Bir Havacı
Ağır Bir ER Uçuşunun ardından daha dinlenme fırsatı bulamadan, uçuş işletmenin bildirimiyle uçuşumun kesildiğini öğrendim. 23 Temmuz akşamı cebime gelen mesajla icra kurulu kararıyla işimden olduğum yazılmıştı. İşten çıkartılma nedenim olarak idari gerekçe belirtilmiş olmasına rağmen THY’nin basın açıklamasında idari sebep,ekonomik kriz ve fetö ya müdahil olmak yazıyordu.
Sen tut C-172 den kaptanlığa uzanan yolda bir tane başarısızlık bile yaşama,oradan dünya harikası bir sistemin sahibi ER uçağında Kaptan olarak kıtalar arası uç, ardından bir SMS mesajıyla işinden ol. Gerekçe olarak da içini dolduramadıkları suçlamalar sunulsun.
Bir an, ben kim Fetö kim diye düşündüm. Evet,evet bu işte bir yanlışlık vardı. Beynimin içine sanki kızgın bir yağ dökülmüştü. Mesaj yanlışlıkla bana atılmış diye düşünürken,THY yönetiminden bir SMS daha geldi. Bu SMS’te ise üniformamın, bavulumun, uçuş çantamın ve boynuma taktığım tanıtma kartımın birlikte Personel Başkanlığına uğramam isteniyordu.
Sabır ya sabır çektim ve THY de personelin, bana ne tepki göstereceğini düşünerek gittim ki ne göreyim. Girişten bizi alacakları odaya kadar güvenlik sıralanmış, güvenlik tedbiri alınmış ve eli bıçaklı bir katil geliyor gibi bir karşılama hazırlanmış. Neyse çok gergin bir ortamda tek tek içeri alındık. Eşyalarımı teslim ettim,herkesin elini sıktım siz tebliğ edensiniz, sizin bir suçunuz yok haksızlığa sebep olanlar utansın diyerek, Personel Başkanlığı personeliyle vedalaşırken,Allah şirketime kaza vermesin sizlere cefa vermesin temennisinde bulunarak orayı terk ettim.
Fetöyle yaftalanan bir terörist sıfatı ezikliğinde, kimseye görünmeden binayı terk ederken,hemen hemen tüm yöneticilerim karşıma çıktı. Hepsi sarıldı ve öpüştük. Çünkü çıkartılan isimlere herkes gülüyordu. Kokpitten çıkartılan hiç bir isimi FETÖ ile bağdaştıramıyorlardı. İnsanların şaşkınlığını görünce biraz rahatlamıştım. İnsanlar yönetimin yaptığı saçmalığını anlamışlar diye düşündüm.
Ailem olaylara çok olgun yaklaştı. Çocuklarım, eşim, komşularım ve arkadaşlarım THY Yönetim Kurulunun tavır davranış ve bizi terör örgütü mensubu edasında karşılamasından çok uzak bir anlayışla,beni bilip tanıdıkları için içten ve samimi davrandılar.Ne olacaktı şimdi içerimi alınacaktık, tutuklanacakmıydık? THY Yönetim kurulunun oluşturduğu algı ile terörist muamelesine mi tabi tutulacaktık?
İstanbul’daki evimin kapısını çektim ailemi alıp bir kenarda olanların yorumunu yapabileceğim bir yere giderek içime kapandım. Telefonum olayı bilmeyen arkadaş dost saydığım kişilerce bir kaç defa olsa da yanlışlıkla,bazende olayı bilip mertçe benim ağzımdan olanları dinlemek isteyenlerce çalıp çalıp durdu. Tabiki onları suçlamadım. Çünkü üstlerinde hem THY Yönetiminin, hemde toplumun baskı ve algı etkisi vardı.
