İŞCİ Mİ? ODA NE YA…ÖNCE CAN,SONRA CANAN

Öncelikle, bu yasanın tüm işçi konfederasyonlarının beklentilerini karşılamadığını vurgulayarak, bu yasanın en önemli maddelerine bir bakalım.
İlk olarak; iş kolu sayısı 28’den 20’ye düşürüldü. Bu yeni düzenleme ile bundan böyle; havacılık iş kolu rafa kaldırılırken, yerine “taşımacılık” adı altında; “hava-kara-demiryolu” birlikte tek bir iş kolu olarak değerlendirilecek.
Ülke barajı %10’dan %3’e düşürülürken, işletme barajı %51 ‘en %40’a çekildi. Yani, Türkiye’de ülke çapında sektör çalışanlarının %3’ünün sendikalı olması, o sendikayı yetkili kılıyor. Bunun yanı sıra, o sendikanın bir işletmede (örnek; THY) toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için gerekli olan üye sayısı, o şirketin çalışanlarının %51’i değil, %40’ının sendika üyesi olması yeterli oluyor. Aynı işletmede iki sendika varsa ve her ikisi de %40’ı geçtiyse bir tane bile fazla üyesi olan işletme toplu iş sözleşmesi yapabiliyor.
Sendikalar daha önceleri, barajın altında kalmamak için üye sistemini sulandırıp sahte üyeliklerle barajın içerisinde kalmaya çalışıyor ve kalıyorlardı. Yeni yasa ile buna olanak tanınmayacak. Gerçek sendika üyeleri, SGK kayıtları ile ortaya çıkacak.
Hava-İş yeni yasa ile taşımacılık dalında 750.000 işçinin bulunduğunu söylüyor ( Bu rakam 2011 kayıtlarında 773.409) ve Hava-İş’in %3’lük barajı aşabilmesi için bu hesaba göre 23.202 sendikalı üyesi olması gerekiyor. Tabii ki bu %3 lük baraj dilimi şimdilik %1 ama 2016 da %3 ü bulacak. Hava-İş bugün için bu %1’lik baraja takılmayabilir ama gelecek için benim şüphelerim var.
THY’den başka hiçbir şirkette örgütlenme başarısını gösterememiş Hava-İş’in, en azından örgütlenme eksiklikleri konusuna daha dikkatli yaklaşmasını buradan yeniden anımsatmakta fayda var.
Bunlardan başka;
Sendikaya üye olmak için Noter koşulu kaldırıldı. Bundan böyle, sendikalara üye olmak veya ayrılmak, e-devletüzerinden yapılacak.
Her şeyden daha önemlisi; (saçma sapan bir uygulama olduğunu bu konularda yazdığım tüm yazılarımda vurguladığım) GREV YASAĞININ sektörümüzden kaldırılması olmuştur. Bu antidemokratik yasağın mutlaka bir yerden döneceği konusunda hiçbir zaman bir kuşkum olmamıştı. Bu aşamada bu grev yasağının çıkmasına önayak olan kişi veya kişiler THY camiasından özür dilemelidirler.
Ancak; Hava-İş’in web sitesinde yer alan ve usta(!) dönemini bitirmiş ağa(!) dönemine geçmiş başkanı, onlarca işçi çıkarına olmayan maddeler varken,
İşveren, sendika temsilci ve amatör yöneticilerini işten çıkardığında, mutlak işe iade yolu açılmıştır” diyor.
İşçinin işten çıkartılması ve geriye dönüşü önemli değil. Nasıl olsa biri gider, biri gelir… Önemli olan, varsa da yoksa da ATAMA temsilci sistemi? Yanılıyor muyum Bay Ayçin?
Yeni yasada işçilerin mutlak işe iadesine bir bakar mısın? Var mı, yok mu?
Birde sadece temsilcinin yani senin atadığın adamının koruma altına alındığını utanmadan, sıkılmadan 3.önemli gelişme olarak yayınlıyorsun.
Yani, yine görüldüğü gibi; önce can deniyor… Canan, yani işçi; bu anlayışla amaç değil araç oluyor. Temsilcini topluma seçtirmeden, liyakat değil sadakat esaslı olarak atadığın kendi adamını kurtardın diyelim. Peki, üyeni nasıl koruyacaksın?
Ayrıca;
Sendikaların kendi denetim kurulunun yanında, bir de mali müşavir veya yeminli mali müşavir koşulu getirilmiş. Bu koşul iyi hoş da, işleyişi nasıl olacak? Yanlı mali müşavir yok mu? Minareyi çalan, kılıfını hazırlamaz mı? Geçen genel kurulda; karşıt tarafın delegeleri tarafından bazı giderlerin içeriği ve ne kadar masraf yapıldığının sorgulanmasına yanıt veremeyen sendika yönetimi, bu saydamlığı bu yasayla sağlar mı, bunu birlikte göreceğiz.
