İSKENDER ÇARKCI'DAN TARİHİ SAVUNMA…

Değerli Okurlarımız
Milli havayolumuz THY’de son günlerde çalışanların temsilcileri ile işverenin temsilcileri arasında yaşananlar gündemi oluşturdu. Biz de tabii ki gündemi takip ederek neyin ne olduğunu anladığımız kadar yorumlamaya çalışıp tüm çalışanları doğru bilgilerle haberdar ediyoruz. Bu hafta ki (pazar gecesi yayında olacak) köşe yazımdaki konuyu daha net anlayabilmeniz için öncelikle Hava-Sen başkanı İskender Çarkcı nın   savunmasını okumanız gerekiyor diye düşündüm ve hiç bir harfine bile dokunmaksızın aynen yayınlamaya karar verdim. Tabii ki İskender Çarkcı’nın müsaadeleri ile…
Buyurun,savunmayı birlikte okuyalım ve bu savunmaya karşılık nasıl işten atıldığını anlamaya çalışalım.
*****
Tip Müdürlüğü’ne(A 340 /330)
İlgi: Personel Başkanlığı’nın 26.03.2018 tarih ve sayılı yazısı.
Tarafımdan 26.03.2018 günü saat 14:20’de tebellüğ edilen yazıda “KRT TV’de katıldığım programda yaptığım açıklamalar ve sözkonusu programa çıkmadan önce Basın Müşavirliğinden izin alıp almadığım “hususlarında savunmam talep edilmiştir.
Şubat ayında kuruluş işlemleri tamamlanarak tüzel kişilik kazanan ve faaliyetlerine başlayan Havayolu Çalışanları Sendikasının(HAVA-SEN) Kurucular Kurulunda bulunduğum ve Genel Başkanlığını yürüttüğüm malumlarınızdır. Bu görevim öncesinde de yaklaşık 4000 oyla Hava İş Sendikası Uçuş İşletme Delegeliği seçimlerinde 85 delegelik kazanan listenin lideri sıfatıyla istifa ettiğim tarihe kadar Hava İş Delegeliği görevimi yerine getirdim. Ağustos 2017’den başlayan bu süreçte, sendikal faaliyetler kapsamında çok sayıda demeç vermemin yanısıra basın açıklaması, işyeri ziyaretlerinde ve kapalı salon toplantılarında havacılık ve mesleğimiz ile ilgili görüşlerimi dile getirdim. Bunların tamamına yakını başta havacılık internet siteleri olmak üzere muhtelif medya organlarında yer aldı.
1- Bugüne kadar yapmış olduğum yazılı veya şifahi açıklamalardan dolayı tarafıma yöneltilmiş bir suçlama, savunma talebi sözkonusu olmadığı için Ortaklığımız ilgili ünitelerinin yaptığım açıklamaları sendikal faaliyet kapsamında görerek değerlendirdikleri anlaşılmıştır. Üstelik sözkonusu açıklamaların bir kısmı, henüz hiçbir sendikal unvan sahip olmadığım  zaman dilimine tesadüf etmiştir. Bu süreçte yapılan açıklamalar konusunda herhangi bir işlem yapılmamasına karşın Anayasa ve ilgili yasal mevzuata göre kurulmuş, yetkili makamlarca tescil edilmiş, hukuka uygun şekilde üye kaydına başlamış ve yaklaşık 4.000 üyeye ulaşmış bir Sendikanın Genel Başkanı sıfatı ile ilgi savunma talebine muhatap olmaktan son derece müteessir olduğumu belirtmekte fayda görülmektedir.
2-Konu Sendika yöneticisinin ifade özgürlüğü kapsamında ele alındığında; aynı işkolunda ve işletmede(THY) faaliyet gösterdiğimiz Hava İş Sendikası yöneticilerinin bugüne kadar Ortaklığımızı ve yöneticilerini ilzam eden beyanlarının da irdelenmesin gerekeceği düşünülmektedir.

