THY GREVE Mİ GİDİYOR ?
2007 yılı THY için sancılı bir yıldı. Ocak ayında başlayan Toplu Sözleşme görüşmelerinde ilerleme sağlanamamış, resmi arabulucu süreci başlamıştı. Sözleşmenin tıkandığı temel konu, her zaman olduğu gibi ücretlere yapılacak artışlar idi. Hava İş Sendikası ilk 6 ay için % 23,9 zam istiyor, 2 yıllık sözleşme döneminin kalan 6 aylık dilimlerinde enflasyon+ % 5 refah payı istiyordu. THY yönetimi ise, ilk yıl için % 9, ikinci yıl ise enflasyon kadar artış yapabileceğini söylüyordu. Arada gerçekten büyük uçurum vardı. Ortam giderek geriliyordu. Öyle ki, üyeleri bilgilendirmek için Genel Müdürlüğe giden Sendika Başkanı Ayçin ile Tanıtma ve Halkla İlişkiler Başkanı Hamdi Irmak önce küfürleşmişler sonra da yumruklaşmışlardı. (Hamdi Irmak daha sonra Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ile de kavga etmiş ve şirketten ayrılmıştı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP Kırklareli Milletvekili seçilen Irmak’ın vekilliği 5 ay sürmüş, Kasım ayındaki tekrar seçimde aday gösterilmemişti.)
Cumhuriyet Mitingleri, 367 krizi, e-muhtıra…
Gerginlik sadece THY’de yaşanmıyordu. Cumhuriyet Mitingleri, 367 krizi ve ardından gelen 27 Nisan e muhtırası sonucu AKP erken seçim kararı almıştı. 22 Temmuz’da seçime gidilecekti. İşte bu şartlar altında THY çalışanları hak ve ekmek mücadelesini sürdürüyor, en uygun koşullarla bir sözleşme imzalanması için Sendikaya baskı yapıyordu. Ülkede yaşanan siyasi gerginlik bir bakıma sendikanın işine geliyor, Kutuplaşan toplumda muhalifler sendikaya destek veriyordu. AKP iktidarının ise THY grevini düşünecek hali yoktu. Grev kararı uygulama aşamasına gelirse hükümetin grevi erteleyebileceği olasılığı bile cılız sesle ifade ediliyordu. Koşullar Sendikanın lehinde idi. Belki de ilk kez bu kadar zayıf yakalanmıştı THY işvereni…Sendikaya uluslararası destek de en üst düzeydeydi. Avrupa’daki Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF) ve Avrupa Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ETF) sendikanın arkasında duruyor, yabancı ülkelerde kamuoyu oluşturuyordu. Bu federasyonların değişik ülkelerde yaptığı bilgilendirme ciddi rezervasyon iptallerine yol açmıştı.
THY’den nemalananlar görev başında…
Krizin derinleştiğini gören THY yönetimi 4 Temmuz 2007 günü Sendikayı tekrar görüşmeye çağırdı. Ancak dağ fare doğurmuş, işveren sadece 1. yıl zammını 1 puan artırmakla yetinmişti. 6 Temmuz günü THY yönetimi sendikaya tekrar davet gönderdi ve “anlaşmaya hazır olduklarını” bildirdi. Sendikanın cevabı kısa sürede geldi:”Yeni bir teklif olmadığı için gitmeyeceğiz.” Bu arada, bir bölümü THY’den nemalanan bazı yazarlar grevin ne kadar zararlı olduğunu anlatmaya çalışıyor, THY çalışanına da “işten atılırsınız” mesajını vermeyi ihmal etmiyordu. Uyuşmazlığın bir an önce çözülmesini isteyenlerin başında ise TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy geliyordu. Ulusoy, Türkiye’nin en çok ziyaret edilen 11. Ülke olduğuna vurgu yaparak grevin Türk turizmini batıracağını söylüyordu.
Uçuş Personelinin haklarında uyuşmazlık
11 Temmuz günü resmi arabulucu raporu taraflara tebliğ edildi. Sendika bu gelişme üzerine bir açıklama yaparak 20 Temmuz günü grev kararını kitlesel bir biçimde asacaklarını ilan etti.Sendikadan yapılan açıklamalarda “tıkanmanın parasaal konuların dışında özellikle uçucu personelin çalışma koşullarından kaynaklandığı, çok sayıda çalışanın kadro beklediği,” belirtilerek kamuoyunda yaratılan algıının değiştirilmesine çalışılıyordu.
TALPA’dan açıklama “Greve katılmayacağız.”
Bu noktada, işverene can suyu Türkiye Havayolu Pilotları Derneğinden(TALPA) geldi. Dernek Başkanı Kaptan Pilot Tuna Gürel yaptığı açıklamada “Sendikası bugüne kadar ne bizimle ne de çalışanlarımızın üye olduğu diğer üç dernekle görüşmedi. Şimdi biz ne yapmamız gerektiğini düşünüyoruz. Sendika grev kararı aldığını söylüyor ama grev oylaması yapması gerekir. Oylama sonrasında sendika yanlız kalabilir. Çünkü deneyimli personelin büyük bir kısmı ve teknik çalışanlar grev istemiyor.” Diyor ve açıkça THY yönetimine arka çıkıyordu.
THY yönetimi 17 Temmuz günü can havliyle bir hamle daha yaparak Sendikayı görüşmeye davet etti. Görüşme beklenenden kısa sürmüş ve aynı gece yayınlanan Sendika bildirisinde anlaşma sağlanamadığı açıklanmıştı. Ertresi gün Sendika yeni bir açıklama ile 20 Temmuz günü grev kararını asacaklarını, engelleme veya grevi erteleme girişimleri olursa havaalanını başlarına yıkacaklarını söylüyordu.