Kendime gelmeye başladığımda Sayın THY Genel Müdürü Temel Kotil beyin resmi cep telefonuna nezaket içinde bir mesaj çektim.Kendimden emindim. Böyle bir yaftayı ne kendime ne aileme nede çevremde bulunan kişilere yakıştıramıyordum. Küçüklüğümden beri sosyal adalet çevresinde Atatürk Milliyetçiliği ve Düşüncesinde yetiştirildiğim için bu konularda kendimden zerre kadar şüphem yoktu.Ailemde ortak payda ve düşüncede bir olduğumuz için onlarla da hem fikirdik. Ancak, THY yönetiminin yaptığı algı yenir yutulur bir konu değildi. Yapmam gereken sadece sabretmek olduğunu biliyordum ve kendimi bahçe işlerine ve uykuya verdim.
Bir yere iş başvurusu yapamıyordum çünkü iş akdimin neden sonlandırıldığı açık değildi, lisansım ve pasaportumda sorun olmamasına rağmen yinede şüphe ile karşılanıyordum.Ta ki yaklaşık 3 ay sonra bir gece avukatımın çıkarılma nedenim olarak, THY’nin Ağır Ekonomik Kriz nedeniyle son çare (ultima ratio) olarak iş akdini fesih ettiğini mahkemeye sunulduğunu söyleyene kadar.
Bu aşamadan sonra toplumun içine çıkmaya iş başvuru yapabilmeye başlamıştım ancak hala THY yönetiminin yaftalaması beni takip edecekti.Girdiğimiz,Körfez ülkeleri assessment’leri çok iyi geçmesine rağmen çıkış nedenimizi sorduklarında ekonomik kriz olduğunu, mahkeme evraklarıyla ispatlamamıza rağmen şirket usul ve esasları itibariyle sınavları kazandığımızı ama buna devletlerinin karar vereceğini bildirdiler.Nadiren o ülkenin hatırlı kişilerinin devreye girmesiyle giren çok az kişi dışında anladık ki, Körfez ülkelerinde deplasmanda 3/0 yenik başlıyorduk.
Hatta bir Körfez ülkesi son dakika tüm Türk arkadaşların assessment lerini iptal etti ve gerekçe olarak kendi devlet vize politikasının değişikliğini gösterdi.Bu süreçte bana en ağır gelen konulardan biri ise Çin deki havacılık şirketlerinin dahi Türklerin başvurularına Türk Sivil Havacığında ki bürokrasiyi sebep göstererek “ASLA” diye cevap vermesiydi.
Bu arada 12 kg verdim,eşimi dostumu öğrendim,paranın alım gücünü anladım, çevremde insanların nasıl yaşadığını,bir kıl inceliği de vatan severlikle vatan haini arasında nasıl gidilip gelindiğini anlamış oldum.Ama hiç bir işletmedeki idarecime,hiçbir hocama hiç bir arkadaşıma kızmadım. Sadece empati yaptım, aciziyet ve çaresizliklerinin farkındaydım.
Sayın Cumhurbaşkanının “At izi it izine karıştı” demesi üzere ümidim yeniden yeşerdi. Çünkü kurulan komisyonlar vasıtasıyla KHK ile dahi işten çıkarılanlar, şayet adli merci ve idari mercilerce aklandıkları takdirde, kurulan komisyon vasıtasıyla işlerine iade olacaktı. ama THY Yönetimi nasıl yaptıysa,yaptı ve kendini bu adalet duygusundan istisna kıldı.
Sefa Bey aynı kurumun çatısı altında farklı zamanlarda da olsa beraber olmamız nedeniyle,sizin THY tecrübeniz ve toplum içinde oluşan dürüstlük ve güvenirliğinizden cesaret alarak, bir hususu danışıp değerli görüşünüzü almak isterim ; Bayrak taşıyıcı, %49 devletin olan bir kuruluş, binlerce dolar harcadığı kaptanını, ER uçuşunda göz bebeği milyonlarca dolarlık uçağını,kariyer ve itibarını borçlu olduğu ve yolcusunu emanet ettiği UÇUŞ EKİBİNE iftira atabilme hakkını kendinde nasıl bulabiliyor.
Saygılarımla
NOT/ Kaptanımızın ismi bizde mahfuzdur.