HEM NALINA, HEM MIHINA… THY-SENDİKALAR VE ÇALIŞANLAR, THY NEYİ BEKLİYOR?

Sayın Okurlarım;
Sivil havacılığımızdaki durgun süreç içinde, haftalık köşe yazıları yazmak gittikçe zorlaşıyor. Hal böyle olunca, yerliden çok yabancı kaynaklardaki haberleri paylaşmak durumunda kalıyoruz.
THY ve sektörün diğer şirketleri yurt içi ve yurt dışı seferlerine başlamak üzereler. Umar ve dilerim ki yeniden uçuşlar durdurulmak zorunda kalınmaz, yolcular ile birlikte çalışanlar da mağdur edilmezler.
“Büyük başın derdi büyük olurmuş” derler. Çok doğru bir tespit. Bu tespitin büyüğü şüphesiz THY.
Normal olarak, havacılık sektöründe ikinci ve üçüncü çeyreklerde şirketler kar eder. Birinci ve dördüncü çeyreklerde operasyonel giderlerini çıkartabilirlerse ne ala…
Pandemi süresince tüm havayollarımızın ve havalimanlarımızın mali açıdan zarar ettikleri bilinen bir gerçek. Tabii ki bu zararı büyük başın derdi büyük olurmuş sözüne uygun olarak düşündüğümüzde zarar büyük şirketlerde daha yüksek boyutta oldu.
Bu kısa girişi yaptıktan sonra her hafta kafama takılan ve bir kısmınızın tenkit edeceği, bazılarının ise çok doğru diyeceği, nalına mıhına vuracağım bir konuya değinmeye karar verdim.
Bildiğiniz üzere toplumcu biriyim. Bu nedenle THY’deki çalışma sürem boyunca, işverenlerle ve sendikalarla aram hiç iyi olmadı. O zamanlarda da çalışanların yanındaydım,şimdide yanındayım. Gelir vergisi kanunun 29/2 maddesi bazı mesleklerde iş tazminatlarından vergi kesilmez der. Uçak teknisyenlerinin bu madde kapsamı içinde girdiğini gördüm ve o zaman ki HAVA-İŞ sendikasına başvurup Maliye Bakanlığı aleyhine dava açmalarını istediğim halde yaptıramadığımdan kendi başıma bireysel olarak Maliye Bakanlığı ve THY’yi mahkemeye vermek zorunda kalmıştım.
Sonuçta, kişi olarak mahkemeye verip kazandığım bu dava sonrasında işverenin moda söylemi “Verimsizlik” adı altında işten çıkartıldım ve mahkemeden geri dönüş aldığım halde işe başlatılmadığımdan ekstra tazminatımı da ödemek zorunda kaldılar.  Şüphesiz beklediğim bir gelişme idi.  Dernek veya sendika gibi kurumlara başkan olduğunuzda, üyelerinizin istekleri doğrultusunda hareket etmelisiniz. Çalışanlar zor durumda, atılanlar, haksızlıklar veya haksız yere cezalandırılanlar varsa yaşananlara kayıtsız kalamazsınız.  KALMAMALISINIZ…
İşten atılırım, satılırım diye korkarak bu görevler yapılamaz. Madem bu işe soyundunuz gerekirse bedelini de ödemelisiniz.
Kazandığım o dava sonrasında binlerce çalışan aynı yoldan ilerleyip, benim kazandığım davayı EMSAL olarak kullanarak, kimisi ev, kimisi ise araba sahibi olacak kadar ödeme aldı. Tamı tamına bugünün parası ile 187 milyon TL Maliye bakanlığı geri iade yaptı.
Ben THY’den verimsizlik yalanı ile ayrıldıktan sonra Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından, kanun değişikliğine gidildi ve benim kazandığım kanun maddesi değiştirilerek teknisyenlerin bir daha bu tür bir dava açmalarının önü kesilmiş oldu.
Benden sonra, ne sendika nede dernek bu haksız kanun değişikliğine ses çıkartamadı.  
Bu anımı paylaşmamın nedeni, toplumcu yapımın yeni nesillerce de bilinmesi adınadır. Herkes başkan olur ama lider olamaz.  Lider yapılı biri değilseniz sakın ola ki sivil toplum örgütlerinde görev almayın.  Ne kendinize nede arkanıza takılan kişilere fayda sağlayamaz unutulur gidersiniz. 
Yukarıda ki örneklemeden sonra sıra geldi bu günümüze; THY çalışanları ve sendikalarının üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi… Bu kadar pasif sivil toplum örgütleri hiç görmedim. 