  1. a) Hava İş Sendikası genel Başkanı Ali Kemal Tatlıbal’a ait olan ak_tatlibal isimli twitter hesabından 01 Aralık 2016 tarihinde “İş planını doğru yapmayan liyakatsiz idareci, işler sıkışınca önce personeli kovmak yoluna gidiyor. Allah’tan korkmak lazım ey günün bekçisi. “ ve “Ey rabbim, mübarek Cuma gecesi hürmetine cümle yöneticilere, idarecilere ilk önce Allah korkusu , sonra liyakat nasip eyle.” Şeklinde Ortaklığımız yöneticilerini suçlayan paylaşımlarda bulunulduğu,  tarihinde ise “Sendikamızın amacı bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. Ama maalesef şirket içinden bir cenah ne şirketin ne bizim başarımızı istemiyor. Ancak bunu yaparken şirketin üst düzey yöneticileri kalkıp bizdeki zayıf karakterlilerle iş çevirmeye kalkarsa bundan herkes zarar görür.” Biçiminde suçlayıcı tweetler attığı anlaşılmaktadır.

Hava İş Sendikasının Genel Mali Sekreteri Celalettin Meriçli’nin ise 13 Ocak 2017 tarihinde yine twitter’dan yaptığı paylaşımlarda “Şirket kar ederken bonuslar alan yöneticiler zarar edildiğinde bedel ödemeyecek mi? THY gibi köklü bir şirketin değerini bir yılda yarı yarıya düşürmek herkesin harcı da değil. THY maalesef kötü yönetiliyor ve bunun sorumlusu şüphesiz mevcut yönetimdir.” İfadelerini kullandığı Ortaklığımız yönetimini itham ederek hedef gösterdiği görülmektedir.

  1. b) Hava İş Sendikası web sitesinde halen yayında olan;

19.06.2015 tarihli açıklamada, Hava İş Genel Başkanı Ali Kemal Tatlıbal’ın hangarda yaşanan kazada yaşamını yitiren teknisyen Tuğrul Tuna Beken ile ilgili olarak “Allah korusun, bu Cumartesi mesaileri ve ağır çalışma koşulları yüzünden bir uçak düşse, bunun acısını yüreğinde hissetmeyen vatan hainidir. Bunun acısını sadece THY ve bizler değil tüm memleket çok ağır yaşar.” Şeklindeki beyanının yer aldığı,
03.06.2015 tariinde bir havacılık sitesinde yayınlanan demecinde Hava İş Teşkilatlanma Sekreteri Mustafa Akgün’ün aynı kaza ile ilgili “Allah kimseye böyle acı vermesin, Tuğrul kardeşimiz için çok canımız yanıyor. Hangardaki çalışma ortamını çok iyi bilen bir kişi olarak şunu söyleyebilirim ki orada çalışan personelin kafasının çok rahat olması gerekiyor. Çünkü bu meslek gerek yorgunluktan, gerekse dalgınlıktan dolayı en küçük hatayı bile affetmez ve ölümle sonuçlanan bu tür üzücü olaylar yaşanabilir” ifadelerini kullandığı,
Hava İş tarafından 20 Mayıs 2017 tarihinde yapılan açıklamada “ “TİS’e aykırı yapılan planlamalar ve uygulamalara karşı herhangi bir önlem alınmadığı taktirde yorgunluk sebebi ile yaşanacak kaza ve olaylardan ilgili tüm birimler sorumludur. Yarın yaşanacak bir kazada, kaybedilecek bir canın dahi bedelini asla ödeyemeyiz.” Biçiminde beyanda bulunulduğu,
Hava İş sendikasının 13 Temmuz 2017 tarihli bildirisinde ise “Ülkemizin gururu, bayrak taşıyıcısı THY’nin uçucularla ve uçuculukla alakası olmayan, kontrolsüz ve başarısız bir birim tarafından bu şekilde riske atılarak, kural dışı planlamalarla çalışanların hayatlarının tüketilmesine ve uçuş emniyetsizliğine sebep olarak adeta şirketi kaza yaptırmaya zorlayan Ekip Planlama Başkanlığı’na bu eylemlerine derhal son vermesi çağrısında bulunuyoruz.” İfadelerine yer verildiği ,
Bunların yanısıra, Ortaklığımız yöneticilerini, bilgisizlikle, basiretsizlikle, cahillikle, şirketi zarara sokmakla suçlayan beyanlarda da bulundukları anlaşılmaktadır.
15 Ocak 2016 tarihli Hava İş açıklamasında “Geçtiğimiz yıllarda defalarca gördüğümüz, hep birlikte rahatsız olduğumuz, THY A.O. yönetimine de birçok kez sizler adına rahatsızlığımızı ifade ettiğimiz, sizlerin de bildiğiniz gibi; haksızlığın, eşitsizliğin ve sizlerin yok sayıldığı bir filmin senaryosunun tekrar yazıldığı THY A.O. yönetim zirvesi Antalya’da icra edildi.
Geçtiğimiz hafta kar yağışı esnasında yaşanan iş bilmezliğin, nasıl krize dönüştüğünü ve sizlere yapılan haksızlıkları da sert bir dille uyarıp, tepkimizi ortaya koyduğumuz; hala sizleri değersiz gören, THY A.O.’nun başarılarını sadece kendine mal eden, uyarılarımızı, sizlerin hak ve menfaatlerinizi korumak adına attığımız adımları, iyi niyetli her türlü teklifimizi, zamana yayıp, zaman kazanarak, kulak ardı eden aynı basiretsiz yöneticilerin, yönetim kadrolarını ödüllendirdiğini, bunu da marifetmiş gibi duyurduklarını hep birlikte izlemekteyiz.” Şeklinde ifadelere yer verildiği,
9 Şubat 2016 tarihli Hava İş açıklamasında “ Kar’ın yağacağı günler öncesinden tüm Ulusal TV ve Radyo kanallarından defalarca yayınlanmasına rağmen hiçbir tedbir almayan basiretsiz yöneticiler ve yaptıkları ile yapmadıkları denetlenmeyen, sorgulanmayan ekip planlama kaos ve krizin temel kaynağı olmuşturHakkını arayanların ise vatan haini ilan edilmesi kurumsal kültür haline getirilmiştir. “ cümlelerinin kullanıldığı,
Görülmektedir.

