THY gibi siyasi yelpaze gereği değişen yönetimler nedeniyle çalışanların sorunları bir türlü bitmiyor. Bir yönetim geliyor ve mevcut dengeleri altüst ediyor. Tabii ki zaman içinde dengeler iyi kurulduysa…
THY ve Teknik AŞ’yi birbirinden ayırmayan biriyim. Her ne kadar farklı nedenlerle THY’nin içinde gerek sendikal gerekse yönetimsel değişiklikler yapılmış olsa da, bu değişikliklerin hiçbir fayda sağlamadığının yanı sıra iş barışını bozduğu ve çalışanları ayrıştırdığına şahit oluyorum.
THY’nin Teknik A.Ş’yi ayırıp ayrı bir şirket gibi göstermesinin ticari boyut açısından olma ihtimalini bir nebze anlayabiliyorum ama taşımacılık iş kolundan çıkartılıp bir başka iş koluna sokulmuş olmasını ve çalışanların iki ayrı sendika tarafından temsil edilir hale getirilmesinin mantıklı bir nedenini bulamadım.
Teknik AŞ’nin Sendikası Özçelik İş’in deneyimsizliği nedenli kötü bir toplu iş sözleşmesi süreci geçirildiği ve bu kötü toplu iş sözleşmesinden sonra Teknik A.Ş yönetiminin, bilinçli veya “ya tutarsa” mantığı ile toplu iş sözleşmesi kurallarını hiçe sayan GENELGE uygulamasındaki rezalet ve bilgisizliği unutmayalım.
Aslına bakacak olursanız Teknik AŞ’nin mevcut üst yönetimi de deneyimsiz kişilerden oluşuyor. İçlerinde sadece Ahmet Karaman’ın sektörel deneyimi mevcut. Ancak o da etliye sütlüye dokunmayan gamsız bir kişilik. Genel müdür yardımcılarından, Çakar lakaplı Bay Hüseyin, iş hayatında hangar dışına çıkmamış biri idi. (Şimdi çıkıyor mu bilemem) Bay Fazıl Çiftci’nin görevi, “az paraya çok iş yaptırmak” olduğundan işveren adına başarılı sayılabilir.
Müdür ve başkanları saymıyorum bile. Üsttekiler ne ki alttakiler ne olsun. (Az kalsın hakkını yiyordum bir kişi var. O da zaten kendini biliyor)
Geçen hafta Özçelik İş sendikası imzalı bir bilgilendirmeyi Airlinehaber de okudunuz. İyi niyetli yapılmış olduğunu düşündüğüm bu bildiri bence tutmayacak. Mutlaka birileri işin içine burnunu sokacak ve kayırmacı tutumlar sergilenecek. Bekleyip göreceğiz.
PEKİ, BİZİM ZAMANIMIZDA İŞLER NASIL YÜRÜYORDU?
Geçmişini bilmeyen geleceğini şekillendiremez gerçeği ile önce sizleri zaman tüneline sokmak istiyorum. Bir zamanlar (1970 li yıllar) teknisyen işe girerken, diğer muadil okul mezunlarına (normal lise mezunları) nazaran otomatik olarak %25 fazla bir maaş skalası ile başlatılırdı. % 25 avantajla teknisyen kadrolarında çalışanlar, en az üç sene sonra lisans sınavlarına girip lisans aldıklarında, maaşları anında %40 avantaja dönerdi (Normal Lise mezunlarına göre) Bunların yanı sıra ikili vardiyalarda %30, üçlü vardiyalarda %60 vardiya primi alınırdı. Yapılan her toplu iş sözleşmesinde alınan zamlar, hem kıdem ücretlerinde hem de iş tazminatı skalalarında aynen artış gösterirdi
Sonraları birileri bu kadro yapılanmasına bir dolu değişiklikler yaparak yamalı bohçaya çevirdiler. Her gelen sendika yönetimi kendine göre kadrolar ile oynayarak güya düzeltmeler yaptı. Ancak hiçbirisi zaman içinde oluşan teamüllere ve yurt dışı örneklerine göre değerlendirilmedi.
Sendikaların oy kaygısı nedeniyle, en çok delege çıkartabilecek konumda çalışanlar, hep en fazla iyileştirme yapılan bölümlerdi.
Sendikalar ikide bir kadro yapılanması ile oynar ve nalıncı keseri gibi kendine oy getirecek bölümleri kayırdıkça işveren hiç ses çıkarmazdı. Bu yapılanma ortaya şimdiki gibi bir hilkat garibesi çıkardı. Seneler önce yapılan toplu iş sözleşmesi taslağı üstünde yapılan oynamalarla daha da içinden çıkılmaz hale dönüştü.