Bizim zamanımızda da uçucu ekipler Hava-İş’ten memnun olmadıkları için sendika kurmak istediler. İsmi Uç-Sen idi. Ancak ne oldu bitti de vazgeçildi net olarak bir türlü öğrenemedim ve Uç-Sen resmen açılamadan kapandı.
Bu başarırız girişimden sonra bazılarınızın hala üye olduğu Hava-Sen için çalışmalar başladığında aklıma Uç-Sen de yaşanan başarırız girişim geldi. Önemsemedim.
Ancak yanıldım ve Hava-Sen’in kurulacağını ben AVŞA Adasında iken İskender Çarkçı kaptanın beni araması ile öğrendim. Çarkçı kaptana eski Uç-Sen macerasını hatırlattım ve inşallah bu girişim sonuçlanır diyerek başarılar diledikten sonra haber yaparak tüm okurlarıma duyurdum.
Evet, Hava-Sen kuruldu ve binlerce üye yaptı. Hava-İş şaşkındı. Uçuş işletme neredeyse açık ara oy verdi. Tabii ki, işveren desteksiz kurulan bu sendikadan hem Hava-İş hem de THY yönetimi rahatsız oldu. (İşverenler her zaman sendika ve dernek yönetimlerinin ipini elinde tutmak isterler.)
Ancak uçuş işletme çalışanları tarafından başlatılan bu girişim, Hava-İş ve İşveren birlikteliği ile yine yasal olmayan bir sistemle çökertildi. Bu sistem, toplu iş sözleşmesi farklarının sadece Hava-İş üyeleri tarafından alınabileceği yalanıydı. Halbuki yasalar dayanışma aidatı ödeyen kişilerle üyeler arasında fark göz edilemeyeceğini yazdığı halde…Hava-Sen üyeleri  bir oraya bir buraya üye olmaktan başları döndü. Sonunda farklı sendika üyeleri de aynı hakları aldılar.
Fazla uzatmadan yavaş yavaş pilot arkadaşlara geleyim. Bu aralar çok hassaslar. Teknik, kabin, genel müdürlük, satış vb… Ses yok ama pilotlar çok stresli. Yerli veya yabancı havacılık haberleri yayınlıyoruz. Kendimiz üretmiyoruz. Hal böyleyken doğru habere tepki koymayı adet haline getirenleri anlayabilmiş değilim.
Arkadaşlar, sıkıntılarınızı anlıyorum ama çözüm arayacağınız yer belli. İşveren ve sendika… Onlarla konuşacak, gerekirse dalaşacaksınız. Bizimle değil.
Hatırlayacağınız üzere, THY uçuş ekiplerinin, Pazar-bayram-tatil günlerinde aldıkları ekstra mesai ücretlerini kaldırdığında, Hava-İş sizlerden gelen şikâyetlerle elini taşın altına sokmak isteyerek genel müdürlüğün önünde eylem yaptı. Toplu iş sözleşmesi hükümleri devam ederken, işveren tarafından tek taraflı olarak yapılan yeni uygulama şüphesiz yasal değildi.
Hava-İş yönetimini sever veya sevmezsiniz o başka bir şey. Ancak bu eylem, katılım açısından çok yetersiz kaldı.  İşveren bu başarısız girişimi pencerelerinin ardından izlemekle yetindi. Önemsemedi bile… Mahkeme desen bir daha ki toplu iş sözleşmesine kadar uzar gider… Kısaca haklarınızı arayamadınız… Kısaca işveren birlik beraberlik içinde olmadığınızı da net olarak anlamış oldu.
Bu nedenle yıpranmış Hava-İş’in ya içinde yer almayacak istifa edecektiniz ya da o sendikanın sizi bir daha temsil etmemesi için farklı arayışlara gitmeliydiniz.
Bu gerçeklerden sonra ortaya ne çıkıyor? BİRLİK VE BERABERLİK. Kişisel menfaatleri nedeniyle birlik ve beraberliğini koruyamayan topluluklar her zaman için bu durumlara düşerler.
Şimdi diyeceksiniz ki?  Siz emekli bir teknisyensiniz. Sadece bizimle ilgili yazıp durmayın. Zamanında içinde olduğunuz Teknik AŞ çalışanları ne yaptı. Onları da yaz ki mıhına da olsun…
Peşinen çok haklısınız derim…
Evet, aynen Teknik A.Ş deki teknisyenler de atıp tuttular. Sendikadan istifa ederiz, yeni sendika kurarız söylemleri ile birlik kurdular ve telegram uygulaması ile sendikadan istifa edebilmek için örgütlenirlerken, işveren gruptan 6 kişiyi işten çıkarttığında var olduğunu sandığımız BİRLİK VE BERABERLİK bir anda dağıldı.
