldan incedir.

Yıllar sonra dönüp arkama baktığımda; kullanıldığımı,sömürüldüğümü düşündüm. En verimli zamanında bir purser’ı hattan aşağıya yollamak veya emekli etmek akıllıca olmasa da emir büyük yerdendi.

Yürüyen tekerlekli araba (foldable troley) veya Atlas tipi troley olmadan, kabinde çalışmak nasıl bir şeydir, bilir misiniz?

Uçak kabininde; kapı, standart unit, tabut gibi ağır troleyler (B.707) ile boğuşurken aşınan beden, aniden çökmeye başlıyor. 1973 Yılında DC-10 gelinceye kadar kabinde tekerlek yoktu.
73’e Kadar geçen zaman dilimlerinde; SAS,KLM, BEA gibi ünlü şirketlerle sık sık seyahat eden yöneticilerimiz, yabancı kabin ekiplerinin çalışma koşullarını, kullandıkları araç-gereçleri görüyorlardı. Siparişi, satın alınması zor değildi. Merkez Hollanda, İngiltere ve Amerika. Kimse oralı olmadı, bu yüzden “kullanılmak-sömürülmek” ifadelerini kullandım.

****

Yaş ilerledikçe, arka arkaya hepimiz metabolik kemik hastalıkları ile karşılaştık. Kemik yoğunluğu düştüğü gibi, ayaklar şekil değiştirdi. Omurlar birbirine girdi, fıtıklar oluştu. Titanyum gibi ortopedik implantlar, porselen protezler yerleştirildi. Operasyonların bazısı iyi geçti. Kimi şanssızlıklarla karşılaştı. Demem o ki; hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Tenkit ettiğim husus; yönetimin “kural koymak” ve “uygulamak” konularındaki tutarsız davranışları. Ortaklık El Kitabına madde madde sıralarsın: şu….şu…şartlara gelen kabin memuru/purser emekli edilir, o kadar! Herkes geleceğlni bilir,hazırlanır. Kimse şok yaşamaz!

-“Uçak ve koltuk sayısından fazla kabin memuru var” noktasından hareketle kişileri emekli edip, birkaç ay sonra yenileri için ilan verir,sınav açarsan, olay düşündürücüdür ve bu işin masrafı çoktur. Eğittin diyelim, tecrübenin dersi yoktur!

-Yaş haddi uygulamasını, yönetim kurulu kararı ile 45’den 48’e çıkarttıktan 1 yıl sonra geriye dönmek sizce nedir? Kendi bünyesindeki kararı ile ters düşmektir. Yönetim kurulu üyeleri değişirken, kararlar da değişmeli mi? Nerede görülmüş?

-Kusur bulmak yöntemini “hiç denemeyin” derim. Örnek mi:

Filanca kiloda aldığın, yabancı dil bilgisi, çalışkanlığı mükemmel bir insanı yıllar sonra aynı kiloda iken, “kilon fazla” diyerek emekli etmek komik oluyor. Kısa, öz söz; kadrolular dışarı! Buyurun sözleşmeliler! Sizi çıkartmak daha kolay!

****
Nevin mi? Nevin Aktoprak Yüzak, sağlıklı,huzurlu bir evlilik yaptı, torun-torba sahibi oldu. Birkaç ay önce ameliyat oldu, benim gibi omurganın L4-L5 bölgesine girdiler. Şimdilerde nekahat dönemini yaşıyor. Beklediği sonuca hemen ulaşamadığı için sesi kırgın. Zamanla düzelecek oysa. ARFAA (Hava Yolları Emekli Kabin Memurları Derneği) denetleme kurulunda. Umarım, başarılı bir TASSA başkanına danışılacak pek çok konu vardır.

Giderayak, tüm serzenişlerime ve sitemlere rağmen, hepimizde havacılık sevgisi yücedir. Yıllarca ekmeğini yedik, ev-aile baktık. Yaradan havacıları kazalardan korusun, başarıları daim olsun! Dualarımız sizlerle…

Exit mobile version