  1. c) Bu konularda en çarpıcı örnek ise, 11 Kasım 2017 tarihinde Hava İş Genel Kurulunda, Hava İş Uçuş İşletme temsilcisi Kaptan Pilot Erkan Kayhan’ın yaptığı ve anılan sendikanın web sitesinde tamamı yayınlanan konuşması olup adıgeçen temsilcinin;

Onbir ay boyunca hepimiz kuralsız uçuyoruz.”
“Şimdi arkadaşlar, bakın Türk Hava Yollarının bizce yönetim tarafında eksiklikler olduğunu biliyoruz. Bakın hiçbir yerde liyakatli yönetici, başkanımın dediği gibi bulunamıyor.”
“THY’nin geçen sene şu an gördüğüm 330 filosu kalabalığının 30 tane uçakları inmiştir. 500 tane kaptanları atılacaktı. Kendilerine gelen teklif Türk Hava Yolları’ndan, altı aylık ücretsiz izne ayrılmalarıydı. Hiçbir tanesi sesini çıkaramadı. Orada gidip uçakların tekrar uçurulmasını sağlayan benim. Düşürülen hatlardaki yolcu sayılarını araştırıp şirkete, tekrar yönetime sunan benim. Artı, THY ücret kesintisiyle geldiği zaman THY’nin eline 87 milyon dolarlık tasarruf tedbiri verip te yaptıkları hatayı onlara gösteren yine benim.”
“Şimdi FTL görüşmelerinde sadece ben vardım. Uçuş İşletme, kabin hizmetlerinden gelen başka arkadaşları, personel başkanının yanındayken Ekip Planlama Başkanı –bunlar hiçbir şey bilmeden geliyorlar, bu arkadaşlar bir daha toplantıya gelmesin- dedi ve onları toplantıdan çıkardılar. Şu andan itibaren, THY’de yapılan görüşmelerde sadece kaptan olarak ben katılıyorum üst yönetimde toplantıya. Hepsi boş, hepsi bilgisiz olduğu için sadece biz konuşuyoruz ve bütün THY biliyor ki, Erkan kaptan ve yanındaki diğer kaptan arkadaşlar bir şey konuşuyorsa gerçekten bilerek konuşuyor.”
“Kaynak sıkıntısı çekiyoruz bahanesiyle yabancı kaptanların burada istihdam edilmesi daha 80 yıl 90 yıl önce atalarımızın kanını akıtan insanların burada istihdam edilmesi onu bırakın,  20 yıl öncesi Saraybosna’da insanların kanını döken adamların burada benimle uçması bana zul veriyor ve ben bu yüzden her türlü çalışmayı yapıyorum ve öyle bir gariplik var ki, THY’de şu anda yabancı bir kaptan 10.5 ay uçup 13 ay maaş alırken, bir Türk kaptan burada 13 ay uçurup 12  ay maaş veriliyor.”
“Bakın hepsi şu anda Madagaskar’a uçuyor, veba tehlikesi var, ülkeye bunu getirebilirler ama bir tanesi sesini çıkarmıyor.”
“THY bayrak taşıyıcı, biz istiyoruz ki, THY’nin dünyada aldığı payın şu anda ben size söyleyeyim 780 milyon dolar kar açıkladılar. Benim kendi görüşüme göre, almamız gereken payın yarısını bile alamadık. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz.”
“Sorunlar artık THY’de halledilmiyorsa en üst noktada, gerekiyorsa Cumhurbaşkanına kadar çıkacağız, derdimizi anlatacağız. Bundan sonra –sopalayalım, kafalarını öne eğdirelim ve burada kalsın- devri bitmiştir.”
