İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalan 215 Japon’u başarılı bir operasyonla Türkiye’ye getiren THY uçağının mürettebatı, üzerinden 33 yıl geçmesine rağmen Japonlar’dan büyük saygı görüyor.
Büyük minnettarlık duydukları kabin ve kokpit ekibini Japonya’nın özel etkinliklerine davet eden Japonlar, her vesileyle onları kahramanlıklarıyla anıyor. Önceki akşam Japonya İmparatoru’nun doğum günü vesilesiyle düzenlenen resepsiyona da davet edilen ekip, burada da büyük ilgi gördü.
Tarihi uçuşun kabin amiri Ayşe Özalp, bu ilgi için, “Japon dostlarımız bizi unutmuyorlar, büyük saygı gösteriyorlar. Biz de onları unutmayacağız” derken, kabin memuru Müge Sayar ise “Japon halkı bizi kahraman olarak görüyor. Bugün burada gördüklerinde bile minnet duygularını ifade ediyorlar” ifadesini kullandı.
1985’teki İran-Irak savaşı sırasında mahsur kalan 215 Japon vatandaşın kurtarılması için Türkiye’den gönderilen özel uçakta, gözlerini kırpmadan görev alan 11 kişilik mürettebat arasındaydılar. Bombaların ortasında kalan Japonlar’ı başarılı bir operasyonla havalimanından alıp Türkiye’ye getirerek, kahramanlık destanı yazdılar. Japon halkı, başta uçağın mürettebatı olmak üzere Türkiye’ye hep minnet duydu. Japonlar, ’yüzyılın sınır ötesi kurtarma operasyonu’ adını verdikleri olayın kahramanlarını hiç unutmadı.
3’ü kokpit 8’i kabin olmak üzere 11 kişilik mürettebata 2006 yılında Tokyo’da Japon İmparatorluk Nişanı verildi. 215 Japon’un kurtarıldığı bu olay, Japonya’da tarih kitaplarında yer alırken; Türk-Japon ortak yapımı bir sinema filmi ile belgesellere konu oldu. Türk ve Japon dostluğunun gelişmesinde önemli katkı sağlayan ekip, hem Japonya’da hem Türkiye’de yapılan birçok etkinliğe de özel olarak davet ediliyor.
JAPONLAR’DAN BÜYÜK İLGİ
19 Mart 1985’te THY’nin TC-JAY tescilli ’İzmir’ adlı DC10 tipi uçağıyla İstanbul-Tahran arasında güç koşullarda gerçekleşen 9,5 saatlik tarihi uçuşta yer alan kabin ekibi, önceki akşam bir kez daha Japonlar’dan büyük ilgisiyle karşılaştı. Japonya İmparatoru Akihito’nun doğum günü vesilesiyle Japonya Başkonsolosluğu tarafından Beşiktaş’ta bir otelde resepsiyon düzenlendi.
Japonya’nın İstanbul Başkonsolosu Hisao Nishimaki’nin ev sahipliğinde gerçekleşen resepsiyonun özel konukları arasında ’Tahran Seferi’nde görevli 8 kişilik kabin ekibinden, kabin amiri Ayşe Özalp, Manolya Komutan, Deniz Cansız, Müge Sayar, Nuray Şalcı ile bugün hayatta olmayan pilotların ailelerinden temsilciler vardı.
TARİHİ OPERASYONUN KABİNDEKİ DETAYLARI
Emeklilik günlerini yaşayan kabin görevlileri, 33 yıl önceki olayda Japonları Tahran’dan kurtarma sırasında kabinde yaşananları DHA’ya anlattı. Uçuşun riskli olmasına rağmen görev almayı tercih ettiğini belirten, Ayşe Özalp, “O gün sabah nöbetine geldim. Uçuş tebliğ edildiğinde kabul ettim. Riskli bir uçuştu. O uçuşta ben ve arkadaşlarım görev aldık. Tahran’dan kalkıp Türkiye sınırına geçtiğimizde ateşkes bitmişti. Uçağın arızalanması durumunda biz de orada kalabilirdik. Ancak görevi kabul ettikten sonra böyle şeyler düşünülmüyor. Uçağın bütün hazırlıkları İstanbul’da yapılmış, yiyecek içecek ikramı uçağa yüklenmişti” dedi.