Şimdi de gelelim sadede;
Kanunsuz grev uygulaması ile normal grev uygulamasını hala biri birinden ayırmayı beceremeyen veya her ikisinin ayrı konular olduğunu bildiği halde, kamuoyuna eylemi (Kanunsuz grevi) normal bir grevmiş gibi lanse ederek, yaptığı yanlışın üstünü örtmeye çalışan Hava-İş yönetimi, işten çıkarılan 305 kişiyi, bu yeni yasayla işe geriye alınması gerektiğini iddia ediyor.
Sevgili Hava-İş yönetimi; eylem ( kanunsuz grev uygulaması) yapmakla kanuni grev yapmak tamamen biri birinden farklı uygulamalardır. Yasalarımız, birini hak olarak görürken, diğerini yasak olarak yorumlamaktadır. Sen; bunları bile, bile, 305 kişiyi ateşe attın. Bu yeni yasayla da eylem ( kanunsuz grev) yapsan, aynı şekilde sonuç alırsın.
Unutma ki, Türkiye’de bir günlük, haftalık, hatta saatlik grev yapabilmeye yönelik bir düzenleme yok.
Bu uygulama bazı Avrupa ve Amerikan sendikalarında var. BİZDE YOK.
Bizim ülkemizde; grev kararı aldıktan sonra işverene gün ve saatini bildiriyorsun, sonra GREV uygulaması başlıyor. Sizce, bu yasayı Bay Ayçin bilmiyormuydu?
Sen çıkmışsın, bu yeni yasa gereği, sendika yönetiminiz yüzünden bile, bile işten atılan 305 kişinin işe iadesini istiyorsun. Umarım işveren atılan işçileri geriye alır ama almak istemezse hiçbir şey yapılamaz.
Ulusal TV de 21.10.2012 akşamı yapılan işten çıkartılan arkadaşlarımızın ve sendika başkanının konuk edildiği programda,sendika başkanı, bu işten cıkartılmalarla ilgili görüş isteyen programı yöneten bayana; Bedelsiz hiç bir hak alınamaz dedi ve çok doğru da söyledi. Ancak, Buradan sendika başkanına sormak lazım. Bu bedeli hep işçimi ödemeli. Siz,sendika yönetimi olarak bu eylemi örgütlediğiniz halde şimdiye kadar neyin bedelini ödediniz? 23 senedir binlerce işçi atıldı. Siz ne yaptınız?
23 senede işçi adına bir tek bedel ödedinizmi? (siyasi hariç)
Hükümet, kemer sıkma uygulamasının başlangıcı olarak, kamuda çalışan işçilerin fazla çalışma ücretlerini 2013 yılından itibaren kaldırdı. THY, bazen devlet, bazen kamu olur, unutmayın. Bir bakarsın, THY ve bağlı kuruluşları da; “fazla çalışmaların karşılığını ödemeyeceğiz” diyebilirler. Kıdem tazminatlarının kısmen kaldırılması ve mezarda emeklilik gündemini korurken, bu fazla çalışma ücretlerini ödememek de neyin nesi oluyor? Arada bir işçi sorunlarına da bakın!
Sonuç olarak; bazı ana detaylarını vermeye çalıştığım bu yeni yasanın, tüm maddelerine göz attığımda, anladığım; sendikaların kendi kurumsal ve bireysel güvencelerini daha ön planda tutarak bu tasarıyı onayladıkları yönünde.Hükümet bu yasada sendikalara akıllı olun, siyaset yapmayın bakın sizin ekmeğinizle oynamadım, yasa sizi değil işçileri ilgilendiriyor, Bırakın bu işleri, alın işçinizden (üyenizden) aidatlarınızı yan gelin yatın mesajı veriyor.
Oysa tüm sendika ve konfederasyonların; kendi çıkarlarını savunurken asıl görevleri olan, işçinin haklarını korumak, kollamak ve geliştirmek doğrultusunda da harekete geçmeleri zorunludur.
Hükümetin öne sürdüğü ve çıkarttığı bu yasa; işçi sınıfının zaten yozlaştırılmış, iyice kullanılamaz duruma getirilmiş haklarını tümüyle kaldırma, sendikaları ve örgütlü işçileri yok ederek işverenlere dikensiz gül bahçesi yaratma girişimidir.
Kısaca; sendikalar ve konfederasyonları öncelikle kendi geleceklerine yönelik maddelerde daha atmaca olmuş ve imzayı atmışlar. Yani önce can, sonra canan demişler. Tüm işçi sendikalarına ve konfederasyonlarına bu durumu yeniden düşünmeye davet ediyor ve şu soruyu kendilerine sormalarını öneriyorum:
İşçilerin olmadığı yerde sendikalar (ve yöneticileri) olabilir mi?
NOT/ Sivil havacılık Akademimizin üyesi Cengiz Türkoğlu’nun “ADİL KÜLTÜR” uygulaması yazısı, sektörümüzün otoriteleri olan DHMI ve SHGM’nin bu konudaki anlayışını sergiliyor. 

Exit mobile version