“Özellikle son dönemde, THY’de iş sağlığı ve güvenliğindeki iş kazalarının ciddi oranda azalmasının yegane tek sebebi, bizim Hava İş Sendikasıdır. Her ne kadar THY bunu kendine mal etmeye çalışsa da, biz bunu çok iyi biliyoruz.”
İfadelerini kullandığı sözkonusu videonun deşifresinden açıkça anlaşılmaktadır.
Yukarıya alınan tüm bu ifadelerin, Hava İş sendikası yöneticilerinin, Ortaklığımız yönetim kademelerini gerek yönetsel gerek bilgi ve tecrübe yönünden ve gerekse uygulanan politikaları (insan kaynakları, ticaret, mali vb) açısından ağır eleştiriler taşıdığını göstermektedir. Bunun yanısıra, Ortaklığımız yöneticilerinin kişisel özellikler ve nitelikler bakımından da değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Sözkonusu beyan, ifade ve açıklamaların gerek Hava İş web sitesinde gerekse havacılık medyasında yayınlanması yoluyla aleniyet kazandığında tereddüt yoktur. Bahsekonu beyanlarla ilgili olarak bugüne kadar Ortaklığımızca herhangi bir işlem yapılmamış olması, yukarıdaki ifadelerin “sendikal faaliyetler kapsamında değerlendirildiği ve tolere edildiği “ düşüncesine kuvvet kazandırmaktadır.
Nihayetinde Hava İş ve Havasen, Anayasa ve ilgili yasal mevzuat çerçevesinde kurulmuş, tescil edilmiş meşru ve legal sendikalardır. Yürüttükleri sendikal faaliyetler kapsamında suç niteliği teşkil etmedikçe eleştiri haklarını kullanma özgürlüğü vardır. Hava İş’in kullandığı her türlü yasal imkan ve vasıtanın Havasen’e de tanınması,  aynı anlayış ve mesafede hareket edilmesi en temel beklentidir. Dolayısı ile, Hava İş yöneticilerince kullanılan çok daha ağır ifadeler konusunda herhangi bir işlem yapılmamasına karşın Ortaklığımızı hedef almayan, hakaret içermeyen ifadelerimin işbu savunmaya konu edilmesi üzücüdür.
3- Yukarıda belirtilen Hava İş Sendikasının Ortaklığımıza yönelttiği beyan ve ifadelerinin Sivil Havacılık alanında faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşunca da ortaya konulduğu görülmektedir.
KRT TV’de katıldığım programda, 2017 başında uygulamaya başlanan FTL ile daha da ağırlaşan mesai şartlarının yarattığı uçuş emniyeti zaafını dile getirdiğim, bu olumsuzluğun havacılığımıza zarar verme riskine dikkat çektiğim malumlarınızdır. Sivil havacılığın en büyük sorunlarından olan yorgunluk ve kümülatif yorgunluk konusu sadece tarafımdan değil bugüne kadar pilotların sivil toplum kuruluşu sıfatını taşıyan ve 60 senelik bir geçmişi olan Türkiye Havayolu Pilotları Derneği (TALPA) tarafından da muhtelif tarihlerde dile getirilmiştir.

