Bildiğiniz üzere bir çok çalışan THY Icra kurulu kararı olarak “22.07.2016 tarihi itibariyle gerçekleştirilen mezkûr iş akitlerinin feshedilmesi gerekçeleri arasında; işletmesel gereklilik, verimsizlik, performans yetersizliği belirtilmesine rağmen ardından yapılan basın bülteninde ise “Mezkûr iş akitlerinin feshedilmesi gerekçeleri arasında; işletmesel gereklilik, verimsizlik, performans yetersizliği ve de ülkemizin ve şirketimizin güvenliği ve çıkarlarına ters düşecek her türlü tutum ve davranışlar kapsamında FETÖ yapılanmasına müzahir olmak yer almaktadır.”
Türk Hava Yolları çalışanı 211 kişinin iş akitlerinin sonlandırılması ile ilgili THY’nin resmi internet sitesinden yaptığı açıklamaya buradan ulaşabilirsiniz..
İcra kurulu kararı ile basın bülteni arasındaki bu uyumsuzluk sorun teşkil etmektedir. Mahkemeye sunulan bilgi ile kamuoyuna ve medyaya sunulan bilgilendirme arasında FETÖ yapılanması olunca işten çıkartılan kişiler hakkında kamuoyu kişilere suçlu muamelesi yapmıştır. Bu kişilerin çoğu işletmesel gereklilikler nedenli çıkartma kararı ile geriye dönüş almıştır. Ancak THY’nin basın bülteni ile bu kişiler ömür boyu FETÖ yapılanmasına müzahir olma suçlaması ile anılacaklardır.
Aslında çözüm basittir. THY mahkeme kararlarına uyup işten çıkarttıklarını geri alarak, haksızlığa uğrayanların iade i itibarlarını verebilir. Bu şekilde bu çıkartılanlar kamuoyu nezdinde aklanmış olurlar. Cumhurbaşkanımız bile “at izi it izine karıştı” şeklinde söyleminden sonra, kamu şirketlerinde yapılan işe geri iadeler olmuşken, THY de bu uygulama neden yapılmıyor anlayan beri gele…Bazen kamu bazen ise ben özel şirketim diyen THY’miz bir seferlik yine kendini kamu olarak görse bu iş çözülecektir.
Değerli okurlarım; Bu girişten sonra ailecek yaşanan travmalara bir örnek teşkil etmesi adına bir kaptan kızının serzenişini aynen kelimesine dokunmadan yayınlıyoruz.
Siz bedava uçak biletini düşünürken ben her an ölümle burun buruna olan babamın eve sağ salim gelip gelemeyeceklerini düşünüyorum. Tüm havacıların yakınlarında yüklü olan applicationlardan uçağın nerede olduğunu, neden rötar yaptığını, uygulamalara göre inen uçaktaki babamın, neden telefonunu bir türlü açmadığını düşünüp, iyi senaryolarla diğer pilot ailelerinin yaptığı gibi kendimi avutuyorum.
Medyada staj yaptığım dönem meslek gereği, sürekli son dakikaları ve ajansları takip etmek durumundaydım. Şubat 2009″da düşen Amsterdam uçağının son dakika bilgisi ekranıma düştüğünde kanaldaki telaşı hatırlıyorum. Daha sonra defalarca babamı arayıp ulaşamamam. O uçuşun normal şartlar altında babamın uçuşu olduğunu biliyordum. Siz bedava uçak bileti derken tam olarak bahsettiğim buydu. Her an her şey başlarına gelebilirdi! Hem de onlara emanet olan yüzlerce kişiyle beraber! Saatler sonra babamın telefonuna derin bir nefes almıştım. Uçuş saati dolduğundan istirahate eve çekmişler. Ben çıkmadan önce eve girdiğinden farketmemişim. Derin bir nefes aldım ama sonrasında ne oldu biliyor musunuz? Hepiniz son dakikaları günlerce izlediniz. Kaptanlar ve kabin ekibi hariç 127 kişinin bulunduğu uçaktan onlarca ölü haberi geldi. Pilotlar babamın arkadaşlarıydı… Sonrası mı? Derin bir sessizlik…
Biliyor musunuz? Bayramlarda, yılbaşında ve diğer tüm özel günlerde siz ailenizle beraberken, bizim ‘’HAVADAN PARA KAZANANLAR(!)’’ hep mesaidedir. Geniş bir ailemiz olmaması ve çoğunun yurtdışında olması hasebiyle annemle geliştirdiğimiz taktikle bayramları pijama partisi eşliğinde geçirdik son on beş yılda. Bir de düşündüğünüz gibi dünyanın dört bir yanından hediyeler alıyoruz. Haklısınız çok şanslıyız. Mesela tropik meyvelerden dragon fruit ve mangoyu sevdiğim için babam bulabildiği her yerden alıp getirirdi. Pijamalarım yurtdışından gelir, makyaj malzemelerim itinayla babam tarafından seçilirdi. Şampuanımı bile düşünüp kiloluk olarak Amerika’dan alırdı. Renkli hayata bir es vermek gerekiyor. Harcamaya vaktiniz ve sağlığınız olmayacak kadar para kazansanız ne işe yarar? Boşanmasa bile dağılmış bir aile nedir biliyor musunuz? Sizlerin yemek saati varken benim babamla son 15 senedir aynı sofraya oturduğum bir elin parmağını geçmez. Bir aile olmak için gereken birliğin fiziksel hiç bir parçası havacı ailelerinde yoktur.
