Değerli okurlarımız;
Haftada bir kez köşe yazısı yetmiyormuş gibi birde hafta için özel haber başlığı ile görüşler paylaşıyorum. Sektörümüz maşallah çok hareketli. Bu hareketlilik sadece bizim ülkeye değil tüm ülkelerde de kendini hissettiriyor. Aslında bu haber sitesini açarken sizlere farklı bir tarz da haberler sunacağımızı söylemiştim. Bu farklı haber sunumu, haberi yazdıktan sonra altına Airlinehaber olarak görüş ilave etmekti.
Ancak o kadar çok haber atıyoruz ki, değil her haberin altına yorum yapmak, bazı haberleri kaçırdığımız bile oluyor. Kısaca bu işi tam başaramadık ama takip ettiğiniz üzere her hafta özel görüşler ileten paylaşımlarda bulunuyoruz. Çünkü haber sıcakken ve gündemi zorlarken, ilgili konuya ilişkin yorum yapmamak olmuyor.
Adet haline getirdiğimiz üzere, yeni bir haftaya başlarken köşe yazısı yayınlıyoruz. Hafta içindeki önemli gelişmelere yönelik görüşler özel haber adı altında paylaşılınca tabii ki köşe yazısı yazacak konu bulmakta zorlaşıyor. Çünkü önemli havacılık gelişmelerini, kaza ve kırımlar ile ilgili zaten görüş paylaşmış oluyoruz.
Tabii ki her hafta başında illa ki köşe yazısı yayınlanacak diye bir şey yok. Ancak her nedense eski alışkanlığımız devam ediyor. İşte yine böyle bir hafta ve hafta içinde yaptığımız özel haberlerimiz dışında yazmayı adet haline getirdiğimiz bir makale daha…
Aslına bakacak olursanız, profesyonel havacılara hitaben açılmış ve çalışanlardan yana taraf olduğunu beyan eden haber sitemiz, bazen haber akışında magazin içeren ve havacı meslektaşların sıradan olduğunu bildiği olağan konuları da yayınlamakta…
Bu tür konuları editör arkadaşlar haber sıkıntısı çektiklerinde yayınlıyorlar. Yok, efendim uçağın lastiği patlamış, yok efendim, bagaj arabası uçağın kapısına çarpmış, Yok efendim, uçak pass geçmiş vb… Aslına bakacak olursanız bunların hiç birinin haber değeri yok. Benim ve apron da çalışan birçok iş gruplarının ve uçucu ekiplerin sıklıkla bizzat gözlemlediği, gördüğü ve duyduğu konular…
Editörümüze bunu neden yayınladınız dediğimizde, verdiği cevap, ”abi her yerde yayınlandı biz neden yayınlamayalım” oluyor. Tabii ki kendine göre haklı. Umarım haber sıkıntısı çekmeyiz ve bizim editörlerde bu tür basit konuları yayınlamak zorunda kalmazlar
Ulusal medyamız havacılık konusunda yeteri kadar bilgili değil. Bizlerde yabancı yayınları herkes gibi haberin yayınlandığı yerden alıp tercüme edip yayınlıyoruz. (Tabii ki kafamıza yatarsa) Geçen hafta yayınlanan ve Küba’da Mayıs ayında yaşanan B737 kazasındaki yükleme hatasında kabin memurlarını suçlamak kadar saçma bir habere şimdiye kadar rastlamadım.