  1. a) TALPA’nın 22 Ocak 2014 tarihinde düzenlediği Pilotlar Çalıştayında o dönemdeki Başkanı merhum Kpt. Plt. Gürcan Mantı tarafından bir konuşma yapılmış ve uçuş emniyeti ile ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:

“Özellikle insan bünyesini zorlayan, dinlenme sürelerini kısaltan veya kalitesini düşüren ticari beklenti ve kar eksenine göre düzenlenmiş mesai talimatları ile mesleğin geleceğinin olmayacağı ve bu durumun sürdürülebilir olmadığı gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Pilotların ancak, mezarda dinlenebileceği bir çalışma düzenin iyileştirilmesi ve uçuş emniyetini maksimum düzeye getirilmesi için herkesin ve sektörde faaliyet gösteren her kuruluşun taşın altına elini değil başını da koyması gerekir.”

  1. b) TALPA tarafından iki meslektaşımızın kalp krizinden vefat etmesi sonrasında 21 Haziran 2017 günü yayınlanan kısa bildiride de uçuş emniyetine dikkat çekilmiştir:

“Her ne kadar talimat ve yönergelere uygun olsa bile; Biz pilotların devamlı ve aşırı strese maruz kalmak, gece-gündüz değişkenliği, insan fizyolojisini zorlayan farklı zaman dilimlerini kateden uçuşlar, düzensiz ve değişken çalışma saatlerinin neden olduğu yorgunluk, iş güvenliğinden uzak, sosyal yaşam düzenimizi dikkate almayan, insan faktörünü dikkate almayan çalışma şartları nedeniyle sağlığı bozulup mesleği bırakan ve ebediyete intikal eden meslektaşlarımız var. Meslek örgütü olarak uyarıyor, paydaşları sorumluluklarını almaya çağırıyoruz. “

  1. c) TALPA’nın yayın organı Kokpitten Bakış Dergisinin Temmuz-Ağustos-Eylül 2017 sayısında ise Başkanın sunuş yazısında “Uçuş Emniyeti Tehlikede” başlıklı şu bölüm yer almıştır:

