Bu haftaki yazımın başlığında, Robert Bosch‘un bir markanın sloganı olmaktan çıkmış, dünyanın en özlü sözlerinden biri haline gelmiş deyişini kullandım.
Bu söz aslında gün geçtikçe, insanların yozlaşması arttıkça değerini kaybetmeye mahkûm. Bu özlü sözü, bu haftaki yazımla bağdaştırmaya çalışacağım.
Bildiğiniz üzere, 1991 yılından beri genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı ve birkaç sene de Airport TV de üst düzey yönetici olarak görev yapmamın yanı sıra her hafta yayınlanan “Kara Kutu” isimli tv programlarımda sektörün belli başlı kişilerini ağırlayıp, sektörel konuşmalar yaptık. Kısaca 1975-2017 seneleri arasında THY ve yukarıda saydığım diğer uğraşlarımda hep sizlerle birlikteydim. Havacılık camiasının emeklilikleri ve bugünün çalışanları tarafından tanınırım.
Ekonomik durumumun problemsiz olması nedeniyle her zaman çevremdekilere yardım edecek sosyal etkinlikler içinde oldum. Türkiye’de hiçbir STK (Sivil Toplum Örgütü) veya Sendika yönetimlerinin, kendi üyelerine yönelik, hak arama ve kazanç sağlama boyutu benim başkanlığını yaptığım STK kadar yüksek olmamıştır. Başkanlığını yaptığım UTED, THY’den emekli olan bir çalışanın alacağı kıdem tazminatından bile yüksek boyutta kazanç sağlamıştı. Tabii ki her şeyin bir bedeli olduğuna göre bu hak aramanın da bedeli oldu. Ancak bu bedeli ödeyeceğimi bile bile bu işe kalkıştığımdan yaşantımda farklılık yaratmadı. Helali hoş olsun.
Hayatımda şaşkınlık yaşadığım bir olay var ki hala etkisindeyimdir. Bir zamanlar, THY/Tekniğin Uçak Bakım Başkanlığını yapan Mehmet Yılmaz, iş tazminatlarından beş yıl geriye dönük tazminat davası sonunda mahkemeyi kazanmış ve beş yıl geriye dönük 100.000 TL ye yakın tazminata hak kazanmış olmalı. Kazanmış diyorum çünkü Mehmet Beyin dava açtığından haberim yoktu.
Avşa adasındayım. Cep telefonum çaldı. Alo kimsiniz? Sefa Bey, ben Mehmet Yılmaz dedi. Ooooo merhaba nasılsınız Mehmet Bey faslından sonra hayırdır Avşa’ya mı geliyorsun diye espri yaptım. “Hayır, Sefa Bey dedi. Ben helallik almak için sizi aradım”. Şaşırdım ne helalliği dedim. “Sefa Bey senin açtığın davadan sonra ben de kendi avukatıma belgelerimi vermiştim ve benim avukat senin davayı ve kararı emsal gösterip kazanmış.” Hayırlı olsun sevindim senin adına dedim. Ben hala beni neden aradığını kestiremediğimden yuvarlak cevaplar veriyordum.
“Sefa Bey dedi ben şu anda Yeşilköy yapı kredi bankasının önündeyim birazdan paramı alacağım. Bu para da senin hakkın çok. Mücadelen çok. İşinden gücünden oldun. Bu nedenle hakkını helal etmeni istiyorum” demez mi… Şaşırdım kaldım ve yine esprili bir dille, Mehmet Bey helal etmesem almayacak mısın diye şaka yollu laf attım.
Ne dedi biliyor musunuz? Çocuklarımın üstüne yemin ederim ki almayacağım demez mi… Beni bu söz çok etkilemiştir. Tabii ki, helal olsun bir hakkım varsa deyip konuşmamızı bitirdik. İşte insanlık, işte insan, işte gerçek Müslüman… İşte, insanlara yardımcı olmanın en büyük kazancı buydu. Onun söylediği “Allah Razı” olsun sözü yetti de, arttı bile… Tabii ki binlerce Allah razı olsun diye diğer arayanları da unutmamak lazım.
THY’den ayrıldıktan sonra biliyorsunuz nelerle meşgul olduğumu. Bu sefer de sizlere kalemimle hizmete devam ediyorum. Tabii ki bunun da bir bedeli var. Teknik A.Ş çalışanlarının hakkı olan, geçen sene genel kurulda mücadelesini sürdürdüğüm ekstra prim alınınca da,aynı saldırıya uğradım. Birileri çalışanların hak almalarını her nedense istemiyor.İLGİNÇ
Neler denmedi ki;
O kim ki,THY onun sözüyle milyonlarca dolar verilebiliyor diye yazılar yazıldı. Ben İlker Bey’den mesaj geldi para işi hallolmuş dediğim halde bunu sahiplenmeye çalışanlar oldu. Tabii ki bunu bilen genel kurula katılan hissedarların yanı sıra, THY’nin tüm yönetim kurulu ve tabii ki İlker Aycı bey. Bu konuda yalan söylenebilir mi?
Hadi söyledim diyelim. İlker Bey’in nasıl yüzüne bakabilirim. Mümkün mü? Tabii ki binlerce kişinin okuduğu bir sitede yalan söylediğinde insanı rezil rüsva ederler. Bazı insanlar bu tür insanların varlığına inanamıyor. Menfaati yokken neden uğraşsın ki diye düşünüyorlar. İnsanların, sağ ol başkan, sağ ol Abi, Allah razı olsun sözleri onlar için önemsiz.