Yükleme nedenli olduğu düşünülen bu kazada kabin memurlarının hiç mi hiç bir katkısı olamaz. İstese bile yapamaz. Yükleme hesabı yapmak nereye ne kadar yük dağıtımı yapılması gerektiği konusunda suçlanmayacak tek iş grubu kabin memurları iken bizden başka tüm medya aynı hataya düştü. Biz ise okuduğunuz üzere bu haberi yükleme hatası olarak vermiştik. https://www.airlinehaber.com/boeing-737-kazasina-yukleme-hatasi-mi-sebep-oldu/
Yükleme hesaplarını örneğin, THY’de harekât bölümü yapar ve harekât memuru bu balans kâğıdını kaptana verir. Şimdilerde kaptanlar balansı elektronik çıktı olarak alıyorlar. Kargo uçaklarında ise bu yükleme işi özel eğitimli loadmaster arkadaşlardadır. Paletlerin yükü ve dağıtımı onlardan sorulur. Başka şirketlerde de buna benzer uygulamalar olabilmekte. Ancak hiçbir yer de ve hiçbir havayolunda kabin ekibi yükleme konusunda suçlanamaz. Yolcunun yer değiştirmesi, trolley, ikram malzemesi, kabin içinde yolcu beraberindeki eşyalar, B737 ye vız gelir tırıs gider…
Airlinehaber olarak biz bu kazanın nedeni olarak gösterilen yükleme sorununu kabin memurlarına yüklememiş ve haberin başlığını yükleme hatası olarak vermiştik.
Hem kendimize hem de medyamıza yönelik özeleştiri yaptıktan sonra konumuza girelim.
Son günlerin en çok okunan haberlerinden birisi şüphesiz B737MAX konusu oldu. Gerçekten de çok önemli bir konu. Günümüzde yakıt fiyatlarının her geçen gün yukarı doğru ivmelenmesinden kaynaklı uçak ve motor yapım firmalarının geliştirdiği yakıt tasarrufu içeren gelişmelere yol açıyor.
Bildiğiniz üzere, havayolu şirketlerinin en büyük giderlerinden başı çeken yakıt fiyatlarında ki yükseliş, bilet fiyatlarına direk etki etmekte. Yakıt fiyatları yukarıya doğru ivmelenmesini sürdürdükçe de, bilet fiyatları yükseliyor.
Ne yapmak lazım? Madem yakıt fiyatlarını biz belirleyemiyoruz o halde yakıtı daha az yakan uçak tiplerine yönelmek gerekir. Aynı özel araç alırken düşündüğümüz gibi… Az yakan araçlara ilgi daha yoğun olmakta.
Uçak ve motor yapımcı firmaları ise baş müşterisi olan havayolu şirketlerinin zorlandığı en büyük gider olan yakıt sarfiyatı konusunda çalışmaya giriyor.
Kısaca yolcu, yakıt ve havayolu şirketini birlikte değerlendirmek gerekiyor. Yakıt fiyatları arttıkça havayolu şirketleri de giderlerini nasıl azaltacak? Tabii ki yakıt tasarruflu uçaklarla giderlerini azaltma yoluna gidiliyor. Uçak yapım ve motor firmaları bir araya geliyor ve çözüm üretmeye çalışıyorlar.
Tabii ki bu çalışmalar içerisinde rekabet önemli bir konu. Sivil havacılıkta en büyük rekabet Airbus ve Boeing arasında. Bu iki dev şirketin müşterisi havayolları olunca, onların yakıt sorununa kulak tıkamak olamaz.
Başlıyorlar çalışmaya… Bu iki dev firma arasında ki inanılmaz rekabette hız tabii ki çok önemli. Çünkü piyasaya ilk olarak, havayollarının istediği az yakan motorlu yeni versiyon uçak sunan pazarda öne çıkıyor. Satışları o yapıyor. Bu rekabet bazen üzücü sonuçlar doğursa da yine de faaliyetlerine devam etmekteler.
Günümüzde yaşadığımız Airbus’ın NEO serisi uçaklarındaki motorlar %15 yakıt tasarruflu motorlarla mücehhez… ( Geared Turbofan Pratt&Whitney veya CFM Leap 1A, motorlarından birini kullanıyorlar) Ancak bu yeni motorlar eski motorlardan farklı. Yeni motorların fan çapı daha büyük olmasının yanı sıra kompresör ve türbin kademeleri artmış durumda. THY Pratt &Whitney motor kullanırken, Pegasus CFM Leap 1A motoru kullanıyor.