“Eksiklerimiz Sektördeki pilot açığı malumunuz. Ancak bu açığın kapatılabilmesi için alınan kararların istenilen sonuçları vermediği ortada. Lise mezunlarından pilot alımı, kaptanlık için yeterli saatin 1500’e düşürülmesi, yabancı pilot oranının artırılmaya çalışılması, sektörü daha da geriye götürmektedir. Hatta ‘UÇUŞ EMNİYETİ’ni tehlikeye atabilecek içerikteki kararlar dersek, pek de abartmış olmayız.
Sivil havacılıktaki gelişmeleri, eksiklerini gidermeyi sadece iktisadi sonuçlara dayalı olarak okumak ve çözüm yolları aramak yanlış kararlar alınmasına yol açmaktadır. Pilot açığının giderilmesi için neler yapılabilir sorusu, sektörün tüm paydaşlarıyla görüşülmek suretiyle masaya yatırılmalı ve çözümler birlikte bulunmalıdır. Aksi halde bulunan çözümler uzun vadeli olmaz, hem de sektörün memnuniyeti ve rızası alınmaksızın uygulamaya konulan kararlar arzu edilen ‘birlikteliği’ gerçekleştirmeye hizmet etmeyecektir.”
Yukarıda da örneklendiği gibi, konu ile ilgisi olan her kişi ve kurumun Uçuş emniyetini esas alan endişelerini ve uyarılarını dile getirmesi son derece normaldir. Bu söylemlerin eleştiri konusu yapılması veya yaptırıma tabi tutulması değil dikkatle değerlendirilmesi gerekir.
Kaldı ki;
KRT V’de yayınlanan programda yorgunluk konusu ve diğer endişe duyulan hususlar konuşulurken genel ifadelerle yetinilmiş ve THY kelimesi geçmemiştir. Yani doğrudan THY örneğinden hareket eden bir yaklaşım ve söylem sözkonusu değildir. Belirtilen sorunların tüm havacılığımız için tehdit oluşturduğu, şirket veya marka belirtilmeksizin ifade edilmiş ve kamuoyunun ilgisi çekilmeye çalışılmıştır. Easasen unvanı Havayolu Çalışanları Sendikası olan ve tüm sektörde örgütlenme iddiası ile yola çıkan bir Sendikanın yapması gereken de budur. Sektörün içinde olanların çok yakından takip ettiği gibi, insani şartlara uymayan Mesai Talimatları ve çalışma düzeni sektördeki tüm işletmelerin sorunudur. Bu işletmelerde görevli tüm uçuş ekipleri de uygulamadan şikayetçidir.
Esasen, Mesai talimatları sorunu yabancı havayolu işletmeleri için de geçerlidir. Yurtdışında yapılan birçok araştırma her 10 pilottan 9’unun yorgun uçtuğunu ortaya koymuştur. TALPA’nın 26 Nisan 2014’de düzenlediği Uluslararası Pilotlar Çalıştayına bir tebliğ sunan Havacılık Tıbbı Derneği ve Sivil Havacılık Akademisi Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç  “Air İndia Pilotlarının her ikisinin de mikro uykuya dalması nedeniyle pisti kaçırdıklarını “ belirterek kokpitte uyuya kalan pilotlara örnek olarak Air Berlin ve Virgin Atlantic şirketlerinin bazı seferlerini göstermiştir. Çetingüç sunumunda yorgunluğun ölümlü kazalardaki payının % 15-20 civarında olduğuna dikkat çekerek  İngiliz Havayolu Pilotları Derneğinin (BALPA) 500 pilot üzerinde yaptığı anketten de örnekler vermiştir. Ankete katılan pilotların % 56’sı kokpitte uyuyakaldığını, her 3 kaptan pilottan birinin uyandığında yardımcı pilotları da uyurken gördüğünü ifade etmişlerdir. Aynı şekilde, ankete katılan pilotların % 84’ü son 6 ay içinde yorgunluk kaynaklı olarak performanslarının düştüğünü ve durumun uçuş güvenliğini tehdit eden en büyük faktör olduğunu belirtmişlerdir. Sorunun tüm havacılık sektöründe geçerli olması hiç kuşku yok ki, üzerinde konuşulmaması, önlem alınması talebinde bulunulmaması, gerekli uyarıların yapılmaması sonucunu doğurmayacağı açıktır.Sözkonusu tebliğ, TALPA’nın yayın organı Kokpitten Bakış dergisinin Nisan-Haziran 2014 sayısında da geniş biçimde yer almıştır.
TALPA’nın meslek örgütü sorumluluğu içinde gerek açıklamalarında, gerek Başkan ve yönetim kurulu üyelerinin verdikleri mülakatlarda, gerek TALPA yayın organları olan Kokpitten Bakış Dergisinde ve kurumsal web sitesinde yayınladıkları çeşitli bildiri ve yayınlarda ve gerekse düzenledikleri Çalıştaylarda Uçuş Emniyeti konusunu gündemde tuttukları ortadadır.
4- Basın Müşavirliğinden izin alınmaması konusu:
