İlker Aycı başkanlığındaki THY yönetiminden sonra Ahmet Bolat yönetimi göreve başladı. Şüphesiz herkesin farklı bir yönetim tarzı vardır. Şimdi kalkıp ta yönetim dönemi biten ve görevinden bir şekilde ayrılan kişi veya kişileri, yeni yönetime gelenlerle mukayese etmek bence yanlış olacaktır.
İlker Aycı beyin yerine gelen Ahmet Bolat’ın önemli bir avantajı, senelerdir, THY dâhil bu sektörün içinde olması nedeniyle, kendine göre neyin doğru neyin yanlış olduğunu değerlendirebilme imkânını elde etmiş olmasıdır. Bu imkân, şimdilik Ahmet Bolat beye güldü. Tabii ki Ahmet Bolat Bey de yazımın başlığı olarak kullandığım “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” atasözümüze uygun davranacak, bizlere göre yanlış olan, ona göre doğru olabilecektir.
Bu gerçeklerle gelenin yönetim mantığını, bekleyip görmekten başka çareniz yok. Peki, yeni gelenin yönetim mantığı herkesi memnun edecek midir? Tabii ki hayır… Peki; bazılarınızın memnun, bazılarınızın memnun olmamasına göre başkan yön değiştirir mi? Hiç sanmıyorum. O halde bekleyip yapacağı uygulamaları kendimize göre değerlendirmekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
Futbol takımlarında bile beklentilere göre sıklıkla yönetim değişiyor. Bir teknik direktör geliyor, diğeri gidiyor. Bazen de gelen gideni aratıyor. Bunlar devamlı gördüğümüz manzaralar.
Geçtiğimiz hafta, Ahmet Bolat bey ve yeni yönetimi göreve gelmesinden sonra sistem yapılan organizasyon değişiklikleriyle çalkalandı durdu. THY’nin yeni Yönetim ve icra kurulu Başkanı Ahmet BOLAT Bey yapılan değişikliklerden sonra çalışanlarına liyakat ve ehliyet vurgusunda bulunması, THY’nin en çok bu konuda sorunlar yaşadığı hissini uyandırdı.
Umarım yeni yönetimde, siyasetin ve güçlü çevrelerin baskısına dayanılan ve ezber bozan bir dönem yaşanır. Çünkü çalışanların son dönemlerde en çok şikâyet ettiği ve dert yandığı konu adalet ve liyakat konusu… Görüleceği üzere, bu kavramlara olan inanç ve motivasyon duygusunun ne kadar çok yıprandığı açıkça ortada.
THY yönetim ve icra kurulu başkanı Ahmet Bolat’ın bu kadar hassas ve net ifadelerine rağmen kulağımıza hiçte hoş olmayan ve bu tavra yakışmayan uygulama istekleri geliyor. Mesela sendikalara rağmen, eski THY yönetim kurulu başkanının sayesinde imzalanan toplu sözleşmenin küçük hesaplarla delinmeye çalışıldığını duyuyoruz.
Ocak ayının brüt maaşı üzerinden yatırılması gereken 2. İkramiyenin, yılbaşında kademe ilerlemesi alan personellerin harf geçişi uygulanmadan önceki ücret üzerinden ödeme yapıldığı söyleniyor. Yani ocak ayında hak ettiği ve ücretine yansıtılan kademeden değil de önceki kademedeki (çalışma yılına göre 2 yılda bir harf ilerlemesi ile yapılan ücret artışı) eski harfinden ikramiyesi hesaplanmış.
Açıkçası önce dil tazminatının sabitlenip düşürülmesi ve ardından kademe geçişinin yansıtılmadan eski harfi üzerinden ikramiye hesaplanıp ödenmesi gibi küçük ve ince hesaplara girenlerin, Ahmet BOLAT beyin önem verdiği adalet ve liyakat vurgusunun, yeteri kadar anlaşılmamış olduğunu düşündürüyor.