Yahut bir şehirdışı iş seyehatimde başıma gelen olay, üst solunum yolları enfeksiyonum varken bindiğim uçakta, basınç nedeniyle kulak zarımın zedelenmesi ve uzun süre tedavi görmem de babamın mesleğini anlamamda büyük etkiye sahipti. Hasta olsa da rapor almıyordu, çünkü görev zamanı rapor alması şirket performansını etkilemesine sebepti. Ben en kısa yolculukta bile allak bullak olurken pilotlar, hostesler nasıl dayanıyordu? Bir deney yapın. Uçak kalkmadan önce plastik bir su şişesini yanınıza alın. Yolculuğunuz başladığında şişeye bakın havadayken büzüşüp patlayacak gibi olduğunu, indikten sonra da basınçtan şiştiğini göreceksiniz. Vücudunun %70″ i su olan insan bedeni ne hale geliyor siz hayal edin!
Bunların yanı sıra konumuza gelirsek benim babam Türk bayrağını taşıyan bir uçağın kıtalar arası uçuş yapan (ER olarak tanımlanır) kaptanıydı. Ne mi oldu? Bir SMS ile hayatımız allak bullak oldu. Mesleğine aşık, senelerce lisansları için çaba sarfeden, annemi ve beni sevdiği kadar mesleğini seven bir adamı işten attıklarının haberini koskoca THY bir kısa mesajla bildirdi! İronik! Haberi aldığımda duygusal karmaşam sebebiyle sadece ağladım. 16 yaşında bir çocukken pilot olmak için kendisine hedefler koyan, başarmak için günlerce, gecelerce uyumayan babam işten çıkartılmıştı. 16 yaşındaki çocuğun hayaline ağladım. Senelerdir kaptan olup gökyüzünün mavisinde kendini bulan babamın geldiği noktaya öfkemden ağladım. Yanında olmalıydık. Aile bütünlüğü böyle bir şeydi. Babamın meslektaşlarıyla ailecek görüşürken duyardım. ‘’Amaan çok çalışıyor bize vakit ayırmıyor. Boşayacağım bu adamı’’ sözlerini. Bir çoğu tempoya ayak uyduramayıp boşandı da… Biz birlikte güç buluyorduk. Yine öyle olacaktı.
İnatçı yapımla babamın başka havayolu şirketine geçmesine şiddetle karşı çıkıp, asla semtimi, arkadaşlarımı, sevdiklerimi bırakıp bir başka şehire taşınmam artık demiştim. Yaşım 26, tayinci çocuğu olmanın zorlukları beni baş kaldırmaya itmişti. Tüm yakınlarım bilirdi asla semtimden vazgeçmeyeceğimi. Küçük bir kasaba gibiydi burası. İstanbul’un ortasında ama herkesten izole… Babamla da resmi bir iletişimimiz vardı. Mesafeli ve kısıtlı…
Derken babamın karşısına geçip dirayetli bir şekilde konuşma kararı aldım.
Şu andan itibaren tek düşünmen gereken ne yapmak istediğin, kararını ver babacığım, gerekirse ufak bir yere taşınıp basit bir hayata geçiş yapabiliriz veya “ben hala uçmak istiyorum” dersen adını bilmediğim bir ülke dahil olmak üzere her yere seninle geleceğim dedim. Çalışmak istemiyorum dersen de hiç problem değil. Gerekirse iki işe birden girer yine sana bakarım hep yanındayım. İyi ki senin kızınım…
Yürekten söylüyordum inanın. Aile olmak, bir olmak, bütünü tamamlamak bu demekti. Ben en zayıf halkaydım ama o halka koparsa babamın inancı da sarsılacaktı.
Günler sonra babamdan bir mesaj aldım;
Varlığını gösterdiğin, yanımda olduğun için teşekkür ederim Canım Kızım!
En çok şaşırdığı şey de oturduğumuz semti, arkadaşlarımı, mesleğimi bile bırakıp onunla herhangi bir yere taşınma teklifim olmuş…
İnsanların tepkilerine gelmişti sıra. Soranlara ne söyleyecektim? Babam en çok da bundan endişeleniyordu. Endişelenme babam! Alnımız açık, yıllardır kaptanlığında tek bir soruşturma geçirmedin! Bir kişi çıkıp bu adam şöyle bir yanlış yaptı diyemez. Adaletin olmadığı yerde ailen var. Biz bize yeteriz.
TÜRK HAVA YOLLARI! Babamla birlikte yüzlerce kişiyi işten çıkarttın! Doğum izninde olan annelerin sütü kesildi, insanların psikolojisi bozuldu, kimileri sırf bu yüzden eşlerinden boşandı! Bunca kişinin vebalini nasıl ödersin bilmiyorum ama babamı bana geri verdin TEŞEKKÜR EDERİM.