– Malumları olduğu üzere sözkonusu TV Programına Anayasa ve yasalara uygun şekilde kurulmuş, onaylanmış ve faaliyetlerini sürdüren Havasen Genel Başkanı sıfatı ile katıldım. Nitekim, yayın boyunca görüntünün altında “Kaptan Pilot İskender Çarkcı – Havasen Genel Başkanı “ ibaresi yer almıştır. Dolayısı ile, THY pilotu olduğuma ilişkin herhangi bir ibare veya işaret kullanılmamıştır. Bu itibarla, THY pilotu sıfatı ile bir konuşma yapılmadığı için izin almaya gerek olmadığı değerlendirilmiş ancak asgari nezaket çerçevesinde bağlı bulunduğum Tip Müdürü Sayın Ali Aydın Tandoğan’a bilgi verilmiştir.
Şahsımla ilgili izin konusunun benzeri durumda olduğum sivil toplum kuruluşları için aranmaması ise  bu konudaki yaklaşımı teyit etmektedir. Aynı çerçevede faaliyet gösterdiğimiz Türkiye Havayolu Pilotları Derneği(TALPA) başkan ve yöneticilerinin muhtelif tarihlerde, gazete, TV ve internet medyasına verdikleri çok sayıda ropörtaj bulunduğu, TV’lerin canlı yayınlarına bağlanarak uçak kaza-kırımı dahil, sivil havacılığın her alanında görüş açıklamaları, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri vb kuruluşların Basın Müşavirliğimizden izin almadan bu görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirebileceklerini göstermektedir. Arşivde yapılacak küçük bir araştırma; sadece TALPA’nın değil diğer sivil toplum kuruluşlarının THY personeli olan yetkililerinin sivil havacılığımızla ve THY ile ilgili çok sayıda açıklama yaptıklarını göstermektedir.
Bunun yanısıra, sözkonusu TV programında sivil havacılığın sorunları ve özellikle uçuş emniyeti konusundaki görüşlerimi açıklarken ne THY ne de diğer havayolu işletmelerimizin ismi zikredilmemiştir. Sadece, programın son bölümünde THY’den övgüyle bahsedilmiş ve 3. Havalimanının sivil havacılığımıza katkısı konusunda ümit ve beklentilerimiz dile getirilmiştir.
– Programda “bir pilotun kokpitte bayılması” olarak ifade edilen olay kamuoyuna ilk kez tarafımdan açıklanmamıştır. Aralık 2017’de meydana gelen bu olay 26.12.2017 tarihinde Hürriyet , CNNTURK başta olmak üzere  medyada geniş yer bulmuştur.
Bunun yanısıra yaşanan başka bazı olumsuzluklar da medyada haber olarak yer almıştır.
SONUÇ:
KRT TV programına, Havasen Genel Başkanı olarak iştirak edilmiş, anılan TV kuruluşu da şahsımı izleyicilerine bu şekilde tanıtmıştır.
Havada pilot meslektaşımızın bayılması olayı tarafımdan ilk kez gündeme getirilen bir konu değildir. 4 ay önce medyada geniş biçimde yer almıştır.
Programda dile getirilen sivil havacılığımızdaki çalışma şartlarından kaynaklanan yorgunluğun oluşturduğu uçuş emniyetinin zaafa uğraması tehlikesi, THY adı zikredilmeden  genel bir sorun olarak dile getirilmiştir. Hava İş sendikası yöneticilerinin muhtelif tarihlerde dile getirdiği uçuş emniyetsizliğine ilişkin söylemlerini “THY uçağının düşmesi, kaza meydana gelmesi, can kaybı olması gibi” unsurlarla desteklemesine karşın tarafımdan genel bir değerlendirme ile yetinidiği açıktır. Benzer şekilde Teknik A.Ş. hangarında meydana gelen olayda yaşamını yitiren bir teknisyen üzerinden ciddi olaylaın ve ölümlerin meydana gelebileceğinin yine Hava İş yetkililerince dile getirilmiş olduğu yulkarıda açıklanmıştır.
Daha önemlisi, kamuya açık, çok sayıda misafirin, diğer sendikaların yöneticilerinin, basın mensuplarının bulunduğu Hava İş Genel Kurulunda, sendika işletme temsilcisi Erkan Kayhan’ın gerek Uçuş emniyeti gerek yabancı pilotlar vb konularda Ortaklığımız üst yönetimini ilzam eden, hedef gösteren konuşmaları ortada iken yaklaşık 4.000 üyesi olan yasal bir sendikanın Genel Başkanı olarak uçuş emniyetine genel olarak dikkat çekme amacını taşıyan ve toplam 1 saatlik programın sadece 2 dakikalık bölümünde dile getirilen hususların işbu savunmaya konu edilmesi son derece üzücü ve düşündürücüdür.
Tarafıma tebliğ edilen savunmamı değerlendirmelerinize arz ederim. 06.04.2018
 
İskender Çarkçı
Kpt. Plt. (A 340)
 

Exit mobile version