Boeinglere geldiğimizde ise, A320-321’in rakibi pozisyonunda olan B737’ler, Airbus’ın düşük yakıt sarfiyatlı uçağı NEO’lara karşılık 737MAX adı altında yeni versiyon ile rekabet etmeye başladı. Tabii ki MAX serisinde sadece yazılım değişmedi. Yazılımla birlikte, Motorlar FOD ye uğramasın diye biraz daha yukarıya ve kanadın biraz daha ön tarafına monte ediliyor ve burun iniş takımı dikmesi uzatılıyor. İşte o zaman uçağın ağırlık merkezi de (CG) değişmiş oluyor. Bu nedenle yükleme balansın da da değişiklikler yapılmalıdır.
Tarafıma gelen son bilgide Boeing, B737 MAX serisi gerek MCAS yazılımı, gerekse gövde/kanat üzerinde yapılan değişiklikler yaptıktan sonra FAA, yeni sistemi kontrol edip onaylaması kendine bağlı Safety Engineer’lerini yollayacağına, işlemleri hızlandırmak için Boeing mühendislerinin verdiği rapora güvenerek uçağı sertifikalandırmış. Bu bilgiyi ABD medyası ile paylaşanlar FAA’in halen çalışan ve ayrılmış olan Safety Engineerleri. Bu nedenle sadece Boeing değil FAA de topun ağzında…
Hatırlar mısınız bilmem. Airbus firması A310 dan sonra A340 sonra da A330 üretmişti.
Yeni software yüklenen prototip A330 uçağı 30 Haziran 1994 tarihinde Toulouse’da havaalanından test uçuşu için kalkıştan hemen sonra düşmüştü. A330 un kokpitinde Airbus’ın test pilotları vardı ama önce 22 sonra 29° ye çıkan nose-up pozisyonunda kumandaları bilgisayarın elinden alamadılar ve yere çakıldılar. Toulouse’daki üretim yerinde görevde hayatlarını kaybedenlerin mezarları var. Airbus, her iki test pilotu dahil uçakta bulunan toplam 7 görevliyi oraya defnetmiş.
Peki; Sorun neymiş? Tabi ki yine yazılım…
Hani klasik bir söylem vardır. “Havacılıkta kurallar kanla yazılır” derler. Bu söylemin aslı, “Havacılıkta AD ler kanla yazılır” dır… Havacı olmayanların AD’yi anlayamayacakları düşünülmüş olmalı ki, AD yerine kurallar kelimesi kullanılan bir deyim oluşmuş.
Sonuç olarak şüphesiz MAX’lar da güvenli hale geleceklerdir. Bundan şüphem yok. Ancak bu tür yapım hataları hiçbir zaman unutulmadı ve unutulmamalıdır.
Bir acele ile piyasayı kaptırmamak adına yapılan bu hatalara daha öncede rastlanmıştı. DC-10 u unutmayalım…
NOT/ Teknik A.Ş deki genelge mağdurlarından devamlı mesaj ve telefon almaktayım. Gerekçeli kararı göremedim.Ancak, yargıtayın Teknik A.Ş yönetimince hazırlanan ve Ahmet Karaman imzalı genelgeyi reddetmesi son derece mantıklıdır.
Çünkü toplu iş sözleşmesi bittikten sonra çıkartılan genelgenin izahı yoktur. Ayrıca,işveren madem genelge ile bazı kadro değişlikleri yapacaktı, o halde toplu iş sözleşmesi sürecinde masaya getirmeliydi. Genelgenin toplu iş sözleşmesi masasına getirilmeyip, isteğini oldu bitti ye getirmesi bariz olarak art niyetli bir uygulamadır.
Bu art niyetli uygulama, ne mantıken nede ahlaken kabul edilemezdi. Ve yüce yargı tarafından da kabul edilmedi.
Sonuç olarak; Teknik A.Ş yönetiminin yargı kararlarına uyarak mağdur ettiklerinin haklarını vermekle kalmayıp, genelgenin gündemde kaldığı sürece, oluşan hak kayıp farklarını da mağdur ettiklerine vermesi gerekir. (NOKTA)
Sayın Okurlarım;
19 Mayıs, Türk Milletinin bağımsızlık ve özgürlük umutlarının inanca dönüştüğü, kurtuluş ateşinin yakıldığı ve aydınlık bir geleceğe olan inancın kuvvetlendiği günün adıdır. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun…