Neden yazıma bu başlıkla başladığımı anlatmadan önce, geçen hafta yayınlanan Air Berlin’in CEO’sunun istifasına yol açan nedenlere bir göz atalım istedim. Tabii ki, öncelikle istifa eden Joachim Hunold’un yaşamına bir bakış atmakta fayda var.
Joachim Hunold, 1978 yılında üniversiteyi (hukuk okumuş) bırakmış. Havacılık sektörüne girene kadar birçok mekânda garsonluk yapmış biri. Hunold, garsonluk yaptığı yılları, “psikolojik eğitim yaptığı yıllar “ olarak değerlendiriyor.
Hunold, daha sonra Duesseldorf havalimanında bavul yüklemeye başlamış olmasına rağmen, LTU’da pazarlama müdürlüğüne kadar yükselen bir kişi. Hunold, daha sonra çevresinden ve ikna edebildiği yatırımcılardan 7,5 milyon Alman markı toplayarak,1978 yılında kurulmuş olan Air Berlin’i 1991 yılında satın alıp, 2006 yılında borsaya açmış. Air Berlin borsaya açıldıktan sonra Hunold’un şirketteki hissesi %3 imiş. Bu yeni yapılanma aile şirketi tarzında yönetilen Air Berlin ‘in çok ortaklı bir şirket kimliğine dönüşmesi için ilk adımdır.
Hunold’un %3’lük hissesine rağmen, şirketin CEO’luk görevini başarı ile yürütürken, şirketin zarar etmesini dünya ekonomik krizine ve sürekli artan yakıt fiyatlarına bağlasalar da, aslında Air Berlin’i vuranın LTU olduğu söylenmektedir.Hunold, artık büyük hissedar değil, %3’den de az hissesi olan biri olarak CEO görevine devam ediyordu. Her ne kadar, şirketin son yıllarda zarar etmesini 2007-2009 yılları arasındaki dünya ekonomik krizine ve sürekli artan yakıt fiyatlarına bağlasalar da, birçok uzmana göre şirkete en çok zarar veren LTU’nun varlığı olmuş. LTU’nun, daha önce de, yani 1990’lı yıllarda Swissair’in iflasında önemli bir rol oynadığı söyleniyor.
Hunold, Air Berlin i, 3 uçak, 100 çalışanlı bir firmadan, 20 yılda 170 uçaklı 8900 çalışanlı yılda 33,5 milyon yolcu taşıyan bir şirket haline getirmiş bir CEO.
Hunold’un, son zamanlarda şirketi tek başına idare ettiği suçlamaları nedeniyle baskı altına alınmış ve sonunda bu baskılara karşı dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldığı söyleniyor. Bu beklenmedik istifa, tüm havacılık sektöründe şaşkınlıkla karşılanmış. Ancak, şu anda Hunold, Air Berlin’de danışmanlık yapıyor.
Hunold’un yerine getirilen Mehdorn ise, Airbus’ın Almanya tarafından atanan bir yöneticisi. Mehdorn’un, tek başına filo büyütme yerine ortaklıklar ve code share anlaşmalara sıcak baktığı söyleniyor. Bakalım Mehdorn, gelecekte Air Berlin için ne getirecek ve Pegasus’lu Air Berlin code share dışında neler yapabilecek?
Verdiğim bu kısa bilgilerden sonra, gelelim Pegasus’un üstünde durduğu ve hala olumlu bir adım atılamadığı Pegasus-Air Berlin arasında yeni kurulması planlanan Air Turkya isimli şirketin oluşmasına, yeni CEO’nun nasıl bakacağı. Air Berlin le Pegasus arasında çok yakında code share anlaşması yürürlüğe girecek. Bu iki şirket arasındaki flört, ileride bir bakarsın, evlilik olmasa da Air Turkya’nın hayata geçmesindeki pürüzleri ortadan kaldırabilir.
THY’nin Star Alliance grubuna karşı, Pegasus’lu Air Berlin’in Oneworld’ü karşı karşıya gelebilir ( Air Berlin 2012 de Oneworld da).
Code share ile Pegasus, artık Amerika bileti bile satacak konuma gelecektir. Bu nedenle, sektör ilginç gelişmelere gebe görünmektedir. Bekleyip göreceğiz… Kısaca; Pegasus geleceğe yönelik agresif planlar peşinde.
2011 yılı, bana tüm havayollarımız için iyi geçmeyecek gibi geliyor. Özellikle, iç hatlarda uçan şirketlerimizin karlı çıkması mümkün değil. Çünkü TL’nin dolar karşısında değer yitirmesi, şirketlerin giderlerinin büyük bölümü dolar bazlı olduğundan zorlamaktadır. Kısaca; iç hatlarda TL alıp, masraflarınızın büyük kısmını dolarla ödeyeceksiniz. Buna dayanmak zor olacak.
Bunun yanı sıra, petrol fiyatlarının artışta olması ikinci bir handikap olarak ortada. Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’ın “ Havayolu halkın yolu” sözü, bu gelişmelerle nereye kadar gidecek göreceğiz. Çok yakında iç hatlarda uçan şirketler, zamlı bilet fiyatı uygulamasına gidebilir. SKY ‘ın bile, olumsuz iç hatlar deneyiminden sonra uçuşlarını durdurmak zorunda kalması, Sun exspres’in ve Anadolu jet’in zor günler geçirmesi, “Havayolunu halkın yolu” olmaktan çıkarabilir.
Bunların yanı sıra, ülkemizdeki havayolu sayısı diğer Avrupa ülkelerine göre daha fazla. Avrupalılar, az şirket kurup çok uçak alarak fazla yolcu taşımayı hedeflerken, bizimkiler bol şirket ve az uçakla ayakta kalmaya çalışıyor.
Şirket kurmanın zorlaştığı yeni koşullar göz önüne alındığında, Türkiye’de yeni bir havayolu kurulabilmesi artık hayal gibi. Bu koşullarda havayolu kuran birisinin, BoraJet’in patronu gibi çok parası veya çok gözü kara olması gerekiyor. Bu nedenlerle, 2011 senesini sadece Onur Air in karlı bitireceğini düşünüyorum. Bunun da sebebi, Onur Air’in Arabistan’a wet lease yaptığı 10 adet uçağının hala anlaşmalarının devam etmesi. Kısaca, 10 uçak kirada ve dolarlar her ay cepte. Kısaca; yumurtaları kırılma riskine karşı, zamanında ayrı, ayrı yerlere koyabilmiş bir şirket.
Gelelim; THY ye… Büyük şirketin derdi de zararı da büyük olurmuş. İşte bir gerçek daha. Her geçen gün arkasına, sağına ve soluna bakmadan büyüme trendini yükselten bu şirketimiz de zararda. THY’nin, AHL’nin %70 frekansına sahip olmasına karşın, doluluk oranları %71 de kalmış. AHL’nin THY’den geriye kalan %30’luk frekansı ise; THY’nin ortak olduğu Star Alliance üyelerini de hesaba katarsak, %80 civarında. Geriye kalan %20’lik oranın %10 unu ülkemize gelen Rus ve THY’nin ittifakı olmayan havayolları tarafından paylaşıldığı düşünüldüğünde özel havayolu şirketlerimiz olan ve AHL den uçuş yapan Onur Air ve Atlas jet e düşen oran %10 larda kalıyor.
Bu avantaja karşın THY’nin ilk altı aylık Türk Ticaret Kanununa göre zararı 885 milyon TL… THY borsaya bildireceği UFRS (Uluslararası finansal raporlama standardı) verilerini, 22 Ağustos günü yayınlayacak(mış). Genelde, borsa verileri ile vergi dairesine verilen veriler aynı çıkmaz. Ancak, THY’nin çok düşük olan doluluk oranları büyük sorun. Bu da şirketin açtığı yeni hatlarda, istenilen doluluk oranlarını yakalayamadığını gösteriyor. Bu kötü tabloyu irdelerken, ister yöneticilerin beceriksizliği deyin, isterseniz, siyasi iktidarın THY’yi zorlayarak açtırdığı hatlar deyin, ne derseniz deyin, THY bu seneyi kesinlikle zararda kapatır.
Çünkü Yaptığım bir araştırmada; THY’nin son 8 senedir ilk altı ayda açıkladığı verilerdeki rakamların, sene sonundaki bilançoda hemen, hemen aynı olması bana ilginç geldi.
THY’nin 3.çeyrekte kar edip son çeyrekte yine kaybedeceğini ve sonunda ilk altı aylık verilerin aynen sene sonuna yansıyacağını düşünüyorum.
Tabii ki bunları zaman gösterecek. Yazım her zaman burada. Yanılırsam sene sonunda bana lütfen hatırlatın.
NOT/ THY’nin, Somali’de sağ kanat slat’ının hasarlanmasını ucuz atlatılmış bir kaza olarak yorumluyorum. Uçağın kaptanının, refleksle yaptığını düşündüğüm bu hatasının uçak burun tekeri havada iken mi veya burun dikmesi yere değdikten sonramı olduğu hususunda bilgi henüz yok. Uçağın ana tekerleri yere değip, burun tekeri hala havada ise kaptan bu köpekten kaçma eylemini ancak Rudder pedalı ile yapabilir. Burun tekeri de yere değdiyse bu sefer bu hamleyi steering kumandası ile yapacaktır.
Uçağın o anki sürati; rüzgâr hızı, rüzgâr yönü ve uçağın ağırlığı ile orantılı olarak değişebilse de ortalama 100-15o knot olduğunu düşündüğümüzde bu süratte bu hareketin sonucunda uçağın bir anda pistin dışına çıkması mümkündü. Pilotumuz sanırım çok çabuk toparlamış. Ancak benim anlayamadığım, uçağın inişte orta çizgide olması gerektiği. Bu çalılıklarda pistin tam kenarında olduğunu düşündüğümüzde bu kadar büyük sapmada uçağın MLG veya NLG larından birisinin pist dışına çıkması lazımdı. Bu olmadıysa bu çalılar pistin kenarının hemen yanı başında olması gerekiyor. Veya Pilot pistin orta çizgisini tam tutturamayıp biraz orta çizgiden dışarıya doğru iniş yapar ve tekrar orta çizgiyi tutturabilmek için hamle yaparsa da bu olay meydana gelebilir. (Sonuçta ben köpeği görmedim) Biraz düşük ihtimal olsa da bu mümkün.
Sonuç olarak; Uçak önüne değil köpek, bebek bile çıksa ezip geçmeliydi. Bu tür bir hamle telafisi mümkün olmayacak sonuçlarda doğurabilirdi. Köpek büyükse en fazla motorda FOD ye veya ana iniş takımındaki hidrolik borulara hasar verebilirdi o kadar. Bunlarda maddi hasarlar olup insan hayatının riske edilmesinden çok daha mantıklı. Bu kazanın oluşumunu THY, DFDR kayıtlarından anlayacak veher zamanki ketum tutumuyla bunu paylaşmayabilir.