“GURUR DUYUYORUM”
Yaşadıkları tarihi olayın hafızalarda halen taze olduğunu vurgulayan Kabin Amiri Özalp, şöyle konuştu:
“Japonlar bu tarihi bize hiç unutturmuyorlar. Her yıl bizi sık sık arıyorlar. Bize 2006 yılında Tokyo’da Japon İmparatorluk nişanı verdiler. Japon dostlarımız bizi unutmuyor biz de onları unutmayacağız. Japonlar özel insanlar. Bu olayın ardından bize inanılmaz ilgi gösterdiler. Bizi tanıyan her Japon, büyük saygı gösteriyor. Bizimle fotoğraf çektirmek istiyorlar. Tabii, hala inanamıyoruz; çünkü üzerinden çok zaman geçti. Gurur duyuyorum, iyi ki bu uçuşa katılmışım.”
“JAPONLAR’IN KALBİNDE TAHT KURDUK”
Deniz Cansız ise uçuş görevinin kendisine tebliğ edilmesiyle ilk başta korkuya kapıldığını ancak mahsur kalan Japonların yerine kendini koyduğunu ve görevi bundan sonra kabul ettiğini dile getirdi. Cansız, “İlk başta korkmadım dersem yalan olur. Ancak kendimi o insanların yerine koyduğumda heyecanlandım ve kutsal bir görev olduğunu düşünerek kabul ettim. O anda bütün korkumuzu da unuttuk. Uçak Tahran’a indiğinde havalimanındaki Japonların koşturmaları, hiçbir karışıklığa meydan vermeden sırayla koltuklarına oturup arkadan gelenlere yer açmaları; gerçekten çok heyecan vericiydi. O gün o uçakta olduğum için çok mutluyum. Hem o insanların kalbinde büyük bir taht kurduk hem de bir imparator tarafından onurlandırılmak bizim için çok kutsal bir şey oldu. Ömrümün sonuna kadar bunu gururla taşıyacağım” diye konuştu. Uçağın Tahran’dan hareket etmesiyle Japonların da çok heyecanlı olduğunu aktaran Cansız, “Japonlar bir an önce uçağın Türk hava sahasına girmesini istiyorlardı. Kaptan, Türk hava sahasına girdiğimizi anons ettiğinde büyük bir alkış koptu. Uçak, İstanbul’a indiğinde bütün yolcular mutluluktan havalara uçtu” diyerek kabinde yaşanılanları dile getirdi.
“TARİH DERSİ KİTAPLARINDA OKUTULUYOR”
“Japon halkı bizi kahraman olarak görüyor” diyen Müge Sayar ise “Bize her zaman ’kahraman’ olduğumuzu hissettirdiler. Bugün burada gördüklerinde bile minnet duygularını ifade ediyorlar. Son derece vefalılar. Kızım Japon tarihi dersi aldı; orada bile bizim adımızın geçtiğini bu olayın tarih dersi kitaplarında okutulduğunu biliyoruz. Bu çok güzel bir duygu” ifadelerini kullandı.
Tahran uçuşunda kabin ekibinin en kıdemsizi olan Nuray Şalcı da, uçuşun bütün ekip için kahramanlık öyküsüne dönüşen bir anı olduğunu söyledi. Şalcı, “Bu kahramanlık hikayesinde yer aldığımız için çok mutluyuz. O insanların kendilerini kurtaracak uçağa koşarak gelip yerlerine oturmaları çok güzel bir anıydı. Tahran’dan dönüşte tehlikeyi iyice anladık. Savaş alanından kaçan insanların konuşmaları, çığlıkları bize gerçeği gösterdi” diye konuştu.