Tabii ki, burada hemen akla, her ay yüzlerce lira aidat alan üst limit olarak ta 500 TL gibi astronomik bir rakam koyan işe yaramaz sendikalarımız geliyor. Bir sendikanın ne gibi masrafı olabilir ki? Toplu iş sözleşmeleri zaten genel merkez ve İşveren arasında sonuçlandırılıyor. Bir dolu bina bir dolu araç bir dolu masraf bunlara bir dur diyen olmayacak mı? İNANILMAZ… İNANILMAZ… İNANILMAZ… Tam bir sendika ağalığı hüküm sürüyor. Yaptıkları hizmet SIFIR… Birde hak almayı becerebilseler veya çalışana bir faydaları dokunsa hadi neyse diyeceğim ama maalesef tamamen işverenin esiri bunlar.
İşveren ne verirse onu alıyorsunuz. Bu kadar basit. Yasalarımızda maalesef onlardan yana… Neymiş efendim, üyelik aidatı vermezsen sendikal haklardan faydalanamıyormuşsunuz. Hangi sendikal hak alındı ki? Bu alınamayan sendikal haklardan faydalanmanız için dayanışma aidatı vermeliymişsiniz. Yahu zaten senelerdir işveren ne verirse onu alıyorsunuz. Siz sadece aracı kurumsunuz o kadar… Sizin de patronunuz işveren… Yok, efendim Avrupa şubesi, Anadolu şubesi, temsilciler hepsi aynı zamanda işverenin çalışanları… Hani bir kadı hikâyesi vardır… İşte o hesap… Kimi kime şikâyet edeceksiniz ki?
Bir kişi karsıma çıksın veya ismini gizlemeden bana mesaj atsın. Desin ki, biz olmasak çalışanların şimdiki gibi avantajları olamazdı… Hadi bakalım yazın yorumunuzu alın cevabınızı… Sizi gidi hazır emek yiyicileri sizi…
Sendika yönetimleri, okuyup anlamadan mı imzaladılar bu sözleşmeleri. Kendi imzaladıkları maddeler ince hesaplarla delinirken, bu kişiler ne iş yaparlar neye yararlar anlamış değilim.
Nasılsa, çalışanların maaşlarından kesilerek işveren tarafından sendikalara yatırılan aidatlarla ilgili sorun yok. Değil mi ama? Neymiş efendim; bina alıp yeni şubeler yeni yerler açıp, lüks ofislerle lüks araçlar vereceklermiş. Bu mudur Sendikacılık? Bu mudur çalışanların beklentisi?
Hele hele Hava-İş’e ne demeli? Sözleşme masasına oturup yalandan bir oturum bile yapmadan imzaladığınız sözleşme sayesinde aidat geliriniz arttı. Karşılığında ne verdiniz üyelerinize. Bozuk ses çıkaran hoparlör mü? Çikolata ve lokum mu? Veya Arada sıradan bir eğitimle birkaç kişiyi lüks otellerin etrafınızda toplayıp şişirilmiş faturalarla yedirip içirmek mi tek hüneriniz… Yazıklar olsun sizlere… Sizlerde biraz yüz olsa, işvereninizin verdiği rakamlara güle oynaya imza attığınız sözleşmeye sahip çıkar aidat oranlarını yükseltmez aksine düşürürdünüz.
Sevgili Sendikalar;
Bakın orda Onur AIR gibi hakları elinden gasp edilmiş bir gurup var. Nerde örgütlenme ve sektöre hizmet çabası. Gidin oralardaki mağdurların haklarını savunun size kaç defa başvurdular… Tabii ki hazır lokma olmayınca sofrada ne işiniz olur değil mi ama? Şimdikiler ise tüketmekten ve hakaret biriktirmekten başka bir işe yaramıyorlar… Bunlar sendikacılık değil adeta sandukacılık yapıyorlar…
Sizlere Han-ı Yağma Şiirini hediye etmek gerekiyor.
Yiyin, efendiler yiyin; bu doyumsuz sofra sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!
Sevgili THY yönetimi;
Taşeron çalışanlara açıklanan zam ve uygulama farklıkları, adalete ve liyakate pek de uygun değil gibi… Umarım bir an evvel bu konunun da üzerine eğilir, buraya sıkıştırılmış binlerce kişinin de emeğinin karşılığını ve insanca yaşama hakkını bir kez daha gözden geçirirsiniz. Yoksa her gelenin öncekilerin yaptığını eleştirip minik değiştirmeler yaparak sunması, aynı aracın makyajlı yeni kasa eşliğinde piyasa ya sunulmasına benzer.