Sevgili okurlarım bir önceki yazımda uzayda askeri faaliyetleri ele almış ve bununla ilgili hukuki alt yapının hazırlanma sürecinden bahsetmiştim. Bu yazımda ve bir sonraki yazımda da yine bu konuya devam etmek istiyorum. Şöyle ki; askeri uzay faaliyetleri her ne kadar kulağa geleceğin konusu gibi gelse de aslında tam da günümüzün konusu. Önemli bir konu ve bir hayli detaylı olarak değerlendirilebilecek bir konu. Bu nedenle de sizlere konunun temel unsurlarını bir yazı dizisi gibi birkaç bölümde aktarmayı istiyorum.
Hatırlayacağınız üzere 1959 Antarktika Antlaşması’ndan ve 1963 Atmosferde Uzayda ve Sualtında Nükleer Test Yasağı Antlaşması’ndan (KDYA)da esinlenerek hazırlanmış olan “Ay Ve Diğer Gök Cisimleri Dahil Uzayın Keşif ve Kullanılmasında Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler Hakkında Antlaşma” (Uzay Antlaşması) uzay hukukunun en temel düzenlemelerindendir. Askeri uzay faaliyetleri konusunda da her ne kadar uzay ve de gök cisimlerinin askeri faaliyetlerden arındırılması gündeme gelmişse de A.B.D.’nin ve de S.S.C.B.’nin karşı çıkması üzerine bu mümkün olamamıştır. Neticesinde Antlaşma’da şu şekilde bir düzenleme yapılmıştır;
Madde 4 : “Antlaşma’ya taraf devletler, nükleer silahlar veya diğer çeşit kütlesel tahrip silahları taşıyan cisimleri dünya etrafındaki bir yörüngeye oturtmamayı bu gibi silahları gök cisimlerine yerleştirmemeyi ve bu gibi silahları diğer herhangi bir şekilde uzaya yerleştirmemeyi taahhüt ederler.
Antlaşma’ya taraf bütün devletler Ay ve diğer gök cisimlerini münhasıran barışçı amaçlarla, kullanacaklardır. Gök cisimleri üzerinde askeri üs ve tesisler kurulması ve tahkimat yapılması, her tip silahın denenmesi ve askeri manevralar yapılması yasaktır. Askeri personelin bilimsel araştırma veya diğer bir barışçı amaçla kullanması yasaklanmamıştır. Ay ve diğer gökcisimlerinin barışçı amaçlarla keşfi için gerekli her türlü techizat veya tesisin kullanılması da yasaklanmamıştır.”
Maddeden sarih bir şekilde anlaşılacağı üzere tüm silahlar yasaklanmamıştır. Sadece nükleer silah ve kitle imha silahları yasaklanmıştır.
Peki bu silahlar hangi silahlardır?
Uluslararası Adalet Divanı’nın “Nükleer Silah Tehdidi ya da Kullanımının Hukuka Uygunluğu” başlığını taşıyan görüşüne göre nükleer silahlar; enerjileri atomun füzyonu ya da fizyonu neticesinde ortaya çıkan patlayıcı aletlerdir. Sadece yoğun ısı ve enerji yaymakla kalmaz dış uzayda elektromanyetik titreşimler oluşturarak uyduların elektroniğine de zarar verebilirler. Yalnız dikkat edilmesi gereken bir husus var o da şu ki; her türlü nükleer reaksiyon nükleer silah sayılamaz. Örneğin Birleşmiş Milletler’in Dış Uzayda Nükleer Güç Kaynaklarının Kullanımına İlişkin 47/68 karar sayılı ve 14 Aralık 1992 tarihli İlkeleri buna örnek teşkil edebilir. Bu nedenle örneğin itki sistemi olarak küçük atomik bombalar kullanan bir uzay aracı dolayısıyla nükleer silah sayılmaz.
Kitle imha silahlarına gelince; bu terimin ilk bilinen kullanımı Aralık 1937’de yapılmıştır. Bugün bildiğimiz anlamdaki modern kullanımı ise 1945 yılına kadar gider. Amerikan Başkanı Harry Truman tarafından imzalı belgede “weapons adaptable to mass destruction” yani “kitle imhaya uyarlanabilir silahlar” olarak geçmiştir. 1947 yılına gelindiğinde ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından “Konvansiyonel Silahlanma İle İlgili Komisyon” kurulmuştur.
1948’de ise Komisyon tarafından şu tanım getirilmiştir;
“(Kitle imha silahları) ….. atomik patlayıcı silahlar, radyoaktif maddeli silahlar, ölümcül kimyasal ve biyolojik silahlar ve gelecekte geliştirilecek atom bombası veya yukarıda adı geçen diğer silahlara benzer tahrip gücü olan her tür silahtır.”
Dolayısıyla maddenin lafzından anlaşılacağı üzere bu tür silahların dışında kalan anti uydu silahları, konvansiyonel silahlar ya da askeri uydular madde kapsamında yer almaz ve dolayısıyla bunların serbest olduğu şeklinde bir yorum yapılabilir.
