İran’ın Ukrayna Havayolları’na Ait Uçağı Vurduğunu İtiraf Etmesinin Ardından Aklıma Gelenler….
İran’ın Tahran yakınlarında “askeri bir noktaya yaklaşan saldırgan bir uçak olarak algıladığını ve insani bir hata sonucu olarak füze ile vurduğunu” açıkladığı Ukrayna yolcu uçağında 176 yolcu maalesef hayatını kaybetti. Bu elim olay aklıma daha önceki sivil hava araçlarına yapılmış olan saldırıları getirdi. O nedenle sizlere bugünkü yazımda kısaca ülkelerin kendi hava sahalarına giren hava araçlarını vurduğu diğer bazı başka örneklerden söz etmek istiyorum.
Ticari bir havayolunun havaaracına yönelik ilk saldırı 1938’de Çin Ulusal Havacılık Şirketi’nin uçağına karşı gerçekleştirildi. Hong Kong’un Kai Tak Havaalanı’ndan Chongqing’e gitmek üzere ayrıldıktan sonra Kweilin olarak bilinen Douglas DC-2 hava aracı 24 Ağustos 1938’de Japonlar’ın saldırısı üzerine ağır hasar gördü. Nehre iniş yapmayı başaran hava aracına ardından bir saati aşkın süre ile Japonlar tarafından ateş edilmeye devam edildi ve uçakta bulunan 17 kişiden 14’ü hayatını kaybetti. Bu saldırıdan uçağın Amerikalı pilotu ise saldırıdan sağ olarak kurtuldu. Söz konusu saldırıdan sonra uçak onarılarak tekrar uçuşlarına başladı ancak bu sefer de Changyi Havaalanı’na indikten sonra Japonlar’ın saldırısına uğradı ve bu saldırı neticesinde de bordada bulunan 12 kişinin 9’u hayatını kaybetti. 1940 yılında ikinci kez silahlı saldırıya uğrayan uçak daha sonra tekrar uçuş yapmadı.
Takvimler 23 Temmuz 1954’ü gösterdiğinde bu sefer hedefte Cathay Pasific Havayolları’nın uçağı vardı. Singapur’dan Bangkok’a gitmek üzere sefer gerçekleştiren 12 yolcu ve 6 mürettebatı olan uçak Çin’in Lachovlin La-7 savaş uçağı tarafından vurularak düşürüldü. Hayatta kalanlar Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından kurtarıldı. Bordadaki 18 kişiden 10’unun hayatını yitirdiği saldırıyı gerçekleştiren Çin ardından bir savaş uçağı zannederek uçağı vurduğunu söyleyip özür diledi. Uçağın neden vurulduğuna ilişkin çok sayıda komplo teorisi üretildi.
Bu elim kazanın üzerinden çok geçmeden bu sefer Bulgaristan’da benzer bir olay gerçekleşti. Londra Tel Aviv uçuşu yapmak için havalanan uçak Viyana ve İstanbul’un ardından bugünkü Ben Gurion Uluslararası Havalimanı’na gitmek üzere 26 Temmuz 1955’te Heathrow Havalimanı’ndan havalandı. Viyana’daki duraklamanın ardından İstanbul’a gitmek için 03:00 sularında havalanan hava aracı kısa bir süre sonra fırtınaya yakalandı. Fırtına dolayısıyla navigasyon sistemi NDR’nin bozulmasıyla beraber pilot yanlışlıkla Bulgar hava sahasına girdi. Hava sahasının ihlal edildiğini fark eden Bulgar hava kuvvetleri bunun üzerine ülkenin güney sınırına yaklaşmış ve Yunan hava sahasına girmek üzereyken 27 Temmuz 1955’te hava aracını vurarak düşürdü. Uçakta bulunan 51 yolcu ve 7 mürettebatın tamamı hayatını kaybetti. Uluslararası baskı üzerine o zamanlar Sovyet Bloğu’nda olan Bulgaristan İsrail’e 200.000 USD ödedi.
21 Şubat 1973’te Libya Arap Havayolları’na ait Boeing 727-200 tipi uçak Tripoli’den Kahire’ye Benghazi’de durarak tarifeli seferini gerçekleştirmek üzere havalandı. Uçaktaki arıza ve de kötü hava koşulları dolayısıyla Mısır’ın kuzeyinde kaybolan pilot İsrail tarafından kontrol edilen Sina Yarımadası’na girdi. İsrail’in iddiasına göre Süveyş Kanalı’nın üzerinde İsrail’e ait askeri tesislerin üzerinden uçan uçak İsrail tarafından Sina Çölü’nün üzerinde vuruldu. 113 yolcudan sadece 5’inin kurtulduğu bu elim hadisede İsrail olası terör saldırısını bertaraf edebilmek için hava aracını vurduğunu iddia etti.