Vergili ve vergisiz maaş skalaları tüm dengeleri altüst etti. Bu iş değerlendirmesi skalalarına bir dokunuş da benim UTED başkanlığım sırasında geldi. Her zaman fikirlerinden faydalandığım eski UTED başkanları ve iş değerlendirmeleri konusunda uzman Mehmet Tuğriçeri ağabeyimiz ile birlikte haftalar süren bir teknisyen grup ve ücret skala çalışmaları yapmış ve bunu hem sendika yönetimine ve işverene sunmuştuk.
Şimdilerde de Teknik A.Ş deki mesleki dernekler belki de bu tür bir çalışmanın içine girmiş olabilirler ama ben duymadım.
Dernek yönetimi hem işveren hem de sendika arasında mekik dokumalı ve adeta bilirkişi gibi davranmalıdır. Çünkü onlar işin içinden gelmiş çalışanlardır. Bir nevi maçın içindeki oyunculardır.
Düne kadar THY’de çalışmak için özel havayollarından ayrılarak veya istifa ederek THY Teknik te çalışmak için gelen teknik elemanlar, son zamanlarda THY’den kaçar oldular. Acaba neden dersiniz? THY üst yönetimi şunu bilsin ki, kaçan teknik elemanların tek derdi para değil. Huzur-Huzur-Huzur.
Hangarlarda huzur yok. Teknik A.Ş de nasıl bir denge var bilemem ama derhal Teknik A.Ş yönetimine neşter vurulmalıdır.
Defalarca yazdığım üzere, bir dernek yönetimi üyelerine yönelik, hem de toplu iş sözleşmesi dışında ve sendikaya rağmen %148 iyileştirme alabiliyorsa durup biz nerede yanlış yapıyoruz diye düşünmek lazım.
Son zamanlarda gözlemlediğim üzere, THY’deki dernekler maalesef yardım kuruluşları gibi çalışır olmuşlar. Tabii ki yanlış bir uygulama sayılmaz ama öncelik üyelerinin sorunlarında olmalı.
Sakın ola ki, Sefa bey sizin zamanlarınızda ki işverenler ile bugünküler aynı değil demeyin. Kafalarına yatmayan bir durum oluştuğunda dakikasında işten atıyorlar. Doğrudur ama bu yeni değil ki…
Bizim zamanımızda da işten atılmalar olurdu. Ancak atılan arkadaşlarımız hiç yalnız bırakılmazdı. Hiç unutmam, Orhan Tarınç ağabeyimizi (Allah sağlıklı ömür versin) sendikal faaliyetleri nedeniyle haksız yere işten atmışlardı.
Dernek olarak hem işsiz kaldığı üç aylık maaşını elden toplayıp kendisine vermiş, hem de işe geriye dönüş yaptırtmıştık. Onu işten atanlar, kendilerine göre ceza olarak verdikleri mağdur bırakmanın bir işe yaramadığını ve meslektaşlarının onun etrafında birleştiklerini ve karşılarında sadece Orhan Tarınç’ı değil, kemikleşmiş UTED yönetimi ve üyelerini görmüşlerdi. Sonunda, zor da olsa, yanlıştan döndüler. Tarınç’ı tekrar işe alarak teknisyenlerle barış yapma yolunu seçmişlerdi.
Şimdilerde ise herkes yorumlarda atıp tutuyor ama işten atılanlar için maddi veya manevi yardım yapılıyor mu? Ben duymadım. Ki, olsaydı muhakkak duyardım. İnsan yapısı mı değişti de biz mi duymadık. Veya acaba biz aptal mıydık?
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığında gidiyorsunuz ama o yılanın bir gün sizi de sokmayacağı ne malum? Unutmayın ki, bin yaşasın dediğiniz yılan sizi soktuğunda, siz de “aç, biilaç” yalnız kalmaya mahkûm olacaksınız. Yazık ki, çok yazık.
Neyse o kadar çok yaşanmış anılar var ki…
İşte şimdilerde, Teknik A.Ş yönetimi ve sendikası yukarıda yazdığım ve üstünde birçok oynama yapılan iş değerlendirmesinin yamalı bohçaya dönmüş ve özünden uzaklaşmış uygulamasını kullanılıyor.
Özçelik İş sendikasına tavsiyem, şimdiden gelecek toplu iş sözleşmesi için çalışmalara başlamaları olacak. Tabii ki önce geçmiş toplu iş sözleşmelerini bulup, neyin neden ve nasıl değiştirildiğine bakmak lazım.
Kısaca; İşveren, Sendika ve dernekler olarak mutsuz bir grup yarattınız. Bu mutsuz toplulukla nereye kadar gidebilirsiniz ki?