BAŞKONSOLOSTAN TÜRK-JAPON DOSTLUĞU VURGUSU
Resepsiyonda konuşan Japonya Başkonsolosu Hisao Nishimaki de Ertuğrul Fırkateyni olayından sonra Türk-Japon Dostluğunun tarihsel gelişim süreci içerisinde en büyük olaylardan birinin Tahran’daki kurtarma operasyonu olduğunu ifade etti.
“YÜZYILIN KURTARMA OPERASYONU”
İran-Irak Savaşı şiddetlendiği sıralarda, bir Japon firmasının çalışanları ve ailelerinin aralarında bulunduğu 215 Japon, Tahran’da mahsur kalmıştı. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in, İran hava sahasından geçecek sivil uçakların bile vurulacağını ve saldırının 19 Mart’ta başlayacağı açıklaması Japonlar’ın tahliye edilmesini zorunlu kılmıştı. Ancak ülkeden ayrılamıyorlardı. Çünkü yabancı havayolu şirketleri, kendi vatandaşlarına öncelik tanıyor, Japon havayolu firmaları ise riskli sayılabilecek bir uçuş için İran ve Irak’tan garanti alınmasını şart koşmuştu. Tahran’da adeta sıkışıp kalan 215 Japon’un yardımına Türkiye yetişti. Dönemin Tahran’daki Türk Büyükelçisi İsmet Birsel’in talebi ve Başbakan Turgut Özal’ın talimatıyla, Japonlar’ın Türkiye’ye getirilmesi için THY özel bir uçuş planladı. 19 Mart günü Tahran’a çok zor şartlar altında gerçekleşen uçuşun ardından Japonlar İstanbul’a getirilmişti.
TARİHİ UÇUŞUN KOKPİT VE KABİN EKİBİ
THY uçağında o gün görev alan pilotlar, Orhan Suyolcu ve Ali Özdemir bugün hayatta değil. Koray Gökberk uçuş mühendisi olarak uçakta bulunurken, kabinde ise Ayşe Özalp, Sevil Atıcı, Manolya Komutan, Deniz Cansız, Nazan Akünler, Emine Köprülü, Müge Sayar, Nuray Şalcı görev yapmıştı.
Tarihi uçuşun kabin amiri Ayşe Özalp, bu ilgi için, “Japon dostlarımız bizi unutmuyorlar, büyük saygı gösteriyorlar. Biz de onları unutmayacağız” derken, kabin memuru Müge Sayar ise “Japon halkı bizi kahraman olarak görüyor. Bugün burada gördüklerinde bile minnet duygularını ifade ediyorlar” ifadesini kullandı.
1985’teki İran-Irak savaşı sırasında mahsur kalan 215 Japon vatandaşın kurtarılması için Türkiye’den gönderilen özel uçakta, gözlerini kırpmadan görev alan 11 kişilik mürettebat arasındaydılar. Bombaların ortasında kalan Japonlar’ı başarılı bir operasyonla havalimanından alıp Türkiye’ye getirerek, kahramanlık destanı yazdılar. Japon halkı, başta uçağın mürettebatı olmak üzere Türkiye’ye hep minnet duydu. Japonlar, ’yüzyılın sınır ötesi kurtarma operasyonu’ adını verdikleri olayın kahramanlarını hiç unutmadı.
3’ü kokpit 8’i kabin olmak üzere 11 kişilik mürettebata 2006 yılında Tokyo’da Japon İmparatorluk Nişanı verildi. 215 Japon’un kurtarıldığı bu olay, Japonya’da tarih kitaplarında yer alırken; Türk-Japon ortak yapımı bir sinema filmi ile belgesellere konu oldu. Türk ve Japon dostluğunun gelişmesinde önemli katkı sağlayan ekip, hem Japonya’da hem Türkiye’de yapılan birçok etkinliğe de özel olarak davet ediliyor.