20 Nisan 1978’de ise Kore Havayolları’na ait uçak Paris Seul uçuşunu yaparken ikinci pilotun söylemine göre navigasyon cihazındaki arıza dolayısıyla rotadan çıkarak Sovyet hava sahasına girince uçak saldırıya uğradı ve zorla Murmansk’ın yaklaşık 300 mil güneyindeki donmuş bir nehre iniş yaptı. Sovyetler’in ateşli saldırısı neticesinde bu olayda da iki kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda kişi de yaralandı.
27 Haziran 1980’de Bolonya’dan kalkan Itavia Havayolları’na ait DC-9 tipi uçak ise 77 yolcu ve 4 mürettebatı ile birlikte kalktıktan yaklaşık bir saat sonra radar ekranından kayboldu. Alınan son mesaj pilotun inişe geçeceğini bildirdiği mesajdı. Pilotun son sözlerinin hemen birkaç saat sonrasındaysa Sicilya yakınlarındaki Ustica Adası açıklarında; Tiren Denizi’nde uçağın enkazı bulundu. Bu faciadan iki yıl sonra İtalyan Parlamentosu’nda neden kaza ile ilgili olarak İtalyan vatandaşlarının İngiliz ve Amerikalı uzmanların sahip oldukları bilgilere sahip olmadığı sorusu gündeme geldi. İtalyan Parlamentosu’nun Terörizm Komisyonu’nun 1989 yılında hazırlamış olduğu raporda hava aracının askeriye tarafından vurulduğu iddia edildi ve bu kaza “Ustica Katliamı” olarak anıldı. Uzun yıllar süren incelemeler ve yargılamaların neticesinde İtalyan Yargıtay’ı 28 Ocak 2013’te kazanın bir savaş benzeri senaryonun parçası olarak düşürüldüğüne karar verdi ve devletin kazazedelerin ailelerine yolcuların güvenliğinin temin edilememiş olması dolayısıyla tazminat ödemesinin gerektiğine hükmetti.
Yukarıda sizlere anlattığım bütün bu sivil hava araçlarında maalesef çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Buna karşılık havacılık otoritelerini sivil hava araçlarına saldırılmaması için düzenleme yapmaya sevk eden olay ise Kore Havayolları’nın uçağına yapılmış olan saldırı oldu. Kore Havayolları’na ait Boeing 747-203 B tipindeki uçak 23 mürettebatı ve 246 yolcusu ile Alaska’da Anchorage Havalimanı’ndan kalkarak Seul Havalimanı’na gitmek üzere yolculuğuna başladı. Kalkıştan kısa bir süre sonra pilotlar oto pilotu ayarladı ancak farkına varmadan rotadan çıktı ve yaklaşık bir saat sonra Sovyetler Birliği tarafından füze denemeleri yapılan ve dikkatle takip edilen bir hava sahasının içerisine girdi. Hava aracı Kamçatka Yarımadası’nı geçerek Ohotsk Denizi’ne kadar devam etti. Ardından uluslararası hava sahasına çıkan uçak tekrar Rus Hava Sahası’na girdi ve yine hava sahasını terk etmek üzereyken havadan havaya füzeler ile 1 Eylül 1983’te düşürüldü.
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ICAO’nun genel kurulu 269 kişinin hayatını kaybettiği saldırı üzerine Montreal’de 10 Mayıs 1984’te gerçekleştirdiği olağanüstü oturumunda ulusal egemenlik ve güvenlik kaygıları ile emniyetin dengelenmesi gerektiğini değerlendirdi. Şikago Konvansiyonu’nun Konvansiyon’un tadiline müteallik 94(a) maddesine uygun olarak sivil hava araçlarına karşı silah kullanılmamasına yönelik olarak yeni bir maddenin (madde 3bis) eklenmesinde mutabakata varıldı. Bu madde uyarınca Devletler seyrüsefer halindeki sivil hava araçlarına karşı silah kullanmaktan kaçınacaklar ve eğer müdahale etmeleri gerekiyorsa da bordadaki insanların hayatının ve hava aracının emniyetinin tehlikeye atılmasından imtina edecekler. Buna karşılık işbu madde uyarınca söz konusu düzenleme hiçbir şekilde devletlerin Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca sahip oldukları hak ve yükümlülüklerin tadili anlamına gelmeyecektir.
Bu düzenlemenin ne anlama geldiğini ve havacılık tarihinde başka hangi saldırıların olduğunu bir sonraki yazımda değerlendirmeye devam edeceğim.
Herkese emniyetli uçuşlar, keyifli günler dilerim.
Nazlı Can
havacılık ve uzay hukuku