Saydam PR, gururla sunar !
İşin şakasının olmadığını gören THY yönetimi de boş durmamış, kurumsal iletişim hizmeti aldığı Ali Saydam’ı devreye sokmuştu. Ayda 15.000 TL(Temmuz 2007 kuru ile 11.500 dolar) alan Saydam ve ekibi son derece ilginç bir kampanya hazırlamıştı. Saydam’ın hazırladığı afişlerde büyük holdinglerin yaptığı maaş artışlarına yer veriliyordu. Afişlerdeki bilgilere göre 2007 yılında Doğuş Holding (yüzde 7-10), Koç Holding (yüzde 9-12), Nurol Holding (yüzde 7-10), Sabancı Holding (yüzde 7-9) ve Zorlu Holding (yüzde 7-10) ücret zammı yapmışlardı. Saydam PR (Public Relations) açıkça “halinize şükredin, buldunuz bunamayın.” Demeye getiriyordu.
20 Temmuz gelip çatmıştı. Sendika Başkanı Ayçin Grev kararını THY Genel Müdürlüğü kapısına ve Teknik Hangara büyük bir katılımla astı. THY yönetiminde moraller bozulmuştu. THY’nin bağlı olduğu Maliye Bakanı Unakıtan ise, Eskişehir’den açıklama yapıyor ve “endişeye gerek yok.” Diyordu.
22 Temmuz’da AKP Tek başına İktidar
2 gün sonra yani 22 Temmuz günü Türkiye erken genel seçim için sandık başına gitti. Gecenin ilerleyen saatlerinde açıklanan sonuçlar THY yönetiminin moralini yerine getirdi. AKP % 46,6 oy oranı ile 341 vekillik kazanmış, CHP % 21 oy ile 112, MHP ise % 14 ile 71 milletvekilini Meclise sokmuştu. 26 milletvekili ise bağımsız olarak seçilmişti.
Grev oylaması istemezsen atarım !
Bu arada grev oylaması için imza toplanmaya başlamıştı. Yasaya göre işçilerin kendi iradeleri ve istekleri ile başlatıp katılabileceği “grev oylaması” süreci açıkça işveren tarafından yürütülüyor, çalışanlar müdürlerin odasına çağırılarak teker teker imza attırılıyordu. İmza atmamakta direnen veya duraksayan, düşünmek için süre isteyenlere nazikçe(!) işten atılacakları ima ediliyordu. Sendika hesap edemediğ bu sürecin işi çıkmaza götüreceğini farketmiş, seçim sonuçlarının da yarattığı moralsizliğe rağmen işçileri uyarmaya başlamıştı. Kokpit ve kabin ekiplerine gönderilen mesajlarda “Değerli uçuş ekipleri geçen Ağustos’u hatırla, imza atma, 105’i satma. Seçimini yap, grev oylaması dilekçesi işverence toplanamaz. Kişi tarafından özgür irade ile verilir. İşveren yalanlarına kanma ekmeğini haklarını satma. İmza verme, imza vermemek yasal hakkın. Yöneticiler zorla imza alamaz. Zorla veya bilmeden imza verdiysen sendikaya imzamı geri alıyorum dilekçesi ver.” Deniliyordu.
Mesajda belirtilen 105. Madde; minimum dinlenme saatlerini düzenleyen maddeydi. Uçucu personelin en çok uçtuğu yoğun yaz sezonunda hayati önem taşıyordu. Önceki görüşmelerde, THY yönetimi ana üs haricinde 10 saat olan dinlenme süresini, artan uçak sayısı ve yeni uçuş noktaları nedeniyle 8 saate indirmişti. Gerginlik had safhadaydı. Teknik A.Ş.de üyeleri bilgilendiren 3 Sendika yöneticisi şirket yöneticileri ile tartışmış ve polis tarafından gözaltına alınmıştı.
3 günde 4.000 imza…
İşverenin kontrolünde, sevk ve idaresinde yürütülen imza toplama sürecinde başarı sağlanmış ve 3-4 gün içinde THY ve Teknik A.Ş.’de toplanan imza sayısı 4000’i geçmişti. İşverenin eli rahatlamıştı. Üyesini tanımayan Sendika ise gidişattan endişe duymaya başlamıştı. Oysa THY çalışanı profesyoneldi. İmza istenince terddüt etmeden vermiş ve fişlenmekten kurtulmuştu. Biliyordu ki, yapılan bu mobbingin hesabını sandıkta kesecekti. 22 Temmuz seçim sonuçları ve grev oylamasına yetecek kadar imza toplanması THY yönetimini cesaretlendirmişti. 24 Temmuz günü Sendika son kez davet edildi. Yeni bir şey yoktu ama Sendikanın son gelişmelerden sonra pes edeceğini düşünüyorlardı. Beklenen olmadı. Yine anlaşma sağlanamadı. THY bu kez biraz daha tepeden bakan bir bildiriyle anlaşılamadığını borsaya bildirdi. Bildirideki tek farklılık THY’nin muhtemel grev kararına karşı Lokavt kararı alması idi.
27 Temmuz günü toplanan yaklaşık 5000 imza Valiliğe gönderildi. İşveren keyifli, sendika gergindi. 1993’ten sonra THY çalışanı ikinci kez sandık başına gidecekti.