JAPONLAR’DAN BÜYÜK İLGİ
19 Mart 1985’te THY’nin TC-JAY tescilli ’İzmir’ adlı DC10 tipi uçağıyla İstanbul-Tahran arasında güç koşullarda gerçekleşen 9,5 saatlik tarihi uçuşta yer alan kabin ekibi, önceki akşam bir kez daha Japonlar’dan büyük ilgisiyle karşılaştı. Japonya İmparatoru Akihito’nun doğum günü vesilesiyle Japonya Başkonsolosluğu tarafından Beşiktaş’ta bir otelde resepsiyon düzenlendi.
Japonya’nın İstanbul Başkonsolosu Hisao Nishimaki’nin ev sahipliğinde gerçekleşen resepsiyonun özel konukları arasında ’Tahran Seferi’nde görevli 8 kişilik kabin ekibinden, kabin amiri Ayşe Özalp, Manolya Komutan, Deniz Cansız, Müge Sayar, Nuray Şalcı ile bugün hayatta olmayan pilotların ailelerinden temsilciler vardı.
TARİHİ OPERASYONUN KABİNDEKİ DETAYLARI
Emeklilik günlerini yaşayan kabin görevlileri, 33 yıl önceki olayda Japonları Tahran’dan kurtarma sırasında kabinde yaşananları DHA’ya anlattı. Uçuşun riskli olmasına rağmen görev almayı tercih ettiğini belirten, Ayşe Özalp, “O gün sabah nöbetine geldim. Uçuş tebliğ edildiğinde kabul ettim. Riskli bir uçuştu. O uçuşta ben ve arkadaşlarım görev aldık. Tahran’dan kalkıp Türkiye sınırına geçtiğimizde ateşkes bitmişti. Uçağın arızalanması durumunda biz de orada kalabilirdik. Ancak görevi kabul ettikten sonra böyle şeyler düşünülmüyor. Uçağın bütün hazırlıkları İstanbul’da yapılmış, yiyecek içecek ikramı uçağa yüklenmişti” dedi.
“GURUR DUYUYORUM”
Yaşadıkları tarihi olayın hafızalarda halen taze olduğunu vurgulayan Kabin Amiri Özalp, şöyle konuştu:
“Japonlar bu tarihi bize hiç unutturmuyorlar. Her yıl bizi sık sık arıyorlar. Bize 2006 yılında Tokyo’da Japon İmparatorluk nişanı verdiler. Japon dostlarımız bizi unutmuyor biz de onları unutmayacağız. Japonlar özel insanlar. Bu olayın ardından bize inanılmaz ilgi gösterdiler. Bizi tanıyan her Japon, büyük saygı gösteriyor. Bizimle fotoğraf çektirmek istiyorlar. Tabii, hala inanamıyoruz; çünkü üzerinden çok zaman geçti. Gurur duyuyorum, iyi ki bu uçuşa katılmışım.”
“JAPONLAR’IN KALBİNDE TAHT KURDUK”
Deniz Cansız ise uçuş görevinin kendisine tebliğ edilmesiyle ilk başta korkuya kapıldığını ancak mahsur kalan Japonların yerine kendini koyduğunu ve görevi bundan sonra kabul ettiğini dile getirdi. Cansız, “İlk başta korkmadım dersem yalan olur. Ancak kendimi o insanların yerine koyduğumda heyecanlandım ve kutsal bir görev olduğunu düşünerek kabul ettim. O anda bütün korkumuzu da unuttuk. Uçak Tahran’a indiğinde havalimanındaki Japonların koşturmaları, hiçbir karışıklığa meydan vermeden sırayla koltuklarına oturup arkadan gelenlere yer açmaları; gerçekten çok heyecan vericiydi. O gün o uçakta olduğum için çok mutluyum. Hem o insanların kalbinde büyük bir taht kurduk hem de bir imparator tarafından onurlandırılmak bizim için çok kutsal bir şey oldu. Ömrümün sonuna kadar bunu gururla taşıyacağım” diye konuştu. Uçağın Tahran’dan hareket etmesiyle Japonların da çok heyecanlı olduğunu aktaran Cansız, “Japonlar bir an önce uçağın Türk hava sahasına girmesini istiyorlardı. Kaptan, Türk hava sahasına girdiğimizi anons ettiğinde büyük bir alkış koptu. Uçak, İstanbul’a indiğinde bütün yolcular mutluluktan havalara uçtu” diyerek kabinde yaşanılanları dile getirdi.