Maddenin lafzında dikkat çeken bir diğer husus da yasaklanmış olan silahların yörüngeye oturtulmasının ya da gök cisimlerine yerleştirilmesinin yasaklanmış olmasıdır. Buna karşılık kitle imha silahlarının transit geçişi için uzayın kullanımı yasaklanmamıştır. Dolayısıyla kıtalararası balistik füzenin de Uzay Antlaşması’nın 4. Maddesi uyarınca yasak olmadığı sonucuna varmak mümkün. Yine aynı sebeple bir asteroidi etkisiz hale getirmek için alınacak tedbirler de maddenin ihlali anlamına gelmeyecektir. Maddede fiili kullanımdan ziyade yerleştirme ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Bir diğer önemli olan husus ise; silahlanma ile ilgili kısmi yasaklar varken askeri uyduların yasaklanmamış oluşudur.
Askeri faaliyetler ve silahlanma ile ilgili Antlaşma’nın dördüncü maddesinin yanısıra referans almamız gereken bir başka madde de Uzay Antlaşması’nın 3. maddesidir buna göre akit taraflar uzayın keşfi ve kullanımında Birleşmiş Milletler Şartı dahil ve fakat bununla sınırlı olmamak üzere uluslararası hukuka uygun olarak hareket edeceklerdir. Birleşmiş Milletler Şartı’nın 2. maddesinin 4. fıkrası uyarınca da; “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı, gerek Birleşmiş Milletler’in amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar”. Dolayısıyla maddede yazılı olan nükleer silah ve kitle imha silahlarının dışındaki silahlarla Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı eylem gerçekleştirmeleri yine yasaktır.
Uzay Antlaşması’nda müteaddit kereler vurgu yapılan barışçı (barışçıl) amaç ifadesi de yine tartışmalı bir ifadedir. Bu ifade askeri olmayan mı yoksa saldırgan olmayan mı olarak yorumlanmalıdır bu konuda farklı görüşler mevcuttur. Örneğin; A.B.D. “barışçıl amacı” uzun süre “saldırgan olmayan” anlamında kullanmıştır. Buna karşılık Uzay Antlaşması’na referans teşkil eden Antarktika Anlaşması’nda barışçıl amaç askeri olmayan amaç olarak değerlendirilmiştir. Sadece Uzay Antlaşması’nda değil Ay Anlaşması’nda da askeri faaliyetler detaylı olarak düzenlenmiştir. (Ay Anlaşması’nın kısıtlayıcı düzenlemeleri dolayısıyla az sayıda ülke tarafından kabul edilmiş olduğunu daha önceki yazılarımda müteaddit kereler detaylı şekilde izah ederek ifade etmiştim.) Uzay Antlaşması’ndaki gibi bilimsel amaçlarla yapılacak olan askeri faaliyetler serbestken Ay üzerinde askeri üs ve tesisler kurmak ve tahkimat yapmak, her tür silah denemesi ve askeri manevra yasaktır. Ay Anlaşması’nda kitle imha silahları ve nükleer silahlar için yörüngeye yerleştirmenin yanısıra Ay toprakları içinde veya yüzeyinde bu tür silahların yerleştirilmesi veya kullanılması da yasaklanmıştır. (Bu arada yine hatırlatmak isterim ki adı Ay Anlaşması olmasına karşın Anlaşma’nın birinci maddesinde de düzenlendiği üzere Anlaşma hükümleri güneş sisteminde Dünya’nın dışındaki diğer gök cisimlerine de uygulanacaktır.)
Askeri faaliyetler ve uzayda silahlanma ile ilgili arz ve izah ettiğim hususların yanısıra önemli olan bir diğer konu ise bu tür faaliyetler için özel bir tescil usulünün öngörüldüğüne ya da bu tür faaliyetlerden doğan sorumluluklarla ilgili ayrı bir sorumluluğun tanzim edildiğine ilişkin herhangi bir düzenleme olmamasıdır.
Doğrudan doğruya uzaydaki askeri faaliyetler ve silahlanma için olmamakla beraber bu tür faaliyetlere uygulanabilecek olan madde Uzay Antlaşması’nın 9. maddesidir. Bu madde uyarınca devletler uzay faaliyetlerini yürütürken diğer devletlerin mukabil menfaatlerini de dikkate alacaklardır ve faaliyetlerinin diğer devletleri olumsuz yönde etkileme ihtimali varsa söz konusu faaliyetlerin öncesinde istişare talebinde bulunacaklardır. Bu nedenle doğrudan doğruya tanımlanmış bir eylem olmamakla beraber Çin’in 2007 yılında karadan gönderdiği bir balistik füzeyle kendi meteoroloji uydusunu vurması uzay hukuku düzenlemelerine aykırıdır. Benzer şekilde hatırlayacağınız üzere A.B.D. de bir savaş gemisinden ateşlenen SM-3 taktik füzesiyle Büyük Okyanus üzerinde 247 kilometre irtifada bulunan ve 14 Aralık 2006’da fırlatmış olduğu casus uydusunu 2008’de vurdu.
Peki ya balistik füzeler?
Onu da gelecek yazımda ele alacağım. Herkese herşeyden önce sağlıklı, keyifli bir haftasonu dilerim. Umarım bu pandemi derdi bir an evvel biter ve tekrar normal hayatımıza döneriz. Tüm değerli okurlarıma sevgi ve saygılarımla.