Bu konuya nereden girdim. Geçen seneki genel kurul biteli bir sene olmuş yine bir genel kurul ve yine İlker Aycı ile ben karşılıklı ve benden yine bir istek geliyor. Bu sefer bilhassa teknisyen arkadaşlarımın isteği doğrultusunda pass bilet işkencesini anlatıyorum. Uzun uzun…
İlker Bey yine çok ciddi dinliyor. Gözlerimin içine bakıyor. Geçmişte pass biletleri nasıl kullandığımızı ve belirli ücret karşılığında rezervasyon yaptırtarak, çalışanların insan gibi seyahat edebildiğini anlatıyorum. Başka şirketlerden örnekler veriyorum. THY’de daha önce,pass biletlere rezervasyon hakkını olduğunu ve istenirse yine yapılabileceğini İlker Bey ve tüm THY yönetimi dinliyor.
Sonunda İlker Bey teşekkür ediyor ve Sefa Bey bu konuyu araştırıp mağduriyeti çözebilecek bir sistem bulmaya çalışacağız diyor. Teşekkür ediyorum ve genel kurul bitiyor.
İlker Beyin bir özelliği var. Mantıklı,kişisellik içermeyen,topluma yönelik bir istek yapıldığında gerçekten ilgileniyor. Mantıklı ise uygulatıyor. Teknik A.Ş nin prim konusu gibi pass olayının da çözülmesine katkı sağlarsam, birileri fena bozulur diye düşünüyorum.
Bu konuda, Birileri, benim konuşmama takla attırmaya çalıştı. Sizler de ben de taklayı yutmadık. Yanımda oturan THY emeklisi ve genel kurula hissedar olarak katılanlar da konuya vakıf olup yorumlar atmışlar. Hatta birisi benim telefonumu ver arasınlar dedi. Bende telefonunu yayınladım. Ancak yalan söyleyen,takla atmaya devam edip durdu. Tüm genel kurul yanlış anlamış ben doğru anladım diyor.
Bu arada UTED’in iftarına gittim. Yeni genç meslektaşlardan teşekkür eden edene. Hemen yayılmış benim konuşmam. Sanırım Teknik A.Ş nin yöneticileri söyledi.
Ben THY Pass bileti ben kullanabilir miyim? Hayır.
Neden? Çünkü ben 2015 yılında emekliliği gelen ve bilgisayarda sicil numarasına göre ayrılan 353 kişiden biriyim. Bu 353 kişilik toplu işten çıkartma listeleri yayınlandığında,işveren bu kişilerin mahkeme açmamaları için emekli olmasını istedi. (Tabii ki aynı teklif bana da yapıldı) Emekliliğinizi istemezseniz pass biletlerden mahrum olursunuz dediler. Bu 353 kişinin 112 kişisi Emekliliği istedi. Diğer 241 kişi kabul etmedi.
Tabi ki kabul etmeyenleri attılar ve mahkemeden işe geri dönüş kararını aldık. İşte bu nedenle benim pass bilet kullanma hakkım yok. Şahsen ben ve ailem yurt dışına turlarla gidiyoruz. Yurt içinde ise pek seyahatimiz yok gibi… Olursa da araba kullanarak gitmek bana daha zevkli geliyor. Kısaca ben,işverenin emekli ol teklifini kabul etmeyip pass biletlerden feragat edenlerdenim.
4857 sayılı İş kanunun 29.maddesi gereği işten tüm tazminatlarımı alarak ayrıldım. Bazı meraklılarım var. Beni devamlı izleyip reyting yapmak için yalan dolan atıyorlar ya. Onlara tiyo vereyim. Bakırköy 4. İş Mahkemesi “2005/ 572 E” Bu dosyada her şey var. Vatandaş ulaşabilir mi bilemiyorum ama herhangi bir avukat anında ulaşır.
Yazı başlığımdaki, ”insanların güvenini kaybetmektense” ifadesi sizin içinde önemli ise ne olur? Para olmasa da güvenirliği kaybederler. Güven zedelenir.
“Amannn sende, benim için önemli olan sadece paradır,reytingdir arkadaş” gerisi teferruat diyen varsa tabii ki onlar farklı… Ben yazımı normal insanlara göre yazmak zorundayım. Bu platform havacılık konularının yazılıp çizildiği yer. Özel hayatımızla ilgili konu varsa kendi aramızda halletmeli, okurları buna bulaştırmamalıyız.
Az kaldı unutuyordum. THY yatırımcı ilişkileri müdürlüğü var. O müdürlük tüm genel kurulların kaydını tutar ve ilgili resmi kurumlara yollar. Pass biletlerle ilgili veriye ulaşmak isteyen, paydaş (hissedar) o videoyu veya ses kaydını alıp sizlere gösterebilir. Bilirsiniz, ” Lafı neresinden anladığın, nerenle dinlediğine bağlıdır” derler. Kim bilir. Belki de benim yanım sıra diğer tüm genel kurul katılımcıları ve THY’nin tüm yönetimi, benim pass bilet konuşmamı dinlediler. Ancak herkes aynı yerden dinlemiyor galiba…