Kabin amirinin kabinde belli belirsiz duyulan cümlesi,yolcu sayımından sorumlu kabin memurunun kulaklarına ulaştığında heyecanlı geri sayım başlar.
“Doğru saymalıyım evet evet yapabilirim.
Of…Yolcularında çoğu hala ayakta.Kimse soru sormasa bari.”
Kafa mı saymalı ? Boş koltuk mu saymalı ? Saniyeler içinde beynin karar verişi.
Yolcuyla göz temasını kes.
Hızlıca ilerle.
Yolcuların yanından geçerken görünmez ol.
Veee …Tıp…
Kabindeyiz.
Bir ,iki ,üç ,on,elli,yetmiş,yüz…
Sekiz dokuzluk melodi gibi ön tarafa yaklaştıkça gittikçe artan sayılar ve kalp ritmim.
Bebekleri ayrı saymak için kullandığım kağıda baktım son saydığım bebeği eklemek için.
Not kağıdım,bildiğin adisyon fişine dönmüş.Kabinde nüfus patlaması yaşanıyor resmen.Ufukta kabin amirini görüyorum. Kollarını birbirine kavuşturmuş yanındaki yer personeliyle bir yandan konuşurken bir yandan beni bekliyor tedirgin.
Eminim kaptanda elinde tuttuğu uçağın yükleme planı,her şey tamam,toplam yolcu sayısının teyit edilmesini bekliyordur.
Saniyelerin sayıldığı,kapıların bir an önce kapatılması için en önemli sonuç,şu an benim beynimden geçen rakamların doğruluğu.
Şu an omuzlarımdaki yük,uçağın yükleme planındakinden bile fazla…Bir kaç gün önce yaşanan olayda kulağıma küpe,ben de hata yapmayayım diye daha dikkatliyim!
Yolcunun yanına büyük bir keyifle şişirip oturttuğu şişme kadını gerçek sanarak sayan ve sayımı bir türlü tutturamayan ekibi düşündüm.Göz teması yapmamalıyım ama dudak kontrolü şarttı artık.Özellikle yüze şaşırmış bir ifade veren donuk ve dolgun dudaklara…
Ama iyi gidiyordum.Oturanlar,henüz oturmayanlar,konuşan,susan tüm dudaklarda dahil sayım alırken sona yaklaşmaya beş kala bir el beni durdurdu.
Şans oyunlarındaki toplar gibi kafamın içinde dönen rakamlar da birden dondu.Hızlıca not almalıydım unutmamak için.
“Hemen sizinle ilgileneceğim bir dakikanızı rica ediyorum.”
“Ama benim işim önemli bekleyemem yastık istiyorum”
Şu an uçaktaki en önemli şey benim demek istiyordum ama…
Şu an uçaktaki en önemli şey benim demek istiyordum ama…
İlahi bir şekilde gözüme takılan yastığı kaptığım gibi nazikçe uzattım yolcuya.Hızlıca uzaklaşırken bir ses daha yastık istiyordu.
“Sadece gözlerinle konuş ,durma ,ilerle,hatta kaçççç…”diyordu içimdeki ses.
Masum bir gülümseme ve en sevimli halimle işaret parmağımı gösterip izin istedim sessizce.Ne kadar anlaşılır bilinmez ama mors alfabesi gibi kullandığımız parmaklarımızın en kibarı sanırım işaret parmağı.
“Bekle azıcık dur,ya da dursan ne güzel olurdu” halinin sessiz özeti.
“Bekle azıcık dur,ya da dursan ne güzel olurdu” halinin sessiz özeti.
En değerlisiyse baş parmak.
Bildiğin en olumlu yüklem.
“Tamam,var,olur olur,ne demek…” Hep uyumlu sağ olsun.
Aşağı doğru tutarsan da en olumsuz yüklem.Kızdırmaya da gelmiyor.
“Yok,olmaz,yapma,dur,valla olmaz…”
“Yok,olmaz,yapma,dur,valla olmaz…”
Neyse ki artık son sıradaydım.Parmaklar cepte sonucu açıklıyordum.