“TARİH DERSİ KİTAPLARINDA OKUTULUYOR”
“Japon halkı bizi kahraman olarak görüyor” diyen Müge Sayar ise “Bize her zaman ’kahraman’ olduğumuzu hissettirdiler. Bugün burada gördüklerinde bile minnet duygularını ifade ediyorlar. Son derece vefalılar. Kızım Japon tarihi dersi aldı; orada bile bizim adımızın geçtiğini bu olayın tarih dersi kitaplarında okutulduğunu biliyoruz. Bu çok güzel bir duygu” ifadelerini kullandı.
Tahran uçuşunda kabin ekibinin en kıdemsizi olan Nuray Şalcı da, uçuşun bütün ekip için kahramanlık öyküsüne dönüşen bir anı olduğunu söyledi. Şalcı, “Bu kahramanlık hikayesinde yer aldığımız için çok mutluyuz. O insanların kendilerini kurtaracak uçağa koşarak gelip yerlerine oturmaları çok güzel bir anıydı. Tahran’dan dönüşte tehlikeyi iyice anladık. Savaş alanından kaçan insanların konuşmaları, çığlıkları bize gerçeği gösterdi” diye konuştu.
BAŞKONSOLOSTAN TÜRK-JAPON DOSTLUĞU VURGUSU
Resepsiyonda konuşan Japonya Başkonsolosu Hisao Nishimaki de Ertuğrul Fırkateyni olayından sonra Türk-Japon Dostluğunun tarihsel gelişim süreci içerisinde en büyük olaylardan birinin Tahran’daki kurtarma operasyonu olduğunu ifade etti.
“YÜZYILIN KURTARMA OPERASYONU”
İran-Irak Savaşı şiddetlendiği sıralarda, bir Japon firmasının çalışanları ve ailelerinin aralarında bulunduğu 215 Japon, Tahran’da mahsur kalmıştı. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in, İran hava sahasından geçecek sivil uçakların bile vurulacağını ve saldırının 19 Mart’ta başlayacağı açıklaması Japonlar’ın tahliye edilmesini zorunlu kılmıştı. Ancak ülkeden ayrılamıyorlardı. Çünkü yabancı havayolu şirketleri, kendi vatandaşlarına öncelik tanıyor, Japon havayolu firmaları ise riskli sayılabilecek bir uçuş için İran ve Irak’tan garanti alınmasını şart koşmuştu. Tahran’da adeta sıkışıp kalan 215 Japon’un yardımına Türkiye yetişti. Dönemin Tahran’daki Türk Büyükelçisi İsmet Birsel’in talebi ve Başbakan Turgut Özal’ın talimatıyla, Japonlar’ın Türkiye’ye getirilmesi için THY özel bir uçuş planladı. 19 Mart günü Tahran’a çok zor şartlar altında gerçekleşen uçuşun ardından Japonlar İstanbul’a getirilmişti.
TARİHİ UÇUŞUN KOKPİT VE KABİN EKİBİ
THY uçağında o gün görev alan pilotlar, Orhan Suyolcu ve Ali Özdemir bugün hayatta değil. Koray Gökberk uçuş mühendisi olarak uçakta bulunurken, kabinde ise Ayşe Özalp, Sevil Atıcı, Manolya Komutan, Deniz Cansız, Nazan Akünler, Emine Köprülü, Müge Sayar, Nuray Şalcı görev yapmıştı.