Bu nedenle mevcut dernekler artık sadece sosyal medyada boy gösteriyor. Kimsenin tavuğuna kışşş diyen yok. Hal böyle olunca işveren-dernek-sendika işbirliği devam eder. Bu tür dernek ve sendikalara ancak LÜTFEN üye olunur… 
Kanunlarımızda, sendikalara üye olmak veya olmamak, üye iken ayrılıp dayanışma aidatı ödemenin serbest olduğu, kanunen kolaylaştırıldığı, güvence altına alındığı, sendikaların aldığı haklardan faydalanmak için dayanışma aidatı ödemenin yeterli olduğunun bilinmesine rağmen, işveren 6 meslektaşınızı farklı nedenlere dayanarak işten attığında, hep birlikte ses çıkaramadınız. Kanuna uygun bir gerekçe olmadan işten atılan arkadaşlarınıza maddi yardım da bile bulunmadınız.
Bu muydu sizin Birlik Beraberlik Ruhunuz…
İşverene birçok kere birlik ve beraber olamayacağınızı gösterdiniz. Elinizdeki gücü kullanamadınız ve halen de kullanma iradeniz yok. Bu yapınızla ne verirlerse onu alırsınız.
Eh, durum böyle olunca bundan sonraki gelişmeler ve çalışanlar, THY Yönetiminin vicdanına kalmış.
BİRAZDA THY’Yİ İRDELEYELİM.
Tüm THY çalışanları adeta nefeslerini tutmuş yönetimden çıkacak kararları bekliyor. Çalışanların bu hassasiyetine karşın THY yönetimi gayet rahat. Etrafta bir dolu dedikodu sürdürülüyor. Medya, İlker Aycı’nın röportajlarında ağzından çıkan kelimelerin ne anlam içerdiğini tahmin etmeye çalışıyor.
Esnek çalışma sistemi THY’ye yaramış gözüküyor. Kargo ve kargoya dönüştürülmüş yolcu uçakları adeta para basıyor. Normal olarak Esnek çalışma sistemi Haziran ayı sonunda sona erecek. THY erken çalışma döneminden sonra ne gibi tasarruf tedbirlerine yönelecek bir dolu dedikodu ortalarda dolaşırken İlker Aycı’da görüntü var ses yok.
Yabancı Medya bizlerden daha iyi THY’yi takip ediyor ki THY’nin Türk hava Kuvvetlerine pilot kiralayacağını yazmış ve bizlerde sizlere yayınlamıştık. İlker Aycı bu haberle ilgili ne evet diyor ne hayır. Sanırsın bize bulmaca çözdürüyor.
İkramiyeleri soruyorsun, net bir cevap yok. Hayır da demiyor Evet ’de…
Bu kadar rahatlığın bir nedeni olmalı diye düşünüyorum. Haziran sonu bitecek olan kısa çalışma dönemi sadece Cumhurbaşkanı tarafından uzatılabiliyor. Devlet hiçbir havayoluna maddi yardım etmedi. Kısa çalışma sistemini uyguladığında İşten çıkartma yapmayacaksın şartı gereği THY’nin işten çıkartmayı düşündüğünü sanmıyorum.
Acaba diyorum; Cumhurbaşkanlığından Temmuz-Ağustos-Eylül aylarına da yönelik kısa çalışma dönemi sözünü alıp ta acele etmeye gerek mi duymuyor. Kısa çalışma döneminde THY giderleri azalıyor. Havacılığın 2.çeyreğinin bitmesine 1 ay kaldı. En karlı çeyrekler, bildiğiniz üzere 2.ve 3. Çeyrekler.
THY’nin 3.çeyrekte kısa çalışma dönemi devam ederse personel giderleri daha düşük seyredeceğinden bayağı kar (para kazanma,zararı azaltma) edebilme ihtimali var.
Bence İlker Aycı 3. Çeyreğe de yani Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında da kısa çalışma dönemi devam ederse daha rahat kararlar alacağını düşünüyor. Bu düşünce gerçekleşir ve havacılığımız iyi giderse maddi yönden pek problemi kalmaz.
Tabii ki bunlar hep tahmin. İyi niyetli düşünmeye çalışıyorum. Bir ay daha bekleyeceğiz sanırım. Netice Haziran ayı sonunda öyle veya böyle netleşecek gibi…

Exit mobile version