Şimdi ya geri dönüp bunca şeyi yeniden yaşayacak ya da en mağrur halimle arkaya doğru ilerlerken,açık baş üstü dolaplarını keyifle kapatacak,işaret parmağımı geri alacaktım.
Derin bir nefes ve sessiz bir ohhhh çekiş.
Olabilecek en hızlı şekilde kapanan kapının kapanma sesinin dayanılmaz hafifliği üzerimde.
Topuklar geri ve keyifle ileri.
Tabi her zaman mutlu sonlar olmuyor.
Bir başka uçuşta,bulunamayan bir eksik yolcu problemi sorunu yaşanıyor.Yer görevlileri de problemin nereden kaynaklandığını bulamıyor.Uçak gecikmeye girdi bile.
Kabin amiri,bazen üstünü örttükleri için fark edilemeyen bebeklerden sorunun kaynaklandığını düşünüp,anons yaparak herkesin bebeklerini kucaklarında görünür şekilde tutmalarını istiyor.
Kabin amiri,bazen üstünü örttükleri için fark edilemeyen bebeklerden sorunun kaynaklandığını düşünüp,anons yaparak herkesin bebeklerini kucaklarında görünür şekilde tutmalarını istiyor.
İşte o anda filmlere konu olacak bir sahne yaşanıyor.Türünü artık siz düşünün.Komedi,korku,dram.
Oturduğu yerden kalkan bir bayan yolcu, gayet sakin kendinden emin bir şekilde baş üstü dolabını açıp,bagaj gibi kaldırdığı bebek taşıma çantası içindeki bebeğini kucağına alıyor gururla.
“İşte benim bebekte burada.”
Derin bir sessizlik anı sonrası dolaptan çıkan bebek,çözülen problem,unutulamayacak bir an daha hafızalara kazınıyor…
“İşte benim bebekte burada.”
Derin bir sessizlik anı sonrası dolaptan çıkan bebek,çözülen problem,unutulamayacak bir an daha hafızalara kazınıyor…
Hafızamdaki en son sayım olayında bu kez olmayan yolcuyu arıyorduk kabinde.
Yolcu listesindeki toplam sayıdan bir eksik çıkıyordu kabin sayımı.Güvenlik açısından ne bir eksik ne bir fazla olabilirdi.Yer personeli ekibin sayımı yanlış aldığını söylüyordu.Defalarca sayım alınmasına rağmen sayı yine tutmuyordu.
Son sayımda genç bir yolcunun yanında duran çelloyu fark ettik.
Yer görevlisine sordum.”Çello yolcu sayımına dahil olmuş olabilir mi?”
“Yok canım olur mu hiç.”
Oysaki yolcu çellosu için koltuk satın almıştı ve yer personeli çelloyu da sayıma dahil etmişti.
Kabin ekibi ve kaptan dahil hepimiz gülüyorduk duruma.
Evrak üzerinde son sayım için düzeltme yapılması gerekiyordu.Nasıl olacaktı peki?Görevli hala gülüyordu.
Yapılan düzeltmeyi hatırlıyorum da…
Yolcu listesindeki toplam sayıdan bir eksik çıkıyordu kabin sayımı.Güvenlik açısından ne bir eksik ne bir fazla olabilirdi.Yer personeli ekibin sayımı yanlış aldığını söylüyordu.Defalarca sayım alınmasına rağmen sayı yine tutmuyordu.
Son sayımda genç bir yolcunun yanında duran çelloyu fark ettik.
Yer görevlisine sordum.”Çello yolcu sayımına dahil olmuş olabilir mi?”
“Yok canım olur mu hiç.”
Oysaki yolcu çellosu için koltuk satın almıştı ve yer personeli çelloyu da sayıma dahil etmişti.
Kabin ekibi ve kaptan dahil hepimiz gülüyorduk duruma.
Evrak üzerinde son sayım için düzeltme yapılması gerekiyordu.Nasıl olacaktı peki?Görevli hala gülüyordu.
Yapılan düzeltmeyi hatırlıyorum da…
Sayım,eksi bir çello.
Uçan senfoni sunar.
Uçan senfoni sunar.
Ve kapılar kapanır…